Okullara düzenleme şarttır!

Okulların İlk iki haftası geride kalırken, tam zamanlı "Yüz Yüze Eğitim"in sürekliliği için düzenlemeler yapılması şarttır
Okullar, bir buçuk yıl süren uzaktan eğitimsizliğin ardından, iki hafta önce tüm kademelerde açılmıştır. Bu süreçte eksikler hükümetin yükümlülüklerini yerine getirmesi ile aşılmak zorundadır. Tam zamanlı yüz yüze eğitimin kesintisiz bir şekilde devam etmesi için tüm topluma çağrımız: Yetişkin aşılamalarının bir an önce tamamlanması ve sınıf mevcutlarının 30’un altında tutulması için gerekli düzenlemelerin yapılması için hükümete sorumluluklarını hep beraber bir kez daha hatırlatalım!Okulların açılması ile ilgili yapılan açıklamalar ve uygulamalarda şimdiye kadar tespit ettiğimiz başlıca hususlar ve öneriler Türk Tabipler Birliği tarafından şu şekilde belirlendi ;
 

A) Okullarda yüz yüze eğitimin güvenli bir şekilde devam etmesi için şu anda odaklanılması gereken en önemli üç nokta şunlardır:
Toplumdaki bütün yetişkinlerin aşılanması okulların en uzun süre, en güvenli şekilde açık tutulabilmesi için en kritik uygulamadır. Bu nedenle aşılamanın tamamlanması için daha fazla çaba gösterilmeli, aşısız yetişkinlerin toplum sağlığını riske atmasını sınırlayan uygulamalar artırılmalı ve 12 yaş üzerinin aşılanması teşvik edilmelidir.
Okullarda çalışan tüm yetişkinlerin aşılamalarının tamamlanması elzemdir. Haftada iki kez PCR testinin pratikte uygulanması çok zordur. Bu nedenle, okullarda çalışan yetişkinlerin aşılanması asıl çözüm olacaktır. Sağlık bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın PCR testi uygulamasında ayrı tutum aldığı ve bu uygulamanın somut olarak hayata geçmediği de tarafımıza gelen bilgiler dahilindedir.
Yüksek yayılımda olmamız sebebiyle sınıf mevcutlarının mutlaka 30’un altına düşürülmesi gereklidir.
Sınıf mevcutlarını düşürmek için öğrencilerin okula gittiği gün sayısından feragat edilmemesi çok önemlidir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda 1,5 sene boyunca hiçbir hazırlık yapmamıştır. Pandemi nedeniyle öğretmen alımı ve derslik yapımına hız vermek şöyle dursun, son 17 yılın en az sayıda öğretmen alımını yapmış, yıkılan okulların yerine yenisini dahi yapmamış, ek derslik açmak için hiçbir çaba gösterilmemiştir. Mevcut durum bu öğretim yılında sınıf mevcutlarının geçmiş yıllara göre çok daha fazla olmasına sebep olmuştur. Sağlık ve eğitimin bileşenlerinin öğretmen alımı ile sınıf mevcutlarının azaltılması konusundaki çağrıları şimdiye kadar ne yazık ki karşılıksız kalmıştır. Çok kalabalık ve dersliği olmayan okullarda dahi okulun 7 gün açık tutulması ile %40 ek alan yaratılması ve 50 kişilik sınıfların 36’nın, 42 kişilik sınıfların 30’un altına düşürülmesi mümkündür. Bu ve benzeri çözümler için öğretmen alımı en kritik basamaktır.
 

B) Bunlara ek olarak okullarda şu hususlara dikkat edilmelidir:
Sınıfların düzenli olarak havalandırılması ve penceresi açılmayan sınıfların derslik olarak kullanılmamasının sağlanması gerekir (ders sırasında 20 dakikada bir pencere ve kapının açılması hususu mevcut rehberde eksiktir).
Belirti gösteren yetişkin ve öğrencilerin okula gelmemesi çok önemlidir. Belirti gösteren kişiler ancak PCR testi yaptırdıktan sonra negatif çıktığında okula gelebilir. Buna titizlikle riayet edilmesi okullarda olası bulaşmaları engellemeye büyük katkı sağlar. Evde kalmayı gerektiren belirtiler veli bilgilendirme rehberinde açıkça yazılmamıştır. Bunlar yüksek ateş (>38o), öksürük, burun akıntısı, boğaz ağrısı, nefes darlığı ve tat veya koku duyusu kaybı olarak net bir şekilde ifade edilmeli ve velilerle etkili bir şekilde iletişimi yapılmalıdır.
Okuldaki tüm aşılı ve aşısız yetişkinler maske takmalıdır. Yüksek yayılımda olduğumuz şu günlerde de tüm öğrencilerin de maske takması gerekir. 12 yaş altı çocukların okul bahçesinde oynarken maske takmasına ve mesafe tutmasına gerek yoktur.
Öğrenciler için hazırlanan bilgilendirme rehberinde hijyene, dezenfeksiyona ve yüzeylere temastan kaçınmaya diğer önlemlerin önemini görmezden gelecek şekilde yer verilmiştir. COVID-19 solunum yolu ile bulaşan bir hastalıktır. Öğretmenler, okul çalışanları ve öğrencilerin bu konuda doğru bir şekilde bilgilendirilmesi, solunum hijyeni kurallarının öğretilmesi (öksürme ve hapşırma sırasında dirsek içi ile ağzı ve burnu kapama) ve havalandırmanın vurgulanması gerekir.
Okul idareleri öğrenci ve velilerin HES kodu takibini yapmalıdır.
Servislerde pencerelerin açılmaması nedeniyle yarım kapasiteye geçilmesi olası bulaşmayı azaltmak için etkili olacaktır. Ayrıca, okulların açılması ile artan toplu taşıma ihtiyacının karşılanması için sefer sayısının en az iki katına çıkarılması gereklidir.
Okulların açılmasını takip eden 2-4 hafta öğrenci ve öğretmenlerde tespit edilen vakalar ve okul içi bulaşma bilgileri çok yakından takip edilmeli ve şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır. Bu dönemde toplanacak verilere göre önlemler sıkılaştırılabilir ya da gevşetilebilir.
 

Aşı reddi ya da karşıtlığı ve aşı tereddüdü
Aşı reddi ya da karşıtlığı ve aşı tereddüdü birbirinden farklı tutumlar olmakla birlikte söylemlerin etkililiğine bağlı olarak birbirini besleyen gruplar oluşmaktadır. Aşı reddi ve tereddüdünde gerekçeler hem benzerlikler hem de farklılıklar

barındırmakta, dolayısıyla bu gruplarla iletişim ve küresel bir salgında yapılması gerekenlerin paylaşımı açısından her grubun kendi içinde ve birlikte değerlendirilmesini gerektirmektedir.
Pullan ve Dey tarafından yapılan bir araştırmada; aşı tereddüdünde cıva içerdiği, otizme yol açtığı ve tehlikeli olduğuna dair pek çok gerekçe dile getirilmektedir.
Ayrıca bulaşıcı hastalıkların tedavilerindeki gelişmeler ile aşı gereksiniminin azaldığı düşüncesinin de bu yaklaşımda rol oynadığı bildirilmektedir. Küresel salgın boyuncaGoogle eğilimleri üzerinden yapılan bir çalışmada koronavirüs aşısı ile ilgili aramaların arttığı ve özellikle kamuya yönelik açıklamaların veya aşı ile ilgili yeni gelişmelerin olduğu dönemde bu aramaların zirveye çıktığı belirtilmektedir. Koronavirüs ile ilgili durumun ağırlaştığı dönemlerde aşı karşıtı aramaların inanıldığının aksine azalmadığı da görülmektedir.
Endüstrinin bilimsel araştırmaların destekleyicisi konumunda olması ve bilimsel bağımsızlığın endüstri ile ilişkiye dayalı olarak zarar gördüğüne dair yaklaşım, kaçınılmaz olarak toplumda haklı bir kuşkuya yol açmakta ve bir tutum araştırmasında da gösterildiği üzere aşı karşıtlığında sıkça ifade edilen ve komplo teorilerinin ortaya atılmasına da zemin oluşturan bir duruma dönüşmektedir. TürkTabipleri Birliği önceki Merkez Konsey başkanlarından Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın bir yazısında dile getirdiği; “Artık neredeyse tüm çalışmalar, özellikle ilaç çalışmaları, endüstri sponsorluğunda yapılıyor. Araştırma maliyetlerinin artması kişilerin, üniversite veya diğer bilimsel kurumların bağımsız olarak araştırma yapmasını olanaksız kılıyor.
 

Uzman olmayanların müdahilliği
Aşı tereddüdü ya da karşıtlığında ve bunun giderilmesinde rol oynayan toplumsal etkenler aşılanmanın yaygınlaştırılabilmesi için dikkate alınmalıdır. Otorite ile bilim ve sağlığın güvenilirliğini sorgulayan postmodern görüş, “Nimbo Sendromu” (Not In My Body- benim bedenimde değil) üzerinden özellikle dijital ortamlarda artanbireycilik, kurumsal güvensizlik ve narsistik tepkiler arası gerilimin yol açtığı uzman olmayanların aşıya karşı duruşu toplumdaki yaklaşımın tanımlanmasında ifade edilmektedir.
Destekleyici bir kişisel değerler sistemi, örneğin kişinin yakınlarının aşılanmayı desteklemesi aşı olma olasılığını artırırken, hastalığa yakalanma olasılığı aşı karşıtı tutumdan uzaklaşmasına ve COVID-19 ile ilgili kaygı ve bilgilenme talebine yol açmaktadır. Kaygıların giderilmesini sağlayacak somut bilgilerin paylaşılması ve deneyim paylaşımları aşılanma talebinde önem taşımaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi