Yalanla dolanla yoksulluk bitmez

TÜRKİYE'de AKP iktidarıyla beraber ve ona yakın dar bir kadro dışında herkes içinde yaşadığımız ortamdan şikayetçi. Bu  yandaşlara göre Türkiye'de her şey yolunda. Bunlara  göre insanımız şükretmeyi bilmiyor. Asıl yokluk ABD'de, Avrupa'da market rafları boşmuş. Almanya'da ortalama ücret bizim paramızla 75 bin lira. Yani bunlar diyorlar ki  ayda 5 bin 500 lira çalışanların keyfi yerinde ama ayda 75 bin lira kazanan Alman vatandaşları zor durumda. Yoksulluğu yalanlarla örtemezsiniz. Sorunların hepsini ve suçu ise 20 yıllık iktidarda olan sizler tüm olan biteni muhalefete yıkarak kaçamazsınız.Kaşıkla verdiğini, kepçeyle geri alan, abartılı müjdelerle, günü kurtaramazsınız. Boş vaatlerle, milletin derdini çözemezsiniz. Hakikat güneşini, hamaset balçığıyla sıvayamazsın. Hiç boşuna uğraşmayın.

Epistemolojik bir kopuş

Bakan Nebati'nin ; ancak sadece kendisi epistemolojik bir kopuş yaşadığına inanıyor. Olan yine milletimize oluyor. Enflasyon ise yüzde 19,58 iken bugün yüzde 83,45’e ulaştı. Geçtiğimiz 1 yılda enflasyon 4 kattan fazla arttı.Paramız 1 yılda yarı yarıya değer kaybetti. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarına da bu yıl 75 milyar dolar ilave oldu. Rezervlerimizde olması gereken ama olamayan döviz miktarı 203 milyar dolara yükseldi. Son 1 yılda üretici fiyatlarındaki artış yüzde 151,5, tarımda yüzde 142,4, konut fiyatlarında yüzde 173,8 oldu. Bugün ne yazık ki dünyada en yüksek enflasyona sahip 5’inci ülkeyiz.

Zengin abat emekçi berbat

Enflasyon en acımasız halk düşmanıdır. En acımasız vergidir. Gelir dağılımını daha da bozar. Fakiri, fukarayı ezip geçer. Sadece son üç yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay, 10 puan düşmüş. Bu sizin marifetiniz. Bu hükümet, ücretle geçinen emekçilerin cebinden 67 milyar dolarını almış yandaşın cebine koymuş. Zengini abat etmiş. Emekçinin halini ise berbat etmiş. Türkiye’deki en zengin yüzde 1, toplam servetin yüzde 41’ine sahip… Bu rakamla Türkiye dünya üzerinde, servet dağılımının en adaletsiz olduğu üç ülkeden biri... Bizden daha kötü olanlarsa; oligark ekonomisi Rusya ve teneke mahallelerin olduğu Güney Afrika…

Bilime işkence ediyorlar

Bu yönetim anlayışı ekonomi ilmine etmedik işkence bırakmamıştır. Gerçekleri kendi arzusuna göre eğip büken, bu bezirgân zihniyet, milletin ekonomisini de bitirmiştir. Ülkemizi yönetilemez hale getirmiştir. Milleti her gün daha da perişan eden politikasızlıklarına, sebebi oldukları yıkıma, “Epistemolojik kopuş”, “Heteredoks politika”, “Nöro ekonomi” gibi, daha önce kendilerinin bile duymadıkları, bilmedikleri kavramlarla, kulp takmaya kalktılar. Millete alay konusu oldular. En sonunda da, “Nöro klasik şeyler” diyerek zırvalamakta zirve yaptılar.

Dünyada düşer bizde şaşar

Bundan tam 647 yıl önce Büyük İslam Filozofu İbni Haldun; “Büyük şehirlerde gıda fiyatlarının yükselmesi, yönetimin de çökeceğinin işaretidir” demiş. Bugün dünyada gıda fiyatları hızla geriliyor. Birkaç ay önce dünyada yüzde 34 olan gıda enflasyonu, Ağustos’ta yüzde 8’e kadar düştü. Peki, bizde kaç? Gıda enflasyonu Türkiye’de yüzde 93. Dünyanın 12 katı. Ama utanmadan milletin karşısına çıkıp, enflasyon bizden değil dışarıdan diyorlar. TÜİK’in makyajlı verileriyle bile bakıldığında, son bir yılda; patates yüzde 170, şeker yüzde 164, süt yüzde 127, makarna yüzde 113, ekmek yüzde 98, peynir yüzde 89 zam görmüş. Bir kilo kıyma 150 lira olmuş. En ucuz protein kaynağı dediğimiz yumurtanın tanesi 2,5 lirayı aşmış. Allah aşkına! Bu fiyatlarla millet çoluğunu, çocuğunu nasıl doyuracak?

Enflasyonu düşürmeye engel kim?

TÜİK’in makyajlı enflasyonu yüzde 83,5. İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı enflasyon ise yüzde 107. ENAG’ın açıkladığı enflasyonsa yüzde 186. Enflasyonun bu kadar şahlandığı, enflasyon rakamlarının da birbirinden bu kadar farklı olduğu, bir başka dönemi daha önceleri hiç görmedik. Hükümetin, vatandaşın halinden haberi yok, Sarayın kibirlisi, “Enflasyonu şaşırtıcı bir hızla düşürme kabiliyetine sahibiz” diyor. Böyle bir enflasyonu şaşırtıcı bir hızla madem düşürme kabiliyetine sahipsiniz, o zaman enflasyonun dünya rekorları kırmasına neden izin verdiniz? Neden milleti perişan ettiniz? Neden enflasyonu neden hala düşürmüyorsunuz? Elinizi tutan kim?

Enflasyon daha da azıyor

Geçtiğimiz Aralık ve Ocak aylarında, enflasyon sırasıyla yüzde 13,6 ve yüzde 11,1 idi. Şimdi diyorsunuz ki, gelecek Aralık ve Ocak aylarında nasıl olsa tüketici fiyatları bu kadar artmaz, biz de taş atıp elimiz yorulmadan, “Enflasyonu düşürdük” diye, millete caka satarız diyorsunuz. Bu umutla hareket ediyorsunuz. Siz bu dış ticaret açığıyla, bu döviz kasası açığıyla ve politikasızlığınızla, gelecek Aralık ve Ocak aylarında da paramızı pul etmeye devam edersiniz. Enflasyon daha da azar. Hadi şansınız yaver gitti diyelim fiyat artış hızı, Aralık ve Ocak aylarında, geçmiş Ocak ve Aralık aylarının altına düşse bile, vatandaşlarımız için değişecek hiçbir şey olmayacak. Yüksek fiyat etiketleri yerli yerinde duracak. Hayat pahalılığı baki kalacak.

Memleketin berketi kaçtı

Bakın Dostlar! AKP  iktidarı yüzünden memleketimizin bereketi de güzellikleri de soluyor.  Beğenmediği herkese saldıran, hakareti kendine hak sayan bir zihniyetin neden olduğu toplumsal gerilim tehlikeli bir seviyeye ulaştı. Türkiye bu gerilimi artık taşıyamıyor Geçtiğimiz hafta Ankara’da bir eğlence mekânında yaşananlar bunun sonucudur. Sırtını iktidara yaslayan herkes, kendini her şeyin sahibi zannediyor.

Bizim para pul oldu

Türk Lirası dolar karşısında günden güne erirken, komşu ülkelerin para birimleri hiçbir şey yapmadan TL karşında değer kazanıyor. Lariden riyale, rubleden manata her birinin TL karşısındaki değeri son bir yılda yüzde 100’ün üzerinde arttı. Yaşı çok fazla ilerlememiş olanlar bile anımsar, eskiden Bulgar Romen yurttaşlarının hangi sıkıntıları çektiğini. Hatta karayoluyla giderken, Türkiye'den pazen elbise, iç çamaşırı ve naylon çorap götürdüklerini  ! Ama o eski çamlar bardak oldu. Bizim para şimdi pul onların ki ise değerli oldu. Dolar karşısında günden güne eriyerek son bir yılda yüzde 55 değer kaybeden Türk Lirası komşu ülke para birimleri karşısında da ağır darbe aldı. Türk Lirası'nın değer kaybetmesi sonrasında komşu ülkeler de Türkiye'yi adeta ‘ucuzluk cenneti' olarak görmeye başladı.

Komşu parası altın gibi

Özellikle son bir yıldır Bulgar Levası'nın Türk Lirası karşısındaki yükselişinin hızlanmasıyla Bulgarlar Edirne'ye akın etti. 5 Ekim 2021'de 1 leva ödeyerek 5.23 lira alınabiliyorken, güncel kura göre 1 Bulgar Levası 9.44 liraya karşılık geliyor. Oysa 2002 yılında Bulgarlar Türkiye'ye geldiğinde 1 lira almak için yaklaşık 9.4 leva ödemek zorunda kalıyorlardı. Yani aradan geçen 22 yılda tam tersi 1 leva ödeyerek 9.4 lira alıyorlar. Türk Lirası'nın günden güne eridiği son haftalarda Gürcistan Larisi de Türk Lirası karşısında zirveyi gördü. Son dalgalanmalarla birlikte 1 lari, 6.6 liraya eş değer oldu. Bir yıl önce 1 lari ile 2.8 lira alınabiliyordu. Böylece Gürcistan para birimi TL karşısında bir yılda yüzde 134 yükseldi. TL karşısında en değerli dönemini yaşayan Irak Dinarı ise son bir yılda yüzde 113 yükseliş kaydetti.

Ruble bile değerlendi

Bir başka çarpıcı yükseliş de Ukrayna ile savaş halindeki Rusya'nın para birimi rublede gözlendi. Mali yaptırımların hedefinde olmasına rağmen dolar karşısında da gücünü korumayı başaran ruble, TL karşısında bir yılda yüzde 158 yükseldi. 12 yıldır savaşta olan Suriye'nin para birimi Suriye Lirası son bir yılda TL karşısında yüzde 111, İran Riyali de yüzde 110 yükseldi. Azerbaycan Manatı da bir yılda yüzde 110 yükselişle 10.9 Türk Lirası'na eş değer oldu.

Uluslararası finans uzmanı Dr. Murat Kubilay, Türk Lirası'ndaki son 3 yıldaki değer kaybıyla, Türkiye'nin turizm ve alışveriş için cazip hale geldiğini ancak diğer taraftan ucuz kredi ve işçilik harici üretim maliyetlerinin had safhada olduğunu söyledi. Bunun yüzde 150'yi geçen üretici enflasyonunda (ÜFE) gözlemlenebildiğine işaret eden Kubilay, “Bu nedenle ÜFE'ye dayalı reel kur, yani Türkiye'deki mal ve hizmetlerin yurt dışındakilerle kıyaslamasında, Türkiye artık pahalı kalıyor. Dış ticaret açığındaki büyüme yalnızca enerji kaynaklı değil, 18.50 düzeyindeki dolar kurunun kısa vadede istenen rekabet gücünü sağlayamaması da etken” dedi.

Dolara rekor dayanmıyor

Son 8 aydır sürekli yükselen dolar kuru  18.6354 seviyesini test ederek zirvesini bir adım daha yukarı taşıdı. Euro ise 18.7257 lirayı gördü. Güçlü dolar senaryosunun bitmediğini belirten uzmanlar TL'nin kışın büyük bir risk ile karşı karşıya kalacağını söylüyor.

Konser iptalleri, yargılamalar ve ‘sansür yasası’ halkı isyan ettirdi: ‘Özgürlük kaldı mı?’

Konser ve festivallerin iptal edilmesine, yürüyüş ve eylemlere izin verilmemesine yönelik kararlar artmaya başladı. Son olarak da kamuoyunda 'Sansür Yasası' olarak bilinen, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifinin görüşmeleri başladı. Yasakların arttığını dile getiren vatandaşlar, "Özgürlük kaldı mı?" diyerek tepki gösterdiler.

İktdarın sansür hevesi

Son dönemdeki iptaller, yargılamalar ve açıklamalar kamuoyunda tedirginlik yaratır hale geldi. Bu kararlar yurttaşlara özgürlüklerinin kısıtlandığını, yasakların arttığını hissettirir durumda. Son olarak “Sansür Yasası” teklifindeki maddeler  TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmeye başladı.

Son yıllarda özgürlükler kısıtlandı, yasaklar ise kesinlikle arttı, herhangi bir sanatçımız bir ifadesinden dolayı hapse girebiliyorsa bu arttığına yönelik bir göstergedir. Özgürlük kaldı mı?  Dostlar ' En son interneti de kısıtladılar artık yapacak hiçbir şey yok. Allah hepimizin yardımcısı olsun.”

Tıpkı eski yıllar gibi

Çok partili döneme geçilen demokrat parti iktdarında ıyaşandığı gibi bugünde yasaklar yağmur gibi yağıyor. 1957’den sonra etraf bugünkü ortam gibi oldu… Sokakta konuştun içeri, parmağını kaldırdın içeri, Menderes’e bir şey söyledin içeri, Tayyip Erdoğan’a bir şey söyledin içeri… Burada söylediğini diğer tarafta yalanlıyorsun, hani Müslümandık biz? Müslüman yalan konuşmazdı, Müslüman haram yemezdi, başkasının hakkına tecavüz etmezdi ne oldu şimdi?,

NE OLAMAZ DENDİ

İSE MUTLAKA OLDU

Son yapılan şeyler çok utanç verici. 1993-94 yıllarında gördüğümüzde çok büyük tepkiler gösterdiğimiz, ‘Bu nasıl yapılabilir?’ dediklerimizin şu an o kadar büyüklerini yaşıyoruz ki… Ve kimse sesini çıkartamıyor. Bu bence size yapılan ve bize yapılan bir hakaret. Çünkü siz bizim bütün bilmek istediklerimizi dile getiren, duyuran kişilersiniz. Sizin nefesiniz, sesiniz kesiliyor bizim de bu noktada desteklememiz gerekiyor tabii ki. Nasıl suskun kalmamalıyız onu da bilmiyorum. Sosyal medya yeterli değil, zaten oradan da sesimiz kesilmeye başlıyor. Geleceğe endişe ile bakıyoruz, şimdiki gençlerin tüm hayali ülkeyi terk etmek. Gençler bu kouda açıkça ben özgürlüğünün her alanda kısıtlandığını düşünüyor. Ülkenin gidişatını görüyoruz, sosyal medyadaki kısıtlamalar olsun, bir şey yazamamamız olsun. Aslında hep korku içindeyiz, aman yanlış bir şey demeyelim aman yanlış bir şey söylemeyelim. Bunlar olmasa belki daha güzel ve daha özgür bir ülke olabiliriz aslında. Özgürlüğümüzü kısıtlamasınlar, konuştuklarımıza, yazdıklarımıza karışmasınlar.

EV SAHİBİ

ORANI DÜŞTÜ

Tarihin en büyük algı harikalarından biri de, AK Parti iktidarı döneminde müthiş bir konut hamlesi yapıldığı, insanların ev sahibi yapıldığı iddiası. Yok böyle bir şey. Dostlar. Gerçekler lafla değil, veri ile ortaya çıkar. Bakın verilen ne anlatıyor? Yapılan bir araştırmada Türkiye’de konut sahipliği oranı gözlwer önüne seriliyor. Yani hane halklarının ne kadarı kendi evinde oturuyor, ne kadarı kiracı, ne kadarı lojman veya benzeri konutlarda oturuyor. 2002 yılında, yani AK Parti iktidarından önce Türkiye’de kendi sahip olduğu evde oturanların oranı yüzde 73,1. Kiracıların oranı yüzde 18,7. Lojmanlarda oturanların oranı yüzde 1,8. Diğer, yani ev sahibi olmayan ama oturduğu konuta kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 6,4.AKP iktidarı döneminde sürekli konut üretildiği iddiasına rağmen ev sahipliği oranı sürekli gerilemiş. 2014 yılında yüzde 61,1’e, 2021 yılında ise yüzde 57,5’e düşmüş. Kiracı oranı ise yüzde 18,7’den yüzde 26,8’e çıkmış. Lojmanda yaşayanların oranı yüzde 1,2’ye gerilerken, ev sahibi olmayan ama oturduğu eve kira ödemeyenlerin oranı ise yüzde 14,6’ya yükselmiş. Oransal değil de sayısal bakarsak 2002 yılında kendi sahip olduğu evde oturanların sayısı 12 milyon 14 bin 817 iken, 20 yıl sonra bu sayı ancak 12 milyon 777 bin 779’a çıkabilmiş. 2002 yılında 3 milyon 79 bin 128 olan kiracı sayısı ise 5 milyon 942 bin 533’e çıkmış yani hemen hemen iki katına. Anlayacağınız AK Parti döneminde üretilen evleri birden fazla konut sahibi olanlar satın almış ve kiraya vermiş. Refah artışı adaletli paylaşılmamış. Kira artışlarının nedeni de aslında burada gizli. Yani TOKİ ve Emlak Konut aslında zenginlere çalışmış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi