Halit Çelikbudak

Halit Çelikbudak

Dramatik bir ikilem

Ukrayna savaşı Avrupa'da ilelebet barış içinde yaşama, ekonomik bağlar yoluyla değişim/yaklaşım umutlarını dağıttı. Yüz günü aşkın süredir devam eden savaşın gidişatı, sonucu şimdilik açık. Takvim gazetesi yayın yönetmeni Ergün Diler köşesinde, ‘Pandemi ve sonrasında gelen Ukrayna savaşı ile aklı başında çok kişi nereye gidiyoruz sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor‘ diyordu… HaklI. Alman günlük Nordwest-Zeitung gazetesinin genel yayın yönetmeni meslektaşım Ulrich Schönborn de şöyle diyor. ‘Siyasi veya sosyal tartışmalarda hep dramatik bir ikilem ortaya çıkıyor.'

* * *
Örneğin Baltık ülkeleri ve Polonya, Rusya‘nın yenilgisine kadar savaşın devam etmesini savunuyorlar. Hatta Estonya Başbakanı Kaja Kallas, Avrupalı bir diplomatın tanımladığı gibi “savaş çığırtkanı” kampının figürlerinden biri… Bayan Kallas, o kadar şahin ki ‘Ukrayna'ya askeri destek, Rusya'yı yenmeyi, Kiev'in sadece 24 Şubat'tan bu yana değil, aynı zamanda Kırım da dahil olmak üzere sekiz yıl boyunca kaybettiği tüm toprakları geri almasını amaçlamalıdır‘ diyor…

* * * *
Fransa, Almanya ve İtalya ise savaşın durmasını istiyor. Moskova ile açık bir iletişim kanalı olmalı diyorlar. Alman Şansölye Olaf Scholz savaşın tırmanmasına karşı uyarıyor. En ağır kamuoyu baskısı altında dahi Ukrayna'ya ağır silahları vermekte tereddüt etmesi bu yüzden. Rusya'nın kazanmasını istemiyor, ama Putin'in birliklerinin tamamen aşağılanmış bir şekilde - muhtemelen nükleer bir tırmanış korkusuyla - geri çekilmesine de karşı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da müzakere ihtimali için  ‘Rusya'yı küçük düşürmeme‘ endişesi de bu yüzden.
* * * *
Eski Alman Şansölye Angela Merkel de kendine sık sık ‘Bu savaş önlenebilir miydi‘ sorusunu sorduğunu söylüyor… Çarşamba akşamı Berlin’in ünlü Berliner Ensemble Tiyatrosu’nda gazeteci, yazar Alexander Osang’ın sorularını yanıtlayan eski şansölye ‘Rusya’nın her zaman Avrupa’nın komşusu kalacağını göz ardı etmemek gerekir' diyordu.
* * * *
Böyle bir ikilemde savaşın sonlanması için çaba sarf etmekten başka hiçbir çare yok. Çünkü bu savaş tüm dengeleri bozdu. Gerilim artıkça yayılma ihtimali de artmakta… Savaşlar acıyı, ızdırabı, ölümleri getiriyor. Savaş sadece cephede savaşanların savaşı olmuyor, geride kalan aileler, çocuklar, eşler de adeta aynı ölçüde savaşıyor. Hiç kimse bunu Leo Tolstoy’un ‘Savaş ve Barış‘ romanından daha iyi tanımlayamaz sanırım.
* * * *
Romanın ‘savaş' anlatısı, Rus ordusunun 1805 sonunda Napolyon ordularıyla yaptığı Austerlitz muharebesiyle başlıyor… Borodino ve Tarutino savaşlarıyla devam ediyor. Romanda Prens Andrey Bolkonski 1805’te Austerlitz yakınlarında yaralanır. Yerde yatarken başının üstünde artık gökyüzünden başka bir şey yoktur. Yavaş yavaş kayan kurşuni bulutlarıyla, ölçülemeyecek kadar yüksek bir gökyüzü vardır.
* * * *
Prens şöyle der; ‘Ne sessiz, ne sakin, ne azametli, hiç de koştuğumuz, bağrıştığımız, dövüştüğümüz zamanki gibi değil. Nasıl olmuş da ben bu yüksek gökyüzünü daha önce görmemişim.' Ve devam eder; ‘Sonunda onu görebildiğim için öyle mutluyum ki. Evet! Bu sonsuz gökyüzünden başka her şey boş, her şey yalan.‘ Prens Andrey, savaşın hayattaki en korkunç şey olduğunu anlamıştır. Dileğimiz Ukrayna’daki savaşın da bir an önce sona ermesi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halit Çelikbudak Arşivi