Ali İbrahim Önsoy

Ali İbrahim Önsoy

Yaşadığımız toplum

Hayıflanmaya gerek yok, bu toplum dün nasıldıysa bugün de aynı.

Bu toplum dünden bugüne ihtiyaçlarını kolay elde edebileceği zahmetsiz, fazla emek harcamadan yaşamını idame ettirdi. Bu toplum emeğinin ve bilincinin değerinde olmadığından karmaşık toplumsal ve üretim ilişkileri yoktu.

İnsan evladı ürettiğinin bir değer olması ihtiyaçtan fazla üretip başka ihtiyaçları için değişim(takas) yaptığı, hatta başka birinin yanında emeğinin karşılığı mal almasıyla emeğinin de bir değer olduğunu fark etti. Sorun kendi emeğini anlaması değil kafasının bir yerlerinde hala az çalışıp ihtiyaçlarını karşılamak hatta birileri kendi adına çalışıp ona hizmette bulunmasıdır.

Birilerini ki kendi adına ve çıkarına çalıştıran bunu baskı ve hâkim güç olarak yaptığının farkında. Çalışan ise iş bulmak bir işe yaramak düşüncesiyle boyun eğmekte. Eski Ahit de belirtilen bir toplum başka bir toplumun çıkarı için zorla getirilip çalıştırılmış. O toplum yıllarca çalışmış ama baskıya karşıda sessiz kalmamış direnmiş. Yıllar ve yüzyıllar sonra geldikleri yere tekrar gitmişler, devletlerini kurmuşlar ama şimdi kendilerine yapılanı doğru bulmayanlar bugün başka bir topluluğa yapmakta bir sakınca görmüyor.

Her canlı birey, özgürlüğüne düşkündür. Roma’nın Trakya’ya baskısı ve yurttaşlarını köle olarak getirdikleri arasından Spartaküs’ün günümüze kadar gelen destansı yaşamını bilmeyen yoktur. Belki bir geçiş yeri olması nedeniyle doğudan, batıdan ve kuzeyden gelen güçlü topluluklar Trakya/Balkanlar da hâkimiyetlerini kurdu. Atinalılar Trioya’ ya sözde güzel prenses için girip işgal etti. Hatta Peçenekler Doğu Bizans’a Kız Kulesi ve Prenses adalarını görmek için işgal etti. Keza Hitler Almanya’sının kısa zamanda ordularıyla ülkelerinin içine kadar girmesi yönetimlerini belirlemesini unutamayız.

Cahiliye dönemindeki Arapların önderi kurtarıcısı doğduğu topraklardan göçe zorlanır. Göçmenliği ve onlara kucak açan lokmasını hırkasını paylaşanları unutmaz. Aynı topraklarda bugün acımasızca kendisinin dışında kimseye yaşama hakkı vermeyenleri de görmekteyiz.

Üzerinde yaşadığımız topraklar yazılı tarihten beri geçiş yolu olarak kullanıldı. Birçok topluma ev sahipliği yaptığı gibi birçoklarına da devlet oldu. Ama özellikle birçok din taraftarı bir arada ortak duruş sergiledikleri pek az olarak görülür. Bunlardan bilinen biri Şeyh Bedrettin hareketidir. Her dine mensup olan ağır vergi/salma, asker alma başta olmak üzere baskıya karşı bir olması önemlidir. Bedrettin burada toparlayıcı görevinin dışında bir dönem sultanın kadısı olması ve Kahire de uzun bir süre din eğitimi alması ve İslami bilgisinin önemi vardır. Yine de bu topraklar onun kanıyla sulandı.

Çok değil geçen yüzyılın başında Çanakkale Boğazdan geçmeye çalışan silahlarıyla güçlü ülkeleri durduran teçhizatları yetersiz ülkenin yöneticileri çok geçmeden ülkeyi altın tepside onlara hediye etti. İşgale birlikte sırt sırta vererek mücadele edenler iktidar paylaşımında kavgaya tutuştular birbirlerini hain ilan ettiler. Baskı ve yasaklara karşı birlik diyenlerin aslına bakıldığında bunların ardına saklanmış yeni baskı ve yasakları getirmekte.

Özgürlük ve demokrasi sözleri hayatından bezmişleri bile canlandırır. Bunları söyleyen iyi niyetli samimi ve sözünün ardında duran ise kararlı insanları ardı sıra getirir. Ama toplum zoru gördüğünde, güçlünün elinde ağır silahlarıyla karşısında durduğunda direnmeyi değil ona biat eder. Çünkü bu toplumun “fıtratında” biat etme kültürü var.

Bu toplum yaldızlı lafları, ağzına bir parmak bal çalınmasını ve ruhunun okşanmasını sever. Hangi topraklar üzerinde olması değil yaşadığımız evrende aynı havayı çekip aynı suyu kana kana içtiğimiz bu insanlar çıkarı geldiğinde 1917 de Bolşeviklerin yanında olurken 1990'lar da alkolik ne dediği belli olmayan Yetsin’ in yanında olur. 1970’ler de köyden kente gelenler şehirde bir evim olsun diye devrimci ve sosyalistlerin toprak işgalleri ve gecekondu yapımında yanında olur. 12 Eylül geldiğinde sırtını dönen ve ispiyonlayan hatta “nitekim paşasına” yüzde doksana varan evet oyu veren yine onlardı. Sistemin içindeki liberal partiyi destekleyen ona “halkçı” kimlik verdiren yine bu toplumdu. Bazen tonton adamı, bazen çoban adamı başa getirdi, şimdilerde iktidarda olanı destekleyen ona kurtarıcı diye bakan sadece bu toplum değil yerel muhalefet yapan güçlerde onu desteklemekte.

Aslında içten içe ona kılıcı bileyen fırsatını yakaladığında bir kaşık suda boğmak isteyen çıkarını ve menfaatlerini onda gördüğü için yanında yer almakta, desteklemekte ya da sessizce öylesine karşısında durmakta. Bu toplum baskıya, şiddete, keyfi yaptırımlara ve ağır vergilere karşı durur hatta yedi düvele karşı cephe alırken günümüzde sessiz ölü toprağı serpilmiş gibi beklemekte. Bu topluma boyun eğdiren, haklarını anlatmayan ama kendi çıkarı olduğunda kural, kaide ve yasaları hiçe saydıran kim?

Bu toplumun orta yaş kuşağı geçen dönemin çocukları, bu nedenle geçmişini ve gücünü biliyor mu?

Bu toplum yani dünün çocukları toplumsal mirasını yaşam haklarını biliyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İbrahim Önsoy Arşivi