Bu ülkede yeraltı edebiyatı zor!

Malum günlerden pazar olunca biraz edebiyattan, sanat ve sepetten dem vurmak istedim. İçimiz dışımız siyaset, içimiz dışımız politika olunca kaçacak, sığınılacak en güzel liman kuşkusuz sanattır.

Güzel şarkılar, güzel kitaplar ve amansız filmlerde kendini bulma girişimleri...

Şimdi bu yazıyı yazarken Spotify'da The Blues Brothers'tan Sweet Home Chicago çalıyor. Klavyeye nasıl ritmik yükleniyor, cümleleri nasıl tempo tutarak yazıyorum tahmin edebilirsiniz, edebilir misiniz? Edemem diyorsanız kesinlikle blues ile tanışmanızı temenni etmeliyim...

Neyse lafı çok uzatmak istemem. Bir sigara yakayım bir dakika. Imhhh. Evet yaktım. Biraz biçimsiz yandı ama olsun; esaslı yanan benim ne de olsa! Sigaram biçimsiz de yanabilir. Evet ne diyorduk?

Yeraltı edebiyatı evet.

Hani Charles Bukowski, Henry Miller, Ferdinand Celine, John Fante ve daha nice babaları olan yeraltı edebiyatı. Dünyada örnekleri çok da biz de?

Belki Emrah Serbes belki Hakan Günday vs diyenler olacak ama o iki arkadaşımız da tam olarak bir Hank veya Bukesi değiller. Neticede Ortadoğu'nun çocuklarıyız...

Öyle Rock'n Roll havaları, 3 ayda bir iş değiştirmeler, mahalle değiştirir gibi şehir şehir yaşaamalar, bar taburesinde başlayıp yatakta biten aşklar ve tüm bu yorucu siroz veya kalp krizi ile bitecek uzun yahut kısa yolculukta hayata dair bir mana arama telaşı!

Bir şişe biranın 40 lira olduğu bir ülkede çok zor be! Düşünsene Hank postahaneden 500 lira avans alıp eve gidiyor. 10 şişe bira bir paket sigara alınca avans parası püf diye uçup gidiyor ve geriye izin gününde kahve ve sigara içerek günü geçirmek kalıyor geriye.

Nasıl edebiyat üretebilir, nasıl ayık kafayla, sarhoş ama sağlam cümleler kurabilir!

Vallahi bu ülke adamı yer bitirir.

Yeraltı edebiyatını da yiyip bitirdiği gibi...

Netflix'teki Türk filmleri

Bu hafta Netflix'te ziyadesiyle Türk filmi izledim.

Bunlardan birisi Nejat İşler'in başrolünde olduğu İyi Adamın 10 Günü idi. Mehmet Eroğlu'nun romanından uyarlanmış şahane bir film. Film akıyor bildiğin. Sherlock Holmes gelsin de bir de Nejat İşler ağabeyimizin dedektifliğini izlesin. Film içinde bol bol İstanbul görüyorsunuz. Büyük Han, Nişantaşı, Balat vs. Sokak lezzetleri ve bize dair şarklar ben beğendim tavsiye ederim.

Diğer bir film de Tamirhane... Orada da Nejat İşler başrolde. Erkan Can var filmde şimdi adını anımsayamadığım ve açıp bakmaya üşendiğim Ceyda Düvenci'nin eski veya hala eşi olan (boşandılar mı bilmiyorum) beyefendinin yönettiği, senaryosunu yazdığı bir film. Bu film iyi oyunculardan oluşan berbat bir film. Maalesef vakit kaybı.

İzlediğim diğer bir film de Merve Kült. Böyle kafayı moda ile bozmuş genç hanım kızımız başrolda. Tam bir yaz dizisi filmi. Şirket sahibi zengin çocukla dolambaçlı bir aşk hayatı ve saçma sapan bir senaryo. Filmin tek olumlu yanı içinde Zuhal Olcay'ı barındırıyor olması...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi