Adaletin bu mu dünya!

Ülkemizde yaşama dair ne varsa elimizden ya alındı yada yok edildi. İktidar alıp koca ülkeyi enflasyon canavarına teslim etti. Diğer yanda bu yıllara kadar hainliklerinden başka bir şeylerini görmediğimiz kimi Arap ülkeleriyle güya dost oldu. Hepsi de batırdıkları ekonomiyi seçime kadar götürecek sıcak pata için. Ha birde eloğlu sana beleş para mı verir. Faziyle üç beş vakitte geri alacak yani gene sen ben borçlanıyoruz birilerinin iktidarı yürüsün diye.
 

Bunların dışında duruma bakarsak, çok uzağa gitmeyin. RTÜK korumasındaki kanallarda yapılan canlı yayımlanan gündüz kuşağı programlara bir bakıverin. Vallahi kimin eli kimin cebinde, kim kimle beraber, teyzekızı amcaoğlu, karşı komşu, pazarcı yufkacı hepsi birbirine girmiş dilim varmıyor demeye ama eskiler bilir Türkiye Dallas dizisine dönmüş durumda.
Hani bunlar, edepli adaplı muahafazakar demokratlardı ya. Önce aileyi bitirdiler. Ahlak çöktü. Küçücük çocukları yürekleri kıpırdamadan gelin ettiler. Hem de yaşlı başlı adamlara verdiler. Bunın tıptaki adı Pedofili. Bir anlamda sapıklık ama buna bile utanmadan sıkılmadan arka çıkıyorlar.. Yani aslında ellerine iktidarı geçirenler bunu adeta saltanata devşirenler Ataol Behramoğlu'nun dediği gibi ” Emeksiz zengin olanın Kitapsız bilgin olanın Sermayesi din olanın Rehberi şeytan olmuştur." noktasına geldiler.
 

Milyonlara zulmediyorlar
Haksızlık almış başını gitmiş, yoksul sayısı 50 milyonu geçmiş hala iktidar goy goy peşinde. Yok efendim türbanı anayasal güvenceye alalım yok şu yok bu. Yahu alacaksanız önce Türkiye'de pedofiliye din bezirganlığına yol açan haksızlıklara karşı, kadına işlenen tecavüzlere cinayetlere karşı bir önlem alın. Anayasa değişikliğini böyle yapın. Yapın da iyi niyetli olduğunuzu gösteriverin.
 

Sloven felsefeci Zizek, “Problem sadece açgözlülük ya da yolsuzluk değil, esas problem yolsuzluk yapmaya iten sistemdir” derken, adeta bizdeki ucube AKP rejimini tarif etmiş. Denge ve denetimi bitiren, hukukun üstünlüğünü katleden tek kişilik AKP rejimi, ülkemizde hem çürümenin, hem yolsuzlukların, hem de yaşanan büyük yoksullaşmanın, temel nedenidir. Siyasete bir yüzükle başlayanlar, milletin parmağında yüzük bırakmadılar. Siyasete girdiğinde, İstanbul’da kaçak yapılarda oturanlar, önce apartman dairelerine, ardından da Saraylara taşındılar. Akrabayı taallukat gemiler, gemicikler aldı… Man Adası’nda kurulan 1 sterlinlik şirketin üzerinden milyonlarca dolarlık para transferleri yapar hale geldiler. Evlerdeki paraları sıfırlamakla bitiremediler. Onlar muratlarına erdi ama 20 yılın sonunda, milletimizin cebindeki parayı da pul ettiler.
 

Ülkede herkes adalet peşinde
7’den 70’e adalet arayan toplum olduk. AKP iktidarda 20 yılını geride bırakırken, Türkiye’de yargıya güvensizlik had safhaya çıktı. Politikacılar da sıradan vatandaş da ‘adaletsizlik’ten şikayetçi. Dostlar! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Adalet dağıtamayan bir devlet, temeli çürük bina gibi yıkılıp gitmeye mahkumdur” sözleri, Türkiye'de sık sık yaşanan adaletten uzak uygulamaları gündeme getirdi. Kamuoyunun tartıştığı birçok olay, adaletin hakça dağıtılmadığına örnek olarak gösteriliyor:

Yakın zamandan örneklersek. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yönelik dediği “ahmak” lafı, YSK üyelerine söylenmiş gibi değerlendirildi. İmamoğlu 2 yıl 7 ay hapse mahkum edildi, siyasi yasak getirildi. Ardından İBB'ye işe alımlarda ‘terör' soruşturması da açılarak kuşatma derinleştirildi.
28 Şubat davasından müebbet hapse mahkum edilen 85 yaşındaki emekli korgeneral Vural Avar demans hastası olması, kendini idare edememesi ve 3 kaburgası kırık olmasına rağmen tahliye edilmedi. 11 doktor “Cezaevinde kalmasında sakınca yoktur'' raporu verdi. Avar bu rapordan 28 gün sonra cezaevinde hayatını kaybetti.
Bol maaşlı bürokratlar
Bakan yardımcıları, kurum başkanları, genel müdürler, uzmanlık alanı olmayan birimlerde yönetim kurulu üyesi yapılarak 2-5 maaş birden alıyor. Kültür Turizm Bakan Yardımcısı Nadir Alpaslan gibi aylık ücreti 313 bin liraya kadar çıkan isimler var
 

İşine gelene verilen işler
Doğal afet gibi acil durumlarda kullanılması gereken Kamu İhale Kanunu'nun 21-B maddesi yandaşların alacağı ihalelerde işletiliyor. Son olarak Bodrum'da 10 milyar liralık bir ihale, Sanayi Bakanı Mustafa Varank'ın yeğenine verildi ancak tepkiler üzerine iptal edildi.
Kamuda uygulanan mülakat sınavları liyakatsiz atamaların önünü açtı. Yazılı sınavda 90 puan alan adaylar sözlü sınavda elendi. Yandaşların yakınları yazılı sınavda düşük puan almasına rağmen sözlü sınavda geçirilip kamuya atandı. Özel kalem müdürlüklerine sık sık yapılan atamalar da KPSS'siz kamuya girişin anahtarı oldu.
 

Tarikat ve mülteci cennetine döndük
Ülkemiz son yılarda ne acıdır ki bri tarikat ve mülteci cennetine döndü.Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 24 Kasım 2022 tarihi 3 milyon 577 bin 714 kişi oldu. Afganı vs ülkeler kayıtdışılar yok. Sayıyı siz buluverin aetık. Ha birde Tarikatlar var. Hiranur Vakfı kurucularından Yusuf Ziya Gümüşel'in imam nikahıyla evlendirdiği 6 yaşındaki kız çocuğunun yıllarca cinsel istismara uğradığı, ancak Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın davayı kamuoyundan gizlediği ortaya çıktı. Sanıklar korundu, kamuoyu baskısı sonucu tutuklanabildi.
 

İslamcılığın yalın hali: Tarikatlar
Toplumun her alanında farklı sorunlarla iç içe beslenip Türkiye’nin geleceğini kuşatan tarikatlar sorunu ancak yine toplumun her alanında aydınlık geleceği kuracak bütünlüklü bir mücadele tarzıyla çözülebilecektir Tarikatlar Türkiye’nin temel sorunlarından biri olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Türkiye’nin toplumsal hafızasına derinden işlemiş olan 15 Temmuz'dan sonra ise bu sorunun ne denli büyük bir tehlike yarattığı sadece yakından takip edenlerce değil, toplumun büyük bir kesimi tarafından net bir biçimde idrak edildi. Farklı örgütlenme pratikleriyle siyasal, ekonomik ve toplumsal alanlar dahilinde memleketin bütün kılcal damarlarına sirayet eden bu yapılar, sayısız araştırmanın da odak noktası oldu. Olmaya da devam edecektir.
 

Deli dumrul vergileri
Türkiye'de geçmediğin hatta göremediğin köprülere otoyollara vergi ödemekte bu iktdarla hayaldi gerçek oldu.Yap İşlet Devret modeli ile yapılan köprü, otoyol, havaalanı gibi projelere uzun vadeli, yolcu ve geçiş garantileri verildi. Köprü, otoyoldan geçen ya da geçmeyen, havaalanından uçmayan yolcular için verilen Hazine garantileri nedeniyle vatandaşların vergileri müteahhitlere gidiyor.
 

Adalet arıyor adalet bekliyoruz
Tarih boyunca insanlığın hak, hukuk ve adalet arayışı hiç bitnedi. İnsların egemenlerle olan kavgası da bu kavga saırlardır sürüyor. Sürecekte konumuz o değil biraz adaleti bugün ünlü Düşünür Diyojen ile araylım istedim ve bazı notları sizlerle paylaşayım dedim. Diyojen bu tür hikayeleri ve savunduğu felsefesiyle herkesin içinde mutlu olmak için gereken her şeyin barındığını anlatmaya çalışmış. Gerçek mutluluğun paraya, itibara ve maddesel her şeye bağımlılıkla asla mümkün olmadığını, çünkü dünyadaki en önemli şeyin hür olmak olduğunu hiç dilinden düşürmemiş. Bu nedenle bir sebeple gittiği Atina sokaklarında elinde fenerle, 'Adam arıyorum adam!' diye dolanmış durmuş
 

Dostlar! Diyojen'in konuştuğu nadir anlardan birinde ona, 'Sence akıllı adam, nereden belli olur?' diye sormuşlar. Diyojen 'Tabii ki konuşmasından.' demiş. 'Peki, adam hiç konuşmazsa?' demişler. Diyojen de, 'O kadar akıllısına rastlamadım henüz.' diye yanıt vermiş. O göre çok ve boş konuşmak kadar kötü bir şey yokmuş. Çok dinlemek için iki kulağımızın ve az konuşmak için bir ağzımızın olduğunu da her zaman vurgulamış.
 

İskender Diyojen ile
Günlerden bir gün Diyojen sepetinde güneşlenirken, onun namını çok uzak diyarlardan duyan, tarihin en başarılı savaşçılarından biri Büyük İskender yanına gelmiş. Fakat sepetteki Diyojen'den hiçbir kıpırdama yokmuş; aksine Diyojen yerine daha çok yerleşip güneşi içinde hissetmeye çalışıyormuş. Makedonya'dan Hindistan'a kadar büyük bir İmparatorluk kuran Büyük İskender, bu duruma çok bozulmuş. Diyojen'in başına gelip dikilmiş. İstediği her şeyi yapabileceğini, büyük bir imparator olduğunu göstermek için Diyojen'e, 'Dile benden ne dilersen?' demiş. Işıktan zor araladığı gözleriyle İskender'e söyle bir bakan Diyojen, 'Gölge etme başka ihsan istemem' diyerek imparatoru red etmiş. İskender, çok kızmakla birlikte ona bu davranışının sebebini sormuş. Diyojen, 'Ben nefsimi kendime esir ettim, onun tüm isteklerini çiğnedim. Ama sen ise servetin, saltanatın yani nefsinin istekleri ardında koşuyorsun. Sen nefsinin kölesisin, bana ne yardımın olabilir ki?' diyerek Büyük İskender'i şaşırtmış.
 

Serseriye yol veremem
Günler bu tür olaylarla geçip giderken bir gün, dar bir sokakta Diyojen'in karşına zengin, kibirli başka bir adam çıkmış. Sokakta ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değilmiş. Gururlu ve kibirli zengin, hor gördüğü Diyojen'e tiksinerek bakarak, 'Ben bir serseriye yol vermem.' demiş. Diyojen ise kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı vermiş, 'Ben veririm!'
 

Adalet arıyoruz
Sinoplu filozof Diyojen (MÖ. 412-323) elinde fener “adam” arıyordu. Kinik felsefenin temsilcisi olan Diyojen, ortada “adam” bulamamaktan yakınıyordu. Bu “adam”, erkek anlamında değil, “gerçek insan” anlamında bir sözcük. Sözünün arkasında duran, nimet dilencisi olmayan, el etek öpmeyen, çanak yalamayan “gerçek insan”. Günümüzde giderek ne kadar azaldığını görüyorsunuz.
“Gerçek insan”ın, dürüst insanın, bilinciyle hareket eden insanın, düşünce namusuna sahip çıkan insanın özlemini çeker duruma gelmedik mi? Ortalığı madrabazlarla hokkabazların doldurduğu bir gösteri sahnesinin çeşitli oyunlarını görüp öfkelenmiyor muyuz? Ama işte Stephane Hessel, bu yaşlı aktivist, bütün bunları görmüştü de “Öfkelenin” diye insanlığa seslenmişti:
"Öfkelenin: Siyasetin bu denli kirlenmesine öfkelenin. Öfkelenin: İnsanlığın böyle para ve mala teslim edilmesine öfkelenin. Öfkelenin: Yalancılığın, sahteciliğin böylesine egemen olmasına öfkelenin. Öfkelenin: Zorbalığın, haksızlığın, bu denli pervasızca yapılıyor olmasına öfkelenin. “Öfkelenin”, öfkelenin ve “harekete geçin”. Öfkelenin ve harekete geçin.
 

Bizim durumumuz nedir?
Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmiş defterlerini hiç açmayalım. Saray entrikaları, vezirlerin birbirine karşı oyunları, kardeş boğdurmalar, evlat öldürmeler geçmiş tarihin kanlı sayfalarıdır. Haremdeki kadınların birbirlerine karşı entrikaları, valide sultanlar, padişah yakınlarının çeşitli oyunları uzar gider. Cumhuriyetin kuruluş yılları bütün bu oyunların geride kaldığı dönemdir.
 

Atatürk'ün örnek ahlakı
Atatürk Cumhuriyeti’nin tek kaygısı, yapılan devrimlerin yerleşmesi ve korunmasıdır. Yakınların korunması (nepotizm) ayıplanan bir kusurdur. Yalancılık, bağışlanmaz bir suçtur. Ulusun yararına olmayan, kişilere hizmete yönelik her hareket, her harcama asla kabul edilemez bir kamusal suçtur. Atatürk dönemi, siyasetten kişisel davranışlara kadar her adımı örnek bir ahlakın parlayışıdır. Ne yazık ki bugün, her türlü ahlaksızlığın pervasızca egemen olduğunu görmek hazin bir toplumsal çöküştür. Bugün de elbette ‘adamlarımız’ var. Elbette bugün de toplumumuzun dürüst, sözünün eri, eğilip bükülmeyen, yaşamını bilinçli inançlarına adamış insanları var. Bilinçli inançlarına sahip çıktığı için ölümü göze alan Muammer Aksoy’larımız, Bahriye Üçok’larımız, Ahmet Taner Kışlalı’larımız, Uğur Mumcu’larımız var. Hayatta olan pek çok aydınımız, binlerce, milyonlarca insanımız var. İşte biz de onlara sesleniyoruz; Öfkelenin. Harekete geçin. Bu madrabazları, hokkabazları silip süpürün. Ülkemiz, gene dürüst insanlarımızın, özverili insanlarımızın ülkesi olsun. Çağrımız budur...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi