Emekli maaşı fitreye yetmiyor

İnanmayın nasıl ki bayram ikramiyesini tüm emekliler 1100 liracık alamıyorsa 7500 lirayı da alamaycak. Neyse onu geçelim. İktidar yanlılarınca, bazı AKP'lilerce ifade edilen emeklilere zamanında Kılıçdaroğlu'nun zoruyla verilen bayram ikramiyesi 5500 lira olacaktı. Tabi bu da pembe yalan. Ne oldu peki 1100 liradan 2 bin liraya yükseldi. Bayağı yükseldi. Hatta iyi yükseldi Değil mi? AKP'lierin pembe gözlüğüyle "Yüzde 90" zam oldu emekli bayram ikramiyesine. Güzel oldu değilmi "Zamcık"  yapıverdiler işte.. Haa yerseniz. Yemezseniz de gider memleketin sahibi olarak oyunuzla hesabını sorarsınız. Bu ülkede işveren sizler, bizleriz. Bunların hepsi bizim elemanlarımız. Kötü iş yapanı değiştirmekte sadece ve sadece bizim elimizdedir Dostlar! Bunu aklınızdan çıkartmayın. George Orwell: “Ahlaksız, rüşvetçi, haysiyetsiz ve hırsız politikacılara oy verip seçen insanlar mağdur değil suç ortağı ve işbirlikçidir. diyor . Yazının başında aslında bu yazıya da nokta koyuyor Dostlar. Başka söze gerek yok. O suça ortak olmamalıyız. Nedeni basit bu vatanın sahibi bir avuç muktedir değil bizleriz. 
Milyonlarız Bugün için 5500 olan en düşük emekli maaşı 7500 oluyorsa, diğer emeklilerin maaşı da 2500 lira artmalı.Yani mantık ve adalet onu gerektirir. Ama şunu iyi bilin ve sandığa öyle gidin. Dostlar! Çok net bir şey söylemek gerek ki ! Yolsuzluğun olduğu yerde yoksulluk vardır. Bakın asıl soru.  Bugün 0-17 yaş arasındaki çocuklarımızın neden en çok ekmek ve makarna tüketiyor? Asıl soru budur.

CHP projesi bayram ikramiyesi
Balık hafızalı dostlara, her şeyi biz yaptık oldu diyenlere kısa bir anımsatmada bulunalım. Emekliye bayram ikramiyesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun projesidir. 2018 Mayısında 1000 lira olarak yasalaştı. 5 yılda gele gele 2000 liraya geldi. Bugün 2 bin lira yapılan ikramiyenin olması gereken yeri TÜİK 'in makyajlı enflasyonuyla 3.564 lira, Gıda enflasyonuyla 4.614 lira olmalıydı.  

Dolar altın ve bayram ikramiyesi
İstanbul serbest piyasada dolar 4,0620 lira, euro 4,9050 lira idi. Kapalıçarşı'da 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 184,60 lira, Çeyrek altın 271 lira ! Cumhuriyet altının satış fiyatı ise 1.235,00 ! lira idi. Yani neymiş efendim bayağı değerli imiş o 1000 lira değil mi. anladık mı anladık. Beş yıl önce bayram ikramiyesi ile ortalama 5 gram altın, üzerine 235 lira koyarsan bir Cumhuriyet altını alıyorduk. Ya Şimdi. Onun için dünü unutmamak. Bugün gelinen kötü noktada sorumlulara hesap sormak gerekir.  Peki şimdi durum nedir. Verecekleri 2 bin liraya göre değerlendirin. Yani bir bakın Nereden Nereye gerilemiş Türkiye. Güya Büyük Türkiye olacaktı Bugün için 1 ABD Doları: 19,05 lira.. 1 Euro 20,50 lira Olmuş Dostlar. AKP silkeliyor bizleri bu oyuna düşmeyin. Akıllı olalım. Şimdi birde altın ne durumda onu görelim. 25 Mart 2023 tarihine göre Altının gram fiyatı 1.210 lira. Çeyrek altın 2.006 lira, Cumhuriyet altını da 8.170 liradan satılıyor. Ha birde keriz silkelemede bu numarada var. Anımsatayım da AKP emeklilerin bayram ikramiyesini 2 bin TL olarak açıkladı ya bir kaç güne muktedir çıkar 3.500 veya 4 bin lira yapıyoruz diye açıklar ve herkes helal olsun be sana reis, reis yine mazlumların yanında, reis emekliyi enflasyona ezdirmedi diye başlık atarlar. Oyun aynı yine derler. Onun için bunları tane tane anlatıyorum  

Maaş müjdesi de yalan oldu  
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı en düşük emekli maaşı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ocak ayında açıkladığı, “sadaka-i fıtr” olarak da bilinen fitreye dahi yetişemedi. Diyanet’in açıkladığı fitre tutarına göre 4 kişilik bir ailenin yalnızca gıda ihtiyacını karşılamak için 8 bin 400 liraya ihtiyacı var. Başka bir ifadeyle en düşük emekli tutarı, Diyanet’e göre 4 kişilik ailenin karnını doyurması için dahi yeterli değil. Nedeni ortada çarşıyı pazarı oradaki rezaleti bunlar görmezler, bilmezler, söyleriz işlerine gelmez. Bakın. Diyanet İşleri Başkanlığı, 25 Ocak’ta bu yıl ramazan ayında verilecek fitre tutarını duyurdu. Buna göre 2023 için fitre miktarı; hadisler, mevcut sosyo-ekonomik yaşam şartları ve bir kişinin günlük gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak 70 lira olarak belirlendi. Erdoğan, en düşük emekli maaşının 7 bin 500 liraya çıkarıldığını açıkladı. Ancak yalnızca “karın doyurmak” için hesaplanan fitre tutarının bir aylık karşılığı 2 bin 100 lira. 4 kişilik bir ailenin ise 8 bin 400 lira yapıyor. Buna kira, faturalar, okul masrafları ya da yol gibi gıda dışı hiçbir gider dahil değil. Başka bir ifadeyle en düşük emekli tutarı, Diyanet’e göre 4 kişilik ailenin karnını doyurması için dahi yeterli olmuyor.

Açlık yoksulluk sefalet  
Dostlar ! Bugün Türkiye’de açlık sınırı 9 bin 500 lira. Siz, ‘7 bin 500 lira en düşük emekli maaşı verdik’ diye övünüyorsunuz. Kıymanın kilosu 353 lira, kuşbaşının kilosu 356 lira, bir karton yumurta 89 lira. Bunları hep söyledim söylemeye de devam edeceğim. Yani bu ülkede başka neyi konuşacağız? Bugün bu ülkede emeklilerin neredeyse tamamı açlık sınırının altında yaşıyor. Yüksek prim ödeyip 7 bin 500 liranın biraz üzerinde aylık alanların durumu felaket. Hiçbir değişiklik yok maaşlarında, bu adaletsizlik değil mi? Bu adaletsizlik nasıl çözülecek? Adaletsizliğin adı ne zamandan beri manipülasyon oldu? Manipülasyon falan yok, her şey ortada beyler kendinize gelin.

Yolsuzluk varsa yoksulluk da var  
Her ramazan ayında ‘Sakız çiğnemek oruç bozar mı’ diye tartışılır da orucu bozan çok daha önemli hususlar nedense hiç tartışılmaz. Tartışılması da istenmez. Orucu, kul hakkı yemek bozar. Orucu, beytülmale el uzatmak da bozar. Orucu, milletin hakkını, hukukunu yemek bozar. Nerede yolsuzluk varsa yoksulluk da vardır. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi. Bugün bu ülkede 0-17 yaş arasındaki çocuklarımızın en çok tükettiği yiyecek, ekmek ve makarna. En az tükettiği yiyecek; fasulye, nohut, mercimek, et, tavuk ve balık. Çocuklarımız ne bitkisel ne de hayvansal proteinden yararlanabiliyor. Bunu biz demiyoruz. Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu diyor. TÜİK’e göre, 6-17 yaş grubundaki çocuklarımızın yüzde 61’i, son bir yılda ne sinemaya ne de tiyatroya gidebilmiş. Peki sebep ne? Tabii ki maddi yetersizlikler. Yine 0-17 yaş arasındaki çocuklarımızın yüzde 66’sının, kendine ait bir odası yok. Her 100 çocuktan 37’si, iki veya daha fazla kişiyle aynı odayı paylaşıyor. Bugün çocuklarımız doğru dürüst beslenemiyorsa, boyu kısa kalıyorsa, dikkat bozukluğu yaşıyorsa, sosyal becerileri gelişmiyorsa sebepleri buralarda aranmalıdır. Bugün ülkemizin en önemli sorunlarından birisi, çocuk yoksulluğudur. Bugün ne yazık ki evlatlarımızın çoğu, yarı aç, yarı tok günü geçiriyor. Oysa Peygamberimiz ne buyuruyor? ‘Komşusu açken tok yatan, bizden değildir.’ Siyasete tek yüzükle başlayıp bugün saraylarında biri eli yağda, bir eli balda yaşayanların aziz milletimizi görmediği, duymadığı, unuttuğu ülkemizde pek çok çocuğumuz, yatağa aç giriyor. İşte ramazan ayında, sıradan iftariyeliklerin durumu. Markette siyah zeytinin kilosu 120 lira, beyaz peynirin kilosu 197 lira, hurmanın kilosu 160 lira, 30’lu karton yumurtanın fiyatı 89 lira.

İftar sofrası yoksulluğa teslim
İftar sofrasına etli bir yemek koymak isteseniz dana kıymanın kilosu 335 lira, kuzu kuşbaşının kilosu 356 lira. Sofraya bir ramazan pidesi koymak isteseniz fiyatı 15 lira. Bu fiyat etiketleriyle bu hayat pahalılığında ağız tadıyla bir iftar nasıl yapılacak? Ağız tadıyla sahur yapıp oruca nasıl niyet edilecek? Ama ne demişler? Tok, açın halinden anlamaz. Saraylarında zencefilli, somonlu suşileri, kornişona sarılı dana rozbifleri, pataşur içinde Çerkez tavuklarını mideye indirenler, yatarken de hazım için manda yoğurduna hurma katıp kestane balı ve yulafla beraber götürenler, milletin halini nereden bilsin, milletin halini nereden anlasın?

Sığır ithal edeceklermiş!
Bu arada, seçim öncesinde et fiyatları alıp başını gidince aynı bildik film yine gösterime sokuldu. Tarım Bakanlığı, 500 bin baş sığır ithalatı için ilana çıktı. Zaten ne zaman seçim olsa canlı hayvan ve et ithalatına hız veriyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu 2018’de 1 milyar 755 milyon dolarlık canlı hayvan ithalatı yaptılar. Son 20 yılda yaptıkları canlı hayvan ve et ithalatı ise 9 milyar 495 milyon doları buldu. Deprem bölgesindeki besicilerimize doğru dürüst yem desteği vermezler ama elin üreticisinden canlı hayvan ve karkas et ithal ederler. İthal etleri de ramazanda millete bir güzel yedirirler. Sonra da gelsin yerlilik, gelsin millilik edebiyatları. Ne diyelim; şeytan bile bunlara şapka çıkarır.

Başka gerçekleri konuşalım mı?
Bugün Türkiye’miz, seçime gidiyor. Artık gün sayıyor. 51 gün sonra Türkiye, yeni bir döneme başlayacak. Umarım yeni bir sayfa açılır. Bugün bir başka noktaya da bakalım istedim. CHP  Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, henüz iktidar olmadan hükümete tüm dediklerini yaptıran lider olarak dünya demokrasi tarihine geçti bile.Sokaklarda gençler ne güzel diyor; ‘Kemal Kılıçdaroğlu söyler, Erdoğan yapar’.   Bazı konuları tekrar tekrar söylemek gerekli bugünlerde. Önemli konulardan bazılarında Kılıçdaroğlu söyled. Erdoğan yaptı. ama nedense hep eksik yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu ‘Emekliye bayramlarda iki ikramiye’ dedi, Erdoğan yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu ‘3600 ek gösterge’ dedi, Erdoğan yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu ‘Taşeron işçilere kadro’ dedi, Erdoğan yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu ‘Elektrik faturalarında TRT payını kaldır’ dedi, Erdoğan yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu ‘Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ dedi, Erdoğan yaptı. En son Kemal Kılıçdaroğlu ‘En düşük emekli aylığı asgari ücret kadar olsun’ dedi, Erdoğan eksik de olsa bunu da yapmak zorunda kaldı. En düşük emekli aylığı 7 bin 500 lira oldu. Şimdi bu ülkenin sahibi olan  bizler  seçimde oylarımızla hesabı soroa isek yeni bir sayfa açılırsa umarım bu eksik kalanları da gelecek olanlar tamamlar. Yani eEn düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine gelir. Ama bakınız bunlar tabii her işleri gibi bunda da adaleti bozdular. Yüksek prim ödeyip 7 bin 500 lira ve üstünde aylık alanların aylığı yerinde saydı. 7 bin 500 lira üzerinde aylık alan emeklilerimizin de durumunu düzeltmek gerekli

Depremzedeler perişan  
“Acı mı acı, ağır mı ağır günlerin ardından, 11 ayın sultanı mübarek ramazan ayına kavuştuk. Ramazan ayına, ucube şahsım rejiminin tedbirsizliği, liyakatsizliği, kifayetsizliği, beceriksizliği nedeniyle 50 bini aşkın vatandaşımızı kaybetmenin derin acısıyla girdik. Bu mübarek ayda yapılacak ibadetlerin, edilecek duaların kalplerimizdeki acıyı bir nebze rahatlatmasını diliyoruz. Ramazan ayının birliğe, dirliğe, dayanışmaya ve yardımlaşmaya, hanelerimizde huzur ve berekete vesile olmasını temenni ediyoruz. Acılarımız hâlâ çok taze. Deprem, binlerce yuvayı dağıttı. Analar babalar evlatsız, evlatlar anasız babasız kaldı. Tek kişilik şahsım rejimi elinde afet, felakete döndü. Geçmişin köklü kurumları, ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi elinde depremde meflûç oldu. Tabii bir başka konuda  depremzede yurttaşlarn hali.  Depremde yıkılan evler yerine inşa edilecek  yeni evler için depremzedelerden tek kuruş alınmamalıdır. Çünkü bu yıkılan evlere onay veren ya bizzat devletin kendisi ya da devletin gözetleyip denetlemesi gereken kişiler. Bir bina yapılırken zemin etüdünden uygulama krokisine, mimari projeden yapı kullanım izin belgesine, 23 ayrı iş için 42 ayrı imza alınmış. Vatandaş da devletine güvenmiş, tapuya gitmiş, tek bir imza atmış, evini almış. Vatandaşın hükümete güvenerek aldığı ev, depreme dayanmamış, yıkılmış. Şimdi Erdoğan, vatandaşa diyor ki ‘Benim hiç sorumluluğum yok. Onun için yapacağımız evlerin bedelini borç harç geri ödeyeceksiniz’ diyor iyi mi Dostlar!


Haksızlık giderilmeden...
Görevini ihmal ederek, vazifesini savsaklayarak, suistimal ederek on binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu ucube sistemin başı ne yaptı? İstifa edeceğine, hiç utanmadan, sıkılmadan milletten helallik istedi. Cevabını da depremin 40’ıncı gününde Hatay’dan aldı. Samandağlı kadınlar, ‘Hakkımızı helal etmiyoruz’ diyerek yeri göğü inletti. Depremde evladını, eşini, anasını, babasını, hısım ve akrabasını kaybeden bu acılı kadınlar da milletimiz de şunu çok iyi biliyor; haksızlığa uğrayana hakkını vermeden helalleşme olmaz. Haksızlık edenden yaptığı haksızlığın hesabını sormadan helalleşme olmaz. Haksızlık yapana yaptığı haksızlığın kefaretini ödetmeden helalleşme olmaz. Mağdur olanın mağduriyeti tazmin edilmeden helalleşme olmaz.


Ortalık toz duman  
50 bini aşkın vatandaşımızı, gerekli tedbirler alınmadığı için, zamanında müdahale edilmediği için depremde kaybettik. Depremin öldürmediğini de sel alıp götürdü. Adıyaman ve Şanlıurfa’da 20 vatandaşımız, göz göre göre sel sularına kapılıp gitti. Depremde görünmeyen hükümet, selde de görünmedi. Rant hırsıyla hesapsız kitapsız yapılan geçitler, milletimize mezar oldu. Ne diyordu Albert Camus; ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın’. Ülkemizi 21 yıldır yöneten bu ucube zihniyetin elinde; evlerimizde, sokaklarımızda, şehirlerimizde, can güvenliğimiz hiç kalmadı. Bu gözü dönmüş rantiyecilerin elinde, en ucuz şey, vatandaşlarımızın canı oldu. Ölen ise hep öldüğüyle kaldı. Ne depremde yıkılan dayanıksız binalara göz yumanlardan ne askerimizi enkazın başına hemen göndermeyenden ne Kızılay’ı ticarethane yapanlardan ne dere yataklarını imara açanlardan ne orman yangınında uçak uçuramayanlardan ne trenleri devirenlerden hesap sorulabildi. Ne yazık ki bu pisipisine ölümlerin, bu tarifsiz acıların gerçek sorumlusu, sorumluluğunu hiç üstlenmedi. ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu’ diyerek işbaşı yaptılar. Bıraktık koyunu, kurdu. Onca acılar yaşadık. On binlerce yuva söndü. Ömer adaletinden dem vuranlardan kimse, çıkıp da millete hesap vermedi. İstifa etmedi. Millete çadır kurmayıp çadır satan Kızılay Başkanı, yerinde. Afette görevini yerine getirmeyen bakanlar, yerinde. Saray’ın kibirli başı, yerinde. Üstüne üstlük bir de memur bakanlarını milletvekili yapma peşinde. Kendisi de hiç utanmadan, sıkılmadan seçime girmeye hazırlanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi