Böyle gelmiş böyle gider (mi)!

Buna karşılık olarak geliştirilen söylemde ise "Hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi" deniliyor. İkisi de doğru. Yanlış olan insanoğlu. Söylediğini unutan, balık hafızalı, bilimden ilimden medet ummayan kaderci. Ama kadecilikte bile denilen sözdür"Önce tedbir sonra tevekkül". Tedbir almak yerine aymazlık tevekkül yerine konulan sahte kadercilikle birleşince ortaya karışık güzel bir Türkiye tablosu çıkıyor. Acı ama bu ülkenin gerçeği bu dostlar...


Sorgulamazsak böyle gider
Çalan müteahhitler, liyakatsiz bürokrasi, lakayt yerel yönetimler ve vurdumduymaz siyaset. Binlerin yaşamına, on binlerin yaralanması neden olan enkazın asıl nedeni, fay hareketlenmesinden çok "hileli" inşa edilen yapılar, hileden para kazanmayı ticari başarı gören müteahhitler, hileli yapılaşmaya zemin hazırlayan yerel yönetimler ve kamu kurumları, depremle mücadelede liyakata bakılmaksızın görevlendirilen kamu personeli ve olan biteni seyreden vurdumduymaz siyaset:İşte böyle gelmiş böyle gider. Gitmemesi için. Bu ülkenin sahibi olan sizler. biz hepimiz kader demek yerine geleceği inşa etmek için bir şeyleri değiştrimek zorundayız. Bircik yetkimiz olan "Oy" yetkimiz çok ama çok iyi kullanırasak belki geleceğimiz kurtarırız. Bu aslında zor değil. Yeterki olan bitene at gözlükleriyle, balık hafızaları ile bakmayalım. Soralım sorgulayalım.


Sözlerini tutmadılar
Bugüne dek iktidare ve siyaset sözünü tutmadı.Üstüne acılı gününde millete;Hakaret etti. Küfretti.Yetinmedi.Milletimizi,not ettiniz.Tehdit ettiniz. Haysiyetli bir yönetim,Bunları yapmaz. İstifa eder. Acılı insanlara hakaret, muhalefete küfür, milleti tehdit etmeler...Kimsiniz siz? Bu ne cüret?Sizin işvereniniz millet…Bu millet sizi beş yıllığına, devlet işlerini yürütesiniz diye seçti. Kendinizi devlet sandınız.Millete bu afra tafra, bu kibir de nesi? Kendinize gelin. Raporlar ortada…Depremin büyüklüğü, şehirlerin neresinde ne kadar etki yapacağı, alınması gereken önlemler…Tüm bu raporlarda bilim insanları, odalar, namuslu bürokratlar tarafından tek tek anlatılmış. Ülkeyi yönetenlere de teslim edilmiş. Onlar ne yapmış? Koca bir HİÇ!
Böyle bir afet karşısında Hükümetlerin başlıca iki görevi vardır. İlki; yapılan binaların depreme dayanıklı olmasını sağlamak. İkincisi, deprem ve sonrasında yapılacakları planlanmak, uygulamak.Bunları yapamayan bir iktidar iktidarsız, Bunları yapamayan hükümet hükümsüzdür.
Erdoğan çıkmış, Daha doğru dürüst tuvalet götüremediği insanlara,“1 yılda tüm binaları inşa edeceğim” diyor. Derdi insanların sıkıntısını çözmek değil, Bol bol temel atıp beceriksizliğini unutturmak. Enkaz altında kalan insanlarımızın kırkı çıkmadan Acıların üstüne beton dökmek…
Tabiatın dili bilimdir Yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, yaşan depremi oratlıkta uçuşan hurafeleri değerledirdi. Şengör; "Tabiatın dilini bilmezseniz, onu yanlış anlamak suretiyle başınıza bela gelir. Onun için tabiatın dilini öğrenin. Tabiata alternatif sunmaya kalkmayın. Tabiatın bir tane dili var o da bilim. Onun dışına çıkarsanız işte karşınıza bu çıkar. Bugün siz coğrafya dersini kaldırıp onun yerine iki tane din dersi koyarsanız netice bu olur." dedi.

Geçmişten ders çıkarılamadı
Bir kısa geçmişe yolculuk yapalım istedim. Hafızamızı; balık hafıza ve akılsızlığımızı anımsayalım.1999 depreminde; O zaman Refah Partisi’nin siyasetten yasaklı yıldızı olan Tayyip Erdoğan, “Kırılan fay hattı değil, ar damarıdır” demiş. Yıkılan binaları kast ederek “Buradaki zemin etütleri iyi yapılmamıştır. Malzemeden çalmak da diyebiliriz demiş”. Bugün yirmi küsur yıldır iktidarda ve yürütmenin tek başına sahibi olarak “kader” diyor. Eleştirenlere “şerefsiz, haysiyetsiz” diye hakaret ediyor. Aaslında Dostlar ! Erdoğan’a 2001 yılında AK Parti’yi kurdurup 2002’de (yüzde 34 ile) tek başına iktidara getiren etkenler arasında, evet “28 Şubat post-modern darbe” sürecinin ideolojik, siyasi etkisi vardı ama 1999 depreminin hızlandırdığı ekonomik kriz ve DSP, MHP, ANAP koalisyon altında devlet kurumlarının beceriksiz yönetimle çöküşü de vardı.
 

Devlet kurumlarının çürümesi
Hep söylenir; “Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır”. AFAD başta olmak üzere tüm sivil ya da resmi kuruluşların deprem sonrasında nerede aksadıklarının üzerine gitmek hepimiz için bir vicdan borcudur. Vicdan söz konusu olunca taraf tutulmaz.Bakın ülkemde yönetilenler seferber, yöneten sessiz ve inşallah mahçup. Devlet yapısındaki çürüme, Erdoğan’ın bürokraside liyakat zincirini kırıp etkili her kademedeki atamayı kendisinin yapmaya başlamasıyla hızlandı. “alarm zilleri” her kademede bağlılığın liyakatle gelebildiği iş ve makamın gereğini yapmaya değil, kendisini o göreve getiren yüce otoriteye olmasıyla çalmaya başladı.Aldıran olmadı. AFAD’ın Afet Müdahale biriminin başına herhangi bir deneyimi olmayan ama kim bilir oy kaygısıyla birilerinin

getirilmesi tek başına durumu özetlemeye yetebilir.
 

Göz göre göre geldi
Dostlar; bu deprem aslında göz göre göre gedli. Nasıl mı bakalım şimdi; Hatay Mustafa Kemal Üniv. Öğr. Görevlisi Dr. Ali Utku ŞAHİN’in 2020 yılı tarihli 158 sayfalık makalesinden bir rapor ; Raporda şöyle deniyor ; "Buna göre 7,5 büyüklüğünde depremde??Antakya’da 57.891 binanın,57.475’inin hasar göreceği, 52.133’ ünün yıkılacağı;30.000 kişinin öleceği öngörülmüş Ve 2023 , öngörülen 7.5 şiddetinde deprem oldu ve karşımıza çıkan tablo neredeyse birebir örtüşüyor. Bu kadar detaylı hazırlanmış bir araştırma neden dikkate alınmaz ki?" Şimdi Balık hafızayı tazeleme zamanımız; 2019’da seçim öncesi Hatay da 205 bin başvuruya imar affı sağlanmıştı. (Kahramanmaraş'ta 144.556… Yeni İmar Barışı da seçim çalışmaları için yoldaydı, bu ay kabine toplantısında karara bağlanması bekleniyordu) Yani bu şu anlama geliyor Dostlar ! Risk altında bulunan ve afet bölgesinde yer alan yapıların düzenlenmesi ile ilgili kanunlar çerçevesinde düzenlenen İmar barışı, ruhsata ve imara aykırı yapılara verilecek olan Yapı Kayıt Belgesi ile bu yapıların yasallık kazanması ve kayıt altına alınmasıydı. 2019 İmar Barışı’na iki haftada 1 milyondan fazla vatandaşımız başvuru yapmış, yapılarını kayıt altına alarak devletiyle helalleşmiş, devlet erkanı da mitinglerde oy istemişti. Oysa araştırmalar, uzmanlar dikkate alınmış olsaydı şu anda binlerce insanımız hayatta olacaktı. Düşündükçe kahroluyor insan ama gerçek bu…
 

Kader planı değil AFAD planı!
AFAD'ın 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı'nda depremde olacaklar nedenleriyle tane tane anlatılmış... AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından, “Olanlar oldu. Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler” değerlendirmesini yapmıştı Oysa ki, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) 2020 tarihli Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporunda kentte olası bir deprem ve sonrasında yaşanacaklar tek tek anlatılmış. İşte 2020 tarihli İRAP Raporu’nda yazanlar: 200 yıllık enerji birikti; Sonuç olarak, Kahramanmaraş yöresi ve çevresi, tektonik yapısı bakımından sismik aktivitesi yüksek olan birinci derecede deprem bölgesi içinde kalmaktadır. Bölge, diriliğini koruyan Doğu Anadolu Fayı ile Ölü Deniz Fayı'nın etkisi altındadır. Bu faylarda 200 yıllık bir enerji birikiminin olduğu ve sismik olarak oldukça yüksek bir potansiyel tehlikenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda fayların henüz disloke olmayan segmentlerinin Kahramanmaraş yakınında yer alması bu kesimde risk derecesini arttırmaktadır.
Binaların çoğu zayıf zeminde: Doğu Anadolu Fayı ile Ölü Deniz Fayı'nın Kahramanmaraş'ın hemen güneyinde karşılaşmaları ve kollara ayrılarak büklüm yapmaları, olması muhtemel büyük magnitüdlü depremlerin episantr alanını oluşturabilir. Bu da riski ve oluşacak hasar derecesini artıracağı endişesini doğurmaktadır. Bunun yanında yerleşmelerin büyük çoğunluğunun çok zayıf zeminler üzerinde yer alması bu endişeyi daha da kuvvetlendirmektedir.
 

Halk gerçekleri bilmiyor

Bölgenin çok uzun sayılabilecek bir durgunluk dönemi geçirmekte oluşu nedeniyle halk, olası bir deprem tehlikesinden habersizdir. Bu durum tehlikenin boyutunu bir kat daha artırmaktadır. Bu nedenle olası bir depremde can ve mal kayıplarını en aza indirmek için, meskun alanlarda zemin etütlerinin ayrıntılı olarak yapılması ve tehlikeli zonlardaki yapıların tahliyesi zaruridir.
Yer seçimie dikkat ;: Ayrıca, yeni kurulacak köy, kasaba ve kentlerin kuruluş ve gelişme yerlerinin seçiminde deprem etkinliği ve deprem riski mutlaka dikkate alınmalıdır. Aktif faylardan uzak ve sağlam zeminler üzerinde, betonarme ve statik hesapları doğru olan, depreme dayanıklı binalar yapılmalıdır.
 

Uyarı var ipleyen yok!
AFAD’ın raporunda “Kahramanmaraş’ta 7.5 büyüklüğünde bir deprem senaryosu” kullanıldı ve kentin bu depremden nasıl etkileneceği bölge bölge analiz edildi. Depremde yerle bir olan ve adeta savaş yıkımı görüntüsünü andıran Kahramanmaraş’ın merkezi olarak bilinen Bahçelievler Mahallesi ve yakın çevresindeki mahalleler (Stadyum civarı,Eski Maraş) için “Olası büyük bir deprem durumunda, bahse konu alanın neredeyse tamamının etkileneceği ve sıvılaşma etkilerinin belirgin şekilde görüleceği öngörülmüştür” ifadelerini kullanıldı. Bunun nedeni ise “Bölgenin aktif fay zonuna yakın olması, yapı stoğunun kötü olması, zemin koşullarının sıvılaşmaya müsait olması, yeraltı su seviyesinin çok yüksek olması, bitişik nizam yapılarda tabliyelerin yan yana gelmemesi” olarak sıralandı.
 

İmar affı cinayettir
Depremde kaybettiğimiz onbinlerce vatandaşın (hatta çok daha fazlası ) yüzbinlerce, milyonlarca mağdurun , sevdiklerini kaybettiği için acıyla kahrolan halkın hakkını, ahını, vebalini soramayacaksak vicdanımızla helalleşebilecek miyiz? Devlet görevlisi, Vatandaşa küfretmez,Hakaret etmez.Vatandaşını not etmez.Yalan söylemez.Gerçekleri karartmaz.Özür dilemeyi bilir,İstifa etmeyi de bilir.Bakın Dostlar ! Deprem bölgesindeki Koordinatör Vali,Devlet görevlisi gibi konuşmuş.Gerçek kaybımızın büyüklüğünü paylaşmış.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi