Eski hamam eski tas

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmeden, elle tutulur sonuç çıkmadı. Çıkmayacağı baştan belliydi. Görüşmeye büyük anlamlar yüklemek yanlıştı. İkili ilişkilerdeki yapısal sorunlar ortadayken; tarafların öncelikleri, beklentileri, hedefleri, menfaatleri, tehdit algıları arasındaki uyumsuzluk, hatta uçurum varlığını korurken, bunlar yetmezmiş gibi, iki lider de görüşmeyi iç siyasete dönük olarak kullanmaya odaklanmışlardı. Bu, basın toplantısına da yansıdı. Nedenlerini sıralayalım...

 1) Trump, basın toplantısına, Türkiye’de FETÖ üyeliği suçlamasıyla yaklaşık 3 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan ABD vatandaşı, NASA çalışanı Serkan Gölge için Erdoğan’a teşekkür ederek başladı. Bu durum, Rahip Brunson olayını anımsattı.

 2) Trump’ın, Erdoğan’a yazdığı ve ülkemizin onurunu kıran tarihi mektubu, Türk gazeteciler gündeme getirmedi. ABD’li gazeteci sordu. Erdoğan da mektubun üslubuna, içeriğine değinmeden, PKK-PYD-YPG terör örgütü yöneticisi Mazlum Kobani’nin Trump’a yazdığı mektubun, Erdoğan’a yollanan mektuba eklenmesini eleştirmekle yetindi. Erdoğan’ın, yanında götürdüğü mektup için, “Mektupları sayın başkana takdim ettim” demesi de, mektuba gereken tepkiyi vermeyen iktidarın, konuyu unutturmaya çalıştığını gösterdi.

 3) Dikkatleri iç siyasetten dış siyasete çekmek isteyen ve bir dış politika başarısına gereksinim duyan Trump’ın aklı fikri, kendisiyle ilgili azil sürecindeydi. Kendisine sorulan ilk soru da bu konuyla ilgiliydi. Bu girişimi gösteri, televizyon şovu, cadı avı olarak nitelese de, belli ki endişeliydi.

İkili ilişkiler yapısal olarak sorunlu

 4) ABD, Türkiye’ye yine, Rusya’dan alınan S-400 savunma sistemini kullanmamasını söyledi. “Ambalajından çıkarma, ambarda tut” dedi. FETÖ üyesi teröristlerin iadesini kabul etmedi. PKK-PYD-YPG terör örgütüne verdiği desteği kesmedi.  

 5) ABD’de Kongre’nin iki ayağının da (Temsilciler Meclisi ve Senato), iki büyük partinin de (Cumhuriyetçiler ve Demokratlar) Türkiye karşıtlığının zirvede olduğu bir dönemde, ABD’nin hem terör örgütünü destekleyerek hem sözde soykırım iddialarını gündeme taşıyarak Türkiye’yi sıkıştırdığı bir süreçte, Türkiye’nin ABD’den koparacağı bir ödün yoktu.

6) Trump ve Erdoğan’ın, halen 20.6 milyar dolar olan dış ticaret hacmini, 100 milyar dolara çıkarmak istediklerini söylemeleri, niyet beyanıydı. Gerçekçi değildi. Çünkü 20 milyar dolarlık dış ticaretin, 5 kat artarak 100 milyar dolara çıkması, bugünden yarına, akşamdan sabaha olanaksız. Dahası halihazırda dış ticaret dengesi, Türkiye aleyhine işliyor. Türkiye, 2018’de 4.1 milyar dolar açık vermiş. Türkiye’nin, ABD’den ileri teknoloji içeren silahları artan ölçüde alması halinde, hem dış ticaret açığı artacak hem Türkiye’nin ABD’ye olan teknolojik ve askeri bağımlılığı yükselecek. Bu da kaçınılmaz olarak siyasete, diplomasiye, ulusal güvenliğe yansıyacak.

Sözün özü; iki ülke arasındaki sorunlar çok ve ağır. Kısa vadede çözüm zor. Görüşmeden fazla umutlu olanlar açısından, dağ fare doğurdu.

 

Mümtaz insan Mümtaz Hoca

Hocaların hocası Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ı yitirdik. Hocamızın ölüm haberi, değerli bir bilim insanı ve aydını yitirmenin acısını yaşatırken, onun verdiği akademik, ideolojik ve politik mücadeleyi de anımsattı, bir kez daha. Çalışkan bir aydının, çok yönlü ve üretken bir bilim insanının mücadelesi, bizlere örnek olduğundan, hem gözümüzün yaşını sildik hem Mümtaz Soysal’ın özelliklerini düşündük.

Mümtaz Hoca Cumhuriyetçi idi. Cumhuriyetin akıl, bilim, aydınlanma, laiklik, bağımsızlık ve antiemperyalizm olduğu kadar, kamuculuk, planlama ve bütüncül kalkınma olduğunu da; halkçılık ve devletçilik olduğunu da; ulusçuluk ve devrimcilik olduğunu da; kültür ve sanat olduğunu da bilen bir Cumhuriyetçi.

Mümtaz Hoca solcuydu. Solculuk içermeyen ulusalcılığı da, ulusalcı olmayan solculuğu da eksik bulan bir solcu. O nedenle birçok cephede mücadele yürüttü. Özelleştirmelere karşı çıktı. Dava açtı. Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Bu amaçla bir grup aydın, sendikacı ve bilim insanı ile birlikte kuruluşuna öncülük ettiği, başkanlığını yürüttüğü Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı (KİGEM) aracılığıyla örgütlü mücadele verdi. Kıbrıs konusunda ve Ermeni meselesinde de en ön saftaydı. KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanı olarak, Kıbrıs davasını uluslararası ölçekte en önde savunanlardandı. Sözde soykırım iddialarına karşı, Türkiye’yi dünyada savunan hukukçulardandı. Asala terörüne hedef olan Türk mağdurların avukatıydı

İsmiyle özdeşen  bir aydın

Mümtaz Hoca, çok yetkin bir bilim insanıydı. Dünya çapında bir anayasa hukuku hocasıydı. Anayasa kitabı, bu alanın en parlak çalışmalarındandır. Akıcı üslubu dergi ve gazetelerdeki yazılarında, geniş bir okur kitlesine ulaşmasını sağlamıştı. 1961 Anayasası’ndaki katkısı önemlidir. Yön bildirisini imzalayan ve Yön dergisini çıkaran çekirdek kadronun üyesi olarak öncü ve cesur bir aydındı. Çok yönlüydü. Disiplinler arası düşünme kabiliyeti yüksekti. Denizciliğe olan ilgisiyle, tekne merakıyla farklı; Galatasaray Lisesi mezunu sıkı bir Beşiktaşlı olarak özgündü. Beşiktaş için “emeğin ve efendiliğin takımıdır” derdi.

Mümtaz Hoca, ilkeli, kararlı bir yönetici, siyasetçi ve devlet adamıydı. Mülkiye’nin dekanıyken 12 Mart 1971 sonrası tutuklandığında hapse dimdik girdi, hapisten dimdik çıktı. 1991’de SHP’den, 1995’te DSP’den milletvekili olduktan sonra, parti yönetimleriyle anlaşamayarak bu partilerden istifa ederken de; Başbakan Tansu Çiller’le anlaşamayarak Dışişleri Bakanlığı’ndan istifa ederken de ilkeli, tutarlı, yürekliydi. Siyasi literatürümüzdeki “vuruşarak çekilmek” sözü hocanındı. Türkiye ve KKTC’yi temsil ettiği uluslararası toplantılarda bilgisiyle, donanımıyla, deneyimiyle olduğu kadar, sabrıyla, kararlılığıyla, inatçılığıyla da dikkat çekerdi. “Diplomasi masasında ilk kızan, ilk kaybedendir” derdi. Tüm maddelerde anlaşma sağlanmadan, uluslararası bir antlaşmaya imza atılamayacağını vurgular ve eklerdi: “Her konuda uzlaşma olmadan, hiçbir konuda uzlaşılmış sayılmaz.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi