Utanç tablomuz; çocuk anneler!

Lafa  geldi mi herkes kadın haklarından çocuk haklarından yana. Eyleme geldimi tablo ise bambaşka. İslamcısı solcusu sağcısı diye ayırmadan söylüyorum. Bu ayıp bu utanç hepimizin yüzündeki kara lekedir. Bence bayağı bir sürede kalacaktır. Bakın dostlar son 20 yılda dünyaya gelen 18 bin 165 bebeğin annesi 15 yaşından küçüktür.
 

Bu rakamlara çanak tutan ise  okul çağında 866 bin kız çocuğu eğitimin dışına itiliyor olmasıdır. Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısını ise 636 bin 270 olarak belirten istatistikler toplamda 1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun eğitim sisteminin dışında bırakıldığını göstermektedir. Eğitimden koparılan kız çocukları evliliğin yolunu tutmaktadır.Buda çocuk evliliğinin dehşetini gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, okula erişemeyen kız çocuklarına dair son resmi veriler durumun ne kadar vahim ve kaygı verici boyutlara ulaştığını göstermektedir.
 

Yapılan çalışmalar sonucunda; Türkiye’de 2021 yılında dünyaya gelen 7 bin 190 bebeğin, 17 yaş altı çocuklardan olduğu ortaya çıktı. 2021 yılında ise dünyaya gelen 117 bebeğin annesinin 15 yaşından küçük olduğu kayıtlara geçerken, 7 bin 73 bebeğin annesi ise 15-17 yaş grubundadır. Yine 2021 yılında dünyaya gelen bebeklere bakıldığında 32 bin 91 bebeğin annesi 18-19 yaş aralığındadır. Yani 2021 yılında 39 bin 281 bebek, 19 yaşından küçükler tarafından dünyaya geldiği görülmüştür.
 

İlk sırada Urfa var
2021 yılında doğum yapan annelerin verileri incelendiği zaman 19 yaş altı doğum yapan annelerin illere göre dağılımında ilk sırayı 3 bin 809 doğumla Şanlıurfa alırken, sırasıyla İstanbul 3 bin 271, Diyarbakır bin 618, Hatay bin 436 ve Adana bin 374 ile takip etmiştir. Bu illerde belirtilen doğum sayılarına 15 yaş altı doğum yapanlar da dâhil edilmiştir.
 

Tunceli yine fark yarattı
18 yaş altı doğumun hiç olmadığı tek il olan Tunceli'de 19 yaş altı doğum sayısı 15 olmuştur. Sırasıyla 19 yaş altı doğum sayılarına bakıldığında Bayburt 2'si 17 yaş altı olmak üzere toplam 11, Gümüşhane 3'ü 17 yaş altı olmak üzere 21 ve Artvin ise 3'ü 17 yaş altı toplam 22 olmuştur
 

18 bin çocuk anne ve bebek!
2002-2021 yılları arasında dünyaya gelen 18 bin 165 bebeğin annesinin 15 yaşından küçük olduğu kayıtlara geçmiştir. 2021 yılında ise dünyaya gelen 117 bebeğin annesi 15 yaşından küçük olmuştur. Bu tür çocuk gebeliği vakalarının, adli makamlara kanuna uygun şekilde bildirilmediğini düşünecek olursak bu sayıların daha yüksek olacağını tahmin ediyoruz.
Yine aynı dönemlerde 17 yaşından küçük çocuklar tarafından dünyaya getirilen bebek sayısı ise 497 bin 640 olmuştur. Bu sayı 2021 yılında ise 7 bin 73 olmuştur! Son yirmi yılda 1 milyon 377 bin 200 bebeğin annesi ise 18-19 yaş grubundadır. 2021 yılında ise 32 bin 91 bebeğin annesi 18-19 yaş grubunda olmuştur.
 

515 bin 815 bebeğin

annesi 17 yaşın altında!
Son 20 yılın toplamında 1 milyon 893 bin 5 bebeğin annesi 19 yaşın altında doğum yapmıştır. Yani bir günde doğan 259 bebeğin annesi 19 yaş altındadır. Asıl vahim tablo ise her gün doğan 71 bebeğin annesi 17 yaşın altındayken, 2 bebeğin annesi ise 15 yaş altında olmuştur. Aynı şekilde yaşı 17'den küçük olan çocuklar tarafından dünyaya getirilen bebek sayısı 515 bin 805 yani haftada 496 bebek! Toplumsal çöküşün her anlamda yaşandığı ülkemizde çocuklara dair sorunlar da her geçen gün artarak devam ediyor. Daha çocuk yaşta eğitimden koparılan ve evlendirilmek zorunda bırakılan kız çocuklarımızın, "anne" olması çocuk sömürüsünün yani cinsel istismarın yaygınlığının da kanıtıdır. Artan istismar vakalarına rağmen istatistiklerle düşük göstermeye çalışma çabaları da yetersiz kalıyor. Verilerin eksik ya da saklanmaya çalışıldığını, doğumların, istismarların bildirilmediğini geçmişte yaşadığımız olaylardan biliyoruz. Korktukları için hastanelere gitmeyenler, evde doğum yapanlarında tespiti gereklidir.
 

Tablo daha karanlığa gidiyor
Bu tablonun derinleşerek kötüleşeceğinin bir diğer kanıtı da 2021 yılının evlilik verileridir. 2021 yılında 16-17 yaş aralığında evlenen 13 bin 139 kız çocuğu aynı zamanda "anne" adayıdır. 18-19 yaş aralığında ise 46 bin 522 kız çocuğu evlenmiştir. Toplamda yaklaşık 60 bin kız çocuğu!
 Bu bakımdan evlilik verileri ve artan istismar vakaları TÜİK verilerinin doğruluğunu ve güvenirliğini de tartışmalı hale getiriyor. Bu veriler çok açık ve net gösteriyor ki bu durum açıkça "istismardır." Hem çocuğun hem "annenin" mağdur olduğu bu durumun üstü ne verileri gizleyerek ne de olağan evlilik yaşına gelen istisnalarla kapatılamaz. Bizim için en önemli seçenek eğitimdir. Bu nedenle kız çocuklarımızı korumak için yeterli politikalar geliştirilmelidir.
 

Erken yaşta evlilik
Dünya genelinde milyonlarca kız çocuğu, hâlâ eğitime, sosyal ve yasal haklara erişememekte, erken yaşta evlenmeye zorlanmakta, çocuk işçiliğine, ev içi emek sömürüsüne, yoksulluğa, şiddete, istismara ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Türkiye’de de durum farklı olmamakla birlikte, siyasi iktidarın sorunu çözmek yerine katmerleştiren aksi yönde politikaları sonucunda giderek ağırlaşmaktadır. Öyle ki iktidar  çocuk evliliklerinin yolunu açan,  şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemelerle, kız çocuklarını eğitimden, toplumsal hayattan koparıp güçsüzleştiren, geleneksel ataerkil rollere hapseden politikaları meşrulaştırmaktadır.
 

Çocuk evliliği yasalaştırmak !
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 21. maddesinde; “Evli olanların kayıtları yapılmaz, öğrenci iken evlenenlerin okulla ilişiği kesilerek kayıtları e-okul üzerinden açık öğretim lisesine veya mesleki açık öğretim lisesine gönderilir.” denilerek çocuk yaşta evlilikler olağan kabul edilmektedir. Bu madde, ayrıca kız çocuklarının örgün eğitimden uzaklaştırılarak kamusal alandan dışlanmalarına yol açmaktadır.
 

731 bin 16 çocuk evliliği!
20 Nisan 2021’de TÜİK’in yayınladığı İstatistiklerde Çocuk Raporu’na göre, 2002-2021 yılları arasında 16-17 yaş grubunda toplam 731 bin 16 kız çocuğu evlendirilmiştir. Nüfus kayıtlarına geçmeyen bilgilerin TÜİK verilerine yansımadığı göz önüne alındığında, psikolojik, ekonomik ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan istismar ve şiddeti içinde barındıran çocuk yaşta evliliklerin çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Çocuk yaşta yapılan evlilikler, kız çocuklarına henüz hazır olmadıkları ağır sorumluluklar yüklemekte, onların sağlığını tehlikeye atmakta, eğitimden ve kamusal alandan kopmalarına sebep olmaktadır.
 

Kızlar mutlaka okutulmalıdır
Oysaki kız çocuklarının eğitime erişmeleri, eğitim düzeylerinin yükseltilmesi ve eğitime etkin katılımları; toplumsal alandaki konumlarının güçlendirilmesi ve eşit haklardan faydalanmaları açısından kritik önemdedir. Eğitim, kız çocuklarının ve kadınların ilgilerini ve yeteneklerini fark etmelerini ve geliştirmelerini, eve kapatan ilişkilerin dışına çıkabilmelerini sağlarken, hareket ve girişim özgürlüğünü arttırmaktadır. Eğitim müfredatı eleştirel düşünceyi engelleyerek sorgulamayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemekte, kız çocuklarına ve kadınlara dayatılan geleneksel yaşam biçimi eğitim müfredatı ile yeniden üretilmektedir. Tekçi, gerici, cinsiyetçi müfredat ile ayrımcılık derinleşmekte, cinsel yönelim farklılıkları da yok sayılmaktadır. Karma eğitime yönelik müdahaleler, eğitimin dinselleşmesi ve çocukların geleneksel rol kalıpları ile yetiştirilmesine yönelik müfredatlar şiddetin ve cinsel istismarın önünü açmaktadır. Kız çocuklarının durumu ile ilgili derhal çözüm bekleyen ciddi sorunların var olduğu Türkiye’de, çözüme dair yaklaşımların sistematik, yapısal ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.
Bu nedenle; İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme iptal edilerek, sözleşme etkin biçimde uygulanmalıdır. Kız çocuklarının ilköğretimde okul terklerinin azaltılması için önlemler alınmalı, okullaşma oranları yükseltilmeli ve eğitim öğretim müfredatı, cinsiyet eşitliği perspektifi esas alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Risk altındaki kız çocuklarının belirlenmesi ve korunmaları için gereken erişim ve müdahale ilgili mekanizmalar tarafından derhal sağlanmalıdır.
Siyasi iktidar, Millî Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla uluslararası sözleşmelere atılan imzaların gereğini yapmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi tüm kademelerde ve üniversitelerin tüm bölümlerinde ders olarak okutulmalıdır.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalı, cinsiyet eşitliğinin esas alındığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
 

Yoksulluk tetikliyor
Tarihsel ve toplumsal değerlerin yarattığı cinsiyet eşitsizlikleri içinde yoksulluk, göç, mülteci statüsü,  engellilik, ırk, renk, etnisite farklılıkları, coğrafi izolasyon, bölgesel dağılım, eğitimin ticarileşmesi ve dinselleştirilmesi, kadınlar ve kız çocukları için toplumun geri kalanından daha dezavantajlı bir durum yaratmaktadır. Söz konusu durumlar eğitime erişim, devam ve tamamlamada kadınlar ve kız çocukları aleyhine eşitsizliklere neden olmaktadır.
 

Okula gidemeyen evleniyor !
Bu bağlamda, okula erişemeyen kız çocuklarına dair son resmi veriler durumun ne kadar vahim ve kaygı verici boyutlara ulaştığını göstermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre, eğitimin bütün kademelerinde erkek çocuklarının sayısı kız çocuklarından daha fazla. MEB’in okullaşma istatistiklerine göre ise ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin kız çocuğu okula gidememekte. Böylelikle okul çağında 866 bin kız çocuğu eğitimin dışına itiliyor. Açık öğretimde okuyan kız çocuğu sayısını ise 636 bin 270 olarak belirten istatistikler toplamda 1,5 milyonu aşkın kız çocuğunun eğitim sisteminin dışında bırakıldığını gösteriyor.

SON SÖZÜM ;

 “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, Onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.” Mustafa Kemal Atatürk

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi