1 ev 1 araba almak hayal oldu!

Türkiye'de 20 yılı deviren AKP iktidarı döneminde ülke nerden nereye geldi. Yada nasıl savruldu. Bunlara bir bakalım isterim. Dostlar;  Allah aşkına hangi ülkede ekmek fiyatları son 1 yılda yüzde 95 arttı? Hangi ülkede sütün fiyatı yüzde 132 yükseldi? Hangi ülkede peynire yüzde 99 zam geldi? Hangi ülkede un yüzde 118, şeker de yüzde 153 zamla karşılaştı. Sadece bunlar değil elbet. Toplum olarak yozlaşıyor, çürüyor, savruluyoruz. Geleceğimiz olan Gençlerimizi de kaybediyoruz. Yapılan son araştırmalara göre gençliğin durumu iç açıcı değil. Katılımcıların %70’ten fazlası Türkiye’de gelecek göremiyor. Yarıdan fazlasının hane halkı geliri 5 bin TL altında. Çalışanların yarısı asgari ücret dahi  almıyor. En çok bursa ve psikolojik desteğe ihtiyaçları var.
 

Bu ülkenin saygıdeğer seçmenleri yurttaşları iktidar tarafında ne ara "İş bulamazsan da açsın, Bulsan da" noktasına getirildi.Bunlar enflasyonu kendi hatalarıyla azdırdılar. Paramızı pul ettiler. Geçtiğimiz yılın Aralık ve bu yılın Ocak ayında, yani sadece iki ayda, toplam yüzde 25 enflasyona neden oldular. Şimdi Şark kurnazlığı yapıyorlar. “Aralık ve Ocak’ta enflasyon artık bu kadar yüksek olmaz” diye düşünüyorlar, cinlik yapıp, enflasyonun Aralık’tan itibaren düşeceğini ilan ediyorlar. Peki sonra ne olacak? Peki fiyat etiketleri düşecek mi? Hayır! Hem fiyat etiketleri, hem de açlık sınırı artmaya devam edecek. Saray sosyetesi üçer beşer maaşlar aldığından bu onlara pek dokunmaz.

Türkiye'nin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yıllar önce Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Erdal İnönü ile birlikte TRT'de bir programa katılmış;  enflasyonla ilgili düşüncelerini açıklamıştı. "Türkiye’nin birinci sorunu enflasyon" diyen Süleyman Demirel'in "Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar" ifadesi dikkat çekiyor. İşte 2023 seçiminin sonucunu yıllar önce gören Süleyman Demirel'in konuşması;

Demirel videoda "Doğrudur Türkiye'nin birinci sorunudur enflasyondur. Hakikaten bugün, enflasyon dediğimiz halk günlük yaşar. Halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esasen enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Esasen enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar. Borcu olan borcunu ödeyemez. Alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler" diye konuşmuştu.

Farkında da olmazlar. Ama asgari ücretli vatandaşlarımız ne yapacak? Asgari ücret 5 bin 500 lira. Daha dört ay önce belirlendi. En son açıklanan açlık sınırı ise 7 bin 425 lira oldu. Asgari ücretli bir ailenin sadece karnını doyurmak için ilave 1.925 liraya ihtiyacı var. Asgari ücret bugün Türkiye’de ortalama ücret oldu. Onun için Saray ve şürekâsının yönettiği bu ülkede, iş bulanda aç, iş bulamayan da aç.

Yandaşların, zengin yabancıların arasından sıyrılıp ülkemizde bir ev almak için kaç insan ömrü kadar çalışmamız gerekiyor. Kendi vatandaşının barınma ihtiyacına karşı bu kadar duyarsız bir yönetim olabilir mi? Karakışa girerken, kapımızda sadece gıda krizi yok. Aynı zamanda ciddi bir de barınma krizi var. Sadece son bir yılda doğalgaza yüzde 161, elektriğe yüzde 101 zam geldi. Yeni zamların da eli kulağında… Esnaf kira seviyesinde gelen enerji faturalarından illallah dedi. Bu zulüm böyle devam ederse esnaf artık pes edip dükkanını kapatacak.

Yine kışla beraber hanelerden yükselen, “Yandım Allah” feryatları öyle gözüküyor ki daha da artacak. Sadece enerji faturaları mı? Kiralar da serbest uçuşta… İstanbul’da kömürlükten bozma evlerin kirası, 4 bin lira olmuş.  Kiralık daire fiyatları son bir yılda, Trabzon’da yüzde 180, Konya’da, Sivas’ta ve Edirne’de yüzde 175, İzmir’de yüzde 173, Ankara’da yüzde 163, İstanbul ve Adana’da yüzde 155 artmış. Diyarbakır ve Van’da ise kiralar neredeyse ikiye katlanmış. Satılık evlerde ev fiyatları birkaç milyonun altına bir türlü düşmüyor. Tam da seçimöncesinde, hükümet bir sosyal konut projesi daha açıkladı. TOKİ’nin yapacağı 250 bin sosyal konut için, yaklaşık 8 milyon yurttaşımız başvurdu. Bugün başvuruların son günü… Her başvuran 100 vatandaştan sadece 3’ü konut sahibi olacak. Geriye kalan 97 kişi artık ev hayalinden vazgeçecek. Ülkemizin hali bu… Bu ülkede bir ev, bir araba sahibi olmak artık hayal...

Araba demişken;Türkiye Otomobil Girişim Grubu, seri üretim bandından ilk aracını indirdi. Bunu biz ülkemiz adına sevinçle karşıladık. TOGG bir özel grubunun yatırımıdır. Çok büyük kaynaklar tahsis edilmiştir. Türkiye’nin mobilite teknolojilerinde ilerlemekte umududur. Bir Türk markası olarak TOGG’un, dünyanın en önemli teknoloji üslerinden biri olması, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim en büyük dileğimizdir. Gelelim aracın fiyatına. İlk talep Erdoğan’dan geldi. E bu aracı almaya Erdoğan’ın gücü, tabi ki yeter. Ama milletimizin kaçı bu aracı alabilecek? Bunu bilmiyoruz. Aracın fiyatı açıklanamadı. Sanki sır.

Erdoğan’ın demesine göre ama “Mart ayı sonunda pazara çıkacak bir ürünün fiyatının bugünden ilanı hem doğru, hem de mümkün değilmiş…” Sadece bu sözler bile, Sarayın ekonomimizi ne hale getirdiğinin itirafıdır.  Eğer bu ülkede firmalar, dört ay sonrası için fiyat veremez hale geldiyse, zaten ekonominin köküne kibrit suyu dökülmüştür. Açıkçası bu Erdoğan’ın ağzından iflasın itirafıdır. Ama bu yıkımın müsebbiplerinden Nebati Bakan halen harikalar diyarında gezinmekle meşgul. Nebati Bakan’a göre; “Dünyanın hissettiği kadar, enflasyonu hissetmiyormuşuz.” Yani siz ve diğer Saray ve şürekâsı enflasyonu elbette hissetmez. Ama dört ay sonrasına fiyat verilemeyen bir ülkede, enflasyonun neler çektirdiğini, bedellerinin ne olacağını, ne olduğunu bir de millete soracaksınız. Bu iktidar dört  ay sonrasını göremiyor, 1 Asıra Vizyon Vermeye Kalkıyor: Vah ki ne vah.
 

Hep diyoruz; enflasyonun olduğu yerde öngörülebilirlik olmaz. Öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırım olmaz.  Yatırımın olmadığı yerde aş olmaz, iş olmaz. Ülkede dört ay sonrasını, öngörülemez hale getirenler, bir asır sonrası için ülkeye ufuk, vizyon vermeye kalkıyorlar. Pes diyorum. Bunların dertleri, Manipülasyon devam etsin.Nitekim, iş insanlarımızın artık istiap haddi dolmaya başladı. Türkiye giderek, rekabetçi serbest piyasa ekonomisinden, Kuzey Kore modeli bir kumanda ekonomisine dönüşüyor. Tabela faizi yüzde 10,5. Ama bıraktık bu faize erişmeyi, kimse kredinin kendisine bile erişemiyor. Her gün yeni bir düzenlemeyle, piyasanın işleyişine müdahale edip, sistemi daha da bozuyorlar. Reel sektöre gidecek krediler, her gün ayrı bir düzenlemeyle,büyüyen bütçe açığının finansmanına yönlendiriliyor. Saray ve şürekâsı bankaların kaçtan kredi açacağına, kimlere ne kadar kredi açacağına kadar karışmaya başlamıştı. Yetmedi, geçtiğimiz haftada bankaların ne zaman, saat kaçta döviz alıp satacağına da karışmaya başladılar. Merkez Bankası, bankalara bir yazı göndererek; yurtiçinde yerleşik bankaların, yurtdışı bankalarla döviz alım satımını, mesai saatleri içinde gerçekleştirmelerini istemiş. Bu finansal sistemin sağlıklı işleyişi için gerekliymiş. Tabi Merkez Bankası’nın arka kapısından çıkarılan dövizleri, gece yarısı sadece kamu bankaları satacak ki, bu kur manipülasyonu devam etsin.

Ama tüm bu akıl dışı müdahaleler sonucunda, olan, iş ve istihdam yaratan reel sektöre oluyor. İş insanları artık önünü göremiyor, yatırım için gereken kaynaklara erişemiyor. 20. yüzyılın en önemli iktisatçılarından, Joseph Schumpeter’in dediği gibi, “Reel sektör bir ekonominin motoru ise, finans da o motorun yağıdır.” Motorda yağ eksilirse, motorun mil ve yatakları yanar. Arabanın sizi yolda bırakması kaçınılmaz olur. Bugün reel sektörümüz, ne yazık ki böyle bir riskle karşı karşıyadır. Hükümet yap bozlarla, ülkemizin krizlere dayanma gücünü tüketmiştir.

Yapılan son araştırmalara göre gençliğin durumu iç açıcı değil. Katılımcıların %70’ten fazlası Türkiye’de gelecek göremiyor. Yarıdan fazlasının hane halkı geliri 5 bin TL altında. Çalışanların yarısı asgari ücret dahi  almıyor. En çok bursa ve psikolojik desteğe ihtiyaçları var.
Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG)’un gençlerin ihtiyaçlarını analiz etmek için gerçekleştirdiği “Gençlerin İhtiyaçları Araştırması” tamamlandı. KONDA Araştırma ve Danışmanlık A.Ş. tarafından yapılan araştırmaya göre; gençler “En çok burs ve psikolojik desteğe ihtiyacım var” diyor.
Araştırmaya 17-30 yaş aralığındaki 1.542 genç katıldı. Katılımcıların % 57’sinin kadın, %41,3’ü erkek olduğu görülüyor. % 81,7’si devlet üniversitesinde okuyor. Aylık hane gelirlerine bakıldığında; 10.000 TL ve üzeri hane gelirine sahip gençlerin oranı sadece % 17,3. % 20’si ise düzenli olarak 500 TL dahi gelirlerinin olmadığını söyledi.
Katılımcı gençlerin tek başına yaşarken, dörtte biri 3 kişi, üçte biri ise 4 kişi ile beşte biri ise 5 ve üzerinde kişi ile birlikte yaşıyor.
 

TOG Vakfı Genel Müdürü Ayşe Kırımlı araştırma sonuçlarına yönelik olarak; “İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda gençlerin ihtiyaçları değişti. Yaptığımız araştırmaya göre; gençlerin eğitimlerine devam edebilmek için burs ve konaklama konusunda desteğe ihtiyaçları var. Ayrıca psikolojik destek ve kültür-sanat faaliyetlerine erişim konusunda da gençlerin ihtiyaçlarına kulak vermemiz gerekiyor” dedi. Kırımlı, TOG olarak mentorluk programıyla gençleri güçlendirilmesinin de önemine dikkat çekerek şöyle konuştu: “100’den fazla burs fonuyla her yıl 1.500’den fazla gence burs desteği veriyoruz. Bu dönem Konaklama Burs Fonu ile gençlerin barınma sorununa da çözüm bulmayı amaçlıyoruz. Bunun yanı sıra Zorlu PSM, İKSV gibi kültür sanat faaliyetleri yürüten kurumlarla iş birliği yaparak gençlerin kültür sanat etkinliklerine katılımlarını artırmayı amaçlıyoruz. Herkesi gençleri daha fazla duymaya ve desteklemeye davet ediyoruz.”

Katılımcıların yaklaşık 3’te 1’i kitap, dergi, online kültür-sanat içerikleri için para harcamıyor. % 42,5’isi ise tiyatro, sinema gibi aktivitelere para harcamıyor veya harcayamıyor.
*Yüzde 40’ının Bilgisayarı Yok
•%48.9’u ekonomik sebeplerden ötürü tedavisini ertelemiş.
•% 66’sı mobil internete ve sadece % 64,5’u bilgisayara sahip.
•% 71,3’ü Türkiye’de bir gelecek hayal etmiyor.
•% 81,6’sı imkânı olsa yurtdışında yaşamak istediğini söylüyor.
Yüzde 70’i Yaşadığı Yeri Güvenli Bulmuyor
•Gençlerin % 38’i burs, geri ödemeli veya geri ödemesiz KYK almıyor
•% 26.1’i geri ödemesiz, % 18.9’u geri ödemeli KYK bursu alıyor
•% 5’i STK’lardan burs alıyor
•Her 5 katılımcıdan 1’inin aylık hane geliri 500 TL’den az
•Yarıdan fazlası aylık hane geliri 5000 TL’den az.
•% 37’si ailesinden harçlık almıyor
•Çalışanların yaklaşık yarısı asgari ücretten daha düşük ücret alıyor.
•% 37’si devlet yurdunda kalıyor/kalacak
•% 34.2’si aile yanında, % 19.1’i öğrenci evinde kalıyor.
•% 44.7’sinin kendisine ait bir odası bulunmuyor.
•5’te 1’i barındıkları ev/yurttaki şartları insani bulmuyor.
•Sadece % 30,6’sı yaşadığı çevreyi güvenli buluyor.

2023 yılı merkezi yönetim bütçesinin 4.469.570.019.000 TL olması öngörülmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Yükseköğretim Kalite Kurulu, Kredi ve Yurtlar Kurumu-Diğer bütçeleri toplamı 2023 yılı için 649,8 milyar TL, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi ise 435 milyar 351 milyon TL olarak öngörülmüştür.
2023 Yılı Eğitim Bütçesi
Milli Eğitim Bakanlığı 435.351.082.000 TL
YÖK ve Üniversiteler 134.692.983.000TL
ÖSYM 1.544.369.000 TL
Diğer-KYK(Yaklaşık) 77,976.000.000TL
TOPLAM 649.800.000.000 TL
Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı
 

2023 yılında toplam eğitim bütçesi 649.800.000.000 TL olarak belirlenmiştir. Toplam eğitim bütçesinin; yüzde 66,99’unu MEB, yüzde 20,72’sini YÖK ve üniversiteler, yüzde 0,23’ünü ÖSYM bütçeleri, yüzde 12,06’sını ise KYK ve diğer bütçeler oluşturmuştur.
Eğitim bütçesi 2023 yılı için,649.800.000.000 TL olarak belirlenmiştir. 2023 eğitim bütçesinin

Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı yüzde 3,48; merkezi yönetim bütçesine oranı ise yüzde 14,53 olarak gerçekleşmiştir.Millî Eğitim Bakanlığı 2023 yılı bütçesi,435.351.082.000 TL olarak belirlenmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı 2023 yılı bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı yüzde 2,33; merkezi yönetim bütçesine oranı ise yüzde 9,74 olarak gerçekleşmiştir.Ekonomik sınıflandırmaya göre 2023 yılı MEB bütçesinin;Yüzde 68,31’i personel giderlerine, yüzde 10,37’si sosyal güvenlik kurumu devlet primi giderlerine, yüzde 8,95’i mal ve hizmet alım giderlerine, yüzde 9,17’si sermaye giderlerine, yüzde 3,1’i cari transferlere, yüzde 0,1’i ise sermaye transferlerine ayrılmıştır.
 

2023 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırımlara ayrılan pay (sermaye giderleri) 39.964.000.000 TL olmuştur.Eğitim bütçesi 2016’dan bu yana GSYH içerisinde ve Merkezi Yönetim Bütçesi içerisinde azalma eğilimine girmiştir. 2016 yılında eğitim bütçesinin GSYH içerisindeki payı yüzde 4,21 iken 2023 yılında bu oran yüzde 3,48 olmuştur. 2016 yılında merkezi yönetim bütçesinden eğitime yüzde 19,24 oranında pay ayrılırken bu oran 2023’te yüzde 14,53’e gerilemiştir. Bu veriler eğitime ayrılan bütçenin sürekli azaldığını ortaya koymaktadır. Eğitime ayrılan pay 4+4+4 eğitim modeli öncesinin gerisinde kalmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi