EMITT 2020 ve deprem

Geçen hafta Türkiye acıyla sarsıldı. Elazığ ve Malatya'da meydana gelen deprem yüreklerimizi dağladı. Her ne kadar devlet tüm gücüyle bölgeye yüklensede bazı sıkıntıların yaşandığı gerçeğini de gözardı etmemek gerek.Orada olan biteni her yurttaşın geleceği açısından takip etmesi alınan önlemler, depreme ayrılan paraların nerelere harcandığını öğrenmesi yurttaşlık görevidir. Bu bilinçle hareket ettiğimiz takdirde kimse bizim aklımızla alay etmeğe kalkışamaz çünkü anında gerçeği yüzüne vurmak gibi bir olanağımız elimizde bulunur. Eğer biz "Deprem Allahtan, buda fıtratımızda var" dersek işte o zaman bunu diyerek biz kandıranların tezgahına gelmiş oluruz. Ben derim ki bu tezgaha gelmeyin.
Şimdi gelelim başlığımızın diğer bölümüne EMİTT2020 Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı'na. Deprem olmuş turizmde de haberimiz yok. Çünkü devlet büyüklerimriz her zaman ve her yerde turizmde patlamalar yaşaandığını, rekorların parçalandığını falan söylüyor ama gerçeğin hiçte öyle olmadığını bu yıl gözlerimle gördüm. Fuarı iki gün üst üste gezme olanağı buldum. Gördüğüm tablo koca turizm fuarında "Körler sağırlar birbirini ağırlar" sözü gibi biz bize ve dizdize gezinip promasyon varsa onları toplamaya çalışan, devlet parasıyla gelip açılan standları dolduran iş arayan, siyasetçi arayan insanlar topluluğu idi.Yazık çok yazık. Bu ülkenin tarihi ve kültürel doğal mirası tartışılamayacak kadar güzel iken, Irak ve Suriye bataklığına düşerek Avrupa'dan uzaklaşan çatışma bölgesi haline gelen, istikrarını kaybeden ülke durumuna düşen Türkiye haline dönüşmenin tarifsiz acısını içimde yaşadım. Şimdi gelelim fuar rakamlarıyla bu çöküşün öyküsüne yıl 2016 EMİTT fuarına katılan katılımcı sayısı 4500. Fuar salonu 12. Salonların dışında açık alanlar bile dolu iken 2019 EMİTT fuarında durum. Fuar düzenleyicisi firma rakamlarıyla 1201 katılımcı 94 ülke. Bu yıl ile ilgili rakamsal veriler de 1000 civarıda katılımcının olduğunu bunun büyük çoğunluğunu kamu kurumlarının oluşturduğunu görmekteyiz.Fuar salonu ise sadece 6. Yani altın yumurtlayan tavuk kısırlaşmış bayağı. Ama bardağın dolu tarafıyla baktırmak isteyenlerin sözlerine göre turizm sektörümüz ekonominin ana motoru. Beyler açık konuşalım "Bacasız Sanayi" turizm de bitiyor. İflas bayrakları çekiliyor. Doğasını eşsiz güzelliklerini denizini satamayan beceriksiz ellerde haris muktedirlerin idaresinde adım adım uçuruma yuvarlanıyoruz. Ve ne yazıktır ki hepimiz aynı gemideyiz. Birbirimizi anlamak doğrularda buluşmak bu krizden ülkemizi ortadoğu bataklığından kurtarmak zorundayız. Buradan çıkmadan ne ekonomi düzelir ne de turizm o eski görkemli günlerini yaşayabilir. Güzel sözlerle futbol takımı taraftarı gibi fanatikliklerle bu ülkeye sadece zarar veririz. Hem kendimize hem ülkemize kötülük etmemeliyiz.
İstanbul ve deprem
Turizmden yola çıktık ekonomik depreme geldik. Şimde yeniden olası bir İstanbul depremine dönelim. Son bir haftadır ülkemizin dört bir yanı depremlerle sarsılıyor. İstanbullu tedirgin gözlerle olan biteni izliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olası bir İstanbul depremi için 7.5 rakamını verirken buna uygun simülasyonlarla deprem afetine hazırlandıklarını açıklıyor. İstanbul içinde AVM yapılan deprem alanlarından, gökdelen dikilen park alanlarından söz hiç edlimiyor.En son AVM lerin depreme dayanıklı olduğu oralarda ve mezarlıklarda! deprem sonrası toplanabileceği açıklandı. Tabutluk halinde olduğu öne sürülen İstambul genelinde yıkılması beklenen 48 bin bina ile ilgili tek kelime eden yok. Ben bu rakamın çok daha yüksek olduğuna inanıyorum.
Bu acı tablo ortada dururken Kanal İstanbul inadıyla yola çıkan iktidar 75 milyar lirayı  gözden çıkardı. Bu rakam kentsel dönüşüme Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ayırdığı paranın tam 7 katı. Bu bütçe ile enaz 9 Marmaray, 150 yataklı 1650 hastane yapılabiliyor.İstanbuldaki tüm ilk ve orta dereceli okulların liselerin sıfırdan yeniden inşa edilebileceği gerçeği ortada duruyor.Ayrıca İstanbul'daki deprem sorunu olan ne kadar riskli yapı varsa(en az 48 bin bina) tümüyle yenilenebilir. Neden Kanal İstanbul'a karşı çıkılıyor. İşe ana gerekçelerinden biri de budur.
Gelelim şu AFAD yada Acil Kurtarma Birlikleri gerçeğine. İstanbul'da sadece Haramidere de dere yatağına yapılan onlarca kat sayıları bile zor sayılan gökdelen var ortalama bir binada yaşayan sayısı 450-500 kişi. Hadi bir tanesi yıkıldı depremde enkaz altında yüzlerce insan düşünün hangi birlik kurtaracak AFAD vs herkes toplansa İstanbul depreminde açık söylüyorum o enkazın altında kalır. Kimse kimseyi kandırmasın. O yüzden deprem sonrası kurtarma çok özel işler elbet sayıları da arttırlmalı ama öncelik hızla depreme dayanıklı binalar yapmaktan geçiyor. Ne demiştim geçen yazımda bir kez daha yineleyerek noktayı koyayım. Deprem öldürmez. Bina Öldürür. Elazığ'da bunun gerçeğini hepimiz gözlerimizle bir kez daha görüp acıyla izledik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi