Yardıma muhtaç sayısı 4 kat arttı

AKP iktidarı artık rakamlarla oynamayı da geçti. Aklımızla doğrudan alay etmeye başladı. Bunun somut örneği de geçen hafta gözleri ışıl ışıl olan Nebati Bakan'dan gedl. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Twitter'da bir dizi başlıkta 2002 - 2022 kıyaslaması yaptı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yardım dağıtılan aile sayısının son 19 yılda 1 milyondan 4,3 milyona çıktığını söyledi. Bakın Dostlar! Artık milletin zekasıyla oynamasınlar. Çünkü bu olay övünülecek değil, hicap duyulacak bir olay. İnsanları sosyal yardıma muhtaç ettiler. Tükeniyoruz, bitiyoruz. Üzülecek, ağlanacak bir durumdayız. Türkiye'de 25.5 milyon kişinin açlık sınırının, 51 milyon vatandaşın da yoksulluk sınırı altında yaşadığı gerçeğini iktidar unutmuş görünüyor. Hükümetin: “Faiz Enflasyonun Sebebidir” şeklinde Dünya tarihinde duyulup kabul görmemiş teorisi de iflas etti.Kasti olarak düşürülen merkez bankası faizleri; Hem gerçek piyasa faizlerini, hem Doları hem de Enflasyonu patlattı.Başkanlık sistemi bundan 4 yıl önce bizzat Erdoğan tarafından daha fazla zenginlik ve refah olarak sunulmuştu. 2018 yılından yani başkanlık sisteminden bugüne aradan geçen 4 yılda yarım milyona yakın esnaf işini kaybetti.

Emeklilerin gözü yaşlı

Bugün emeklilerimiz, gözleri yaşlı, “İyi ki torunum yok, harçlık veremezdim” deme noktasına geldiyse, Gariban emekli, “Bir köpeğin aylık bakım masrafı, benim aylığımdan fazla. Kasabın yolunu unuttum, kalp hastasıyım, hastaneden randevu alamıyorum. Randevu alsam, merkeze inip hastaneye gidecek param yok” diye dert yanıyorsa, bunun sorumlusu emeklilerimizi yokluğa mahkûm eden, AKP'nin kendisidir. Avrupa’da konut fiyatları son bir yılda yüzde 10 artarken, Türkiye’de yüzde 110 arttıysa, gençlerimizin bir ev, bir araba alması artık hayal olduysa, bunun sorumlusu AKP'den başkaları değildir. Çiftçi, besici ürettiğinin karşılığını alamıyorsa, kıymanın kilosu 150 lira olduysa, bir litre karton kutu süt, 20 lirayı bulduysa, şu yaz aylarında, domatesin en kötüsüne, markette 15 lira fiyat biçiliyorsa, Ankara Hali’ne meyve sebze taşıyan nakliyeci, kamyonuna lastik alamıyor, eskiyen lastiğine diş açıyorsa, bunun sebebi öyle dünya falan değildir. Bunun sebebi iktidarıın kerameti kendinden menkul, “Faiz sebep, enflasyon netice” saçmalığıdır.

11 bin kişi kepenk kapadı

Mayıs ayında toplam iflas sayısı 8 bin 322 iken iflas sayısı sadece son bir ayda yüzde 30 artarak 10 bin 826'ya çıktı. Eğer iflas sayısındaki artışlar bu şekilde devam edecek olursa sene sonuna doğru iflas edecek esnaf sayısı 100 bine yaklaşacaktır. Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizlerinden birinin yaşandığı bu süreçte şirketler ve gerçek kişi ticari işletmeleri de bir bir kapısına kilit vurmaya başladı. Artan döviz kuru, yüksek maliyetler ve enflasyonun son 24 yılın zirvesine çıkması şirketleri ve ticari işletmeleri tek tek kapanmasına neden oldu.

Şirketler kuyruğa girdi

2018 yılından 2022 Mayıs ayına kadar toplamda 248 bin şirket ve gerçek kişi ticari işletmesi tasfiye edilerek veya kapanarak iflas etti. İşletmelerin borç yükü ve artan maliyetleri de göz önüne alındığında toplu iflaslardaki artış ne yazık ki kaçınılmaz hale gelecektir. En nihayetinde ülke ekonomisi yaşanan iflaslar neticesinde tamamen durma noktasına gelecektir. Yüksek enflasyon ve buna bağlı hayat pahalılığının altında ezilen yurttaşlar, geçinmekte her geçen gün daha da zorlanmaya başladı. Özellikle dar gelirlinin alım gücü sıfırlandı. Maaşlı çalışanlar ay sonunu getiremez duruma geldi. Hal böyle olunca yurttaşlar kredi kartlarına ve tüketici kredilere yüklenmeye başladı. Ancak bunların limitlerini de dolduran halk, son çare olarak sosyal yardımlara başvuruyor Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de 17 Temmuz’da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yardım yapılan aile sayısının son 19 yılda 4 katına çıkmasıyla adeta övündü. Nebati, “2002 yılında sadece 1 milyon haneye sosyal yardım hizmeti verilirken pandemi yardımları hariç tutulduğunda 2021 yılında 4,3 milyon ailemize ulaşılmıştır.” ifadeleri kullandı.

Milletle alay ediyorlar

Gerçi bunların bu her zaman yaptıkları şey. Artık milletin akıllarıyla mı oynuyorlar.Hesap ortada. Kendileri açıklama yapıyorlar zaten. Artık milletin zekasıyla oynamasınlar Bu yanlış devlet politikaları, kitleleri sıkıntıya sokup kendisine bağımlı hale getirmek ve o kişileri sömürmek. Az bir maaşa bağlayıp oylarını kazanmak. Çünkü bu olay övünülecek değil, hicap duyulacak bir olay. 20 yıl önce alınan maaşlar yeterliydi, şimdi alınan maaşlar yeterli değil. Bundan 20 yıl önce alınan emekli ikramiyesiyle insanlar ev, araba alabiliyordu. Şimdi insanların alım gücü düştü. Maaşlı çalışan aileler bile yardıma muhtaç hale geldiler. O yüzden bu durumun kesinlikle övünülecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Şu an orta tabaka kalmadı zaten, sıfırlandı. İnsanları sosyal yardıma muhtaç ettiler. Dostlar asıl kavga budur.

Manidar bir açıklama

Çalışma Bakanı Vedat Bilgin, “Refah seviyesine bakın. Türkiye’de bütün ailelerin, her gelir grubundan ailenin kapısında otomobili var, çocukları okuyor” dedi.Bakan Bilgin’in asgari ücretliye “refah payı” verileceğini duyurmuşsa da sadece enflasyon farkı verilmesi sözün tutulmadığını gösterdi. Bakan bununla da kalmadı. Türkiye’de açlık sınırının 3 bin 600 ile 4 bin lira arasında olduğunu söyledi., 6 bin liranın üzerinde hesaplayanlara da kızdı. Memur-Sen, Türk-İş, Kamu-Sen her ay açlık-yoksulluk rakamlarını açıklayan kurumdan birkaçı. Hepsinin ortak yönü açlık sınırının 6 bin, yoksulluk sınırının 20 bin liranın üzerinde olması. Bakan, “Yoksulluk sınırını 20 bin lira demişler, bu komik oluyor. Yoksulluk sınırı 20 bin lira ise Türkiye’de herkes yoksuldur” diye de eklemişti. Aslında bu bir itiraf. Kesinlikle doğru söylemiş. Türkiye’de “küçük bir mutlu azınlık” hariç herkes yoksul. Çünkü iktidara yakın işçi ve memur sendikalarının bile araştırmalarında yoksulluk sınırı 20 bin lira civarında çıkıyor. Türkiye’de yoksulluk vardı şimdi bu yokluğa dönüştü. İnsanların alım gücü düştü, markete pazara gidemez hale geldi.

Zengin ve yoksul

AKP iktidarı ve bir avuç zenginleri, yardım edilen yoksullar istiyor ama biz ortadan kaldırılmış bir yoksulluk istiyoruzİnsanlar niye birilerine bağımlı yaşasınlar?İktidar ve yandaşları yanlızca çıkarlarını düşünüyorşar. Menfaatlerini korumaya çalışıyorlar, başka bir şey değil. Üzülüyorum, iktidarın bir an önce gitmesini istiyorum. Onlar gözlerini kapatmışlar, kulaklarını sağır etmişler. Halkın ne yaşadığını kimse bilmiyor. Vatandaş kalemle çalışıyor artık. Akşam liste yapıyor; sabah çıkıyor market market geziyor, nerede indirim varsa onu alıyor. Ama alabildiğini alıyor. Alamadığını bir kenara bertaraf ediyor. Tükeniyor! Bitiyor! Bunun yanı sıra psikolojik olarak da çökme var. Denge bozuldu. Yaşam zorlaştı. Büyük bir kesim son derece mağdur. Yüzler gülmüyor, insanlar mutlu değil. Millet kan ağlıyor; yukarıdakiler ballı börekli saraylarda yaşasınlar, 12 tane uçağa binsinler, yüzlerce makam arabaları ike gezsinler. Peki bu milyonları neden mağdur ettiniz? Niye yardıma muhtaç ettiniz? Bunu kim yaptı? Bu yönetim yaptı. Uzaydan gelip de yapmadılar…

 

DÖVİZ KRİZİ KAPIDA

Türkiye ekonomisi koşar adım, yeni bir döviz krizine doğru ilerliyor. Merkez Bankası’nın döviz kasası 1 Temmuz itibariyle 54 milyar dolar açık veriyor. “Düşük faiz, değersiz Türk lirası” modeliyle, düşecek denen cari açık ve dış ticaret açığı, rekor üstüne rekorlar kırıyor. Ülkemizin önümüzdeki bir yılda çevirmesi gereken dış borç; 182 milyar dolar. Buna bir de finanse edilecek cari açığı ekleyin, iyimser bir tahminle, önümüzdeki bir yılda, 220 milyar dolar borç bulmamız gerekiyor. Bu parayı bulmak için katlanılması gereken finansman maliyeti ise her geçen gün artıyor. Kısmen dışarıda borçlanma maliyetleri yükseliyor ama içerde de dış borçlanmayın maliyetini belirleyen, önemli göstergelerden biri olan, Kredi Temerrüt Risk Primimiz, yani borcumuzu ödememe risk primimiz yani CDS, 900 puanın üstüne çıkarak, bugüne kadar görülmemiş seviyelere geldi. Kredi derecelendirme kuruluşu FITCH, Türk Lirası’ndaki değer kaybına, enflasyondaki hızlı artışa, eksideki döviz rezervlerine, ekonomiye yük getiren Kur Korumalı Mevduat uygulamasına bakarak, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak daha düşürdü. Ne yazık ki iflas kredi notuna, sadece iki tık kaldı.


Lütfen döviz satın

Bu arada ülkede döviz kıtlığı artık o seviyeye geldi ki, Merkez Bankası’ndan iş insanlarına, “Lütfen döviz satın” diye rica telefonları başlamış. Bunu iş insanlarımızdan duyuyorduk. Ama şimdi bu iş televizyonlarda aleniyet kazandı. Kasada döviz kalmayınca, BOTAŞ gaz alabilsin diye, “Bizi kıskanan” Almanya’ya borç için el açtılar. Milletin 128 milyar dolarını hovardaca harcayan, bu milletin on milyarlarca dolarını sığınmacılar için tüketen Hükümet, şimdi gaz alabilmek için Deustche Bank’tan 925 milyon Avro borç aldı. Buradan soruyoruz, bu 925 milyon Avro’ya ne kadar faiz ödeyeceksiniz? Bu milletin sırtına buradan ne kadar faiz yükü binecek? “Borca haylık, bir aylık” derler. Doğal gazı bile dış borçla almaya başladıysak, vay halimize… Biran önce tedbir alın diyeceğim ama bu hükümetin tedbir alacak takati kalmadı.


KREDİ BORÇLARI ÖDENEMEZ HALDE

Vatandaşlarımız da borçlarını ödemekte giderek zorlanıyor. Bireysel kredi ya da kredi kartı borcunu ödeyemediği için, bu yılın ilk beş ayında, yasal takibe düşen kişi sayısı, geçen yıla göre yüzde 83 artmış. 748 bin 437 kişiye çıkmış. Borcu nedeniyle halen yasal takipte olan borçlu sayısı ise, 4 milyon 198 bin kişiye ulaşmış. Ama bu arada faiz lobilerinin keyfi yerinde. Mayıs ayı itibariyle bankaların dönem karı, geçen seneye göre yüzde 434 artarak, 132 milyar liraya çıkmış. Sonrada Erdoğan hiç sıkılmadan, “Faizin en büyük düşmanı biziz” diye, millete nutuklar atıyor. 2022 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için ayrılan, 240 milyar liraya, daha yeni 89 milyar lira ilave ödenek aldınız. Sevsinler sizin faiz düşmanlığınızı. Bir de faiz dostu olsaydınız, milletin sırtına acaba neler yükleyecektiniz?

Pahallılık yorumu

Cumhurbaşkanı Erdoğan hain darbe girişiminin yıl dönümü nedeniyle yayınladığı mesajda, milleti ezen hayat pahalılığına, “15 Temmuz’un devamı olan bir badiredir” dedi. Bu sözler, milletin aklıyla alay etmektir. Hayat pahalılığıyla 15 Temmuz arasında hiçbir bağ yoktur. İkisinin birbiriyle hiçbir ilgisi yoktur. Ama her ikisinin de nesebi sahihtir. Babaları bellidir, babaları aynıdır. Her ikisinin de müsebbibi, “Liyakat yerine sadakat” diyen, “Biat ve itaati, ehliyete tercih eden”, “İş bilmese de, benden olsun” diyen yönetim anlayışıdır. Dört yıl önce: “Verin şu kardeşinize yetkiyi, faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen kimdi? Yine bundan üç yıl önce; “Ekonominin sorumlusu benim, ben!” diye bas bas bağıran kimdi? Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi türlü türlü bahaneler uydurarak milletimizin nezdinde sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir. Aylarca yüksek enflasyonu Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline bağladılar. Bunun arkasına saklanmaya çalıştılar. Savaşın taraflarından Rusya’da enflasyon yüzde 15,9. İşgale uğrayan Ukrayna’da ise yüzde 21,5. Türkiye’de ne kadar? Yüzde 79. O da TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Savaş Ukrayna’da, Ambargolar Rusya’da ama enflasyon canavarı Türkiye’de. Tabi bu bahanede tutmadı.

Enflasyon şampiyonu

Ardından dünyadaki petrol ve gıda fiyatlarındaki artışın, arkasına sığınmaya kalktılar. Uluslararası petrol fiyatları yeniden düştü. Nebati Bakan bugün petrol fiyatlarındaki düşüşün pompa fiyatlarına yansıtıldığını söylüyor. Ama rakamlar öyle demiyor. 13 Temmuz itibariyle, brent tipi petrolün fiyatı 99 dolar 80 sent. Aynı fiyatı Nisan başlarında da görmüştük. Türkiye’de benzinin litresi Nisan başında 19 lira 11 kuruştu. Bugün 23 lira 78 kuruş. O gün mazotun litresi 21 lira 37 kuruştu. Bugün 25 lira 53 kuruş. Petrolün uluslararası fiyatı, 3 ay önceki seviyelerine geriledi gerilemesine de pompadaki akaryakıt fiyatları, yüzde 20-25 o günün üstünde kaldı. Türkiye; yüzde 137 Enerji Enflasyonuyla, yüzde 90’ın üzerindeki Gıda Enflasyonuyla, yüzde 80’e dayanan Tüketici Enflasyonuyla, üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) içerisinde, enflasyon şampiyonu. Yüzde 140’a dayanan Üretici Enflasyonuyla da, OECD’yi, G-20’yi falan solladık dünya şampiyonu olduk. Gıda enflasyonumuz, OECD ortalamasının 7,5 katı. Enerji enflasyonumuz, OECD ortalamasının 4 katı. Evirip çevirmeye falan gerek yok. Bu zulmün sebebi dünyadaki fiyatlar, dış mihraklar, şunlar bunlar değil. Bizatihi bu hükümettir. Milletimiz zaten ne yaşadığını biliyor. Hayat pahalılığını iliklerine kadar hissediyor. Erdoğan hangi bahaneyi uydurursa uydursun, tutmaz. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Erdoğan’ın il başkanı Van’da, Atama Bakanı Trabzon’da insan içine çıktığında topa tutuluyorsa, esnafımız, “Perişanız ve bunun sorumlusu sizsiniz” diye bağırıyorsa, vatandaşımız, “Ekmek oldu 8 lira, sen ne konuşuyorsun?” diye haykırıyorsa, bunun sorumlusu elbette AKP iktidarıdır.

Ömrünü tamamlıyor

Bu hükümet raf ömrünü tamamlamıştır. Bunlar artık metal yorgunudur. Milletin derdine derman olacak tek bir proje üretecek takatleri kalmamıştır. Bunlar CHP'nin önerdiği projelerle oy toplamaya çalışmaktadırlar. Onları da yarım, yamalak; eksik, gedik yerine getirmektedirler. CHP Genel Başkanı daha iktidara gelmeden, dediklerini yaptırtan Genel Başkan olarak, dünya siyaset tarihine geçti bile. “Emekliye iki ikramiye” dedi, önce, “olmaz dediler, kaynak yok” dediler. Sonra onu da yarım yamalak tıpış tıpış yaptılar. Kılıçdaroğlu “3600 ek gösterge” dedi, bunlar yine direndiler ama sonunda yaptılar. Ama yine yarım yamalak. CHP lideri taşeron işçilere kadro verin dedi bunlar yine kaynak falan dediler ama sonunda yarım yamalakta olsa yaptılar. “Elektrikte TRT payını kaldırın” dedi, önce itiraz ettiler sonra yaptılar. “Elektrikte kademeli tarife getirin” dedi, bir müddet sonra yaptılar. “Asgari ücreti yıl ortasında artırın, enflasyon çok yüksek” dedi, önce yasa masa diye ağızlarında gevelediler, sonra eksik de olsa yerine getirdiler. Son olarak ise Kılıçdaroğlu gençlere "KYK borçlarının faizini ödemeyin, biz gelince bu faizleri sileceğiz" dedi. Beylerin yine paçaları tutuştu. Akıllarına birden bire KYK borçları geldi. Allah Aşkına! Aklınız bugüne kadar neredeydi? Gençlerin KYK borcunu görmek için, muhalefeti mi beklediniz?

SON SÖZÜM; Paranın egemen olduğu bir toplumda, emekçilerin yoksulluk içinde kıvrandığı, bir avuç zenginin de onların sırtından asalaklık ettiği bir toplumda gerçek özgürlük olmaz. Vladimir İliç Ulyanov Lenin. Birde "Diş ağrısı çekenler dişleri sağlam olanları; yoksulluk çekenler parası bol olanı mutlu sanır.” Bernard Shaw
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi