Zengin ve yoksul diye ayrıldık

Türkiye istatistik Kurumu’nun (TÜİK), Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 4,5 büyüdüğüne yönelik açıklamasına tepki yağdı. Sevgili Dostlar ! Marketlerde taze sebzenin yanına bile yaklaşamayan vatandaşın, olgun sebze adı altında çürük sebze alabildiği dönemden geçerken ne acıdır ki Türkiye’de büyüyen iki şey var, yoksulluk ve zenginlerin servetidir.
TÜİK’e göre Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 4,5 büyüdüğünü kaydedildi. Büyüyenin Türkiye ekonomisi değil zenginlerin serveti olduğu ortada. Ekonomik büyümenin vatandaşa yansımadığı gerçek gelir giderine yetmeyen vatandaşın borç harç içerisinde yaşamını idame etmek zorunda bırakıldığı ise fakirliğin ana nedenidir.

Gelir dağılımı bozuldu

Gelir dağılımının rekor düzeyde bozulduğu Türkiye’de, tek adam rejiminin yoksulu vurduğunu, zengine çalıştığı uzmanlarca öne sürülüyor. 2014 yılında yüzde 45,9 olan en zengin yüzde 20’lik kesimin gelir pastasından aldığı payın 2023 yılında yüzde 49,8’e kadar çıktı. En zengin yüzde 20’lik kesimin gelirden aldığı payın 4 puana yakın arttı. Neredeyse milli gelirin yarısının ülke nüfusunun beşte biri tarafından bölüşüldüğü ortaya çıktı.

Emekli perişan

Zengini daha da zengin eden, yoksulun gırtlağına çöken Erdoğan, 10 bin TL maaşa talim eden emekliye ‘dişinizi sıkın’ diyor. Sefalete mahkûm ettikleri emeklinin hakkını zengine veriyor. Şubat ayında açlık sınırı 16 bin 257 liraya yükseldi, yoksulluk sınırı ise 53 bin liraya yaklaştı. Emeklinin çektiği sıkıntıyı biliyorsanız, adaletsizlik olduğunu söylüyorsanız, ‘10 bin lira yeterli değil’ diyorsanız seyyanen zammı da yapacaksınız
Rakamlarla saklanamayan, iktidarın pembe tablolarına sığmayan bir yoksulluk yaşanıyor. TÜİK rakamlarında bile 2023 yılında ülkedeki yoksul sayısı 18,2 milyonu geçtiği ortada. Vergi yükünün, dolaylı vergilerle dar ve sabit gelirlilerin üzerine yıkılırken, teşvik ve istisna gibi yollarla zengin kesimin vergi yükü düşürüldü.İktidar, emekliyi, dar gelirliyi adeta yok sayıyor.

Fiyatlar ateş pahası

Marketlerde taze sebzenin yanına bile yaklaşamayan vatandaşın, olgun sebze adı altında çürük sebze alabiliyor. Çarşıda pazarda fiyatlar ateş pahası. Vatandaş yüksek enflasyonist ortamda geçinemediği için çöpten sebze-meyve topluyor. Semt pazarlarında gündüz gözüyle alışveriş yapan tek tük vatandaş kaldı. Herkes fiyatlar düşsün diye akşam pazarını bekliyor. Türkiye’de büyüyen iki şey var, yoksulluk ve zenginlerin serveti

Hissedilen enflasyon yüzde 106,9 oldu

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), 2023’te açıklanan (resmi) tüketici enflasyonunun ortalama yüzde 53,4 olmasına karşın hissedilen (algılanan) enflasyonun yüzde 106,9 olduğunu açıkladı. DİSK-AR’dan yapılan açıklamaya göre, Ocak 2024 ayı sonunda kamuoyuna yansıyan tartışmaların ardından yapılan başvurular ve çalışmalar sonucunda hissedilen enflasyona ilişkin TÜİK’in ham verilerine ulaşıldı.Çalışmada 2021, 2022 ve 2023 yıllarına ilişkin aylık hissedilen enflasyon verilerine yer verildi.

En yüksek fark 2023'te

2021, 2022 ve 2023 yılları kapsamında hissedilen enflasyon ile açıklanan enflasyon arasındaki puan farkının en yüksek olduğu yıl 2023 oldu. Buna göre; 2023 yılında hissedilen enflasyon, açıklanan resmi enflasyonun yaklaşık iki katı oldu. Ortalama hissedilen enflasyon 2023’teki ortalama açıklanan resmi enflasyonun 53 puan üzerinde hesaplandı.

2022 yılında hissedilen enflasyon ortalama 98,44 iken ortalama açıklanan resmi enflasyon yıllık ortalama yüzde 71,98 olarak gerçekleşti. Böylece resmi enflasyon ile hissedilen enflasyon arasındaki fark 36,8 puan oldu.

2021 yılında ise ortalama hissedilen enflasyon yüzde 56,39, ortalama açıklanan enflasyon yüzde 19,42 ve aradaki fark 34,91 puan oldu.

AB' de fark 7.1, Bizde 64.8

DİSK tarafından yapılan açıklamada "Enflasyonun çok daha düşük olduğu ülkelerin istatistik kurumları hissedilen ve beklenen enflasyona ilişkin verileri kamuoyu ile paylaşırken enflasyonun en yüksek seyrettiği ülkelerden biri olan Türkiye’de TÜİK bu verilere sahip olduğu halde kamuoyuna açıklamıyor" ifadelerine yer verildi. Raporda "2023 sonu itibarıyla AB ülkelerinde algılanan enflasyon yüzde 9,5, açıklanan enflasyon yüzde 2,4’tür. Aradaki fark 7,1 puandır. TÜİK’e göre ise Türkiye’de 2023 Aralık’ta hissedilen enflasyon yüzde 100,5 iken açıklanan enflasyon yüzde 64,8’dir" denildi.

TÜİK 'Yüzde 96' demişti

TÜİK de ocak ayının sonunda hissedilen enflasyonu açıklamıştı. TÜİK hissedilen enflasyon tartışmaları ardından yaptığı açıklamada TÜFE verisini eleştirmenin "manipülatif ve art niyetli" bir yaklaşım olduğunu kaydetmiş ve hissedilen enflasyonun yüzde 96 olduğunu kaydetmişti.
Açıklamada, şu ifadelere yer verilmişti: "Tüketicilerin geçmiş 12 aydaki enflasyon algısını yansıtan ve tek soruluk veri setinden elde edilebilen sonuçlar üzerinden resmi TÜFE verisini eleştirmek manipülatif ve art niyetli bir yaklaşımdır. Tüketicinin enflasyon tahmini ile TÜFE'nin farklılaşması son derece doğaldır. Algılanan enflasyon ile TÜFE arasındaki oransal fark Avrupa Birliği ülkelerinde 5 ila 6 kata kadar çıkarken, ülkemizde bu farklılaşma çok daha düşüktür. 2023 yıl sonunda TÜFE yıllık değişim oranı yüzde 64,77 iken tüketicilerin tahmini yüzde 96'dır."

Nerede bu refah?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisinin yüzde 4,5 büyüdüğünü söyleyerek bir başarı masalı anlatırken, tarım sektörünü ve paydaşlarını yine göz ardı ediyor. İstatistikler, tarım sektöründe gerilemeyi bırakın bitiş olduğunu açıkça gösteriyor. Şimdi, büyüme var mı, yok mu? Evlerimize, sofralarımıza bir refah geldi de biz mi göremedik? Herkesin sorduğu tek bir soru var. Nerede bu refah? Erdoğan'ın ekonomik büyüme olarak lanse ettiği rakamlar, halkın genel refahına hizmet etmiyor, sadece belirli bir kesimin zenginleşmesine hizmet ediyor. Tarım sektörünün gerilemesi, tarımla uğraşan milyonlarca insanın geçim kaynağını tehdit ediyor. Aynı zamanda bu düşüş, vatandaşların sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya erişim yollarının giderek daraldığını da gösteriyor.

Büyüme masalları

Kentlerde güvenli gıdaya erişim sorunları ve işsizlik zaten almış başını gitmiş durumda, kırsal kesimde üretim maliyetlerinin artışı, geçim sıkıntıları ve üretimin borçlanma ile devam ettirilmeye çalışılması, ekonomik büyümenin sadece belirli bir kesime yaradığını açıkça gösteriyor. Halk, ekonomik sıkıntılarla boğuşurken hükümetin pembe bir masal anlatması ve bu gerçekliği görmezden gelmesi inanılmaz bir durum. Tarım sektöründeki daralmanın sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve toplumsal bir sorun olduğunu da anlamak istemiyorlar. Ekonomik büyüme hikâyesinin tamamını anlatmak, sadece rakamlarla olmuyor, toplumun genel refahını da göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. Ancak bu iktidarın işine gelmiyor. Tarım gibi stratejik sektörlerin göz ardı edilmesi, ülkenin ekonomik geleceği açısından endişe verici bir noktaya gidiyor. Vatandaşa büyüme masalları anlatmaktan vazgeçip bir an önce gıdaya ulaşımındaki engelleri kaldırın. Üreticiyi ‘laf ola beri gele’ anlayışıyla desteklemekten uzak durun. Büyüme masalları ile aslında ‘küçüldüğümüzün, yoksullaştığımızın’ göstergesi olmuş durumda. Bu büyümeden iş gücüne, emekçiye pay düşmüyor. Seçim dolayısıyla yapılan sözüm ona onca ödemeye rağmen. Tarım Yasası’na göre, Tarım ve hayvancılığa ayrılacak destekleme bütçesi, o yılın milli gelirinin yüzde 1’inden az olamaz. Gel gör ki hükümetin umurunda değil. 2024 yılında 91.5 milyar lira destekleme ödemesi öngörülüyor. Oysa yasaya göre 411.5 milyar lira olmalıydı.

k1.jpg

VATANDAŞ DÖNER EKMEĞE HASRET

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM'de; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin emekli maaşları konusunda yaptıkları farklı açıklamalara ilişkin "Bir ekmek arası döner hasretiyle yaşayan emekliden bahsediyoruz ve ona Cumhurbaşkanı çıkmış üst perdeden ‘Sana bu maaşı artırmaya param yok’ diyor. Senin paran yoksa Anagold'un 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu niye sildin? Kur korumalı mevduata bu memleket 800 milyar lira gömdü. Ama emeklinin maaşına zam gerekince ‘Bunu yapmamız mümkün değil. Ancak polis maaşından kesmemiz lazım’ diyorsunuz. Bu acınaklı bir tutumdur, Türkiye'de vatandaş bunu değerlendiriyor, 31 Mart'a 30 gün var” dedi.

k2.jpg

TUTANAKLAR AÇIKLANSIN

Günaydın 1 Mart tezkeresi ile ilgili olarak ise şunları söyledi: CHP'nin oyları bu tezkereyi reddettirmek için yeterli değildi. Peki kimler bu tezkerenin geçmesi için özel bir gayret içerisindeydi? Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül öyleydi. AKP içerisinde bazı milletvekillerinin bizimle beraber hayır oyu kullanması gerekiyordu ki bu tezkere geçmesin. Bursa Milletvekili ve AKP Genel Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır, hayır dedi. Zeki Ergezen'e, Bayındırlık Bakanı'yken hayır demişti, selam olsun. Mehmet Aydın, AKP'nin bakanıyken hayır demişti, selam olsun. Bir daha bu insanlar bırakın bakan edilmeyi, milletvekili dahi yapılmadılar. Suçları neydi? Amerika'nın çıkarına AKP ile iş birliği yapmamak ve evet dememek. Birisi Recep Tayyip Erdoğan'ı anti-emperyalist, anti-Amerikancı olarak tanımlarsa 1 Mart 2003 tarihine geri dönsün. Aradan 21 yıl geçti, o gün bir kapalı oturum yapıldı. Bu kapalı oturumun tutanakları neden yayınlanmıyor hala? Yayınlayın, kim ne söz söylemiş hep beraber görelim. AKP'nin karşı çıkışıyla bu tutanaklar açıklanmıyor. Açıkladığı gün bugün hamaset yapanların aslında emperyalist çıkarlara hizmet etme konusunda ne kadar tereddütsüz olduklarını göreceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin 27-28 Şubat'ta Resmi Gazete'de yayınlanan bazı Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine (CBK) yönelik iptal kararlarına ilişkin de konuşan Günaydın, şöyle devam etti:

k3.jpg

AYM'NİN İPTAL ETTİĞİ MADDELER

Türkiye'nin ilk ve en önemli CBK'sına karşı CHP AYM'ye gidiyor, AYM bunu 5,5 yıl inceliyor, sonra da Anayasa’ya aykırı olduğunu fark ediyor ve iptal kararını veriyor. Ne kadar sonra Resmi Gazete'de yayınlanıyor biliyor musunuz AYM kararı, tam 4 ay sonra; 27 Şubat 2024 tarihinde. Bunun neresini makul, hukuka uygun değerlendireyim? Bu karar yayınlandığı tarihten 9 ay sonra yürürlüğe girer diyor, bu 9 ay aslında idarenin yeni bir düzenleme yapması için kendisine tanınan süredir. Şöyle bir işlevi vardır, Anayasa’ya aykırı olan bu hükümlerin tamamını 9 ay boyunca tepe tepe kullanma hakkına ve yetkisine sahipsin. Bir hukuk devletinde bu iptalden sonra TBMM'nin derhal bunlara yönelik vaziyet alarak AYM kararına uygun bir düzenleme yapması lazım. Bugün görüşülmekte olan yargı paketinde gördüğümüz gibi onu da noktasına, virgülüne dokunmadan bir gece yarısı Meclis'ten geçirmeye çalışacaklar. Bunun adı da hukuk olacak.

Bunu bir dayatma ile yapmaya çalıştıkları için biz de Meclis'te İçtüzük’ten kaynaklanan haklarımızı kullanıyoruz. Bununla herkesi terörist olarak yaftalamak haklarını ellerinde tutuyorlar. AYM'nin iptal kararına karşın virgülüne dokunmadan aynı düzenlemeyi yasa konusu yapmaya çalışıyorlar. TMSF'nin kayyum olarak atadıklarına idari, mali, hukuki özerklik kazandırmak istiyorlar. Emeklilere yönelik de 3 bin lira gibi acınaklı bir ikramiye düzenlemesini getirmeye gayret ediyorlar. CHP olarak biz burada milletvekili arkadaşlarımızla büyük bir kararlılıkla duruyoruz. CHP'nin 25 milletvekili buradadır, geriye kalan milletvekillerinin tamamı sahada vatandaşlarımızın dertlerini çözmek için gayret etmektedir. AKP'nin de 200 milletvekili Meclis'te çakılı durumdadır. Kulise sandalyeler koydular oturdular. Odalarına gidiyorlar, yoklama istiyoruz yoklamaya zamanında yetişmiyorlar. Bu hem gayriciddi hem de zavallı bir durumdur. TBMM'nin onurunu hiç kimseye çiğnetmeyeceğiz. Meclis'i çalıştırmamaya yönelik çabanız bizim duvarlarımıza vuracaktır ve geri dönecektir.

k4.jpg

İYİ POLİS KÖTÜ POLİS OYNUYORLAR

Biz bu filmi daha evvel görmemiş miydik? Bu iyi polis kötü polis oyununu bu memleket çok açık olarak gördü. Erdoğan'ın itiraf ettiği birkaç şey var; 21 yıl sonra Hazine’nin tam takır olduğunu ve emeklisine insan onuruna yakışır maaş veremeyeceğini ifade ediyor. Çok tehlikeli, sınıfları, kesimleri, insanları birbirine düşürecek açıklama yapıyor. Diyor ki emekliye, ‘Sana para verirsem, memurun maaşından kesmek zorunda kalacağım’. Bir süre polis diyecek ki benim maaşımdan kesme emekliye verme. Bir emekli protesto yürüyüşünde polisin tutumu buna göre şekillenecek...Bana gözleri dolarak anlatıyor adam. Bir ekmek arası döneri yemeyeli yıllar oldu diyor. Bir ekmek arası döner hasretiyle yaşayan emekliden bahsediyoruz ve ona Cumhurbaşkanı çıkmış üst perdeden sana bu maaşı artırama param yok diyor. Senin paran yoksa Anagold'un 7.2 milyon dolarlık vergi borcunu niye sildin? Kur korumalı mevduata bu memleket 800 milyar lira gömdü. Zenginin parasını büyütmesi için 800 milyar lirayı, Merkez Bankası’ndan ve Hazine’den veriyoruz. Ama emeklinin maaşına zam gerekince ‘Bunu yapmamız mümkün değil. Ancak polis maaşından kesmemiz lazım’ diyorsunuz. Bu acınaklı bir tutumdur, Türkiye'de vatandaş bunu değerlendiriyor, 31 Mart'a 30 gün var."


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi