Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Övgü mü hakaret mi?

Yaşamımızın hemen her döneminde seçilen, atanan ya da toplum önünde bulunan değer verilen kişiler vardır. Bunların içinden bazıları yazı ve söylevlerinde kendisi gibi düşünmeyen, inanmayan kim varsa hakaret edip sövmekte. Bunu yapanlar kendi taraftarlarına daha ağır kin, nefret ve cinayetle sonuçlanan tavır istemekte.

İnsan evladı toplumsal yaşama geçmesiyle birlikte kendisi gibi varlıklara daha hoşgörülü toleranslı ve tahammül sınırlarını belirledi. Kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün sınırına kadar olduğunu öğrendi. Aynı dil, renk, cinse, inanç ve değerlere sahip olunmayabilir ama birlikte aynı doğa içinde toplumsal varlık olarak dayanışma içinde yaşayabilmeli. Ama olmadı, bencillik, sahip olma ve mülk edinme içgüdüsü, tahammülsüzlük ve hakkaniyetli olmamak üstünlük sağlamak yaşamda öne geçti.

Toplumsal tarihte istisnalar haricinde yöneticilerin hemen hepsi kendisine biat edilmesini istemekte. Bununla da kalmıyor, biat edenlerin biat etmeyenler üzerinde hakkı var demekte. Kendini üstün ayrıcalıklı addederken kendine biat edenlerinde biat etmeyenler üstünde üstünlüğü olduğunu belirtmekte. Kitabelerden tutunda günümüze kadar gelen öyküler ve özellikle Orta Doğuya özgü inançların belgelerinde kendilerini diğer dedikleri toplulukların üstünde görmekte.

İnsan evladı doğası gereği toprağı işlerken, dalından meyveleri toplarken, sararan başakları tanelerinden ayırıp demet yaparken, denizden ağlarına takılmış balıkları çekerken, kışın soğuğundan yazın sıcağından korunmak için barınak yaparken "şairin" dediği gibi "yârin yanağından gayrı" her şeyde birlik olmuş. Bazen içlerinden birileri bazen de komşu dost bildiklerinin bencilce saldırısı vahşice sonuçlanmış. Söylevleri sövgü halini almış, hakaret giderek artmış onurlar ayaklar altında çiğnenmiş. Daha dün birlikte hareket edenler şimdilerde onların üzerinde tahakküm kurmakta.

Yaşamımızı idame ettiğimiz sistemde egemen baskıcı güçler devlet yöneticileri seçilmiş ya da atanmış politikacılar var. Bunların bir işaretiyle ağızlarına bir parmak bal çalınan hiç düşünmeyen sorgulamayan taraftarları zincirlerinden boşalmış vahşi canavar gibi saldırıya hazır. Söylevlerinde demiyorlar mı "biz sizin yerinize düşünecek ve karar vereceğiz; siz söylediklerimizi yapın". Bunlar sorgulamayan düşünmeyen varlık istemekte.

İktidar partisinin yöneticileri ve taraftarları gibi yakası kalkık, omuzu kalabalık ve beli silahlı bazı devlet görevlileri vatandaşa hakarete varır bir tavır almakta. Yargı ve güvenlik görevlilerinin kimisi yurttaşa "üstün kişi" tavırlarını sergilerken hakaret etmekten çekinmemekte. Yurttaşa hakaret etmek bazen de fiziki tavır göstermek kendilerine has bir durum halini geldi.

Devleti yöneten seçilmiş ve atanmışların kendileri gibi düşünmeyen muhaliflere karşı söz ve yazıları eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşmış durumda. Bunu yapanlar taraftarlarına ve aynı cephede olanlara cesaret verip saldırı yapmasına fırsat vermekte. Yapılan davranış ve sözlerin özgür ifade ve eleştiri sınırını aştığı bir gerçek. Hakaretleri muhalifleri küçük düşürmeye,  insanlık onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte. Kimi zaman bu sözlü değil fiili saldırı biçimine dönüştüğü bilinen gerçek.

Geçen yüzyılda dil, inanç, ırk ve derimizin rengi nedeniyle hakarete uğradık. Kimi zaman hakaret yetmedi, sürgün edilip kırım yapıldı. ' İnsanların üzerlerine tükürüldü, fırınlarda yakıldı. Üstün inanç, üstün millet, üstün sınıf ya da üstün herhangi biri kendilerine emirler yağdırdı.' Oysa inanç ya da milliyetçilik adıyla hareket edenler toplumu değil küçük bir azınlığın çıkar ve menfaatlerini gözetlemekte.

Bencillik, sorgusuzca biat etme, bireysel çıkar, menfaat ve hâkim olma dürtüsü bunların temel bakışı. 'Bunlar toplumun çıkarları yerine grupsal çıkarlarını inançlarını tanımlamakta.' İktidara sahip olan egemen güç kendisi gibi düşünmeyen kim varsa hoşgörüsüz, ayrımcı ve baskıcı yapısını söylemlerinde kullanmaktan çekinmemekte.

Oysa ülkedeki mevcut anayasa ve uluslararası anlaşmalara göre devleti yöneten seçilmiş ve atananlar kendilerine oy vermeyen, kendileri gibi aynı inanca, aynı deri rengine ve dile sahip olmayanlara hakaret etme özgürlüğü vermemekte. Bu durum gayet iyi bilinmesine rağmen ısrarla bu tavırlarını yapıyorlarsa var olan yasalara göre suç işlemekte. Hiç kimse bilerek yanlış ve hata yapmaz şayet gözünü hırs bürümüş, bencil ve topluma üstten bakmıyorsa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi