Hallarımı böyle yaz

Karslı ozan Aşık Yaşar Reyhani zamanında “Yaz gazeteci hallarımı böyle yaz. Tütmez oldu köyümüzün bacası, Ne gündüzü belli ne de gecesi” demiş.

Üç aşağı beş yukarı aşığın dediği zamandan bu yana değişen çok şey olmamış.

Mesela Isparta’ya yağan kar nedeniyle 4 gündür elektrik ve doğal gaz verilmediği gibi devam eden günlerde de ne zaman verileceği belli değil.

Cumhurbaşkanımız, “Biz gelmeden önce millet gaz lambası ve mumla aydınlanıyordu” demiş.

Geçmişe baktığımda ben ilkokul ve ortaokul günlerimi hatırladım. Yani 1956-1964 yılları. Yer Giresun-Alucra ilçesi, şimdi mahalle olan Kemallı Köyü. İlçeye 3 kilometre. Tam sekiz yıl boyunca bu mesafeyi kar-kış, yağmur-fırtına demeden gidip gelerek tahsilime devam ettim. Ve ilginçtir kar adam boyu olduğunda bile ne hikmetse okullarımızın tatil edildiğini hatırlamıyorum. Böylesi günlerde Ağabey ya da babalarımız önümüze düşer onların yürüyerek açtığı yolda onların izlerine basarak yürür ve okulumuza giderdik.

Dönüşte ise fırtına ve kurt, çakal tehlikesine karşılık yine büyüklerimiz bekler toplu halde köyümüze dönerdik.

Evet, işte o yıllarda İlçe jeneratör ile aydınlanırdı. Onunda da masraf fazla olmasın diye gece 23.45 te elektriğin 15 dakika sonra kesileceğine dair işaret verilir ve gece 24.00 olunca jeneratör devre dışı kalır ilçe de köylerimiz gibi karanlığa bürünürdü.

İşte o sırada 7 ve 14 numara gaz lambaları devreye girer durumu çok iyi olanlar ise lüks lambası yakardı. O sıralarda fiske ve çıra ile aydınlananlar olduğunu Cumhurbaşkanımız unutmuş ya da kendisine hatırlatan olmamış. İşte ben bu şartlarda derslerimi masa da olmadığından lamba ışığı altında ve yer sofrasının üzerinde yapardım.

Cumhurbaşkanımızı kim yanıltmış sa yanıltmış. O yıllar AKP gelmeden değil, Demokrat Parti İktidarı 60 darbesi sonrası Adalet Parti iktidarı daha sonrasında MC dönemleri 80 Darbesi sonrasında ANAP ve diğer partiler vardı. O zamanlar şimdiki iktidar partisinin kökü olan Refah, Milli Selamet Partileri de iktidarın yanında hatta ortağı durumundaydı.

O zamanlar yeni kurulan ve geliştikçe güçlenen ülkemizin durumu böyleydi. Anadolu’nun hemen her tarafı adeta kervan geçmez kuş konmaz durumundaydı. İşte Aşık Reyhani de “Yaz gazeteci” derken o günlerin yazılmasını istemiş ve anları yazmış.

Sonrasında barajlar kuruldu. Yollar yapılmaya başlandı, Ülkemiz aydınlanmaya başladı. Enerji protokolları yapıldı ve zaman geldi elektrik ve yol gitmeyen köy kalmadı. Natta bir ara ülkemizde enerji fazlalığı bile oldu. Enerji aldığımız komşularımıza enerji verir hale bile gelmiştik.

Şimdiki hallarımız

Günümüzde elektrik ve doğalgaz’a muhtacız.

Ülkemizde kar yağmamış karış toprağımız kalmadı. Bu durum çiftçi, üretici ve köylümüz için elbette iyi bir durum. Bunun mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle ülkeyi yönetenlere büyük iş düşmektedir.

Dün büyük bir üretici ile görüştüm. “Hadi gözünüz aydın. Toprak suya doydu. Geçtiğimiz yıl gibi kuraklık olmayacak. Dolayısıyla bu yıl verim çok iyi olur” dedim.

Ağabey çok haklısın. Tamamen doğru söylüyorsun ama biz toprağımızla küstük. Yanına varamıyorum. Mazotun litresi 15 TL’ye dayandı. Geçen yıl tırktörün deposu 350 TL’ye doluyordu. Şimdi 800 Tl. bu durumda tarlamızı neyle süreceğiz. Hadi sürdük, tohumumuz yok. Yine Geçtiğimiz yıl bir çuval gübreyi 160 TL’ye alıyordum şimdi 520 TL bunların altından nasıl kalkılır. Çok büyük oranda yardım ve desteğe ihtiyacımız var. Hükümetimiz bunlarla hiç ilgilenmiyor. Yerli ve milliyiz ama, üretimden ziyade ithalata yöneliyorlar. Böylece pahalılık artıyor enflasyon da yükseliyor” dedi.

İşin özeti bu. Köylü tarlasına gidemiyor. Tüketici pazara, manava ve markete gidemiyor. Yılbaşında çalışana emekliye ve asgari ücretliye verilen zamlar ilk ayda eridi.

Millet Cumhurbaşkanımızın dediğine dönecek ama gaz bulamıyor. O zamanın lambaları da yok. En iyisi şu enerji meselemiz bir an evvel halledilmeli. Zamanında tedarik edilemeyen doğalgaz. İran’dan mı, Azerbaycan’dan mı, Rusya’dan mı nereden alınacak sa alınsın ve milletimiz çile çekmekten kurtulsun. En önemlisi Karadeniz’de bulunduğu müjdesi verilen doğal gaz kütlesinin bir an evvel ürün haline gelmesi gerekir.Ayrıca bu hizmeti halkımıza sunan kurumlar gözden geçirilip gerekirse bu pahalılığa el konulup işletmeyi de devlet yapsın..

Velhasılı oturulan yerden ahkam kesmenin anlamının olmadığı anlaşılsın. Herkes üzerine düşen neyse yapsın ve halkımız karanlıktan ve donmaktan kurtarılsın.

Şunu da hatırlatmakta yarar var, “Bu işler, Ekrem İmamoğlu neden balık yemeye gitti. Büyükelçi ile neden görüştü. Şimdi affını istesin. Isparta’ya neden doğal gaz ve elektrik verilmiyor, yollar neden kapalı? Elektrikte tüketimi 150 kilovattan 210 kilovata çıkarttık” demekle olmuyor. Bir an evvel karar alın çözüm getirin ki, vatandaş markete, manava, müzeye gider gibi değil de alışveriş edebilmek için gidebilsin. Evinde battaniye ve yorgana sarılarak değil, insan gibi otursun. Lambayı kısarak değil aydınlık günler ve geceler geçirmesi temin edilsin.

Hallarımız bunlar işte. Halka bir dokunup bin ah işitilen günler yaşıyoruz. Bu gidişle de yaşamaya devam edeceğiz gibi. Tüm bunların pek ala halledilmesi mümkün. Gereken yapılıp bu meseleler ortadan kaldırılsın ki, hep beraber rahatlayıp önümüze bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Dolu Arşivi