Pandemi bitti mi?

11 Mart 2020 de ilk vaka  17 Martta ilk ölüm... O günden bu yana lanet olası Corona virüsü bilinen rakamlarla 100 bine yakın insanı aramızdan çekip aldı. Kimileri ailesini kaybetti, kimileri arkadaşlarını ve bu yangın ülkenin dört bir yanını sardı. Nisan başı itibarıyla başlangıcından bu yana hastalığa yakalananların sayısı 15 milyona, vefat edenlerin sayısıysa 100 bine yaklaştı. Nisanın ikinci haftasında test sayısı ortalama 180-200 bin civarında ve yeni vaka sayısı 10 binlerin altında seyrediyordu. Sevindirici bir düşüştü. Avrupa’daki rakamlarla kıyaslayınca şaşırdım. Aşıyı bulanlar değil de biz koronanın hakkından geliyorduk. Ama TÜİK’in ilan ettiği şu meşhur düşük enflasyon rakamlarını hatırlayınca insanın aklına kurt düşüyor, şu örneği hatırladığımda kafamdaki şüpheler artıyordu. Ancak iyisi ve kötüsüyle bugünlere geldik.Ve “Herkes başının çaresine baksın” sistemine bence erkenden dönüverdik.
 

Herkes başının çaresine baksın dönemi
Ancak ben bu işin sonunun nasıl geleceğini merakla bekliyorum. Her türlü çabanın üzerinde öncelikle başta Türk hekimleri olmak üzere, bu mücadelede onlarla birlikte hiç bir şey beklemeden bir can kurtarmak için savaşan sağlık çalışanlarına şükranlarımı teşekkürlerimi sunuyorum. Diğer konulara bakacağız. Onlar ki her türlü basiretsizliğe rağmen can kurtarma görevlerini en üst düzeyde dünyaya örnek olacak şekilde yaptılar. Her türlü takdirin üzerindedirler. Hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarına karşı hükümetin ise sınıfta kaldığını söylemek gerek. Hep söylediler. Onlara dediler ki "Hakkınız ödenmez" ne oldu vallahi ÖDEMEDİLER.. Geçen sene bir tiyatro izledik. Bakan zamdan hatta rakam vereek 5 bin lira dan az olmamak üzere söz verdi. Yüce meclis çatısı altında. Yanında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'da vardı. Yasa dediler, meclise geldi. Tartışmalar başlayınca da hoop geri çekildi. Gidiş o gidiş o gün bugün ne haber var. Ne de zam. Oldu olan ne zam kaldı ne de derman. Bir büyük yalan olarak tarihe "Sağlık emekçilerine verilmeyen zam" olarak geçti.
 

Pandemi bitmedi devam ediyor
Sağlık Bakanlığı tarafından 27 Nisan 2022'de varolan uygulamalara da son verilmesiyle önce Bilim Kurulu kendini fesh etti. Ve Maske, mesafe hijyen uygulamaları da rafa kaldırıldı.
İktidar; bilimsel verileri şeffaflıkla paylaşarak, aşılamada istenilen tablodan çok uzak olan durumun giderilmesi için toplumu aşılamaya teşvik etmek yerine yurttaşların haklı bıkkınlığını dayanaksız müjdelerle giderdi. Oysa bu süreçte kamuoyunun pandemi sürecine dair bilimsel gerçeklerle bilgilendirilmesi gerekmekteydi. Pandemi döneminde siyasal iktidarın uyguladığı politikalar, salgınla bilimsel mücadeleyi geri plana iterken, ekonomik ve siyasi kaygıları öne çıktı
İki yılın ardından mevcut duruma dair değerlendirmelerim bu sayfalarda hala durmaktadır. Pandemide ikinci yılın sonunda ortaya konan soru ve sorunlar hakkında Sağlık Bakanlığı; önünü görebileceği projeksiyonlar ve çeşitli senaryolar için yeterli, tatmin edici yanıtlar vermekle ve toplumu aydınlatmakla yükümlüdür. Geldiğimiz aşamada iktidar salgını yönet(e)memiş, uyguladığı politikalarla önlenebilir ölümlere neden olmuştur. Pandemi sürecinin bu evresinde Sağlık Bakanlığı’nı halk sağlığını gözetmeye, bilimsel ve gerçekçi sorumlulukla hareket etmeye davet ediyoruz.
 

TTB uyardı
Türk Tabipler Bilrliği de Sağlık Bakanlığı’na ve Bilim Kurulu’na salgının bitmediğini ve devam ettiğini tekrar hatırlattı. Maske, temizlik ve mesafe gibi kişisel koruyucu önlemlerin devam etmesinin yanı sıra havalandırma ve kapalı ortamlarda fazla kalınmaması gibi birçok tedbiri günlük yaşamımızdan bir süre daha çıkarmamamız gerektiğini belirtti Tam aşı oranlarımızın düşük olduğunu, olası bir varyant değişikliği ihtimalinin bulunduğunu ve bu nedenle aşı konusunun daha fazla önemsenmesi gerektiğini savundular.
 

Bitti denince bitmiyor
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, 29 Ocak 2022’de yaptığı bir konuşmasında; “Artan vaka sayılarının sizi ürkütmemesini Sağlık Bakanınız olarak en yüksek sesle söylüyorum. Endişe etmeyiniz, hastalık eski günlerde ki gücünde değil” dedikten sonra 30 Ocak’tan 19 Nisan tarihine kadar resmi rakamlara göre COVID-19 nedeniyle 11 bin 565 kişi ölmüştür. Ne yazık ki salgın, Sağlık Bakanı “bitti” dediğinde bitmemektedir. Unutulmamalıdır ki, “Her birimizin sağlığı, hepimizin sağlığına bağlıdır.” Sağlık Bakanlığı’nın öncelikle yapması gerekenler; özellikle riskli kişilerin tam aşılanmasının sağlanmasıyla, toplumun yeni ölümcül varyantlara karşı yeterli derecede korunabileceği mekanizmaları oluşturmak ve pandemi dönemindeki 300 bine yakın önlenebilir fazladan ölümün hesabını vermektir.
 

Virüs bulaştırma özgürlüğü
Geldiğimiz noktada işin özeti, başkasına bulaştırıp bulaştırmama işine devlet artık karışmıyordu. Herkes kendi başının çaresine bakacaktı. Sorumlu vatandaş isen, izolasyon sürecini kendin tamamlayacak. En kötü Korona günlerinde aşı için zorlayıcı önlemler almayan getiremeyen devlet, tabii ki şimdi bununla uğraşmayacaktı. Zaten HES kodu zorunluluğu da kalkmıştı. Kontrol eden yoktu.
 

AIDS’İ yenmedik mi, korona kim?
Yıllar önceydi. Televizyon ana haberlerinin kıyasıya rekabet ettiği günler. Bir yanda Reha Muhtar, diğer yanda Ali Kırca, Uğur Dündar, Ufuk Güldemir Kare asın kapışması haberde engel tanımıyordu. Bir akşam bir muhabir kızımız, müşteri bekleyen hayat kadını rolüne girmiş, İstanbul E-5’te yol kenarına konuşlanmıştı. Amaç halkımızın AIDS tehlikesine karşı farkındalığını artırmaktı. Gizli kamera kayıttaydı. Bir araba acı bir frenle yanında durdu. Camdan kafasını çıkaran delikanlı sırıtarak hemen pazarlığa girişti. Görev bilincindeki kızımız baştan uyardı.
-Ama ben AIDS’liyim. Delikanlının umurunda değil. -Ee, ne olmuş yani? -AIDS virüsü taşıyorum yani.-Olsun yavrum, sen atla arabaya.-Anlatamadım galiba, sana da AIDS bulaştırırım.-Yav ben askerim, izinden geldim. Asker adama AIDS işler mi!
 

İçimizdeki pozitifler
Bizim virüsle, mikropla şunla bunla mücadelemizi özetleyen bu diyalog, koronavirüs günlerinde de benzer vurdumduymazlıkla sürmedi mi? Parti kongrelerine, oraya buraya binlerce insanı toplamadık mı? Şu anda yasakları, sınırlamaları, maske mecburiyetlerini vs kaldırmadık mı? Toplu iftar ve sahurlarda herkes iç içe değil mi? İşte testi pozitif çıkmış olana, “Bir hafta sonra çık dolaş kardeşim” denilmedi mi? Peki nasıl oluyor da o kadar titizlenen ülkelere göre vaka sayımız bu kadar az olabiliyor? Resmi rakamlara göre oluyor. O zaman “Vallahi bravo” demekten başka ne diyelim? Sadece şunu ekleyeyim… Siz, siz olun, kimseye güvenmeyin, kendi tedbirinizi kendiniz alın.
 

Geçmişi anımsayalım; Hayat eve sığmadı
AKP iktidarının COVID-19 pandemisiyle mücadelede sınıfta kaldıı. Sosyal devlet anlayışı gereklikleri yerine getirilmedi. “Hayat eve sığar dediler ama buzdolapları boş mu dolu mu düşünmediler. Hayat eve sığar dediler, elektrik, su, doğalgaz faturalarını düşünmediler. Hayat eve sığar dediler ama patronlar, işverenler öyle düşünmedi. Hayat eve sığar ama iş eve sığmaz diyerek birçok emekçiyi işinden ettiler. İşten çıkarmalar yasaklandı diye onun bile kolayını buldular. Emekçiyi süresiz ücretsiz izne çıkardılar, olan yine emekçimize oldu. Hayat eve sığar dediler AKP kongreleri düzenleyip salonları tıklım tıklım doldurdular. Faturalarını, ev kirasını ödeyemeyen babalar eve sığamadı. Çocuğunun önünde bir kap yemek koyamayan anneler eve sığamadı. Aman yavrularımıza virüs bulaşmasın uzaktan eğitim yapalım dediler. Evinde interneti olmayan, çocuğuna tablet alamayan ebeveynler sadece uzakta kaldılar.
 

Halimiz içler acısı aslında
Esnaf kepenk indirdi. Şoförler kontak kapattı. Çiftçinin üretimi elinde çürüdü. Ekonomi çöktü, Türk parası değer kaybetti. Onlar ne yaptılar? İBAN attılar. Yaşlılarımız eve hapsedildi, nefes alamadılar. Yeni doğan bebekler ağacı, toprağı, gökyüzünü tanımadan 2 yaşına geldi. EBA’ya bağlanmak için çatıya çıkan 8 yaşındaki yavrumuz öldü. Ya! Üniversite sıralarına oturmamış, kampüsüne gitmemiş gençlerimiz…. Sanatçı sahneden indi. Müzik sustu. Umutlar tükendi, çareler bitti. Evi saray olanlar sandı ki herkesin evi saray. Hayat onların evine sığdı ama vatandaşın evine sığamadı. Geriye işsizlik, yoksulluk ve bozulmuş psikolojiler kaldı.
 

Çocuklar aşılanamadı
PCR testi yaparak vakaları erken yakalamadı, geliştirilen hızlı testleri uygulamaya sokmadı. Ekonomik kaygıları sebebiyle vatandaş izole olamadı. Vaka/hasta ayrımı yaparak salgından ziyade rakamları kontrol altında tutmaya çalıştı. Bulaştırıcılık açısından çok önemli bir grup olan 5-11 yaş arası çocuklar halen aşılanmadı. Başta Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olmak üzere yerel yönetimleri pandemi mücadelesine dahil etmedi. Belediyelerimizin pandeminin sorunlarını hafifletmeye çalışan uygulamalarını yasakladı.
 

Ölüm sayıları açıklananın 2 katı
CHP'li belediyelerin başlattığı bağış kampanyası için açılan banka hesaplarını bloke etti. Pandeminin başından bugüne, CHP’li belediyelerin kayıtlarından derlenen bilgilere göre 28 Şubat 2022 tarihi itibarıyla Türkiye’de COVID-19 ölümlerinin Sağlık Bakanlığı’nın bildiriminden yaklaşık 2,1 kat daha fazla olarak 197.529 kişi olabileceğinin ifade edildiği rapora ilişkin Akkuş İlgezdi, “Sağlık Bakanı tarafından Türkiye’nin Wuhan’ı olarak adlandırılan İstanbul’da bulaşıcı hastalık ölüm hızı milyonda 2.551 iken, yedi ilin yani Artvin, Bolu, Kırşehir, Edirne, Tekirdağ, İzmir ve Hatay’ın bulaşıcı hastalık ölüm hızı İstanbul’dan daha yüksektir. Edindiğimiz bilgilerden anlıyoruz ki, Türkiye’nin Wuhan’ı İstanbul değil Sağlık Bakanlığı’nın ta kendisidir” dedi.
 

Yanlışlar bitmiyor
Varyant analizi yapılmamıştır. Danimarka’da doğrulanmış olguların %13,7’sinin genetik analizi yapılmışken bu oran Türkiye’de yalnızca %0,6’dır. 2019’da Pandemi Hazırlık Planı’nın güncellenmesi de hazırlık söyleminin önemli unsurlarından biri olarak Bakanlık tarafından vurgulandı. Ama bu da sadece sözde kaldı. Gerek bu plandan hareketle bir

 COVID-19 hazırlık ve strateji planının hazırlanmaması, gerekse de var olan Pandemi Hazırlık Planı’nın genel hazırlıklarının uygulanamaması nedeniyle pandemiye hazırlıksız yakalandık.
 

Testler yetersizdi artık yok oldu!
COVID-19 pandemisi sırasında, epidemiyolojik göstergelerle salgının seyrinin izlenebilmesi için günde bin kişi başına 5’in üzerinde test yapılmasının önerildi..Ancak 2020 ve 2021’de günde bin kişi başına 5 test sayısına hiç ulaşılmadı.Türkiye’de salgının ilk altı ayında bin kişi başına 1’in altında olmak üzere çok az sayıda test yapılabildi. Hızlı antijen testleri ise bilim insanları, meslek örgütleri ve CHP’nin ısrarlı taleplerine rağmen salgının son dönemleri de dahil olmak üzere hiçbir zaman gündeme alınmadı. Türkiye’de hızlı antijen testleri yasakken, ürettiğimiz testler dünyada salgının kontrolü için önemli rol oynadı. Türkiye’de testler dünyadaki pek çok ülkenin aksine belirli dönemler dışında sadece belirti gösterenlere yapıldı. Bin kişi başına düşen test miktarında Türkiye 1.578 ile çok gerilerde kaldı. Bu sayı Danimarka’da Türkiye’nin yüzde 565 fazlası, yani 10.338 oldu. Salgının başından beri COVID-19, sağlık çalışanları için bir meslek hastalığıdır! Demekten dilimizde tüy bitti. Ancak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu düzenlemeyi yapmadı.
 

Bir işçi sınıfı hastalığı
Tarihteki birçok pandemide olduğu gibi COVID-19 pandemisinde de yoksulların daha çokhastalandığı ve öldüğü kaydedilmiştir. Kriz dönemlerinde yoksulların sağlıkları daha çokbozulurken, sağlık hizmetine erişimleri de azalmaktadır. Dolayısıyla yoksulların ve emekçilerin pandemi sürecinde desteklenmesi hayati bir konudur.
Türkiye’de resmî olarak ilk vakanın açıklandığı tarihten yaklaşık iki hafta geçmişken; TTB,DİSK, KESK, TMMOB bir basın metni ile alınması gereken yedi acil önlemi kamuoyuna açıklamışlardı:
1. Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma acilen durdurulmalıdır.
2. Salgın süresince işten çıkarmalar yasaklanmalı, küçük esnaf desteklenmeli, çalışanlara ücretli izin verilmeli ve işsizler için ise koşulsuz işsizlik maaşı ödenmelidir.
3. Tüketici, konut ve taşıt kredileri ile kredi kartı borçları ve elektrik, su, doğalgaz ve iletişim faturaları salgın riski boyunca faiz işletilmeden ertelenmelidir.
4. Bu süreçte özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.
5. Salgınla mücadelede koordinasyonda katı bir disiplin uygulanmalı, bilimsel yaklaşım ve bilgi paylaşımında açık ve şeffaf olunmalıdır. Güven kriteri haline gelen Covid-19 Testleri konusunda bilimsel-yaygın-hakkaniyetli ve sonuçların hızla açıklandığı bir işleyiş hâkim kılınmalıdır.
6. Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere, tüm zorunlu işlerde koruyucu ekipman başta olmak üzere bütün eksiklikler giderilmeli, herhangi bir aksama yaşanmayacağına dair güven verilmeli ve bu işlerde çalışan herkes düzenli olarak testten geçirilmelidir.
7. Salgın dönemlerinde dezavantajlı kesimler olarak kabul edilen; hiçbir geliri ve birikimi olmayan yoksullar, göçmenler ve tutuklu/hükümlüler için yaşamlarını ve sağlıklarınıkoruyacak fiili ve yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir.
 

Sorumlu iktidardır
Pandemiyi yönetemeyen, ya da yönetmek istemeyen iktidar ülkemizdeki hem yüksek sayıdaki vakalardan hem de yüksek sayıdaki ölümlerden sorumludur.Sağlıkçıların özlük haklarını vermek yerine siz kahramansınız dediler, pencerelerden alkışlattılar. Kısacası 2 yıl boyunca pandemiye ilişkin Türkiye’de düzenli yapılan tek şey Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın pandemi içerikli twitleridir. Hayat pahalılığı aldı başını gitti az yiyin bile dediler. Markete alışverişe tok karınla gidin dediler.
 

İkinci yıl geride kalırken
Hem dünyayı hem de Türkiye’yi derinden etkileyen COVID-19 pandemisinin 11 Mart 2020’de ilan edilmesinin üzerinden iki yıldan uzun bir zaman geçti. Resmî verilere göre dünyada 485 milyonu aşkın toplam vaka, 6 milyon 150 binden fazla ölüm meydana gelirken;Türkiye’de ise toplam vaka sayısı 15 milyona, ölüm sayısı ise 100 bine yaklaşmaktadır. TürkTabipleri Birliği’nin (TTB) hesapladığı, Türkiye'de pandemi dönemindeki fazladan ölüm sayısı ise 275 binden fazladır.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan resmi veriler büyük şüpheler içermektedir.2020’nin yaz aylarında hem vaka (hasta) sayısı hem ölüm sayısının gerçeği yansıtmadığı TTBtarafından defalarca kanıtlandı. Sonrasında ise “Günlük vaka sayılarını değil, hasta sayılarını açıklıyoruz”, “Her vaka hasta değildir” gibi ifadelerle yapılan yanlışın üzeri örtülmeye çalışıldı; Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 Haziran’da açıklanması gereken “2020Ölüm ve Ölüm Nedenleri İstatistikleri”ni dokuz aydır açıklayamaması gibi utanç verici gelişmeler yaşandı. Pandemide şeffaflığın olmaması, verilerde manipülasyon ve algı yönetimi yolunun izlendiğinin aşikâr olması; toplumun, özellikle sağlık çalışanları gibi pandemide yükü ağırlaşan çalışanların güvenlerini sarsarak çalışanlarda büyük motivasyon kaybına neden olmuştur.

SON SÖZÜMÜZ; İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını sonra da sağlıklarını korumak için paralarını harcarlar. / Wolfgang Van Goethe
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi