Bayram ve anımsattıkları

Hafta sonu, cumhuriyetimizin 99'uncu yaşını, büyük bir coşku ve gururla kutladık. Cumhuriyetimiz hiç kolay kurulmadı. Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı, türlü cephelerde, tüm kaynaklarını tüketmiş, fakrı zaruret içinde bir millet, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, damarlarındaki asil kanda mevcut kudretle, emperyalist güçlerin karşısına dikildi, “Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez” diye haykırdı. “Milli iradeyi hâkim kılmak” esasıyla “Tam bağımsızlık” şiarıyla, hem kendi makûs talihini yendi. Hem de mazlum milletler için bağımsızlık yolunun pusulası oldu.
 

Geri kalmışlığa çözüm cumhuriyettir
İşte Türkiye Cumhuriyeti, aziz milletimizin, Kurtuluş Savaşı meydanlarında verdiği onurlu mücadelenin, medeniyet kulvarındaki devamıdır. 200 yıllık geri kalmışlığa ve onlarca yenilgiye karşı, milletimizin bulduğu çözümün adıdır. Atamız, tüm bu süreci şu sözlerle özetlemiştir: “Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet… Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler… İşte Türk genel devriminin bir kısa deyimi…” Bu onurlu mirasın sahipleri olarak, Cumhuriyetimizin 99. yaşını bir kez daha, gururla kutluyoruz. Atamızı ve silah arkadaşlarını bir kere daha saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz.
 

Rejimle kutuplaşma toksik seviyede
Milli bayramlarımız, geçtiğimiz zorlu yolları hatırlamak, geçmişten ders çıkarmak için de önemli bir fırsattır. Cumhuriyet nedir ve sultanlıktan farkı nedir? Büyük Atatürk; Cumhuriyetimiz ikinci yaşına girerken, İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda, öğrencilerin sorusu üzerine, bunun cevabını gayet güzel vermiş. “Cumhuriyet, ahlâkî fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetiştirir. Sultanlık, korkuya ve tehdide dayandığı için, korkak, zelil, sefil ve rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir.”
 

Evet, Cumhuriyet ahlak üzerine inşa edilir. Ucube rejimleri ise korku üzerine… Cumhuriyet kalpleri birleştirir. Tek kişinin iradesine dayanan rejimler ise kutuplaştırır. Toplumsal kutuplaşma, demokrasiye vurulmak istenen darbe için en stratejik araçtır. Ülkemizdeki toplumsal kutuplaşma, “Toksik seviyelere” ulaşmıştır. Bugün Türkiye’deki yönetim, otoriter rejime kayan, en tepedeki beş ülke arasında sayılmaktadır. Uluslararası V-Dem Institute tarafından yapılan çalışmada, ortaya çıkan sonuç budur. Kutuplaşma, temel hak ve özgürlüklerimizi, yargıyı, adaleti, demokrasimizi ve 99 yıllık Cumhuriyetimizi tehdit etmektedir.
 

Sükut ikrardan gelir
Tek başına ülkeyi yöneten, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın, TBMM Grup Başkanvekili, “Bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünmemizi yok etmiştir” diyerek, Cumhuriyetimize ve Cumhuriyet devrimlerine, alenen saldırmıştır. Cumhuriyetimize ve Atatürk devrimlerine düşmanlık etmiştir, kinini kusmuştur. AK Parti Genel Başkanı da, bir yandan bayram günü milletin huzurunda, “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırıyor, diğer yandan, bu vahim hadiseyi sadece seyrediyor. Ağzını açıp tek söz söylemiyor. Sükût ediyor. Ne demişler? Sükût ikrardan gelir. Demek ki kendisin de partisinin de asıl görüşü bu. Daha önce de aynı AK Parti Genel Başkanı, Cumhuriyetimize “90 yıllık reklam arası” diyen, bir milletvekilini himaye etmiş miydi? Ama bu defa himaye görenin, Erdoğan’ın kendi adına, Meclis’te konuşma yetkisi verdiği, bir grup başkanvekili olması, hele hele eski bir Kültür Bakanı da olması, bu rezaleti partinin kurumsal görüşü haline getirmektedir.
 

Tenhada özürü olamaz
Yılın 364 günü, İngiliz zırhlısına binip kaçan Saray şürekâsına, güzelleme üstüne güzelleme yapan siz… “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen, fesli meczupları bağırlarına basan siz… “Cihan Harbi bitti. Müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. Övünecek büyük bir tarihimiz varken, kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz” diyen, Emekli Eski Meclis Başkanıyla aynı sahnede hem de 29 Ekim’de birlikte poz veren yine siz… Altıncı Filo’ya secde eden Cumhuriyet düşmanlarıyla poz verip, şimdi, senede bir gün “Yaşasın Cumhuriyet” diye bağırarak, Cumhuriyetçi olamazsınız. Milletimiz külyutmaz. Aşikârda işlenen kabahatin, tenhada özrü olmaz. Milletimiz herkesin ne yaptığını görüyor, biliyor, notunu da veriyor. Tasdikname elinde, sahibine vermek, zulümden kurtulmak için, gün sayıyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi