Devirmem demişti yalan söylemiş!

Velhasılı kelam memleket bu halde ve insanlar kurtuluş umudunu ve diğer yanda hesap sormak için seçimi bekliyor. Yahu şunu anlayın artık. Ülkenin iddia ediyorum yüzde 85'i sandığı AKP'den hesap sormak için kurtulmak için bekliyor. Meral çıkmış masadan kaçıyor. Sonra "Dirsek attılar" diye ağlıyor. Kesmiyor. Utanmadan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu "Sıtmaya benzetiyor. Diyor ki "Geldiğimiz noktada İYİ Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmış, tıpkı yıllardır Türk milletine yapıldığı gibi ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir. Sağduyusunu azme çevirecek, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş devşirme bir siyasetin 'hınk deyicisi' olmayacaktır."
 

Olmadı be canım ablam. Sen zamanında Tansu Çiller'i ve DYP'yi ardından Devlet Bahçeli'yi ve MHP yi satmış siyasetçisin. Bunları yapman normal de ülkemin genç nüfu bu dümenleri pek anlamaz. Ama anlatacağız. Unutmadan ekleyeyim. Meral Akşener 28 Şubat kararlarını imzacılarındandı. Yıllar sonra “Keşke o gün o kararları imzalamayıp istifa etseydik” dedi. Dün, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ortak anlayışa anlaştık” metnininden 24 saat sonra fikrini değiştirdi. Akşener, imzasını inkar konusunda hayli mesafe almış.. Yazık etti emeklerine
 

Meğer her şey yalanmış
Meral Akşener, “Altılı Masa’yı devirmem, millete ihanet etmem” demişti. Altılı Masa toplantısına atıfta bulunan , Meral Akşener; “Beş siyasi parti tek bir ismi dile getirerek Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı yönünde görüşlerini beyan ettiler” diyerek Altılı Masa'nın artık potansiyel adayların tartışılabildiği “ortak akıldan” çıktığını, tek bir adayın tasdiki haline çalışan “noter masasına” dönüştüğünü söyledi. Noter masasında olmayacaklarını söyleyen Akşener, CHP’li büyükşehir belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda çağrıda bulunarak, Altılı Masa’yı dağıttı.
 

O masadan kalkmayacağız!
Bu gelişme, akıllara İYİ Parti liderinin birkaç ay önce yaptığı açıklamaları akıllara getirdi. Geçen yıl 2 Aralık günü Habertürk TV’ye konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini sürekli Cumhur İttifakı’na davet etmesine sert çıkıp, : “Biz o masadan kalkmayacağız.” demişti. Gazeteci Deniz Zeyrek ; Meral Akşener’e “Masayı devirme ihtimaliniz var mı?” diye sordu. Akşener, masadan korkanları daha da korkutacak şu açıklamayı yaptı: Ben AK Parti’yi kuran ilk beş kişiden biriydim. Ben varken Bülent Arınç dahi yoktu. Ben o partiden sırf ilkelerimle örtüşmüyor diye yüzde 42 oy aldığı dönemde ayrıldım. Şimdi gider miyim hiç. Bakın Deniz Bey, ben Altılı Masa’nın başarılı olmasını istiyorum. Bu başarı da seçimleri kazanmakla mümkündür. Ben kazanacağımıza inanıyorum. Ben bunun için çalışıyorum. Unutmayalım ki bu son seçim olacaktır. Bakın bunları dedikten sonra Meral Akşener sadece CHP ve Kılıçdaroğlu'na ihanet etmedi. Hala çadırı ve tuvaleti olmayan acılar, yokluklar içinde perişan depremzedelere de ihanet etti. Depremi gündemden düşürdü. Şimdi. Meral Akşener'e herkesin aklında ki soruyu ben sorayım ; Böylesine büyük bir ihanet karşılığında , size ne teklif edildi. ? Açıklayın da bilelim. İsmet Paşamın yattığı yer incitmesin mekanı cennet olsun. Aklıma geldi ünlü sözü tam da Akşener'e ve bugüne uydu. "Hadi canım sende" herkes yoluna o halde.
 

İmzayı neden attın açıkla
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. Peki ne oluyor Dostlar! İki gündür acıyı bal eylediğimiz bu halimize son olarak bir de İYİ parti vurdu. Ama gerçekten de İYİ vurdu. Sağolsun. Tansu ablasından, Recep kardeşinden öğrendiği en iyi sağcı dümenini yaptı Meral hanım. Önce imzayı attı sonra yapacağını yaptı. İYİ yaptı. ama Kendine yakışanı çok çok İYİ yaptı. Erkende yaptı ki Millet ona bir İYİ'lik yapın diye. Meral Akşener'in son toplantıdaki kararlara bu imzayı niye attığını açıklamadan yaptığı "Dirsek attılar", masadan kovaladılar, beşi anlaştılar " sözleri yalan dolandır. Alışkınız sağcıların bu numaralarına.Şimdir Bilale anlatır gibi İYİ'lik peşinde mi AKP yolunda mı koşanlara soralım; bu imzayı neden attın?

Hükümet ne yapmış?
Kuzeyimizde büyük bir savaş var. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, birinci yılını doldurdu. Ukrayna’nın tüm savaş boyunca verdiği sivil kayıp 41 bin 193’tür. Depremde, tek bir günde bizim verdiğimiz kayıp ise 45 bine ulaştı.. O da şimdilik… Bu büyük bir beceriksizliktir, bu büyük bir kifayetsizliktir. Bu hükümet, yanlış tercihleriyle yandaş kayırmacılığıyla, rant hırsıyla, başındaki kibirlisiyle, yaşadığımız afeti, asrın cinayetine çevirmiştir. Deprem felaketinin vuracağı yeri, bilim adamları yıllar önceden söylemiş, devletin namuslu bürokratları raporlar yazmış, depremin büyüklüğü bile tahmin edilmiş… Buna göre simülasyonlar, tatbikatlar yapılmış; semt semt, mahalle mahalle deprem anında nerede, ne yaşanacağı tespit edilmiş… Peki, bu kifayetsiz hükümet ne yapmış? Yandaşlarının yaptıklarına göz yummuş; siyaset, müteahhit, rant ölüm üçgenini mükemmel şekilde işletmiş, malzemeden çalmayı alışkanlık haline getirenleri, yolsuzluktan, usulsüzlükten beslenenleri abat etmiş, tedbir almamış, binaları kontrol etmemiş… Onun yerine bol bol reklam filmi çekmiş, atadığı İçişleri Bakanı kamu kaynaklarıyla kendi siyasi şovunu yapmış…


Depremi gündemden düşürdünüz!
Dostlar; söyleyecek çok şeyim var elbette...Hepsi vakti sırası gelince...Ama şu saate kadar tek bir şey var ki tutamıyorum artık içimde...Tarihin en büyük felaketinin yaşandığı...Binlerce canımızı kaybettiğimiz şu günlerde...Depremi gündemden düşürdünüz ya...İşte bunu bu millet unutmaz Meral Hanım... Kısaca birde durum değerlendirmesi yaparak acılarımaıza, ekonomiye, ytip giden umutlara bakmak istiyorum. Şimdi başlayalım. Bu ülkede hala kalıntılarıyla var olan derin devlet; ülkede huzur, barış, adalet istemez. Bunu ençok gençlerimize söylüyorum. Diğerleri işlerine gelmeyeneler hariç zaten biliyorlar.
 

Bıktık artık bu oyunlardan
Çünkü kaos, kan, gözyaşı onları güçlü kılar, istedikleri gibi yönetmelerini sağlar. Bölünen ve dövüşen halkı kontrol etmek onlar için daha kolaydır. Yıllardır oynanan oyun bu. Sadece AKP döneminde değil, 70'ler, 80'ler, 90'lar da hep böyleydi bu. 2000'ler de AKP eliyle öyle devam etti. Taa ki AKP'nin kaybetme ihtimalinin oluştuğu 2023 onları da endişelendiriyordu ve "Truva atı" kozunu kullandılar. Bundan sonrası sende, ya sende baban gibi deden gibi yine yiyeceksin bu numarayı ya da bozacaksın bu sefer bu oyunu. Olayın özü bu, bu masa Kılıçdaroğlu'nun kazanamaması ihtimalinden değil, kazanabilicek olması ihtimali yüzünden bozuldu.
 

Enflasyonda fiyatlar da uçuyor
Önceki gün Şubat ayı enflasyon rakamları açıklandı. Şimdi artık yapay gündemi değil de canımızı acıtan cüzdanımızı yakan, çoluk cocuğumuzun suratına parasızlık ve işsizlik yüzünden bakamaz hale gelenlerin durumuna bir bakalım. Öncelikle Erdoğan Şahsım Yönetimi, liyakatsizliğiyle doğal afetleri felakete çevirmekle kalmıyor. Kendisi de durduk yere felaketlere sebep oluyor. “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatası, ekonomide durduk yere büyük bir felakete sebep oldu. Başta memur, emekli, emekçi ve dar gelirli yurttaşlarımız olmak üzere, milletimiz büyük bir enflasyon enkazının altında kaldı.
 

Makyajda kurtarmıyor artık
Ağır TÜİK makyajıyla, gizlemeye çalışsalar da, sebebi oldukları enkazın büyüklüğü saklanır gibi değil. Bakın ; ENAG’a göre Şubat enflasyonu % 7,2; İTO’ya göre % 3,8; TÜİK ’e göre % 3,2.
Buna rağmen TÜİK ’in makyajlarıyla bile bu rakam, mevcut seride en yüksek ikinci Şubat ayı enflasyonu. Yine Şubat ayları itibariyle, en yüksek 12 aylık Şubat enflasyonu bu yıl gerçekleşti.
TÜİK makyajı o kadar ağır ki… Bugüne kadar İstanbul Ticaret Odası ile uyumlu seyreden TÜİK tüketici enflasyonu, geçen yılın Nisan ayından sonra koptu. O günden bugüne kadar da, iki seri arasındaki makas kapanmadı. İTO ile TÜİK enflasyonu arasında hala 23,4 puan fark var. Memur, emekli, emekçi, dar ve sabit gelirli sadece yüksek enflasyonla ezilmedi. Bir de üstüne, TÜİK makyajlarıyla hakları gasp edildi.
 

Gıda enflasyonu yüzde 69.3
Şu anda makyajlı rakamlarla bile gıda enflasyonu % 69,3. Dünya gıda fiyatları ile aramızda korkunç bir makas var. Erdoğan 2023’e girerken, "Açıkça söylüyorum, herkes hesabını 2023'te yüzde 20'ler seviyesinde enflasyona göre yapsın. Aksi yönde hareket edenlere hükümet olarak biz kendi yetkilerimizi, milletimiz de tercihleriyle kendi iradesini kullanarak gereken cevabı verecektir" diyordu. Oysa daha yılın ilk iki ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 10 oldu. O da TÜİK ’in makyajlı rakamlarıyla.Milletimiz gerçek enflasyonu zaten yaşıyor. Bu yıkıma, milyonlar iradesini kullanarak sandıkta en güzel cevabı verecektir.
Hala milleti tehdit ediyorlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan depremden etkilenen yurttaşlardan “helallik” istedi . Kimden istediniz helalliği, vatandaştan, milletimizden, insanlarımızdan değil mi? ‘Yapamadık bu işi, depremin ilk üç günü enkaz altındaki çocuklarımıza yetişemedik, 20 yıldan beri bunun alt yapısını hazırlayamadık, 20 yıldan beri enkaz altında kalacaklarla ilgili tedbirleri alamadık, o yüzden çocuklarımız donarak öldüler, o yüzden anne, babalar enkazın altında el ele tutuşarak öldüler, Allah’tan korktuk, helallik istedik’ dediniz, ama milleti tehdit ettiniz. Bu nasıl bir davranış? Hadi milletten korkunuz yok, Allah’tan da mı korkunuz yok... Günlerdir bir ‘helallik’ tartışması söz konusu. Siyasi liderlerin siyasi sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukların sonucunda hesap veririler. Bir bizim için kutsal bir kavramı da suistimal eden bir anlayışla yaklaşmak tehlikelidir, doğru değildir, bizi incitmektedir. İkincisi, bunu yaparken bile helalliğin hakkını vermemek gerçekten insanların, yüzü kızarmadan bile bunu ifade etmeleri düşündürücüdür.
 

Helalliği yüzbinler haykırıyorlar!
Helallik istediğiniz vatandaşın karşılık vermesini, sesini duyurmasını, ses çıkarmasını istemiyorsunuz. Buna izin vermiyorsunuz. Tribünde insanlarımız, bütün herkesin gözünü yaşartacak şekilde örnek bir davranışta bulundular. Anneler, babalar çocuklarının elini depremdeki kardeşleri için aldıkları oyuncakları tutuşturdular. Beşiktaş tribünü, söz yerindeyse anne, baba ve çocuk tribünüydü. Bir anda bir dakika geldi. Tribünlerden kardeşleri için binlerce oyuncak sahaya atıldı. Hepimizin gözü yaşardı. Sadece bizim değil, bu dünya basınında da yer aldı. Bu güzel bir dayanışma günüydü. Gerçekten böyle bir milletin evladı olduğum için ben de çok gururlandım, etkilendim, gözlerim doldu. Sonra da “Yalan yalan yalan. Dolan Dolan Dolan. Yeter ulan Erdoğan”. “Hükümet İstifa” Siz sanıyor musunuz ki Fenerbahçe ve Beşiktaş tribünleri susar? "yalan, dolan, istifa" ve "hükumet istifa" sesleri erken başladı. Tabii "MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİYİZ" de. Ama hakkını yemek olmaz Göztepe de Batman Petrol sporda, ülkenin dört bir yanında sadece futbol değil ama her müsabakada yüzbinler korkmadan yılmadan haksız yere tribünden men karar verilmesine rağmen haykırmaya devam edecekler.
 

Halkı tehdit ediyorsunuz !
Aile hükümet arasındaki ayrımı kestiremeyenler tribünlerin bu davranışına karşı derhal tepki gösterdiler. Herkes memnun, iki taraf memnun değildi. Birisi MHP birisi de AKP. İstemediler. Ee helallik istediniz. Millet bir dayanışma örneği gösteriyor. Millet diyor ki oradaki depremzedelere sahip çıkıyoruz. Ondan sonra helallik isteyen insanlara karşı siz onların seslerini susturun diyorsunuz. Bir lider diyor ki ‘sessizlik’, vatandaşı azarlıyor. Başka bir lider diyor ki ‘bunun gereği yapılmalı.’ Soylu diyor ki ‘Mesaimizi bırakırız, kalkanlarımızı çıkarırız.’ Ya helallik istemiştiniz ne oldu? Kimden istediniz helalliği, vatandaştan, milletimizden, insanlarımızdan değil mi? ‘Yapamadık bu işi, depremin ilk üç günü enkaz altındaki çocuklarımıza yetişemedik, 20 yıldan beri bunun alt yapısını hazırlayamadık, 20 yıldan beri enkaz altında kalacaklarla ilgili tedbirleri alamadık, o yüzden çocuklarımız donarak öldüler, o yüzden anne, babalar enkazın altında el ele tutuşarak öldüler, Allah’tan korktuk, helallik istedik’ dediniz, ama milleti tehdit ettiniz. Bu nasıl bir davranış? Hadi milletin korkunuz yok, Allah’tan da mı korkunuz yok?
 

Molozları yağmalıyorlar
Daha cenazelerimizin kırkı çıkmadan birileri alelacele bu molozları yağmalamaya çalışıyor. Bunun adı deprem fırsatçılığıdır. Bunun adı ölü soyuculuğudur. Bu molozların kullanılması ve işlenmesi için, ihale yapıldı mı, yapılmadı mı? Yapıldıysa bu ihaleler kimlere verildi? Kaçtan verildi?.. Yine bugün öğreniyoruz ki, İnşaat işleri, yandaş şirketlere çoktan pay edilmiş bile, kimin nerede, kaç konut yapacağı belirlenmiş. İhaleler nerede? İhale şartnameleri nerede? Hala artçı depremler sürerken, bölge beşik gibi sallanırken bu ne acele? Bu ne telaş? Milletin altında kaldığı enkazdan hızla kan parası çıkarmaya kalkmak, ahlaksızlıktır. Kuldan utanmanız kalmamış, bari Allah’tan korkun” dedi. Öztrak, ayrıca; “Millet çadır derdindeyken, bunlar nema derdine düşmüş. Şimdi ‘Kızılay nerede?’ diye sorulduğunda, Erdoğan’ın neden sinirlenip, hakaretler, tehditler ve küfürler savurduğu, daha iyi anlaşılıyor. Biz buradan şimdi soruyoruz: Kim terbiyesiz? Kim ahlaksız? Kim namussuz? Kim adi? Hep söylüyoruz. Milletimiz elbette bu acılı günlerini atlatacak ama Erdoğan ve şürekâsının sebebi olduğu ‘asrın ihmalini’, ‘asrın cinayetini’, ‘asrın ihanetini’ asla unutmayacak.
Atatürkçü devlet anlayışımızda, devlet insan için yaşar. Çünkü insan yaşarsa, devlet de yaşar ve devletin çok temel, iki görevi vardır. En öncelikli görev; ‘Vatandaşların can güvenliğini’ sağlamaktır. Sınır güvenliğini sağlamak, can ve mal güvenliğini sağlamak, ‘güvenli şehirlerde, güvenli evlerde barınma imkânı’ sağlamak… Bunların hepsi devletin öncelikli görevidir. İkincisi ise; ‘Toplumsal refah ve dayanışmayı’ sağlamaktır. Dar gününde vatandaşına kucak açmak, kanayan yaraları sarmak, düşeni, ayağa kaldırmak, kimseyi arkada bırakmamak, bilhassa kimsesizlerin kimsesi olmak, devletin diğer önemli görevidir. Devlet bu görevlerini, milletin belli bir süreyle yetki verdiği, hükümet eliyle yürütür.
 

Enkazın altında AKP kaldı
Ülkemizde yaşananlar, yürütme görevini taşıyan Erdoğan’ın, görevini ihmal ettiğini ortaya çıkardı. Bu hükümet milletimize, depreme dayanıklı şehirlerde, ‘güvenli evlerde oturma’ imkânını sağlayamadı. Depremin ardında da milletimiz enkazın altında canıyla boğuşurken, yardımına koşamadı. Erdoğan’ın 20 yıllık muktedir dekoru, afrasıyla, tafrasıyla, cakasıyla, kibriyle, depremde enkaz altında kaldı. Bugün itibariyle, depremin üzerinden, tam üç hafta geçti. Depremde yitirdiğimiz yurttaşlarımızın sayısı, 45 bine ulaştı. Enkaz altında kalan, enkazdan çıkarılamayan, bedenleri dahi bulunmayan çok sayıda vatandaşımız var. Milletimiz cenazelerini, sıra sıra naylon poşetlerle, battaniyelerle, yem çuvallarıyla, alelacele defnetmek zorunda kaldı.
 

Deprem "Milli Güvenlik" sorunudur
Acılarımızı hala sindiremedik. Üzüntü ve keder yumruk gibi, Boğazlarımıza düğümlendi, kaldı. Yüreklerimiz büyük bir yangın yeri, külleneceğe de hiç benzemiyor. Bu felaket şunu açıkça göstermiştir. Ülkemizin en başta gelen milli güvenlik sorunu, depremdir. Memleket için en büyük beka sorunu da bu milli güvenlik sorununa tedbir almayan bu beceriksiz hükümettir. Milletimiz bu hükümete, ömründen 20 yıl vermiştir. 2,5 trilyon dolar vergi ödemiştir. Bunlar da yetmemiş, bu yönetim milletimizin atadan, dededen kalan malını mülkünü 63 milyar dolara satmıştır. Üstüne içeriden dışarıdan, 125 milyar dolar borç almıştır. 20 yılda 2 trilyon 726 milyar dolar harcamıştır. Bu kendinden önceki 56 hükümetin 79 yılda harcadığı paranın 4 katıdır. Ama Erdoğan Hükümeti, kullandığı bu olağanüstü zaman ve kaynağa rağmen deprem için hiçbir hazırlık yapmamıştır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi