Türkiye AKP iktidarından büyüktür

Seçim yok deselerde AKP'lilerin davranışları bağıra çağıra seçimin geldiğini gösteriyor. Bu sıralar AKP'liler tarafından çok sık söylenen ve son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da dile getirdigi "Erdoğan kaybederse Türkiye kaybeder" sözü algı yaratmaya yönelik ciddi bir cümledir.Çünkü 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti hem AKP'den hemde Recep Tayyip Erdoğan'dan çok ama pekçok büyüktür. Bence artık birilerinin 'Türkiye Erdogan'dan büyüktür' demesi lazım. Öyle bir algı yaratmak istiyorlar ki sanki Erdoğan'dan önce Türkiye yokmuş, sanki o kaybederse iç savaş çıkacakmış ya da devlet iflas edecekmiş gibi aba altından sopa gostermek hem siyasete yakışmıyor hem de son yerel seçimlerde Ankara ve İBB seçiminde gördük ki hiç ama hiç bir işe yaramiyor.
 

Olamaz denilen ne varsa oluyor!
Son günlerde AKP, yandaş medyası ve trolleri ile yürütülen algı operasyonları öylesine azdı ki. Ortalık toz duman oldu. At izine it izine karıştı. Son yaşanan ve artçı dalgaları artarak devam eden sanatçı Gülşen olayında gördüklerimiz, "Bu kadar da olmaz yahu" dediğimiz her şeyin AKP iktidarında makul ve olabilir olduğu gerçeğini de gözler önüne bir kez daha getirdi. Ben sanatçın söylediği sonra yanlışlığını savunduğu özür dilediği noktada bile verilen tutuklama kararının vicdanları yaraladığına inananlardanım. Aslolan budur. Bakın "Hapis" ağır deniliyor. Savcı bey "Delil karartılmasından" söz ediyor da yahu birkaç dakikalık Tiktok videosuna bakıp karar verdin. Neyini karartacaklar. Bari keşke; adliye muhabirliğimden bilirim; tutuklama kararı bir nevi suç işleyeni de tepkilerden korumak için verilir. Bu tepki dinince hakim serbset bırakır. Kimi dava kararlarında buna sıkça rastlarsınz.Böyle bir tutuklama verseydiniz vallahi inandırıcı olurdu. Çünkğü saçma sapan iddialar bazılarını feverana getirip tatsız olayla çıkabilirdi. Neyse devam edelim. Bakın Genelleme yapılmaz ama istisnalar da yok sayılmaz. Her yerde olduğu gibi dini kurumlarda da taciz tecavüz var! Gülşen imam hatiplilerin bile kendi aralarında dertleşirken konuştuğu bir yarayı üslup farkıyla söyledi diye mi hapiste? Bakın üzerine basarak söylüyorum "Herkes kendi sapığını koruduğu için" bu günlere ve bu hale geldik. Ne diyorlar her yerde var. "Gavur İzmir fuhuş yuvası", "festivale gidenler alkolik uyuşturucu müptelası". "Boğaziçililer kafir", "ODTÜ terör yuvası", "Başı açık kadın namussuz" Bu örnekler çok yaşandı; ya soruşturma açıldı ya da hakaret davası. Hatta büyük çoğunluğuna bunların hiçbiri uygulanmadı bile.Yandaş yapıyor diye sırtları okşandı.

Gülşen de ne var ki tutuklandı!
Şarkıcı Gülşen ışık hızıyla tutuklandı ama Kur'an ile alay edenler büyükelçi yapıldı. Çocuklara tecavüz edenler "Bir kereden bir şey olmaz" diye aklandı. Katiller, mafyalar, teröristler, uyuşturucu kaçakçıları dışarıda, Gülşen içeride. Gülşen'e gösterdiğiniz tepkinin 10'da 1'ini Kuran kurslarında tecavüz edilen, öldürülen çocuklara, hem cinsi ile ilişkiye giren medya patronlarınıza, işe alım için fuhuş yapan İşkur müdürüne gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz Ensar Vakfında 45 erkek çocuğuna yapılan tecavüz araştırılsın önergesine red verenler, bugün Gülşen'in tutuklanmasına zafer naraları atıyor.
 

Ahlakı, halkı tahriki Gülşen’de arayanlar: eski güreşçinin sahte diploma aldığı belgelenince sus pus. Keza yurtlarda çocukların tecavüze uğradığı haberlerinde de aynı. Anımsayın biri çıkmış " Listem hazır, ailemiz en az 50 kişiyi öldürür" demişti. O da unutturuldu. Bundan 5 ay önce yaptığı ofansif bir espiriden siyasal islamcı mağduriyeti devşirip, hayatından, kıyafetinden,yaşam biçiminden ödün vermediği için kin güttükleri bir kadını esir alanlar aynda birde kendilerine bakmalıdırlar .Adaletin terazisinin dengesini kendinden yana kaydırmayla ilgili en büyük problem, devran döndüğünde derdini dinleyecek kimsenin kalmayacak olmasıdır.Ve devran, hep döner.
 

Unutturmak istedikleri bunlar
Türkiye'de milyonların derdi başka. ama bunalan AKP iktidarının da çıkış yolu kalmadı. Ancak böyle sansayonel işlerle gündem kaydırmaya çalışıyor. Ben o olayda sözü edilen kesimin bile Gülşen'i umursadığına inanmıyorum. Çok politize olanları hariç. Yahu millet aç. İmam Hatiplisi de teknik liselisi de üniversitelisi de aç işsiz. Birileri milyon milyon götürürken, "Zamlar Allahtan" diye konuşup üzerine "Sabredin düzelecek" diyorlar. Düzeliyor doğru insanları dümdüz ediyorlar. Elde avuçta ne varsa kaybeden milyonlaer aç geziyor. Bakın Dostlar! Refah kaybında ilk 3’e girdik. Türkiye’de yaşayanlar son 10 yılda çok ciddi bir refah kaybına uğradı. Dünya Refah Ligi’nde Türkiye’nin gerilemesi iç savaş yaşanan Suriye’yi ve krizdeki Lübnanı’ı bile geride bıraktı.
 

Yukarıdan aşağı yuvarlandık
Son 10 yılda 27 sıralık düşüş yaşayan Türkiye'yi listede refah kaybında geride bırakan tek ülke Venezuela. Türkiye'nin son 10 yıllık refah kaybının iç savaş yaşanan Libya, Suriye ve ekonomik krizdeki Lübnan'dan da fazla olması dikkat çekti. Danimarka, İsveç ve Norveç'in en refah yaşanan ilk üç ülke olarak sıralandığı listede Almanya 9'uncu, İngiltere 13'üncü, Japonya 19'uncu, ABD ise 20'nci sırada. Bu ülkelerin sıralamadaki yerleri 10 yıl önce ile hemen hemen aynı. Oysa Türkiye'nin son 10 yılda her yıl biraz daha düşerek listenin düşük refahlı ülkeleri belirten ‘sarı' bölgesine gerilediği görülüyor. Türkiye'nin sıralamada en yüksek olduğu parametre 54'üncülükle ‘altyapı ve piyasalara erişim'. Ekonominin kalitesinde ise Türkiye 62’nci sırada yer bulabildi. Türkiye'nin eğitimde sıralamadaki yeri 78'incilik iken sağlıkta 58'inci sırada yer aldı.
 

Avrupa’nın ‘1 milyoncu marketi’
DOSTLAR ! Ülkede paramızı pul ettiler. Türkiye’yi Avrupa’nın ‘1 milyoncu marketi’ haline getirdiler. Her şey 1 milyon. Eskiden Çin mallarını satan marketler vardı, ona döndük. Yabancı için burada her şey ucuz. Vatandaş için pahalı da… İş bu hale gelmişken. birileri 8, 80’den büyüktür hikayesi anlatmaya çalışıyor Türkiye bugün çok ciddi bir güven bunalımı yaşıyor. Güven bunalımı ile birlikte de çok ciddi bir istikrarsızlık var. Peki bunu aşıp enflasyonu düşürmek, güvensizliği bitirmek, yeniden sürdürülebilir büyüme patikasına dönebilmek için ne yapmak lazım? Şu andaki bu mevcut yönetim ile bu güven bunalımını aşamazsınız. Şu andaki mevcut sistemle de bu güven bunalımını aşamazsınız. Bu güven bunalımını aşabilmenin ilk ayağı bu yönetimin ve sistemin değişmesinden geçiyor
 

Bu gidişle tarım bitecek
"Faiz sebep, enflasyon netice” safsatası, Türkiye’yi 2022’de, yüzde 145 üretici enflasyonuyla, dünya şampiyonu yaptı. Haziran tarımsal girdi fiyatları açıklandı. Son bir yılda tarımsal girdilerin maliyeti yüzde 135 artmış. O da TÜİK ’in makyajlı rakamlarıyla. Son bir yılda üretimde kullanılan girdilerden mazotun fiyatı yüzde 228. Gübrenin fiyatı yüzde 234. İlacın fiyatı yüzde 101 artmış. Şimdi bütün bunlara bakarak, çiftçimizin alın terinin karşılığını alması için, kuru üzümde “Üretici kilo başına 2 dolar karşılığı Türk Lirası almalı” demişti Kılıçdaroğlu; yani bugünün kuruyla en az 36 lira civarında bir fiyat gerekiyordu. Ama AKP müjde diyerek, 27 lira fiyat açıkladı. Bu fiyatlar çiftçinin bu sene emeğinin karşılığını alması, önümüzdeki sene de tarlasını yeniden ekebilmesi için yeterli olmayacaktır. Korkarım gelecek yıl çiftçi tarlasını ekmekte zorlanacaktır.
 

Ateşe benzin döküyorlar
Hep söylüyorum: “Enflasyon en büyük halk düşmanıdır.” Sadece cüzdanlarımızı boşaltmakla kalmaz. Toplumumuzu içten içe de çürütür. Ticaret ahlakı, iş ahlakı kaybolur. Borçlu borcunu ödememeye başlar. Alacaklı alacağını tahsil edemez. İşte onun için bugün dünyada enflasyonu yüzde 8-9 civarında olan ülkeler dahi, enflasyonla mücadelede kararlılık gösteriyor. Enflasyonla mücadele etmeyen, aksine enflasyon ateşini daha da harlayan, dünya üzerinde tek bir yönetim var. O da Erdoğan yönetimi. Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde, göstermelik 20-30 kuruşluk indirimlerle, milletin gözünü boyamaya çalışıyorlar. Ama milletimiz artık algıya değil, fiyat etiketlerine bakıyor. Millet yaşadığını biliyor, halini görüyor. Etiketlere bakan vatandaşlarımız; “Oy veriyoruz, yiyecek bulamıyoruz. Söyledikleri indirim de yalan” diyerek feryat ediyor, isyan ediyor.
 

Üç öğün çay ekmek
Ama diğer tarafta AK Parti’nin Kahramanmaraş Kadın Kolları Başkanı, “Kriz yok. Market sepetini istediğimiz kadar dolduruyoruz. Döke, saça kullanabiliyoruz” diyerek, milletimizle alay ediyor. Milletin kendisiyle alay eden AKP şürekâsına cevabı ise, Kahramanmaraş’ın komşusu, Osmaniye’nin Kadirli İlçesindeki, bir vatandaşımız tarafından veriliyor: “Yiyecek ekmeğe muhtacım. Sabah, öğle, akşam çayla ekmek… ‘Açlıktan kimse ölmez’ diyorlar, ama ölüyorum, açım” diyor. İşte memleketimizden insan manzaraları… Bir tarafta döke saça yaşayan AKP ve şürekâsı, diğer tarafta sabah, öğle, akşam, çay ekmekle öğün atlatanlar. “Açlıktan ölüyorum” diyenler.
 

En az gülen insanlar olduk
Erdoğan ve onun şahsım hükümeti sistemi, sadece ülkemizin kaynaklarını yağmalatmakla kalmadı. Milletimizin huzurunu da, neşesini de çaldı. Bir uluslararası araştırma kuruluşu, önemli de bir araştırma kuruluşu, her yıl yaptığı “Küresel Duygular” araştırması yapıyor. Taliban rejiminin altındaki Afganistan’ın ardından da, en az gülen insanların yaşadığı, ikinci ülke olmuş. Milletimiz bunların yönetiminde artık gülmeyi unuttu. Lübnan ve Afganistan’ın ardından, insanları en az eğlenen üçüncü ülke olmuşuz. Bunların yönetiminde milletimiz eğlenmeyi de unuttu.

Krediler bir avuç şirkete
Bu ucuz dedikleri kredileri işçi alabiliyor mu? Hayır! Emekli alabiliyor mu? O da hayır! Esnaf, çiftçi alıyor mu? Hayır! Sadece iktidarın belirleyeceği bir avuç şirket, bu ucuz kredilere ulaşabiliyor. Yine fakirden, fukaradan alıp, bir avuç zengine servet akıtıyorlar. Bir puanlık tabela faizi indirimiyle, bankaların mudiye ödeyeceği, Kur Korumalı Mevduat faizini aşağı çekmiş oluyorlar. Ama döviz kuru uçmaya, paramız pul olmaya devam ediyor. Sonuçta bankanın maliyeti evet düşüyor. Ama devletin ödeyeceği faiz garantisi, kur garantisi hızla artıyor. Bankaların karları, mevduat toplama faizleri düştüğü için hızla artıyor. Ama milletimiz hayat pahalılığı altında ezilmeye devam ediyor. Yani, bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa diyorlar ya aynen durum öyle.
 

Risk primi 800'ün üzerinde
AKP'nin işte son birkaç günde aldıkları kararlar. Bir yandan faizi indirirmiş gibi yapıyorlar, Merkez Bankası’nın tabela faizini düşürüyorlar. Ama diğer tarafta ülkenin, çiftçinin, esnafın borçlanma faizi bir türlü düşmüyor. Aksine artıyor. Türkiye’nin risk primi sıçrıyor. Bugün itibariyle ülkemizin risk primi yeniden 800 puanın üzerini gördü. Dış finansmanı bulmak her gün daha da zorlaşıyor.
 

Serbest piyasanın çanına ot tıkadılar
Sonra bir bakıyorlar bankalar bu işten çok kâr edecek, bankaların açacağı krediye, hem miktar, hem de faiz sınırı getiriyorlar. Bankalara “sakın ha çok kredi vermeyin” diyorlar. “Eğer verecekseniz de faizde yüzde 30’u geçmeyin” diyorlar. “Eğer bu faizi geçerseniz, bana da haraç vereceksin” diyorlar. “Hazine’yi ucuza fonlayacaksın” diyorlar. Serbest piyasa ekonomisinin çanına, ot tıkayıp duruyorlar. Rekabetçi piyasa diye bir şey kalmadı artık memlekette.

SON SÖZ; “Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.” Friedrich Nietzsche
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi