Bebeklerimiz borçlu doğuyor

Türkiye artık yoksul bir ülke dostlar. Tarımıyla övünen, yerli malı haftalarıyla kendi ürtettiğimiz ürünlerle gurur duyan 85 milyonluk o ülke gitti. Yerine tarımı yok edilmiş, sanayisi yetersiz, devletin malları adeta "Devlet malı deniz yemeyen domuz" sözündeki gibi talan edilen, birkaç oligarkın zengin edildiği bir avuç yandaşın ve yancının, faiz lobilerinin lobicilerin ülkesi oldu. Yazık oldu. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, eğitimden sağlığa, dış politikadan güvenliğe, alt yapıdan üretime, ekonomiden tarıma her alanda ülkenin düzeni bozuldu.
 

Yüzde 80 yanlış yolda diyor
Bir uluslararası araştırma şirketi, İPSOS ’un, 27 ülkede düzenli yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de yurttaşlarımızın yüzde 80’i “Ülkemizin yanlış yolda olduğunu” söylemiş. Bu oranla Peru, Arjantin ve Güney Afrika’yla birlikte, ülkesinin kötü yönetildiğini düşünenlerin en çok olduğu, dört ülkeden biri Türkiye. Türkiye’de yaşayanların yüzde 86’sı “Ekonomik durumun kötü olduğunu” söylüyor. Burada da en kötü durumdaki beş ülkeden biriyiz. Enflasyonun en önemli sorun olarak görüldüğü, ülkelerin başında biz geliyoruz. Burada da ilk beş ülkeden biriyiz. Yine en çok yoksulluk ve sosyal adaletsizlik kaygısı taşıyan, iki ülkeden biri biziz. Diğeri de Brezilya. Ülkemizdeki yoksulluk kaygısı Temmuz’da, yani tek bir ayda 7 puan birden artmış. Türkiye, 27 ülke içinde, yoksulluk kaygısının en hızlı arttığı ülke oldu.
 

Bir bebek 25 bin lira borçla doğuyor
“Nastı, pastı” derken; paramızı pul ettiler. Enflasyonu azdırdılar. Hazine'nin faiz yükü de tutulamaz hale geldi. Arş-ı alaya yükseldi. "Faizin en büyük düşmanı biziz" diyen beceriksizlerin elinde; iç borca ödenecek faiz borcun anaparasını aştı. Böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyoruz. Faiz indirimlerinin başladığı geçtiğimiz Eylül ayında, iç borç stokunun ödenecek faizi 723 milyar liraydı. Bugün 2 trilyon 174 milyar lira. Bunu ben demiyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, “İç Borç Ödeme Projeksiyonlarında” göstermişler. Erdoğan Hükümeti, iç borç stoku için ödenecek faizi, 10 ayda 3’e katlamış. Geçtiğimiz Eylül ayında dünyaya gözlerini açan bir bebek, 8 bin 561 liralık faiz yüküyle doğuyordu. Bugün doğan her bebek, 25 bin 461 liralık faiz yüküyle dünyaya geliyor. Aradaki 16 bin 900 liralık faiz yükünü yeni doğan bebeklerin sırtına 10 ayda yükleyen kim? Hiç tereddüt yok Recep Tayyip Erdoğan! Bunun reddi mirası falan mümkün değil. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık verilerine göre 22 Temmuz ile biten haftada Kur Korumalı TL Mevduat hesapları 1 trilyon 101.3 milyar TL'ye (62.4 milyar dolar) çıktı. Hazine tarafından Kur Korumalı Mevduat için bu yılın şubat ayından itibaren yapılan toplam ödeme 37.2 milyar liraya ulaştı. Merkez Bankası ise bugüne kadar KKM için ödenen kur farkı tutarını açıklamıyor
 

Milli eğitimi de sıfırladılar
Erdoğan’ın sebep olduğu, maddi kayıplar, yükler faturası çok ağır da olsa, bir şekilde telafi edilir. Ama kaybedilen kuşakları yerine koymak ne yazık ki mümkün değil. İnsan sermayesini kaybettiğinizde yerine koyamıyorsunuz, bir nesil gidiyor. AK Parti 20 yıldır iktidarda. 20 yılda, 8 tane Milli Eğitim Bakanı gördük. Her Bakanla eğitim sistemimiz değişti. 20 yılda eğitimde fırsat eşitliğini bırakmadılar. İyi ve markalaşmış devlet okulları vasatın altına düşürüldü. Devlet okulları, ideolojik format atmanın aracına dönüştürüldü. Parası olan çocuğunu özel okullara gönderdi. Parası olmayan kaliteli eğitimden mahrum kaldı. Ne yazık ki pek çok kuşak, niteliksiz eğitim sistemiyle, yok yere heba edildi. Hazreti Ali ne güzel diyor; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Ama bu kifayetsiz kadrolar elinde yavrularımıza, ne matematik, ne fen bilimleri, ne sosyal bilimler, ne de ana dilimiz Türkçe öğretilebilmiş. Bunu ben söylemiyorum. Bu yılın Yükseköğretim Kurum Sınavı istatistikleri söylüyor. Bu yıl YKS’ye 3 milyon civarı çocuğumuz katıldı. Temel Yeterlilik Testlerinde öğrenciler, 40 matematik sorusundan 7’sine, 20 fen sorusundan 3’üne, 20 sosyal bilim sorusundan 8’ine ve ana dilimiz Türkçe ’de, 40 sorudan 18’ine doğru cevap verebilmişler. Şimdi bu tabloyu görüp de geleceğe umutla bakmamız mümkün mü? Elbette değil.
 

Düzgün bir eğitim yok
Çocuklarımıza doğru dürüst bir eğitim verilemiyor. İyi eğitimli az sayıda gencimiz de, bu iktidar tarafından küstürülüp, yurtdışına kaçırılıyor. Ama bu arada da akın akın, milyonlarca mülteci ülkemize doluşturuluyor. Hudut namus olmaktan çıktı. Türkiye her geçen gün, hem zihinsel hem kültürel olarak çölleşiyor. Dijital dönüşümün, yeşil dönüşümün konuşulduğu bir çağa, çocuklarımıza doğru dürüst eğitim vermeden, nasıl uyum sağlayabileceğiz? İyi eğitimli az sayıdaki gencimizi yurtdışına kaptırarak, üretimimizin, ihracatımızın teknolojik içeriğini nasıl artıracağız? Bu ülkede verimliliği artırıp, insanca yaşama yetecek ücretleri çalışanlarımıza nasıl vereceğiz? Eğitimsiz, vasıfsız mültecileri, ekonomik kurtarıcı olarak gören bu zihniyetle, bıraktık orta-teknoloji tuzağından çıkmayı, düşük teknoloji tuzağının da en dibine sıkışıp kalırız.
 

Mezuniyet törenlerinden bile korkuyorlar
Sebebi oldukları felaketin öyle gözüküyor ki artık hükümet de farkına varmaya başladı gölgesinden korkuyor. Gençlerin mezuniyet törenlerine, “Hükümeti protesto ederler” diyerek, izin vermiyor. Buradan bir kere daha söylüyorum, kimse evlatlarımızın mezuniyet törenlerini çalmaya kalkmasın. Sayın Genel Başkanımız, her zaman gençlerimizin yanında olmuştur. Öğrencilerimiz kendi mekânlarında, okuldan bağımsız bir organizasyon yapmak isterlerse, her türlü lojistik desteği vermeye de hazır olduğumuzu ifade etmişlerdir. Tabi asıl olan, bu törenlerin kendi okulları tarafından yapılmasıdır.

Faize pas bankaya nas
Bu arada faize pas dedikleri gün, Hazine alacaklarının tahsilinde uygulanacak gecikme faizini, yüzde 19,2’den yüzde 30’a yükseltmeyi de unutmadılar. Kâr rekorları kıran bankalara, Merkez Bankası’ndan borç vermeye gelince, faizi yüzde 19’dan, yüzde 14’e indiriyorsunuz bu yaptığınıza da “nas” diyorsunuz. Ama iş milletin devlete ödeyeceği faize gelince, acımasızca yüklenip “pas” diyorsunuz. İnsan Rahmetli Ahmet Kaya’nın, “Başım Belada” şarkısının sözlerini hatırlıyor. “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…” diyordu, o meşhur şarkının sözleri.
 

Enflasyon zammı yok oldu gitti
Ülkemizde Türk-İş verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Temmuz ayında 6 bin 839 TL'ye, yoksulluk sınırı ise 22 bin 278 TL'ye yükseldi.Bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti ise temmuzda 8 bin 929 TL'ye yükseldi.
 

Gıdada aylık artış yüzde 7
Dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 7,01 oranında gerçekleşti. Yıllık artış yüzde 128,44 olarak hesaplandı. Yılın başından bu yana gıda harcamalarındaki değilim oranı ise yüzde 66,90 oldu.Aylık bazda peynir yüzde 10 kuzu eti fiyatı yüzde 10, balıketi yüzde 12, yumurta yüzde 26, nohut yüzde 14, kuru fasulye yüzde 12 yeşil mercimek yüzde 8 zamlandı. Dana eti fiyatı, kurban bayramı sebebiyle oluşan talep azalması nedeniyle yüzde 2 azaldı.
 

Faiz haram dediler fazicinin kralı oldular
2018’de 24 Haziran seçimlerine giderken, “Bu kardeşinize yetkiyi verin, ha ondan sonra bu faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır görün” deyip, milletten oy isteyen kim? Yine Erdoğan… Faizle nasıl uğraştığını hep beraber gördük. Bundan dört yıl önce, bankaların faiz geliri 124 milyar 467 milyon liraydı. Bugün neredeyse dörde katlandı. 420 milyar 840 milyon lira oldu. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez, iç borç için ödenecek faiz, borcun anaparasını bu hükümet döneminde aştı. Bunun sorumlusu kim? Tabii ki AKP Ekonomi yönetimlerinin aldıkları her karar, aynı zamanda tercihlerini gösterir. Kaynakların sınırlı, taleplerin sonsuz olduğu bir dünyada her tercih bir şeylerden vazgeçmek anlamına gelir. Hükümetlerin ekonomik tercihlerini ise, hazırladıkları bütçeler gösterir. Hükümetin kimlere öncelik verdiğini, kimleri umursamadığını bütçeleri ortaya koyar. Bu yılın ilk yarısına ait bütçe sonuçları, Erdoğan Şahsım Hükümetinin neyi tercih ettiğini, kimleri sevdiğini açıkça gösterdi.
 

Faize parayı yetiştiremiyorlar
Erdoğan hükümeti , ilk altı ayda faiz lobilerine tam 135 milyar lira ödedi. Aynı dönemde bütçeden yatırımlara yapılan harcama, sadece 73 milyar lira. Yani faize, yatırımların iki katı kadar para gitmiş. İşte bu bir tercihtir. Yine AKP yanlış ekonomi politikalarıyla, milli paramızı pul etti. Bunun etkilerini hafifletmek için de, özel bankaların ödeyeceği faize, Hazine’yi kefil etti. Hatırlayacaksınız Nebati Bakanı da çıktı, “Hazine’nin kasasından tek kuruş çıkmayacak” dedi. Ama hakikatlerin ortaya çıkmak gibi güzel bir huyu var. İlk altı ayda Hazine kasasından; bir avuç mevduat sahibine, tam 37 milyar 235 milyon lira faiz ödendi. Bir kuruş para ödenmeyecek sözlerinin yalan olduğu ortaya çıktı. Tabi buna KKM’yi tatlandırmak için, vazgeçilen 10 milyar liralık vergi de dahil değil.
 

Paralar faizciye aktı
AKP, Hazine kesesinden Dolarla Avroyla garanti verdiği, yandaş müteahhitlere ve beslemelere de, yılın ilk yarısında bütçeden 9 milyar 570 milyon lira para ödedi. Peki AKP, faiz lobilerine, bankalara, mevduat sahiplerine, yandaşlarına bu kadar cömert davranırken, vatandaşı için ne yaptı? Millete ne verdi? Dünyada gıda krizi büyüyor. Bizde artan mazot, gübre, tohum fiyatları nedeniyle, çiftçilerimiz tarlasına girmekte zorlanıyor. Ama ilk altı ayda bütçeden çiftçiye verilen destek; 21 milyar lira… Yani faizcilere ve yandaşlara verilen paranın dokuzda biri…
 

Garip gurebayı çoktan unuttular
Millet hayat pahalılığı altında ezim ezim eziliyor. Ama ilk altı ayda fakire, fukaraya, garip, gurebaya verilen sosyal destek, 18 milyar lira. Yani faizcilere ve yandaşlara verdikleri paranın onda biri…
Tablo gayet açık… AKP Hükümetinin sevdiceği; çiftçimiz değil. Fakir fukara değil. Bu millet hiç değil. AKP hükümetinin sevdiceği, faiz lobileri, bir avuç mudi ve yandaş. Erdoğan’ın bu tercihleri banka bilançolarına da yansımış vaziyette. Mayıs ayında bankaların dönem kârı, geçen seneye göre yüzde 434 artmış, yani beşe katlanmış, 132 milyar liraya çıkmış. Banka kârlarındaki bu artış, “Bu ne sevgi ah!” dedirtecek cinsten. Ama akp yönetimi hala sıkılmadan, “Faizin en büyük düşmanı biziz” diyerek, milletle alay etmeye devam ediyor. Her ne kadar atalarımız: “Dervişin fikri neyse, zikri de odur” dediyse de bütçe sonuçları, AKP'nin faiz ve faiz lobileri konusunda, zikriyle fikrinin birbirine hiç uymadığını açıkça gösteriyor. AKP , millete yaşattığı bu zulmün sorumluluğundan, “Behlül kaçar!” diyerek, Aşk-ı Memnu’nun Behlül’ü gibi kaçabileceğini sanıyorsa, çok yanılıyor. Milletimiz kendisine yaşatılan kışı geçirir, ama yediği ayazı da asla unutmaz. Sandık önüne geldiğinde de gereğini yapar. Bu arada bir de soralım bakalım; bu “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatasına ne oldu? Faizi yüzde 19’dan yüzde 14’e çekene kadar, Erdoğan millete “nas” dedi. O günden bugüne, enflasyon yüzde 80’e dayandı. Ama Erdoğan yedinci defa faize dokunmadı. Nas oldu pas… Enflasyon azmış gidiyor. Madem “faiz sebep, enflasyon netice”, elinizi tutan mı var? Oturmuşsunuz Merkez Bankası’nın direksiyonuna. Neden faizi düşürmüyorsunuz? Eğer faiz sebep, enflasyon netice ise düşürün faizi, görelim bakalım enflasyon da düşsün.

Son SÖZ;
“Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkumdur.” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi