Batı Karadeniz turundan aklımda kalanlar…

Geride bıraktığımız hafta sonu Batı Karadeniz yolculuğu yaptım ailemle birlikte.

25 Ağustos Cuma sabah 05’de yola çıkarak İstanbul’un yoğun trafiğine yakalanmadan saat 09’da Bolu Dağı tepesinde kahvaltımızı yaptık.

650x344-amasra-plaji-ve-koylari-amasrada-denize-girilecek-en-guzel-yerler-gezilecek-koylar-ve-plajlar-k1-1669362298135.jpg

Sonrasında Safranbolu’da mola vererek Tarihi Safranbolu evlerini gezdik.

Karabük ilinin tarihi ve turistik bir ilçesi olan Safranbolu, 18. ve 19. yüzyıllardan Osmanlı kent dokusunun günümüze kadar korunduğu bölgenin genel adıdır.

Safranbolu evlerinde hiçbir ev diğerinin görünüşünü engellemez.

Evlerin yapımında taş, kerpiç ahşap ve alaturka kiremit kullanılmıştır.

Bahçeler sokaktan taş duvarlarla ayrılmıştır.

Din ve gelenekler evi dışarıya kapar, bu yüzden ev içi ve bahçeler yüksek duvarlarla ayrılmıştır, pencereler kafeslidir, kadın yabancı erkeğe görünmez.

Safranbolu’da mutlaka başka da gezilecek ve görülecek yerler olsa da hemen Bartın’a doğru yola çıktık.

mehmet-mert-gezi.webp

Bartın’da mültecilere giriş yok!
Bartın 1991 yılında Zonguldak’tan ayrılarak il olmuş, Türkiye’nin taşımacılık yapılan tek akarsuyuna sahip şehrimiz olmasıyla birlikte zaman zaman sel baskınları ile de gündeme gelmekte.

Kentte sel baskınlarından kalan çamurlu su şikayetleri devam ediyor.

Bartın’da en çok dikkatimi çeken durum üç gün boyunca hiçbir yerde mülteciye rastlamadım.

Suriyeli yok.

Arap yok.

Bartınlılar toplanarak prensip kararı almışlar, mültecilere iş vermiyorlar, bırakın işi mülteci kente sokulmuyor.

Şehre giren iki yol var.

Gün boyu yolda jandarma ve polis kontrolü var.

Sorunlu olanlar anında kente sokulmadan gerekli işlemleri yapılarak geri postalanıyor.

Kaldığımız otelde de yaklaşık 300-400 müşteri vardı.

Tek bir tane Arap ve mülteciye rastlamadım.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ duymuş mudur bilmiyorum ama sanırım Bartın’ın bu sistemi ülke genelinde de uygulanabilir.

Bartın merkeze şöyle bir tur attım.

Şehir merkezinde tek yol trafik sıkıntılı.

Küçük küçük esnaflar çoğunlukta.

Çevreden neredeyse her evin bahçesi olduğu, yeşili bol olduğu, enerjisi yüksek olduğu kesin.

Bol bol meyve ağaçlarına rastlamanız da mümkün.

Amasra bir başka güzel
Bartın’ın ilçelerinden denize sıfır Amasra’da şahane bir otelde konakladık.

Otel çalışanları çok nazikti.

Her ne kadar kuzey tarafından denize sıfır olduğu için, rüzgarın engellemesiyle denize girmekte zorlansak da ortamın atmosferi, enerjisi, serin havası, bol ama rahatsız etmeyen güneşi harikaydı.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinin ardından, Karadeniz kıyılarında Osmanlı hâkimiyetini gerçekleştirmek istiyordu.
Amasra’ya yapacağı harekâtı gizli tutan Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı donanmasını Karadeniz’e sevk etti ve kendisi de ava çıktığı izlenimi yaratarak Üsküdar’a geçti.
Karadan ordusuyla birlikte dağlık alanlardan geçen Fatih Sultan Mehmed, Amasra üzerine ilerledi. Kent, hem denizden donanma ile hem de karadan abluka altına alınmıştı.
1460 yılında Cenevizlilerin elindeki Amasra’yı kendi topraklarına savaşmadan katan Fatih Sultan Mehmed şehre uzaktan baktığında görünümüne hayran kalarak ‘Sanırım burası dünyanın incisi’ sözünü de söylemiş ve haber göndererek ‘Burayı yerle bir etmek istemiyorum, teslim olun’ talimatına da olumlu karşılık bulmuştur.
İşte o Amasra bugün 16 bin nüfusu ile şirin mi şirin bir ilçe olarak yerli ve yabancı turistleri ağırlıyor.

‘Alın poşetleri girin bostanıma toplayın evinize götürün’

Amasra ve Bartın’da iki gün kaldıktan sonra sahil üzerinden İstanbul’a geri dönüşe koyulduk.
Çaycuma.
Kozlu.
Zonguldak.
Ereğli.
Akçakoca.
Karasu.
Güzel memleketimizin birinden güzel şehirleri olarak adeta bir inci gibi dizilmişti Batı Karadeniz sahiline.

Yol boyu denize giren vatandaşlar.

Piknik yapanlar.

Gölgeliklerde oturup çayını yudumlayanlar.
Yollar oldukça geniş ve trafiği olmayan özelliği ile dikkatimi çekti.
Zaten bu özelliğinden dolayı da eve geldiğimin ertesi gün cep telefonuma gelen sms ile beş defa hız sınırı açtığımı ve ceza yediğimi öğrendim.
Bu güzel yazı arasında bu konuya girerek canınızı sıkmayayım ama devlet adeta vatandaşına tuzak kurmuş.
Normalde biz sakin bir seyirle seyahat ediyoruz, demek ki ara ara gizli tuzaklar varmış ve o tuzaklara yakalanmışız. -
Sanırım Karasu’yu yeni geçmiştik.
Yol üzerine kavun, karpuz, fındık satan bir manavda durduk.
Bir kg fındık ve bir kavuz satın alarak 200 TL ücret ödedik.
Orta yaşlarda beyefendiydi manav.
Bize dönerek; ‘bakın bu tarlanın atmamı bana ait. Alın şu poşetleri, gidin bostanımdan canınız ne çekiyorsa toplayın evinize götürün’ dedi.
Ben şaşırarak; nasıl yani dedim.
‘Sorun yok abi, ben ancak toplayabildiğimi burada satıp geçimimi sağlıyorum.
Tarlamda, fasulye, biber, salatalık, domates, kavun, karpuz var.
Hepsine gücüm ve zamanım yetmiyor.
Her sene toplayamadığım ürünler ziyan olmasın diye bostanıma gelenlere hediye ediyorum.’ Dedi genç çiftçi arkadaş.
Şaşkınlık içerisinde eşim Neşe ile girdik tarlaya birkaç salata ve birkaç domates aldık.
Tam tarladan ayrılıyorduk ki 15-20 kişi ellerinde poşetler daldılar tarlaya.
Meğerse onlara da söylemiş çiftçi arkadaş aynı şeyi.
Biz utana çekine bir iki domates kopartırken bir anda gördüklerimiz karşısında şaşkınlığımız daha da arttı.
Ne diyelim, güzel memleketimizin güzel insanları işte.
Lazım olduğu kadarını toplayıp satıyor, gerisini bedava dağıtıyor.
Ama bir şartla.

23lm4gj2h3g4g32.webp

Tarladan kendin toplayacaksın.

Tarlan bereketli, gönlün merhametli olmaya devam etsin çiftçi kardeş.

Batı Karadeniz’e daha sık gideceğim.

Evet kısa bir Batı Karedeniz turundan aklımda kalanları paylaştım sizlerle.
Gece geç saatte girdim İstanbul’a.
Sanki inadına İstanbul trafiği karşılıyordu bizi.
Hani yaklaşık 12-13 saat trafikteydim, bir an olsun frene basmadım trafik yüzünden.
İstanbul girişinde ise nerede ise arabayı stop et git gez dolaş gel trafiğine düştük.
Bir anlamda bu bence evrenin bize kısa bir uyarısıydı sanırım.
Bu güzel ülkede daha güzel memleketler varken ne işiniz var İstanbul’da diye bağırıyordu.
Ama ne yaparsınız ki bir Türk insanları her şeyi biliriz, görürüz, anlarız ama doğru olanı yapmakta o kadar cesur değiliz.
Neyse kendime not bırakarak yazımı bitireyim.
Bundan böyle, Ege kadar, Akdeniz kadar, memleketim Kars kadar, hatta onlardan daha fazla Batı Karadeniz’e turlarım ve planlarım olacak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Mert Arşivi