Çadır yok tuvalet yok insanlık yok!

Üçünü yok etmek yerine çoğalttılar Dostlar ! Yaşanan deprem bir kez daha gösterdi ki dünyanın en sağlam binaları değil ama… Dünyanın en sağlam koltukları bu hükümette. O kadar deprem oldu.Bunca insanımızı yitirdik. Tek biri bile altın varaklı koltuklarından kıpırdamadı. Ne acıdır ki arkadaşlar ülkede eğitim, ahlâk, vicdan, merhamet ve adalet dışında her şey var... Bakınız; Ortaya "hırsız" diyorsun, üstlerine alınıyorlar. "Yedi" diyorsun, üstlerine alınıyorlar."Sattı" diyorsun, üstlerine alınıyorlar."Çaldı" diyorsun, üstlerine alınıyorlar..Soınar ne mi oluyor. Sadece şöyle diyelim. Sen bu kötü üslubu hak etmiyorsun Türkiye! İşte bize dedikleri vebiz desek başımızı derde sokacak sözleri, “Geri zekalı, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük, siyasi eşkıya, haysiyetsiz, onursuz, sanatçı müsveddesi, edep fukarası, ahlaksız, haysiyet celladı, kan emici, be ahlaksız, be namussuz, be adi,…”"
 

Şimdi demem odur ki; Jeolojide fay diye bir kavram var, toprak altındadır. Kırıldı mı felakete yol açar. Insanda da ar denilen bir kavram var. Damardadir, çatladı mı felakete yol açar. Bu iktidar ile gördük ki pandemi planı;maske, mesafe, IBAN. Deprem planı; Çök, kapan, IBAN. AKP'nin hayat felsefesi;ise Ahirette iman, dünyada IBAN bu gerçeği kabul etmek zorundayız. Halka, defter tutuyoruz, not ediyoruz diye tehdit savuran beceriksizler! Şov yapmayı bırakın, geçen iki haftada depremzedelere çadır, konteyner ve mobil duş-tuvalet götüremediniz. İnsanlar soğuk yüzünden az hasarlı evlerine dönmek zorunda kaldılar.
 

Her fırsatta meydna gelen her olumsuzluğu, ya mağdura yatarak, ya kadere bağlayarak ençokte Bay Kemal ile mıhalefete çamur atarak kurtulmayı "Yaşama ve siyaeset" nedeni sayan AKP'ye Deprem alanlarını nasıl imara çatığını bir kez daha anımsatmak isterim. Tam bir yıl önce atılan imzaya, Ve öngörüye bir bakın! Yaşadığımız acıların sorumlusu, Yaklaşan deprem felaketine rağmen, Hiçbir önlem almayan, Depremden sonra, Millete parmak sallayan,Milleti tehdit eden,Ar damarı çatlamış,AKP rejimi ve iktidarıdır..
 

Devlet nerde diyene çöküyorlar!
Dostlar... Devlet nerede diye enkaz başında yakınının kurtarılması için haykıran insanlara hakaretler ediyorlar. Yandaş televizyoncuların seslerini yükseltip, gerçekleri haykıran televizyonları susturmaya çalışıyorlar. İster not alın isterseniz ağlayarak günlüğünüze uzun uzun yazın sonunda gideceksiniz. Tüm bu yaptıklarınızın hesabını halka vereceksiniz.
 

İktidara zor sorular!
Depremin ardından yaşanan beceriksizlikleriyle gündeme gelen siyasi iktidara mıuhalefetten zor sorular soruldu. CHP Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, imar barışından yararlanan ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkılan binaları Meclis gündemine taşıdı. Yeşil, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a, “11 ilde gerçekleşen depremde, 2018 yılında ‘imar barışı’ yasasıyla kayıt altına alınan kaç bina yıkılmıştır? İllere göre dağılımı nedir” diye sordu Yeşil soru önergesinde “Kahramanmaraş merkezli, 11 ilimizi kapsayan depremde binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş, binlerce vatandaşımız ise yaralanmıştır. Yaşadığımız felaketin üzerinden günler geçtikçe yeni gelişmeler ile karşılaşmaktayız. Bunlardan bir tanesi de yıkılan bazı yapıların müteahhitlerinin gözaltına aldığını, bazıların ise tutuklandığı yönünde haberlerdir. Ancak son çıkartılan imar affına geçici madde olarak eklenen ‘Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır’ maddesi, imar affı ile ruhsatlandırılan ve deprem nedeniyle yıkıma uğrayan binaların soruşturmalara tabi tutulup tutulmaması sorusunu akıllara getirmektedir. Birçok müteahhidin gözaltına alınması, gerçek sorumluların hesap vermekten kaçması anlamına gelmemelidir. Asıl soruşturulması ve yargılanması gereken, deprem gerçeği ortayken milyonlarca depreme dayanıksız binayı kontrol dahi etmeden ruhsat veren siyasi iradedir. Birkaç müteahhit tutuklanarak adeta ‘cambaza bakın oyunu’ sergilenmektedir. Burada önce bu zihniyet yargılanmalıdır.” dedi.


Fayların üzerinde bir ülkeyiz
Ülkemiz 485 diri fayın bulunduğu bir deprem ülkesi, bu yaşadığımız ilk büyük deprem de değil. Bugüne kadar alınması gereken pek çok ders vardı ama hiçbir ders alınmadığını bu depremde yaşayarak gördük. Bu ülke 1999’da çok büyük bir deprem yaşadı, üzerinden 24 yıl geçti. Son 20 yıldır da ülkemizi aynı kişi yönetiyor. 20 yılda başka depremleri de gördük ama bu kafa depreme hazırlık yerine, sadece algıyı yönetti. Bilim insanları, namuslu bürokratlar uyardı. Şahsım hükümetleri sadece seyretti. Sonuç büyük bir yıkım oldu. 20 yıllık hükümet, eğer ar damarı çatlamamışsa, sebebi olduğu böyle bir yıkım karşısında ne yapar? İstifa eder. Bu felaketlerin nihayet bulması için, artık her şey değişmek zorunda. Kısa vadeciliği, köşe dönmeciliği, rant hırsını bu topraklarda bitirilmelidir. Hem de bir daha geri gelmemek üzere. Deprem ve sonrasında, kimseden izin, icazet ve talimat beklemeden, derhal hareket edebilmek için, hangi kurumların, neleri, nasıl, ne zaman yapacağını, önceden belirleyen protokolleri hazırlanmalıdır.

Depremler devam ediyor...
Maalesef iki gün önce akşam saatlerinde iki deprem daha gerçekleşti. Bilim insanlarının uyarılarını dinlememeyi alışkanlık haline getiren bu iktidar, iki haftadır yapılan tüm uyarılara rağmen bölgede yeni depremler, artçı sarsıntılar olabileceği bilgilendirmelerine rağmen bunlara da kulaklarını tıkadı. Üstelik yetmezmiş gibi hasarlı binalara da az hasarlı, hasarsız raporlar verdi. Yine can kayıplarına neden oldu. Depremin üzerinden 18 gün geçti. Bir aya yaklaşıyoruz. Bölge halkı neredeyse ilk günden bu yana çadır, çadır, çadır diye bağırıyor. Biz onların sesini duyurmaya çalışıyoruz. Çadır, çadır, çadır diye bas bas bağırıyoruz. Ama tüm uyarılara kulak tıkayanlar, o mezar kentleri inşa ederken yaptıkları gibi tüm aykırı sesleri susturmaya çalışanlar, iki hafta sonra insanlar öldükten sonra utanmazca, kameraların karşısına geçiyorlar ve hasarlı evlere girmeyin diyorlar. Gerçekten nasıl bir arsızlıkla, nasıl bir utanmazlıkla karşı karşıyayız tarif etmesi mümkün değil.Bunlar işlerini yapmıyorlar. Yurttaşların birbirlerine el uzatmasına, yardım etmesine izin vermiyorlar. Buna engel oluyorlar. Açık söyleyeceğim başka da hiçbir işe yaramıyorlar.
 

İtibarınız batsın
İki haftadır çadır, çadır diye bağırıyor insanlar ve dün bunun sonuçlarını bir kez daha acı biçimde yaşadık. Bu memlekette enkaz altından kurtarıldıktan sonra yaşama tekrar tutunmaya çalışan yurttaşlara verecek çadırımız yok, ama Tayyip Erdoğan’ın sarayları var. Yurttaşlara verecek çadırımız yok, ama Tayyip Erdoğan’ın sayısını bilemediğimiz kadar uçağı var, bunların hepsini de itibardan tasarruf olmaz diye anlatıyorlar. Söylenecek tek bir şey var, itibarınız batsın. Bir memleketin itibarı, o ülkeyi yönetenlerin zenginliği ile ölçülmez. Saraylarıyla, gemileriyle, uçaklarıyla ölçülmez. Memleketin itibarı, yurttaşına verdiğin değerle ölçülür. Yurttaşın sana ihtiyaç duyduğunda ona elini uzatabiliyor musunuz, uzatamıyor musun, yardımına koşabiliyor musun, onu o çaresizlikten kurtarabiliyor musun… Memleketin itibarını ölçecek şeyler bunlardır.
 

Asrın felaketi değil cinayeti
Bu memleketin başına gelmiş en büyük felaket, bu hırsızlar sürüsüdür. Bir doğal afet, felaket nasıl katliama dönüşür. Adım adım anlatmaya çalışacağım. En başa şunu yazalım; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri ucube sistem, 2018’den beri biz bu sistemle yönetiliyoruz. 2018 yılından beri bir felaketi rejimi ile idare ediliyoruz. Kelimenin bütün anlamıyla bir idare biçimi var ortada. Hani sanki bir devlet varmış, bir anayasası, kurumları varmış, görev ve sorumluluklar tanımlanmış, bizler de bu devletin eşit yurttaşlarıymışız gibi idare ediliyoruz. Saray rejimi tarafından kurulan bu idare sistemi, bir felaket rejimidir. Bu felaketlerle sık sık karşılaşıyoruz. Sorumlusu da ya dış güçler oluyor ya söz geçiremediğimiz ve boyun eğdiğimiz ilahi güçler, kader planları, fıtrat oluyor. Kesinlikle ama kesinlikle saray rejimi olmuyor.
 

Tek adamlık yedi bitirdi bizi
O tek adamın dudağından talimat çıkmadıkça yangına bile müdahale edemiyorlar. Ne uçak kaldırabiliyorlar ne çadır dağıtabiliyorlar ne yardım edebiliyorlar. O yüzden afetin, katliama dönüşmesinin ilk ayağı bu tek adam rejimidir. Bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemdir. On binlerce insanımızı toprak altında bırakmamıza neden olan, bu katliama neden olan ikinci ayak, parayı, rantı merkeze koyan ekonomi politikalarıdır. Bu kapitalist sistemdir. Kamu kaynaklarını bir bir özelleştirerek yarattıkları o rant, talan ekonomisi ile sosyal devletin varlık ilkelerini bir bir pazara açtılar. Sağlık hizmetlerini, şehir hastanelerine; eğitim hakkını tarikatlara, barınma hakkını cemaatlere; yolları, havalimanlarını, köprüleri beşli çetelere gizli ihalelerle peşkeş çektikleri enkazın altında hepimizin nefesi kesildi. Geldiği ilk günden bugüne ne diyordu ‘Devleti bir şirket gibi yöneteceğiz.’ Bugün varlığını değil ama yokluğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz Kızılay ve AFAD gibi kurumların içinin boşaltılmasının temel nedeni işte bu devletin şirket gibi yönetilmesidir.
 

20 yıldır ülke yönetiyorlar
Dostlar... Son 20 yıldır da ülkemizi aynı kişi yönetiyor. 20 yılda başka depremleri de gördük ama bu kafa depreme hazırlık yerine, sadece algıyı yönetti. Bilim insanları, namuslu bürokratlar uyardı. Şahsım hükümetleri sadece seyretti. Sonuç büyük bir yıkım oldu. 20 yıllık hükümet, eğer ar damarı çatlamamışsa, sebebi olduğu böyle bir yıkım karşısında ne yapar? İstifa eder. Bu felaketlerin nihayet bulması için, artık her şey değişmek zorunda. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremlerin üzerinden, tam iki hafta geçti. Çaresizlik, acı, öfke, üzüntü, birbirine karıştı. Depremde yakınlarını yitirenler, evsiz barksız kalan aileler, sahipsiz çocuklar, ‘Nerede bu devlet?’ haykırışları ve bu çaresizliği gören, yaşayan milletimiz. Hiçbirimiz artık eskisi gibi değiliz. Ruhlarımızda derin yaralar var. Kimliksiz, kefensiz, zeytin ve mersin dallarıyla, insanlarımızı toprağa verdik. Cenazelerimizin sayısı 41 bini aştı. Türkiye cenaze evine döndü. Yaralılarımızın sayısı ise 108 binin üzerinde. Gerçeğin bunun çok ötesinde olduğunu, artık bölgedeki üst düzey yetkililer de kabul ediyor. Depremin koordinatör valisi durumun, açıklanan rakamlardan 3-4, hatta 5 kat daha kötü olduğunu itiraf etti.
 

Cenazeler enkazlarda kaldı
Biz, depremlerde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza, bir kere daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyoruz. Yaralananlara acil şifalar temenni ediyoruz. Arama kurtarma çalışmalarında artık sona gelindi. Depremin enkazını kaldırma çalışmaları başlıyor. Enkazın altında hala, vatandaşlarımızın cenazeleri var. Bu aşamada cenazelerin, vücut bütünlüğü içerisinde çıkarılması, insan onuruna yakışır şekilde, definlerinin sağlanması gerek. Ne yazık ki bu konuda, deprem bölgesinden çok sayıda şikâyet ve tepki alıyoruz. Artık çabalar, depremzedelerin barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması için harcanacak. Deprem bölgesinde olası bir salgına izin verilmemesi için, gerekli hijyen ve temizliğin sağlanması da gerekiyor.
 

Sivil toplumun çabaları
Tabi depremin ilk anından itibaren, bölgeye yardıma koşanları da hiç unutmamamız gerek. Onların hepsi isimsiz kahramanlarımızdır. Hiçbir parti, görüş, düşünüş farkı gözetmeden gerek desteklerini bölgeye ileten gerekse bölgeye koşup, çıplak elleriyle, tırnaklarıyla, arama kurtarma faaliyetlerine destek veren, binlerce gönüllüye, aslan parçası gençlerimize şükran borçluyuz. Yine bölgeye yardım için yarışan, sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarının fedakâr personeline ve elbette güvenlik kuvvetlerimize müteşekkiriz. Yine depremin ardından, ülkemize arama kurtarma ekiplerini gönderen adını tek tek sayamayacağımız 88 ülkeye, ayrımsız, istisnasız şükranlarımızı sunuyoruz. Zor günümüzde yanımızda olan bu ülkelere müteşekkiriz. Yapılan yardımları asla unutmayacağız. Acımız çok büyük. Yüreğimizdeki ateş, kolay kolay, küllenmeyecek. Kaybettiklerimizi her zaman hatırlayacağız.

SON SÖZÜM; Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır. Böyle bir seçimle iktidara gelenler düzenledikleri tiyatro ile halkın eğemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir. Friedrich Nietzsche
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi