Pazar'a bir yazı

Bugün günlerden pazar. Hani Nazım'ın bir şiiri var ya;

“Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...”

İşte ne vakit günlerden pazar olsa bu şiir aklıma gelir. Sadece şiir değil türlü türlü beyhudelik, berduşluk ve tembellik.

Kalabalık aile kahvaltılarının yerini alan bir başınalığımız. Sade birkaç fincan kahve eşliğinde yanıp duran sigaralardan ibaret kahvaltılarımız...

Umutsuzluk, umut etmek. Gitgeller. Kah iyiyi düşünmek kah kötüyü düşünmek. Pazar günleri yoruyor. Pazar günleri değil de pazarın getirdiği ham ervahlık yoruyor.

Kendi kendime konuşuyorum sonra; bugün acaba ne yapsam? Nazım gibi mahpus da değiliz ki sokağa çıkınca mutlu olalım... İnsan sahip olduklarıyla mutlu olmak için yokluğuyla sınanmalı işte. Aşkta da böyle ailede de iş hayatında da... Hayatın olmazsa olmaz altın kuralı;

Neyi kaybedersen,

O'nu ararsın.

Bazen bir kadını ararsın.

Bazen yere düşürdüğün birkaç lirayı yahut 100-200 liralık banknotu.

Bazen sevdiğin bir arkadaşını ararsın.

Bazen uydu üzerinde bir kanal ararsın.

Bazen bir kitap.

Bazen bir bardak su.

Nihayetinde hep mutluluğu ararsın. Eksik gördüğünü tamamlamayı. Tamamladıktan sonra da doymazsın...

Ama işte bugün pazar.

Bugün bizi güneşe çıkardılar...

Telaş yok, panik yok, sakin, sessiz bir gün. “Dünyada tembellikten daha yorucu ne var” diyen Oblomov misali;

Tembel, miskin, düşüncesiz uzanıp kalıyoruz öyle.

Bugün pazar, bugün iyi de güzel de.

Yarın işte dostlarım!

Yarın biliyorsunuz pazartesi. Ah kahrolası pazartesi. Büyük üstat Henry Charles Bukowski geliyor pazartesi deyince de aklıma. Diyor ki;

“Pazartesi sabahı.

Parası yok, ve aç, aylardır aç, ve
Bir sonraki şişeydi tek kaygımız,
Zirveydi, Tanrı'ydı...”

Ama olsun. Bugün pazar. Yarını yarın düşünür, kaygıya yarın düşeriz. Tembellikle gülümseyebilenlere ne mutlu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi