Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Kelimeler, özerk ve özelleştirme

Geçen gün Sezai Sami aradı. “Uğur’un çay ocağındayım atla gel” dedi. Değerli dostumuz davet etmiş bize de ona icap etmek kalır çünkü anlatacakları vardı.Vardığımda konuya hemen girdi, kavramların anlamını bilmek ve okuyan ya da duyanın anlaması için net ve açık olması gerekir dedi.

‘Özerklik ve özelleştirme özellikle 24 Ocak ardından 12 Eylül askeri darbesi sonrası Dünya Bankası ve İMF yöneticileri ile onlarla iş pişiren yerli işbirlikçi yöneticilerin ağızlarında pelesenk oldu.

Özerklik, kendi içinde ayrı bir yasaya bağlı, kendi kendini yönetme karar ve yetkisinde olma durumu buna otonom ya da muhtariyet de denilir. Bu nedenle özerklik merkezi baskıya, dış dayatmalara karşı koyup boyun eğmeyip kendi iradesiyle hareket ederek koşullara göre yenilenme ve seçme yetkisine sahipliktir. Devletin temel ayaklarını teşkil eden yargı, savunma, maliye ve bunların uygulayıcı kurumları ayrı yasa ve kurallara göre yönetilir. Merkezi ya da yerel hükümet yönetimi bunların iç işleyişi, denetim ve yargılama yetkisine müdahale edemez.

Toplumun çıkarını gözeterek devletin oluşturduğu kamu hizmet ve üretim kurumlarının özerk yapıları vardı. Kamusal kurumlar zaman içinde siyasi iktidarın arpalığı haline getirilip,dışa bağımlılık, dış borç ile içleri boşaltıldı. Hantal, yeniliğe açık olmayan işe yaramaz denilerek bu kamu işletmelerinin özerklikleri iptal edildi. İptal edilmekle kalınmadı özelleştirilerek satıldı.

Özelleştirilerek satılan kurumlar mal varlıklarının değerinin çok altında değer biçilerek özel sektörün eline geçti. Bir dönem özel sektörün maliyetli diyerek yatırım yapmaktan kaçındığı sektörü devlet yurttaştan aldığı vergilerle kurmuştu. Özelleştirilen kamu kurumları hem nitelikli eleman yetiştirme hem de uygun temin eden kuruluşlar olarak görev yapıyordu.

Özelleştirilen kurumları satın alanlar üretim ve hizmetlerine devam etmedi. Kurumun makine parkını sökerek sattı bu da yetmedi bu kurumların yerleri ve arazileri ayrı ayrı satıldı. Şimdi yerlerinde ya alışveriş merkezi ya da devasa konutlar var. Bir önceki yazıda belirtmiştik devlet yurttaşları için var ise kamusal hizmetlerini yerine getirmeli. Birileri yani dün özelleştirmeyi savunan İMF ve Dünya Bankası temsilciliğine soyunanlara sormalı özelleştirmeden gelir elde edildi ise niye hala paramızın değeri gittikçe değersizleşiyor?

Devlet ayakkabı, kumaş yapamaz et, süt ve peynir üretip satamaz; küçük esnaf ve köylüye destek ve kredi veremez denildi. Oysa sistemin ağa babası baş jandarma ABD başta olmak üzere AB ülkeleri kendi küçük ve tarım üreticilerine destek ve kredi verip onların lehine dış alımı kısıtlamakta.

Küremiz ikinci dünya savaşı sonrası yeniden paylaşım sürecine girdi. Güneşi batmayan imparatorluk ekonomik ve askeri gücü zayıflamış yerini ABD ülkesine bırakmak zorunda kaldı. Yeni baş jandarma dünyayı yeniden dizayn etmeye koyuldu. Savaştan yenik çıkan ülkelere kredi ve bağış yaparak kalkınmasını sağlarken ekonomik, askeri ve politik olarak biat etmesinin koşulunu yarattı. Ülkelerin iç politikaları olduğu kadar ekonomik, sosyal, eğitim başta olmak üzere her şeye müdahale etmeye başladı. Politikacılar yetersiz olduğunda asker ve polisle müdahale etti bu darbedir.

Günümüzde en çok bilinen ve kullanılan anlamı ile özelleştirme , “Devletin (kanunun) elindeki iktisadi üretim ve hizmet birimlerinin mülkiyetinin ve yönetimlerinin özel sektöre devredilmesidir”. Bu yönü ile özelleştirme, mülkiyetin ve yönetimin kamudan özel sektöre doğru el değiştirme sürecini ifade eder. Yani toplumun yararına kamusal çıkarı millileştirme ve kamulaştırma politikalarının tam tersi olarak nitelendirmek gerekir “özelleştirmeyi”. Sistemin bekasını savunan iktidarların içine düştüğü mali krizler sonucu yeni finansman yollarının aranmasının bir yoludur kamusal varlıkları (asset) satmak. Onlar için ”özelleştirme” ile yeni bir kaynak bulunmuş oluyor.

Günümüzde sayın devlet yöneticilerinin dillerinde yabancı kelimeler kullanarak gerçek durumu saklamaya çalışmakta. Dün rabia, nas bugün asset yarın hangi kelime olacak bilen var mı?

Seçimden önce söylenen vaat ve sonrası yapılan icraat hatırlayan ve bilen var mı?

Merkez Bankası başkanının dün açıkladığı yılsonu tahmini enflasyon değeri yüzde 58’e, bir ay önceki açıklanan değer ise 22,3. Arada ki farkı iki katından büyük. Asgari ücret, emekli ve kamu çalışanlarına zam yaparken neden bunu geç açıkladılar?

Devlet yöneticileri ve kamusal yetkili kişiler kelime ve sayılarla oynamamalı. Milyonlarca insanın yaşamını ve geleceğini etkileyip belirlemek vebal altında olmak zor, çok zordur der Sezai Sami.

Ya sizce?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi