Parlamenterler önünde sevişmek

Lüzumsuz Bar'ın ışıkları henüz kapanmamış. Leman ve Kamil herkesten ve her şeyden uzakta bira üstüne bira içiyor, sigara üzerine sigara yakıyor. Aşık ve gayretli bakışları çevrilmiş birbirlerinin üzerine.
"Ne güzel gözlerin var" diyor Kamil,
"Hadi lan ayuuu" diye cevap veriyor Leman. Ve serseri gülüşleri dolduruyor masayı.
Aynı masada el ele tutuşup mekanda çalan türküye beraber yanıyorlar. Kolundaki yara izinden öpüyor Leman Kamil'i. Ve Kamil esaslı bir savaştan çıkmış yorgun bir şövalye gibi sevdiğinin yanı başında dinlendiriyor dertlerini.
Kamil ve Leman'ın bu aşk dolu serüveni süre dursun hemen arka masalarında hummalı bir hazırlık yapılıyordu. Masalar birleştiriliyor, gelecek önemli şahıslar için son düzenlemeler yapılıyordu. Bu kallavi masaya bir partinin milletvekilleri gelecek ve yiyip içip gündeme dair iştişareler edeceklerdi ama Kamil ve Leman'a neydi ki bundan...
Kamil, "Seni öpsem buralar hep alev alır" diyordu. Leman, umarsız aşkı ile "Öp o zaman" diye yanıtlıyordu o'nu. Burada mı diyordu Kamil, burada diyordu ısrarla Leman. Kamil, etrafa utangaç bakışlar attıktan sonra sarhoşluğun ve aşkının da etkisiyle öylece yaklaştı sevdiğine. Karşılıklı sandalyeleri artık çaprazlamasına yakındı birbirlerine...
Ve iki aşık dudak dudağa nefes nefes öpüşüyordu. "Sevdiğinin nefesini" diyordu içinden Kamil, "Boynunda hissetmektir cennet..." ve Leman kulağına fısıldıyordu, "seni seviyorum çok seviyorum" diye...
İki aşık, aşk içinde yana dursun arka masada X Partisi'nin kallavi milletvekilleri çoktan oturmuş memleket meseleleri tartışıp bira içip tuzlu fıstık yiyorlardı. "Bence diyordu" milletvekilinin biri, "Türkiye, Kürt meselesinde barışçıl politikalar izlemeli" beriki ysnıtşıyordu o'nu "Evet ama taviz vermeden..."
Milletin vekilleri bunları tartışadursun hemen önlerindeki masada iki genç sevgili yarın yokmuş gibi sevişiyordu. Ve barış ancak bu kadar mümkün olabilirdi, sevgi bu kadar mümkün olabilirdi...
Yine de kraldan çok kralcılar yapmıştı yapacağını. Kamil ve Leman aşık ve sarhoş öpüşürken mekandaki garsonlardan biri masaya gelmiş; "Lütfen ama arkada milletvekillerimiz var..." demişti.
Leman ve Kamil öylece durup birbirine bakıp basmıştı kahkahayı.
Milletvekilleri mahcup bakışlar atıyordu kendilerine onlarsa milli irade karşısında hemhal olan aşklarının gururuyla birer bira daha istiyorlardı garsondan...

Talih nedir?


Kamil.... Kamil... Lan Kamilll hoooop diye bağırıyordu adamın biri. Kamil duymuyordu. Öylece yürüyor sanki yolda değilde kayıp günlerinin üzerinde yürüyordu. Attığı her adımda yok oluşuna bir adım daha yaklaşıyor gibiydi. Sesler, görüntüler ve gürültüler ilgisini çekmiyordu. Zihnindeki Nuh Tufanı'nda çoktan ineğini kaybetmişti ve kendisi dalgalarla savaşıyordu. Bir süre sonra Kamilll sesi kesildi. Artık kimse seslenmiyordu. Kimbilir talihte böyle bir şeydi. Ardımızdan bağırıp bizi çağıran biri belki.  Duyarsak ne ala.

Pazar gününe dair...

Günlerden pazar olmasının dahi önemi yok. Her yeni gün kaygılar içinde uyanan ve daima endişelerini heybesinden taşıyan sefil şehrin ezilen çocuklarıyız biz. Erken kalkarız ve dünyayı kurtarmaya gideriz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi