Zamlar fragman film yeni başladı

İktidar, kredilere ulaşımı zorlaştırmak için nakit avans ve kredi faizlerini artırdı Yüksek enflasyon karşısında tutunmak için kredilere yüklenen yurttaş bu dayanaktan da mahrum kalacak. Kredi ve nakit kullanım faiz oranları yüzde 1.91’den 2.89’a yükseltildi. Karara tepki gösteren ekonomistler ve uzmanlar, “Yurttaşa nas yok mu” diye sordu. bu da yetmedi elbette Dostlar ! Biliyorsunuz emeklilerden sonra Erdoğan’ın ekonomik soykırımından, araç sahipleri de nasibini aldı. Ama bundan tüm milletimiz de payını alacak. Akaryakıt fiyatındaki bu artış, iğneden ipliğe her şeye zam olarak milletimize geri dönecek. “Kilosuna 9 lira 25 kuruş vereceğim” dediğiniz buğdayı TMO almadığı için 6 liraya tüccara satan çiftçi bu mazot fiyatlarıyla, tarlasına giremezse önümüzdeki yıl ekmeğin somununu 10 liraya bile alamayız.

Sabır taşı olsa çatlardı!
AK Parti iktidarı uzun zamandır bir şey keşfetti. Neydi o? Halkı her anlamda bir açmaza ve çaresizliğe hapsetmek. Buna Stalin’in tavukları da diyebiliriz. İktidar, kontrollü ve bilinçli bir yoksullaştırma siyasetini bu ülkeye dayattı. Asgari ücret ve emekli maaşları ile ilgili rezillik için; Cumhurbaşkanı diyor ki, ‘evet bir mağduriyet var bir eksikliğimiz var. Bu eksikliği gidereceğiz, sabırla bekleyiniz.’ Bu sabırla bekleyin dediğiniz zamana kadar 6 aylık bir süre var. Bu 6 aylık süre içerisinde insanlar tatilini yapamayacaklar, enflasyon karşısında ezilecekler. Vatandaşlarımız çocuklarını okula gönderirken ulaşımda özel okullarda çok ciddi sıkıntılar yaşayacaklar. Bir siyasi parti vatandaşlarına yalan söyler mi? Yapamayacağı vaatleri abartarak dillendirmek başka bir şey olmayan şeyleri varmış gibi göstermek Kaf dağının ardından sahte muştularla topluma umut pompalamak, göz boyamak bile isteye göz boyamak başka bir şeydir.

Halkı açmaza çaresizliğe mahkum etmek
AK Parti iktidarı uzun zamandır bir şey keşfetti. Neydi o? Halkı her anlamda bir açmaza ve çaresizliğe hapsetmek. Buna Stalin’in tavukları da diyebiliriz. İktidar, kontrollü ve bilinçli bir yoksullaştırma siyasetini bu ülkeye dayattı… İktidar, seçim öncesi olan olmayan ne varsa saçtı savurdu. Olmayan petrolleri traktörünüze doldurun gidin dedi. Olmayan doğal gazı hanelere gönderdi. Saçma sapan vaatlerle halkımızı kandırıp durdu. Sırf seçim kazanmak uğruna Hazine ve Merkez Bankası kaynaklarını har vurup harman savurdu. Karşılıklı para bastı. Kredi ve swap adı altında yüksek faizle borç alarak ülkemizi borçlandırdı. Uyguladığı bu seçim ekonomisiyle daha yılın yarısında 2023 bütçesini tüketti. Ülkemizin ormanlarını, zeytinliklerini imara açtı. Deprem bahane edip zeytinlik alanları imara açmak nasıl bir şeydir. Sokakta gelip geçeni gözünün üstünde kaşın var diye döven mahallenin belalısının zorbalığından ne farkı var bunun. Sizin mahallenin belalısı gibi zorbalığa iten parasızlık mı, yoksa başka şeyler mi bir açıklayın da dinleyelim öğrenelim.

Sıkışınca “aldatıldık” diyorlar
Tüm bu hovarda harcamalardan sonra memurun, emeklinin maaşlarını ödeyebilmek için yeni kaynak arayışına girdiniz. Peki bulduğunuz dahiyane fikir neydi? Vatandaşa yeni vergi ve harçlar salarak günü kurtarmak… Hep aldatıldık lafının arkasına sığınıyorlar ama esasen kimsenin bunları aldattığı falan yok. Tam tersine bu iktidar, halkımızı durmadan aldatıp duruyor. Hem de cilalı ve tumturaklı yerli milli safsataları ile. Her zamanki gibi Ali Cengiz oyununa tevessül edip elma şekerinin içerisine bir zehir şırınga ederek getirdiler?

Memura zammın içine vergi yerleştirdiler
Görünürde memura maaş zammı da yapıyoruz dedikleri yasanın içine mesela motorlu taşıtlar vergisini koydular, hem de iki defa ödenecek şekilde. Kurumlar vergisi oranlarını artırdılar. Harçları yüzde 50 oranında artırıp akaryakıt ve doğalgazdan alınan ÖTV'ye fahiş artış yaptılar. Mecliste verdiğimiz önergeler iktidar partisinin ve ortaklarının oylarıyla reddedildi. Reddetme gerekçeleri ise kısa zaman içinde anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yasayı onaylamasından sonra motorinde ve benzinde fahiş zamlar ardı ardına gelmeye başladı. Önceden hazırlandığı çok net olan bu düzenlemelerin iyi niyetten yoksun, devlet yönetmekten vareste bir anlayışta olduğunu üzülerek ifade ediyorum.

Bu zamlar fragman film yeni başlıyor
Bu sözü söylemekten gerçekten büyük bir üzüntü duyuyorum. Ama inanın bu günler daha iyi günlerimiz. Bu zamlar ve getirilen vergi artışları daha fragman. Önümüzdeki aylarda iktidar, enflasyonu bilerek körükleyerek vatandaşların ceplerinden ne var ne yok almaya devam edecek. Merkez Bankasının bilmem kaç milyar dolarlık döviz rezervi ve tonlarca altın stoku var diyorlardı. Karadeniz’de bulunan doğalgaz ve Gabar’da bulunan petrol bile bunun gibi on tane depremin masraflarını karşılayacak miktarda diyorlardı. Hani nerde? Hani vatandaşa bedava vereceğiniz o doğalgaz? Hani Gabar’da bulunan ve traktörü yanaştırıp depolarımızı dolduracağımız o muazzam petrol?

Emekliyi ölmeden mezara göndermek
Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Mayıs’ta yani seçimlerden hemen önce en düşük memur maaşını 22 bin lira yapacakları müjdesini vermiş ve bu artışların da otomatik olarak emekliliklerine de yansıyacağını açıklamıştı. Erdoğan, memurlarımıza bu sözü verdiğinde bir dolar 19,5 TL idi. Söz verdiği 22 bin TL maaş yaklaşık 1.128 dolar yapıyordu ki bugün itibariyle bir dolar 27 TL’yi geçti. 22 bin TL, 810 dolara kadar düştü. Bir başka ifadeyle maaşlar daha verilmeden yaklaşık 320 dolar yani yaklaşık 8 bin 600 TL azalmış oldu. Birkaç hafta veya birkaç gün, hatta yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Ya emeklilerimiz? Sözümü lütfen mazur görün ama emeklilerimizi ölmeden mezara göndermeye yemin etmiş bir iktidar var. Yahu 7 bin 500 TL emekli aylığı alan emeklinin maaşına güya yüzde 25 zam yapıyorlar ama bakın görün ki en düşük emekli maaşı yine 7 bin 500 TL oluyor. Şaka gibi değil mi? Buna itiraz edeceklere nasıl olduğunu vaktim kalırsa uzun uzun anlatırım.

Otoriter rejimlerle aynı yerdeyiz
Bundan kısa bir süre önce girdiği her seçimi kaybetmekle meşhur Binali Yıldırım, ‘Türkiye’yi parmakla gösterilen ülkeler arasına sokacağız’ buyurmuştu. Dünya Demokrasi Endeksi’ne göre 2022 yılında Türkiye olarak 103. sıraya düşmüşüz. Yani otoriter rejimlerle nerdeyse aynı ligdeyiz. Bu sıralamaya göre; Gambia, Nepal, Bolivya, Uganda ve Guatemala gibi ülkeler bile bizden daha iyi durumda arkadaşlar. Düşürüldüğümüz duruma bakın. Nerede iyi bir şey varsa ya sonuncuyuz ya sondan bir iki sıra önde, mesela: demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, basın özgürlüğü, gelir adaleti, hukuk bağımsızlığı gibi. Nerede kötü bir şey varsa da ya birinciyiz ya da ilk sıralarda, mesela enflasyon, adaletsizlik, pahalılık gibi.

Devleti çürüttüler
Devletimizi ve kurumlarını öyle bir hale getirdiniz ki; dışardan bakıldığında devasa ve görkemliler. İçine girdiğinizde çürümüş ve küflü bir mumya ceset görüyorsunuz. Kurumlarımız tel tel elimizde kalıyor. Kızılay mesela, TÜİK mesela, Merkez Bankası mesela. Kızılay var diye umutlanırsınız ama deprem olunca afet zamanı ora buna çadır ve kan sattığını görüsünüz. Sağlık bakanlığımız var diye gurur duyarsınız pandemi olunca aşı yapılan Hıfzıssıhhayı kapattıklarını öğrenirsiniz. On kuruşluk bir maskeyi aylarca dağıtmayı beceremediklerini görüp feryat edersiniz. Aslında tüm bu yapılanların ekonomik gerçeklerle, iyi niyetle uzaktan yakından bir ilgisi falan bulunmamaktadır. Defalarca söylediğim şeyi burada tekrar söylüyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiği ülke ekonomisini değil Mehmet Şimşek, Adam Smith ya da Keynes gelse yine de düzeltemez.”
Milletin aklıyla alay ettiler: Türkiye vergi yükü en düşük ülke AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, “Türkiye, OECD ülkeleri içinde vergi yükü en düşük ülkelerden biridir” şeklinde konuştu.
TBMM Genel Kurulu, muhalefetin çağrısıyla vergi artışları ve zamlar gündemiyle olağanüstü toplandı. AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, “Türkiye, OECD ülkeleri içinde vergi yükü en düşük ülkelerden biridir. Dolaylı ve dolaysız vergilerin bu kompozisyon içindeki oransal ağırlığı ise siyasi tercihe ve ülkelerin ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstermektedir. AK Parti olarak vergi yükünü ve kompozisyonunu önümüzdeki dönemde, mali disiplinden asla taviz vermeden, milletimizin menfaati ve ekonomik hedeflerimiz doğrultusunda belirleyeceğiz” dedi.

Güler; "Türkiye, OECD ülkeleri içinde vergi yükü en düşük ülkelerden biridir. Dolaylı ve dolaysız vergilerin bu kompozisyon içindeki oransal ağırlığı ise siyasi tercihe ve ülkelerin ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstermektedir. AK Parti olarak vergi yükünü ve kompozisyonunu önümüzdeki dönemde, mali disiplinden asla taviz vermeden, milletimizin menfaati ve ekonomik hedeflerimiz doğrultusunda belirleyeceğiz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, ülkemizi hedefleri ile buluşturma mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz.”

İğneden ipliğe zam yağmuru
Şimdi, akaryakıt fiyatı arttı. Kamyoncu zam yapacak. Hal esnafı örtüsüydü, poşetiydi deyip zam yapacak. Bunların hepsi meyve, sebze fiyatlarının üstüne binecek. Ancak bu fiyat artışları çiftçiye yaramayacak. Bu ne biçim ekonomi politikasıysa başta kiraz olmak üzere pek çok meyve şuanda dalında kaldı. Ama pazarda, markette bakarsanız fiyatlar uçmaya devam ediyor. Sonunda, “Yaz zamanı 40 liraya domates mi olur?” “18 liraya patates, 19 liraya soğan mı olur?” diye şikayet ettiğimiz günleri mumla arayacağız. Bu hükümet ya ne söylediğini ya da ne yaptığını bilmiyor. Ya da her zamanki gibi takiye yapıyor. Bir tarafta, “Birinci önceliğimiz enflasyon” diyeceksin, diğer taraftan, üst üste yaptığın zamlarla, Deli Dumrul misali saldığın vergilerle, frensiz devalüasyonlarla, enflasyonu azdırıp, vatandaşın elindekini avucundakini alacaksın. Bakın ben senelerce devlette çalıştım. Bugüne kadar para ve maliye politikaları arasında böyle büyük bir uyumsuzluk ve milletimize böyle büyük bir zulüm, böyle bir adaletsizlik yapıldığını hiç görmedim. Faizi ne kadar artırırsanız artırın, yılın ikinci yarısında artık bu topraklarda çok daha yakıcı bir zam fırtınasının esmesi kaçınılmaz. Faiz silahını ikide birde boşa sıkıp duruyorsunuz. Bunun faturası ağır bir durgunluk olacak. Yabancı yatırımcılar şimdiden raporlarında, yılsonu enflasyon tahminini yüzde 55’in üzerine çektiler bile. Bir yanda ekonomimizin çok ciddi sorunları var. Ama Erdoğan ve şürekasının derdi bunlara adil çözümler bulmak değil, seçime kadar ekonomiyi bir şekilde idare etmek ve seçimlerden sonrada radikal bir programı yaparlarsa uygulamaya çalışmak.

Gelir adaletsizliği artıyor
Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde gelir dağılımının en adaletsiz olduğu üç ülkeden biriyiz. Artan enflasyon ve hükümetin plansız, programsız zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan politikaları, bu gelir dağılımı adaletsizliğini körükledikçe körüklüyor. 2022 itibariyle, Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesim, toplam gelirin yarısını almaya başladı. Bu mevcut seride rekor. Yüksek enflasyonla, zenginle yoksul arasındaki gelir farkı da hızla açılıyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay, 2017’den bu yana 1 puan düşmüş. Yoksulluk sınırının 33 bin 750 lira olduğu ülkemizde çalışanların yarısından fazlası 11 bin 402 liralık asgari ücret ya da civarında bir ücret alarak hayata tutunmaya çalışıyor. Dört kişilik bir ailede ana-baba asgari ücretle çalışsa, aileyi yoksulluk sınırının üstüne çıkaramıyor. İnsanlarımız yaşamıyor. İşi olan, evden işe, işten eve gidip geliyor. İşi olmayan milyonlarca genç ailesinin eline bakıyor. Yurt dışına kaçıp kurtulma hayalleri kuruyor. İnsanlar beslenemiyor, masasına iki günde bir, bir kap et yemeği koyamıyor. Ekmekle, makarnayla karnının gurultusunu bastırıyor. Çocuklarıyla sinemaya gitmek, bir köfte ekmek yemek artık hayal oldu.

Zam değil zulüm
Şimdi Erdoğan hatalarının faturasını millete kesmeye başladı. Kamuda hiçbir tasarruf yok, israf diz boyu. Geçenlerdebir genelge yayınladılar. Bu nasıl bir tasarruf genelgesidir nereden, ne kadar harcamanın, hangi harcamanın ne kadar kesileceği belli değil. Laf olsun torba dolsun diye tasarruf genelgesi çıkarıyorlar. Millet buradan ne tasarruf edildiğini nereden takip edecek? Öyle gözüküyor ki, Sarayın itibarından tasarruf etmeye hiç niyeti yok. Niyet, milletin sırtına dağ gibi zamları yüklemek.

Vergileri çiftlediler
Cumhurbaşkanı Kararlarıyla ve torba yasayla KDV’ye ve ÖTV’ye, kurumlar vergisine, harçlara zam yaptılar. Arabası, traktörü, taksisi, minibüsü olup, bunların bu yıl MTV’sini ödeyen yurttaşlarımıza, “O geride kaldı sen bir vergi daha ödeyeceksin” dediler. Yetmedi, torba yasayla 5 kata kadar artırdıkları, Cumhurbaşkanının ÖTV’yi artırma yetkisini, acımasızca kullandılar. Erdoğan, 15 Temmuz 2023 tarihinde, imzalayıp yayımladığı kararla, benzine ve motorine tek seferde, bir defada 6 lira zam yaptı. Fukara dostu LPG’ye de 4 lira zam geldi. Benzin ve mazot 35 liraya, LPG 15 liraya dayandı. Konutlarda kullanılan doğalgazın ÖTV’si de üçe katlandı. 15 Temmuz gecesi duyulan salalarında, bir litre benzinin 35 lira olduğu ekonominin ve onun altında kalan aziz milletimiz için okunduğunu anlamış olduk. Erdoğan, önce devalüasyonun önünü açtı. Sonra KDV oranlarını artırdı. Üstüne ÖTV’yi bindirdi. Seçim öncesinde 20 lira olan bir litre benzinin fiyatını 35 liraya; 19 lira olan bir litre mazotun fiyatını 33 liraya çıkardı. 12 Mayıs’tan bugüne dünyada petrol fiyatları yüzde 8 artmış. Bizde pompa fiyatları ise yüzde 73 artmış. “Dışarıda da fiyatlar böyle” diye bunu açıklamak mümkün değil. Bu zulüm

Körfezde şeyhlerin kapısnda dolanıyorlar
AK Parti ve onun Genel Başkanı Erdoğan getirdiği ucube rejimle hukuk devletini bitirdi. Küresel piyasalardan uygun şartlarda para bulma imkanını da böyle yaparak yitirdi. Erdoğan, daha birkaç yıl önce millete, “IMF geldi, 5 milyar dolar borç istedi, verin gitsin dedim” hikâyeleri anlatıyordu. Tabi bu hikaye hiçbir zaman gerçek olmadı. Bunlar şimdi bir dönem meydanlarda, darbe yapmakla, darbe destekçisi olmakla suçladıkları, Körfez Şeyhlerinin, prenslerinin kapısını aşındırıyorlar. Hükümetin kalan itibarını da yerle bir ediyorlar. Bu kepazeliği de, “Milyarlarca dolarlık yatırım” diye milletimize, pazarlamaya kalkıyorlar.

Borcun karşılığı faiz değil taviz
Ama ortada güvenilir bir ekonomik program olmayınca, Körfez ülkeleri, paralarını geri alamayacakları endişesiyle talep edilen borcu vermiyor. Biz buradan bir kere daha uyaralım, ikili ilişkiler kullanılarak alınacak borcun bedeli, “Faiz değil, tavizdir.” Borç alan emir alır. Hükümet seçimden önce akıl dışı politikalarla, ekonomiyi batırdı, hayat pahalılığını azdırdı. Ülkede dövizi kuruttu. Seçim öncesinde oy uğruna, ekonomide ne kaldıysa sonuna kadar kullandı. Tüm tuşlara bastı. Seçim bitti. Şimdi seçim öncesinde göz boyamak için, ücretliye, dar gelirliye çay kaşığıyla verdiklerini, devalüasyonla, vergilerle ve insafsız, acımasız, zalim zamlarla yani kepçeyle geri almaya başladı.

Sürdürülebilir gidiş değil bu
Yine, “Bir kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri geçilmeyen yolların, köprülerin, uçulmayan havalimanlarını işleten yandaşlara, döviz cinsinden verilen garantiler karşılığında ödenen para 25 milyar 461 milyon lira. İlk 6 ayda toplam harcamalar ise geçen yıla göre yüzde 102 artmış. Tüm gelirlerde yani vergi gelirleri de dahil artış ise yüzde 49’da kalmış. Hal böyle olunca da, geçen yılın ilk 6 ayında 94 milyar lira fazla veren bütçe, bu yılın aynı döneminde 483 milyar lira açık vermiş. Yılın tamamı için öngörülen açığın yüzde 73’ü ilk altı ayda gerçekleşmiş. Yılın ilk 6 ayında bütçe dengesi geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık 600 milyar lira bozulmuş. Bu gidişi sürdürmek nereden bakarsanız bakın mümkün değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi