Seçime son 3 gün...

Türkiye'nin ikinci yüzyılına damga vuracak 14 Mayıs seçimleri öncesinde bu son yazım olacak. Biliyorsunuz 14 Mayıs aynı zamanda Anneler günü. Tesadüfün böylesi az görülür. Annelerimiz, ablalarımız, ninelerimiz oylarıyla hem kendi, hem ülke için yeni bir geleceğin kararını vereceklerdir. Baktığımızda bugün yurt içinde seçmen sayımız 60 milyon 697 bin 843 olup, bunun 30 milyon 710 bin 790'ını, yani yüzde 50,6'sını kadın seçmenlerimiz oluşturmaktadır. 29 milyon 987 bin 53 erkek seçmen sayımız bulunmakta, yani seçmenlerimizin yüzde 49,4'ünü yurt içinde erkek seçmenlerdir. Görülüyor ki seçime doğrudan etki edecek kadın gücü erkeklerden fazladır. ama baskılanmış dışlanmış hala süren " Ben bilmem beyim bilir" anlayışı bu seçimde umarım etkin olamayacaktır. Hüda-Par'ıyla AKP seçimde kadınlarımıza bir parmak bal çalıp geleceklerini karartmak istemektedir. Geçtiğimiz günlerede Erdoğan'ın bir mitinginde açılan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun güya eleştirildiği, hakaret dolu "Karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz" pankartı bugünkü yarı İslamcı siyasetin gerçek yüzünü de ortaya koymuştur.

Kadınlarımız Atatürk'ün yolundadır
Ben inanıyorum ki bu pankartta sözü edilen aşağılanan kadınlarımız seçimde arı gibi bunları sokacaktır. Ve yerin dibine batıracaktır. Türk kadının Erdoğanlara nede Kılıçdaroğlu'na gereksinmesi yoktur. Onlar ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. " sözleri doğrultusunda Türkiye'nin aydınlık yüzüdür. Aynı zamanda "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın." sözleriyle de bu gücü Atatürk'ten almaktadırlar. Atatürk'ün şu sözlerine bir kez daha kulak verelim:, "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyeb ilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?"

Çağdaş kadının önemi büyük
Atatürk kadınlarımıza verdiği önemi defaten her yerde dile getirmiştir. Örneğin kadınların öne çıkmasını istediği "Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır." bu sözlerle çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarına kadınlar, gençler ve geleceğimizin garantisi çocuklardan oluşturmuştur.

Yürü be Hızır Paşa
Bu ayrımcı, kadınımızı aşağılayan söylemelere karşı duranlar için her türlü desteği vermeliyiz. Ve Pir Sultan Abdal'ın sözüyle; "Yürü bre Hızır Paşa senin de çarkın kırılır, güvendiğin padişahın gün gelir o da devrilir. Yanıtımızı vermeliyiz Dostlar.

Kadınlar AKP'ye kızgın !
İstanbul Planlama Ajansı’nın, İstanbul’un çeşitli semtlerinde yaşayan ve farklı sosyoekonomik grupları temsil eden ev kadınları ile görüşerek elde ettiği çıktılara göre, herhangi bir işte çalışmayan kadınların %87’si evli ve %70’i ihtiyaçları için eşlerinden “harçlık” alıyor.
Kadınlar genelde ailenin ihtiyaçlarını karşılamak için dışarı çıkıyor ve evin çevresinden uzaklaşmıyor. Katılımcı kadınların yarısından fazlası, yaşadıkları yere göre henüz İstanbul’un diğer yakasını görmemiş. Araştırmaya göre, kadınların yarısından fazlası (%54) henüz yaşadıkları yere göre İstanbul’un diğer yakasını görmediğini, %34’ü tatil yapmadıklarını, %48’i ise tatilini memleketinde geçirdiğini belirtti. Görüşülen kadınların yalnızca %6’sı eğlence mekanlarına giderken konsere gidenlerin oranı %5’te, sinemaya gidenlerin oranı ise %12’de kaldı. Üniversite mezunu ev kadınlarının %55’i arkadaşlarıyla dışarıda/kafede buluştuğunu ifade ederken bu oran lise mezunlarında %41’e, lise düzeyinin altında eğitime sahip kadınlarda %18’e düştü. Ev kadınlarının sıklıkla yaptığı faaliyetlerin başında %51 oranla “parka gitmek” geliyor. Ancak bu park, kadınların genellikle çocuklarla birlikte gittiği oyun parkı. Arkadaşlarla ev gezmesi %42, akraba ziyaretleri %41, AVM’ler %40, piknikler %38 oranla tercih ediyor. Arkadaşlarıyla dışarıda / kafede oturduğunu söyleyenlerin oranı ise %27’de kalıyor.

Ev kadınları geçinemiyor
Genç kadınlarda erken evlilik oranının düştüğü ve eğitim düzeyinin belirgin şekilde artış gösterdiği İstanbul’da, ev kadınlarının yalnızca yüzde 32’si İstanbul doğumlu ve her beş ev kadınından biri 18 yaşından önce evlendi. Rapora göre, evli kadınlar genellikle çekirdek aile halinde yaşadıkları için çocuk bakım yükü ile baş etmede hane içerisinde daha yalnız. “Geçtiğimiz ay geçinebildiniz mi?” sorusu yöneltilen kadınların %55’i “Kıt kanaat” geçinebildiğini, %13’ü “pek geçinemediğini”, 23’üyse en temel bazı ödemeleri bile yapamadığını belirtti. Çalışma hayatlarıyla ilgili konularda, her iki ev kadınından birinin daha önce hiç ücretli çalışma deneyimi olmadığı kaydedilirken ev kadınlarının %35’inin ücretli çalışma deneyimi olsa da %30’u doğumdan sonra, %27’si ise evlilikten sonra işi bırakmış.

Kadınlar ekonomik olarak bağımlı
18-29 yaş arasındaki ev kadınlarının %36’sı her türlü ihtiyacı için harçlık alırken 60 yaş ve üzeri kadınlarda bu oran %16’ya düşüyor. Bu noktada, eşi vefat etmiş kadınların yararlanabildiği “dul maaşı”, vefat eden eşlerden kalan emekli maaşları ve yaşlılık aylığı gibi düzenli gelir sayılabilecek sosyal hakların 60 yaş üstü kadınların ekonomik bağımlılığını görece azalttığı gözlemlendi. Aynı zamanda kadınların sosyal bir güvencesi de yok. Boşanmış kadınlarda sigortalı olmayanların oranı %22 iken, evli kadınlarda bu oran %19’a, eşi vefat etmiş kadınlarda ise %13’e düşüyor. Sosyal güvenceye sahip kadınların %73’ü eşi üzerinden, %11 ise işinden dolayı sigortalı. İşinden dolayı sigortalanma %25 oranla en fazla boşanmış kadınlarda görülüyor.

Ev içi işleri abartılı kadınlara yükleniyor
Kadınlar ev içi sorumlulukların büyük bir kısmını orantısız şekilde üstleniyor. Çocuklara bakma oranı kadınlarda %71’ken eşlerinin çocuk baktığını söyleyen kadınların oranı %13. Sosyoekonomik düzeyi görece düşük hanelerde çocuklara sadece kadınların bakma oranı %90 olarak kaydedilirken hane refahı arttıkça bu oranın düştüğü görüldü. Kadınların çocukların ödevleriyle ilgilenme oranı erkeklerin tam 5,5 katı. Kadınların %61’i ev işlerini sadece kendi yaparken eşinin de ev işi yaptığını belirtenlerin oranı %19. Kadınların yalnızca %35’i ev işlerinde kendilerine “yardım eden” biri/birileri olduğunu belirtti. Ayrıca hanede bakıma muhtaç biri olduğunda, ev kadınları %66 oranla bu kişinin bakımını tek başlarına üstleniyorlar. .

İktidarın seçim kozu dini semboller oldu
14 Mayıs için kalan üç günde geri sayım başladı. Geçende yazmıştım "Dini kullanıyorlar" demiştim. Dostlar ! Kullanmayı geçtik din istismarı zirve yaptı. Erdoğan, Konya mitinginde “Biz Allah’tan, muhalefet Kandil’den emir alıyor” dedi. Muhalefet sözcüleri ve ilahiyatçılardan ‘Peygamber misin’ tepkisi geldi. İktidar partisi AKP, dini kullanarak siyaset yapmaya hız verdi. Erdoğan Konya'da kalabalığa şöyle seslendi: “Şimdi bay bay Kemal, yanındakilerle beraber emri nereden alıyor? Kandil'deki teröristlerden alıyor. Biz de emri Allah'tan alıyoruz. 14 Mayıs'ta emri dağdan alanları mezara gömmeye var mıyız? Dini, bayrağı, ezanı olmayanlar Bay Kemal'i destekliyor.” Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise bu sözlere sosyal medyadan yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “İşte gençler, aşmamız gereken eşik bu ve sizsiz olamıyor maalesef” paylaşımında bulundu.

Seccade ile başladı Kur'an ile sürdü
Erdoğan'ın, İzmir mitingi öncesinde de AKP teşkilatı, imamlardan mitinge cemaat toplamasını istedi. Erdoğan, İstanbul'da geçen ay yaptığı konuşmada kürsüye seccade ile çıktı. 2015 yılında da Güneydoğu mitinglerinde Ensar Vakfı tarafından basılan Kürtçe Kur'an-ı Kerim'i seçmenlere tanıtmıştı. Kürsüden Kuran'ı sallayan Erdoğan muhalefeti eleştirip ‘'Zerre kadar bunların İslam ile alakası yok'' demişti. Erdoğan'ın din istismarı yapması tepki çekti. CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, “Yapacak bir şeyleri yok. Din tüccarlığı yapıyorlar. Dini istismar ediyorlar. Az kaldı. Ne camiye, ne kışlaya siyaset sokacağız” karşılığını verdi.

Allah'tan emri peygamber alır
İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç, Erdoğan'ın Konya'da yaptığı konuşmada, peygamberlere özgü özellikler taşıdığını ima ettiğini, büyük bir gaf yaptığını belirtti. Kılıç, o konuşmayı şöyle değerlendirdi: “Allah'tan emir alan peygamberdir. Peygamber emir alır, insanlara ulaştırır. İnsanlar peygamberler aracılığıyla Allah'ın emirlerini öğrenir. Peygamber dışında hiç kimse doğrudan Allah'tan emir alamaz. Erdoğan, ‘biz Allah'tan emir alıyoruz' diyerek büyük bir gaf yaptı. Adeta farkında olmadan peygamberlere özgü bir özellik taşıdığını söylemiş oldu. Böyle bir cümleyi yanlışlıkla Kılıçdaroğlu söylemiş olsaydı ‘peygamber olduğunu iddia ediyor' diye yeri göğü inletirlerdi. Aynı durum Tayyip Erdoğan için olduğunda aynı değerlendirmeler söz konusu olmuyor.”

Elması kömür karşılığı satmak!
Gezi imamı olarak tanınan, CHP İstanbul Milletvekili adayı Fuat Yıldırım, dinin tek koruyucusunun sadece Allah olduğunun altını çizdi. Yıldırım, şu tespiti yaptı: “Din, Alemler Rabbi olan Allah'ın dinidir. Kitabı ve Peygamberi; bütün insanlık içindir, evrenseldir. Ne Din, ne Kitap, ne de Peygamber bir partiye ait değildir. Umumun ortak değerleridir. Herhangi bir coğrafya ve ırk dini değildir. Kıyamete kadar da öyle kalacaktır. Bu dinin tek koruyucusu sadece ve sadece Allah'tır. Kim bu değerleri kendisine aitmiş gibi kullanırsa, önce Allah'ı, kitabı ve Hz Peygamberi karşısında bulur. Partiler, şahıslar daima gelip geçicidir. Bu değerler ise ebedidir. Dini ve değerlerini dünya menfaatleri için alet edenler; elması kömür karşılığında satmaya çalışan divane ahmaklar gibidi
Seçim öncesi son siyasi yazıya Nazım şiiri ve Erdoğan için seçilmiş bir fıkraile bu haftalık son verelim. Sandıkta buluşalım.

KUTU

Diyelim ki güzel günler göreceğiz
Güzel günler göreceğiz çocuklar Motorları maviliklere süreceğiz / Çocuklar inanın inanın çocuklar/ Güzel günler göreceğiz güneşli günler..
Hani şimdi bize, Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır, Yalnız cumaları,yalnız pazarları
Hani şimdi biz, Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar 77 katlı yekpare camdan mağazalardır. Hani şimdi biz haykırırız
Cevap: Açılır kara kaplı kitap:Zindan / Kayış kapar kolumuzu/ Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza; Haftada bir et gelir. Ve Çocuklarımız işten eve Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz.. İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar. Güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar. Işıklı maviliklere süreceğiz.Nazım Hikmet Ran
Son olarak ta bir fıkra!
Demirel'e ülkenin durumu hakkında ne düşündüğü sorulmuş....
Demirel de soruyu yönelten kişiye:
- "Bak sana bunu bir fıkrayla anlatayım da pazar neşesi olsun" demiş. Demirel'in anlattığı fıkra şu:
Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... Karakuşi Kadı, fırıncıya:
- 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:
- 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp:
- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...
Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi,
- 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.
Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:
- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'
Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:
- 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
- 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...
Davacı:
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca Karakuşi Kadı
- 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:
- 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:
- 'Senin şikáyetin nedir bre?' Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,
- 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !'
Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse:
- Ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?.. Bugün ülkedeki durum bu! Agnadın mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi