Rahsa Pınar Çetinkaya

Rahsa Pınar Çetinkaya

Nankör müsün?

Giriş cümlesini nankörlük tanımı ile mi yapsam diye düşünürken bir anda vazgeçtim. O kadar çok nankörün olduğu yeryüzünde, bilinmeyen mi ki bunu anlatacağım diye vazgeçtim. Öyle ki bildiğimiz değerlerin sıfır kadar etkisiz olmasına kadar, Nankörlük ve vefasızlık üzerine çok uzun güvensizlik sorunsalı ı hepimiz az yada çok illaki yaşamışızdır.
Gerçekten de kadir kıymet bilmeyene en güzel yakışan isim "nankörlük"

Peki o kişiler;
Nankör olmayı kendisi mi istemiştir
Nankörlüğünden haberi var mıdır
Nankör olmak o kişiye üstünlük sağlar mı
Nankör olmak kalbi kirletmek midir gibi komik sorular mı sorsak da öğrensek mesela :) bilemedim tek bildiğim yetişme şartları ve kendi tercih ettiği yaşam şekli sebebiyle bu kötü davranışlarda bulunmasıdır.

Kalpten gelen güzellikleri, sevgiyi, iyiliği, hoşgörüyü, alttan almaları, empati kurarak kişiye göre yorumlamaya çalışırken karşı taraftan aynı muameleyi beklemek nankör olmaları gerçeğini üzüntüyle hatırlatır. Hele hele vefasız ise durum daha da fena bir hal alır. Üzüntü acıya dönüşür. O yüzden nankör ve vefasız birine yol verip hayatınızdan çıkarmak en doğrusu. Kendimizi daha fazla üzmemek için, bizi üzen konuların üzerine toprak atmak belki de en doğrusudur. Bir aldatan bir daha aldatır. Bir yalan söyleyen yine söyler. Bir hain olan defalarca hainlik yapabilir.

O tür insanları bu bozuk karaktere hazırlayan alt yaşamda bir çok faktörler muhtemeldir. Aile yapısı, çevresel faktörler, algılama, düşünce biçimi hatta beynin çalışma şekli bile diyebilirim.

Kuran'ı Kerim'de nankörlük üzerine bir çok ayet var ve bundan şunu anlamak mümkün. İnsanoğlu Yaradana bile nankörlük edebilirsen kuluna hayli hayli edebilir.
Ayetlerde birisi ise şu şekilde İsra Suresi, 67. ayet:

"Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür."

Nankörlük ve vefasızlık karşısında sırtımızı döner ve hayatımıza almayız peki bunu ya sevdiğin kişi yaparsa, işte bu pek kolay değil. Hazmetme ile başlayıp, sorgulama ile devam eder içimizdeki yargılama. Kabahat aranır ve suçlusu tayin edilir. Sevdiğimiz ise affedici sebepler ön plana alınır fakat sıradan biri ise sadece suçlayıcı ve uzaklaştırıcı sebepler arasak da sonuç aynı olur. Süresi değişse de sonuç hep aynı ayrılık olur. Muazzam bir nankörlüktür sevdiğinden gelen nankörlük, vefasızlık. Çünkü tüm ilişkiler bir alış veriştir. Duygu alış verişi, para alış verişi, bilgi alış verişi, sevgi alış verişi gibi gibi... Tıkandığı noktada sebep sonuç ilişkisi devreye girer ve az önce söylediğim gibi etkenler göz önünde bulundurulur. Ve nihai karar verilir. Uzaklaşmak.

Esasında insanlar ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin de nankörü değil midir? Belkide Cenap Şahabettin doğru söylüyor "sadakanı kör bir dilenciye vermeyi tercih et, seni göremeyeceği için nankörlükten kurtulursun"

Gerçi kime sorsan kalbi temizdir hatta ak pak tertemizdir ama dünyada en çok yapılan davranış sevgi yerine nankörlüktür. Kişiye, aileye, işyerine, arkadaşlarına, destek olana, zor durumda yanında olana, topluma ve devlete karşı nankör müsün? Yoksa hava biraz soğuyunca gölge veren ağacı unutanlardan mısın? Menfaatin bitene kadar arkadaş gibi olanlardan mısın? İyi niyetin, öğreticinin, yoldaşının, sevgi çemberinde vefalı olanın, alttan alanın nankörü olmayın...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahsa Pınar Çetinkaya Arşivi