Yaşasın cumhuriyet kahrolsun istibdat

Sultan Abdulhamit'e karşı İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği yıl 1908... Bu topraklarda cumhuriyet devriminin tohumunun atıldığı yıl... 
O yıllarda İttihat ve Terakki'ciler; “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” diyordu. O günlerin üzerinden çok zaman geldi geçti; milletin hürriyet sevdası ve baskıcı düzene karşı isyanı büyüdü, filizlendi;

29 Ekim 1923'te cumhuriyet ilan edildi...
Türkiye Cumhuriyeti'nin dünyaya “merhaba” dediği bugünün şimdi 96'ıncı yıldönümüdeyiz. 96 yaşını kutlayan cumhuriyetimiz bugüne gelinceye değin şüphesiz çok badireler atlattı. Savaşlar, çatışmalar, darbeler, hukuksuzluklar, terör, ekonomik kriz, hükümet krizi ve daha birçok şey... 
Bir devletin başına gelebilecek ne varsa Türkiye Cumhuriyeti'nin de başına geldi. Ve şimdi bugün belki dünkü kazanımlarını kaybetti belki üzerine koydu; her ne olursa olsun varoluş mücadelesi ve her türlü badireye rağmen ayakta kalan gücü; kutlanmaya değer...
Türkiye Cumhuriyeti; kendisini ayakta tutan, birçok kazanımını belki kaybetmesine rağmen kendisini yaşatmaya devam eden gayreti kendisini kimlik edinmiş millettinde buluyor. Millet; Türk'ü ile Kürt'ü ile Alevi'si, Sünni'si ile bu cumhuriyete sarılıyor. Her türlü adaletsizliğe rağmen her türlü açlığa ekonomik girdaplara rağmen her türlü haksızlıklara, darbelere, acılara rağmen; millet cumhuriyetine sahip çıkıyor ve cumhuriyet yaşıyor.
Yetim bir çocuğun büyüyüp de aile olması gibi... Parçalanmış bir imparatorluktan geriye kalan bu toprağa insanlar öyle bir tutunmuş ki; “ölsen de bırakmam” diyor. Genç cumhuriyet olgunluk döneminde bile bu yüzden gençliğinden, güzelliğinden, yakışıklılığından feragat etmiyor. 
Millet cumhuriyetine sarılıyor, cumhuriyet milletine “millet” olduğunu anımsatıyor. Misal Recep Tayyip Erdoğan; Rize'nin bir köyünde dünyaya gelip sade bir vatandaş olarak büyüyüp bu ülkeye cumhurbaşkanı olabiliyor. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu... Tunceli'nin bir köyünde dünyaya gelip, çiftçi bir babanın oğlu olup kendini yetiştiriyor ve bu ülkenin ana muhalefet partisine lider olabiliyor. Veyahut başka başka örnekler... Cumhuriyetin sunduğu bu kazanım ve fırsatlar; bizleri kula kulluk etmekten alıkoyduğu gibi tek başımıza bir “birey” olarak varolduğumuzu salık veriyor. 
1908 yılında yakılan hürriyet meşalesi;
1923'te cumhuriyet olup tüm yurdu sararken,
2019 yılında hassasiyetle yaşatılıyor.
Özgür bir birey olmaya hak veren, kadınlara değer veren toplumsal hayata dahil eden, eğitimde fırsat eşitliği sunan (belki pratikte yok ama....) laiklik ilkesiyle beraber devlet aklını berraklaştıran cumhuriyetin mimarı olan; Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum...

Cumhuriyet neden 29 Ekim'de ilan edildi?
Tarihe çok meraklı olan ve icraatlarında tarihsel mesajlar veren Atatürk, Büyük Taarruz tarihini 26 Ağustos Malazgirt Zaferi'ne denk getirdiği gibi cumhuriyetin ilanını da bilerek 29 Ekim olarak seçmiştir. ''Tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür'' diyerek 30 Ekim Mondros Mütarekesine gönderme yapmıştır. Belki de şöyle demek istemiştir; “Sizin dayattığınız teslimiyeti tanımadım. Mondros’u yırttım, parçaladım. Çöpe attım… Ben 30 Ekim’i tanımıyorum! Sizden bir gün öndeyim. Siz 29 Ekim’i tanıyacaksınız...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi