Seçmen mi cahil siyasiler mi gafil?

Haşa min haşa…
Benim bir oyum var, en iyisi diyemem. Senin oyunun, vereceğin reyin ta yedi ceddini de diyemem.
Sizin Reis öyle böyle, bizim Kemal şöyle böyle de diyemem…
Bizim partide hiç şeytan yok, sizinkilerin alayı şeytan da diyemem…
Fıskıyeciler, kıl olma çabasındakiler, oy vermeyene yardım yok, kahrolsun ötekiler de diyemem…
Ben, bu seçimlerde, taraf olmak adına hiçbir şey diyemem ve bu halim bile linçten ötesine sebeptir…
Gustave Le Bon, 1895’te uyarıyor bizi: Gelenekselleşmiş toplumun oluşması gerektiğini söylüyor. Aksi durumda, çatışmacı toplumların, kendi içlerinde çatışacaklarını, iç savaşlar benzeri tutumların oluşacağını ve çatışmacı liderlerin, insanlığa yıkıcı etkiler göstereceğini söylüyor…
Le Bon, bunları 1895 yılında söylüyor. Henüz, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı olmadan, 2. Dünya Savaşı akılda hayalde yokken. Hitler yok, Mussolini yok, Churchill yok…
Savaşların geleneksel olanarı, kılıçla okla başladı, mızrakla mancınıkla sürdü, topla tüfekle gelişti, şimdiler de kimyasal, nükleer, biyolojik ve siber saldırılarla, hem can alıyor, hem ekonomik sabotajlarla, insanları evinde vuruyor, aileleri parçalıyor.
Bizim siyasiler ne yapıyor?
Hepimizin bildiklerini yapıyorlar…
Ötekisi hain, ötekisi terörist, ötekisi hırsız, ötekisi sapık, ötekisi namussuz, ötekisi edepsiz, ötekisi narkoterörist, ötekisi küresel spekülatör, ötekisi Allahlı – berikisi Allahsız, şunlar öyle, bunlar da öyle..
Bu mudur, halkın reva olacağı siyasi terbiye?
Milletimize karşı siyasilerin gösterdikleri tavırları, bir siyasal yandaş olmadan konuşabilecek, benden başka kaç kişi var, gerçekten merak ediyorum..
Cümlelerimi, cımbızla alma, onun bunun çocuğu, gel beyninle karşıma, de ki “Haklıyız” ve oturup konuşalım..
Konuşmak yok..
“Biz şunları yaptık, onlar ne yapıyor baksana” cümlesi, belki bir parça hakikatir, belki bir parça gerçeklik, emek, mücadeledir ama özünde, ötekisini yok sayan, kendisini de yokluğa mahkum etmektedir, haberi yok…
Necip Fazıl veya Nazım Hikmet… İki dev, iki abide isim…
Okumayanlar, kitapsızlar, karanlıkta, aydın taklidi yapan ezberciler için, Necip “Sağcı” ve Nazım “Solcu” bilinir..
Öyle değil Gülüm…
Necip atesit, Necip Allahsız, Necip alkolik, Necip kumarbaz, Necip göğüs kılları ve fiziği ile şımarık, nobran, narsist bir 20. yüzyıl taklitçisi idi…
Tövbe ettim, dedi, döndü sağa gitti. Kimilerinin güçlü iddiasına göre, 1969’da, CMKP’nin MHP’ye dönüştüğü kurultayda, Atsızlara karşı, Alpaslan Türkeş’in okuduğu bildiri – beyannameyi, Necip Fazıl kaleme aldı..
En soldan, en Allahsız ücralardan, en tasavvufi kuytulara dönüşen bir Necip Fazıl…
Nazım, Sakallı Celal’e göre; cebinde tabanca ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü öldürmek istiyordu, iddiası, bir iddiadan öteye gitmedi, çünkü Nazım, devrimleri yetersiz, yavaş, yeterince sol, yeterince proleter, yeterince milli olmadığı için eleştiren, derin zeka ama sığ bir yoruma sahipti, gençliğinde..

Sonra ne oldu? Tutcu bir yurtseverlikten, evrensel – enternasyonel devrimciliğe terfi etti..
Uğur Mumcu’nun, her iki isim için tespiti: İkisi de söylemlerinde tekti, yeniydi ve her yeni – tek olan gibi savunanları da karşı çıkanları da çoktu…

Bugünkü durum ne?

En soldan en sağa koşan İsmet Özel’in fikirleri, evrensele uyum noktasında, mili duruş ama konuşan tartışan yok, çünkü konuşmak tartışmak bilgi istiyor, medeni cesaret, sabır, hoşgörü, psikolojik manevi güç istiyor..
En sağ politikacılarla 80’leri, 90’ları yaşamış Cengiz Çandar, Yeşil Sol’dan siyasete giriyor. Kimse de demiyor ki; Cengiz Beyin amacı, bu saatten sonra, balık tutsun, Bodrum’da güneşlensin, lakin bu siyasete, istese kırk sene boyunca girebilecek iken, neden şimdi?
TİP, istediği kadar oy alamamış olabilir, ancak bir TİP gerçeğimiz var artık, çok eleştirilecek ve ama olması gerektiğine inandığım. İsmi Türkiye İşçi Partisi, toplantılarında, gösterilerinde tek bir tane bile Türk Bayrağı yok ise bağıralım, eleştirelim, kınayalım ama hakaretsiz, ama küfürsüz, ama şiddetsiz…

“PKK’ yandaşı HDP ile işbirliği yapan CHP.” Bu cümle, Cumhurcuların virdi oldu, her daim. Bununla vuracaklardı Kemal Abinin seçim porgramını, vurdular da…
Bugün KRT’de e-yayın yönetmeni olan arkadaşım desin ki, “Abi, sen bizi uyarmamıştın” Tam tersine uyardım…
Seçimlerde, kim kiminle isterse ortak olabilir. Dün “AK Parti – HDP ile ortak olurken sorun yoktu, şimdi mi olacak ey Ahali” deseydiler…
Diyemediler…

HÜDA-PAR ile dengeye oynayalım dediler. Ben gittim gördüm, aralarında üç dört gün yattım, kalktım, evlerine misafir oldum, ekmeklerini yedim, çaylarını içtim. Mustazaflar (HÜDA-PAR seçmen ve sempatizan kitleleri) dünün Hizbullahı değil be kardeşim..
Anayasa Mahkemesi, HDP’nin seçim yardımını iade ediyor, AK Parti görüşüyor “Demokrasi adına” ama CHP görüşünce “Ne görüştün söyle” baskısı..
Yollar, barajlar, köprüler, doğalgazlar, petrol yatakları.
Sevinmeyen külli kafir..
Lakin, dönün bakın, Bu fakir bu petrolü, 30 senedir yazıyorum, “gülüp geçiyorlardı” ama Tayyip Reis şimdi bunları müjde olarak verince “Ulaa Ulaaaaa. Demiştim var diye. Demiştim şuraları kazın delin” diye...

Ne diyorum?
Şunu diyorum: Memleket için yapılan her iş, başımızın tacı ama mesele işlerle bitmiyor. Rahatsız olduklarımız var. Mülakat kaldırılacak diyorsunuz, 20 senedir ekmeksiz, işsiz, onursuz bırakılan yüzbinler, milyonlar ne diyecek?
FETÖ'cü malumlar, 11 senesi yasal olarak kesinleşmiş, muhtemelen görünen izlenim, 20 yıl, 30 yıl boyunca tüm sınavlarda, hatta, 1986’dan bu yana, tüm sınavlarda, az veya çok, ama mutlaka FETÖ gölgesi var.

Ben. Hikmet Oğlu Asker Avşar. Yüksek başarı puanıyla, Fen Lisesi kazanmış, Meslek Lisesi İstanbul ikincisi olmuş, Asker Lise Giriş Sınavlarında, Kuleli Askeri Lisesine, 476 kabul arasında, 23. sırada girmiş, ama okula girmeden yapılan askeri kampa dahil edilmiş gibi yapılıp, yerime yedeklerden birini aldılar!

Güvenlik sorunum varmış, dediler..
Terörist miyim bre?
Devletin kayıtlarında var, askerliğimi yaparken, ne görevler yaptığım. Ben unuttum ama devlet unutmaz. Bu kadar güvendiğiniz adamı, askerli liseye niçin almadınız?
Çünkü…
FETÖ'cüler orada da vardı.
Aynı FETÖ'cüler şimdi, Meral Mommy ile Kemal Abiyle birlitkeymiş.
Güldürmeyin lütfen…
Bugün bu ülkede, kime kan kusuyorsanız, aynaya bakın..
Bugün bu ülkee, her önüne gelene hain, hırsız, terörist diyenler, aynaya baksın..
Hepinizin payı var, hepinizin suçu günahı var..
Ama psikoloji bilimi, böyle “suçlayarak” çalışmaz…
Bilimler dünyası, Akademedi, Akademedya, Nöro Afektif Bilimler der ki: Normali bul…
Şimdi hepimizin sorması gereken şu olabilir mi?

Normal hangisi? Normal nerede? Normal nasıl? Normal için ne yapmalıyz?
Taraf olmayı bırakın, taraftar olmayı hepten bırakın..
Normal nerede? Normali bulalım hep beraber…
Normalde buluşmak dileğiyle, 28 Mayıs akşamı, 20.20’de muhtemelen ya büyük çatışmalara dönüşeceğiz veya hayat kaldığı yerden, ama mevcutlarla ama değişimle devam edecek…
Sağlıkla ve huzurla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asker Avşar Arşivi