Ah şu dış güçler!

Bizim yaşadığımızı hangi ülke insanı yaşarsa yaşasın bir tepki verir, vermediğine göre işin içinde başka şeyler var diyorum. Örneğin 20 küsur senedir bizi CEHAPE'nin yönetmesi olabilir mi? Hele hele şu dış güçler hiç yakamızı bırakmıyor. Zaten bu ülkenin başına FETÖ belasını getiren de CEHAPE değil mi. Asrın lidermiz Erdoğan geçende buyurdu işi pişkinliğe vurdu. Pişkinliğin çifte kavrulmuşu. Tabii ki Saray’dan bahsediyorum. “Memurlarımıza zamlar gelirken emeklilerimize hiçbir şeyin gelmemesi olacak bir şey değil. Onları da inşallah memnun edecek adımları atacağız” sözleriyle toplumun özellikle artık hiçbir yerde çalışmayan ve aldığı üç kuruşla hayatlarının kâbusunu yaşayan emeklileri anımsadı. En düşük memur maaşını 22 bin TL’nin üzerine çıkartırken emeklileri, toplumun en itilmiş kakılmışları durumuna indirgeyen sanki Saray ve politikaları değilmiş gibi.

Emeklilerin önemli bir çoğunluğu toplumun en örgütsüz, dağınık, vur ensesine al ağzındaki lokmayı durumundaki kesimi. İktidarın imanına kalmış, Saray’ın ağzının içine bakan, kurtar bizi durumunda bırakılmışlar. İşleri tıkırında olan kesimlerini ve tabii EYT’lileri, genç emekli olarak çalışanları kastetmiyorum. Gerçi emeklilik maaş+asgari ücret civarında ve üstünde bir toplam gelirin hayatı sürdürmek için ne gibi bir anlamı olacağını da sorabiliriz... Koskoca sıfır. Toplumun büyük kesimi bu noktaya indirgendi. Örgütsüz güç, en çok dayağı yer. Muhalif partiler de seyreder. Seyretmekle kalmaz, iktidarın işini kolaylaştırır. Çünkü onlar da örgütsüzdür, ne yapacaklarını bilecek durumda değiller. Bir yandaş, emeklileri toptan Saray’ın destekçisi ilan etti ve bir duygusal kopuş yaşadıklarından bahsetti. Yüzde kaçı destekçidir, bilmiyoruz.

Katmerli pişkinliktir bunun adı

Pişkinlik dedik ya, Erdoğan bir işadamları toplantısında yaşadığımız ekonomik çöküş için “Ekonomide yaşadığımız sıkıntıların çok önemli kısmı iktisadi değil, siyasi saikle hayata geçirilen oyunların ürünü” dedi. İçerik yok, başka açıklama da! Acaba kimleri kastetti? Toplantıda bulunan müteahhitler olabilir mi? Dışarıda kazandıkları milyar dolarları Türkiye’ye getirmeyerek ekonomik krizin parçası olduklarını mı kastetti? Yok yok, acaba ülkeyi yöneten ekonomi ile ilgili atadıklarının Saray’a bir kumpas kurduğu gibi tuzak kokusu almış olabilir mi? Veya dış güçler?

Ekonomi-maliye bakanlarının aman dolar lütfen diye kapılarını aşındırdıkları Londra ve New York gibi dünya finans merkezlerini mi kastetti? Evet orada bir siyasi oyun olabilir: O kadar yatırıma çağırılmalarına rağmen Türkiye’ye bir türlü gelmeyerek ülkeyi ekonomik olarak çökertme politikası izliyor olabilirler. Evet bu akla çok yatkın! Siz dünyanın dört bir köşesine koşun yatırım yapın ama karadan, havadan, denizden Türkiye’yi es geçin! Bir türlü yatırıma gelmeyin! Bunca çağrıya rağmen! Bu bir siyasi ayak oyunu olabilir ancak.

Yoksa gamlı baykuşlar mı çökertti?

Bir de tabii ki ortada fol yok yumurta yokken durmadan ekonomik çöküntü çığırtkanlığı yaparak üreticiyi, satıcıyı ve milleti buna inandıran, benzin zamlarını, üretici zamlarını, dolayısıyla da süpermarket zamlarını hiç yokken kışkırtan şom ağızlı muhalifler, ekonominin e’sini bilmedikleri halde çöküş ve pahalılık yorumları yapanlar, pazarda fiyatları görünce öldük bittik diye bağıran laik teyzeler... Hepsi bu siyasi oyunun içinde... Aslında bu büyük siyasi oyun, ülkenin en büyük ekonomistini salt açığa düşürmek, ekonomist olmadığını göstermek için... Cezasını çeken de biziz... Yoksa ekonomi tıkırında... Timur Selçuk’un dediği gibi: Kulakları çınlasın!

Yurttaş krizin nedenini iyi biliyor

Yöneylem Araştırma, 'ekonomik krizin nedenlerini' sorduğu anketinin sonuçlarını paylaştı. Ekonomik krizin sebebi olarak liyakatsizliği gösterenlerin oranı yüzde 72, ekonomi politikalarında yanlışları gösterenlerin oranı yüzde 77, tek adam sistemini gösterenlerin oranı ise yüzde 57 olarak ölçüldü. "Dış güçlerin saldırıları" diyenlerin oranı ise sadece 32 puanda kaldı.

Yöneylem Araştırma, 27-31 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirdiği "Türkiye Siyaset Paneli" araştırmasının "Ekonomik Krizin Nedenlerine Dair Vatandaş Algısı" başlıklı anketinin sonuçlarını paylaştı. 2100 kişi ile görüşerek yapılan anket, 27 ilde gerçekleştirildi. Ankette, %95 güven aralığı, +/-2,14 hata payı gösterildi. Ankette katılımcılara 'ekonomik krizin nedenleri' soruldu.

Ekonomi tıkırında değil!

"Sorunların nedeni ekonomi politikalarında yapılan yanlışlardır" cevabına "Tamamen katılıyorum" ve "Katılıyorum" yanıtını veren katılımcıların oranı %76.8 oldu. "Hiç katılmıyorum" ve "Katılmıyorum" diyenler ise yüzde 15,4'te kaldı. Ankette ekonomik sorunların nedeni olarak "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ni işaret edenlerin oranı ise yüzde 57 seviyesinde oldu. "Ekonomik sorunların nedeni ülke yönetiminde likayatsizlik ve adam kayırmacılığın geçerli olmasıdır" diyenlerin oranı ise yüzde 71.5 oldu.

Dış güçler palavra

AKP iktidarı tarafından sıklıkla dile getirilen "dış güçlerin saldırıları" argümanı da ankette soruldu. "Ekonomik sorunların nedeni dış güçlerin saldırılarıdır" diyenlerın oranı 32 puanda kaldı. Katılımcıların yüzde 57.1 oranında görüşe katılmadığını bildirdi.

En büyük sıkıntı KKM

Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ safsatasını doğrulatmak için, ekonominin altına döşediği mayın olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) vardı. KKM uygulamasının işçinin, esnafın, orta direğin, hâsılı vatandaşın kahir ekseriyetinin sırtına yüklediği yükü, KKM nedeniyle ekonomide hızla artan dolarizasyonu ve bunun sebep olduğu korkunç kırılganlığı gözle önüne serelim istedim. Büyük Selçuklu’nun büyük veziri Nizamülmülk, Siyasetname’sinde; ‘Yöneticilerin işledikleri günahtan daha büyük günah yoktur. Zira sıradan bir insanın yaptığı bir hata sadece kendisine zarar verebilecekken idarecinin bir hatası, bir millete mal olabilir’ diyor. Cahilce işlere engel olan yöneticinin Allah’ın lütfuna mazhar olacağını, bilimi yâr ve yardımcı tutarsa, iki cihanda da bahtiyar olacağını söylüyor. Bizde son beş yıldır kural tanımayan, akıldan ve bilimden uzak işler yapan, ‘Ben yaptım oldu’ diyen bir kişi iş başında. Bilimle ve akılla didişerek yaptığı hataların faturasını, milletimiz; işiyle, aşıyla, yeri geldiğinde canıyla ve malıyla ödüyor. Tüm yetkileri tek bir kişiye veren, ucube bir rejim sonrasında, ‘Her şeyi çok hızlı yapacağız’ diye işe başladılar, her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Dengesiz, denetimsiz sistemde, yanlış üniversiteye, yanlış rektör bile atadılar.

Deprem bölgesi kan ağlıyor

Son beş yılda 151 Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkardılar. Bunun 83 tanesi yani yarısından fazlası, önceki kararnameleri düzelten kararnameler. Deprem oldu, binalar yıkıldı. Marmara Depremi’nde enkaz başına derhal intikal ederek, binlerce canı kurtaran Mehmetçik’imizi zamanında sahaya süremediler. Çalışma ekipleri ile enkazı, operatörler ile iş makinalarını buluşturamadılar. Kurtarılabilecek vatandaşlarımızın yıkıntıların altında, soğukta, yardım çağıra çağıra ölmesine neden oldular. Deprem bölgesinde hala barınma sorunu sürüyor. Su yok. Su sorunu da sürüyor.

Milli paramızı pul ettiler

Önceki seçimlerde ekonomiyi iyi göstermek için milletin 128 milyar dolarını yakmışlardı. Bu seçimden önce de milletin 199 milyar dolarını daha arka kapı operasyonlarıyla buharlaştırdılar. Devlet yönetimi böyle, afet yönetimi böyle, ekonomi yönetimi de onlardan hiç farklı değil… Güya ‘model’ dediler. Faiz takıntısıyla ekonominin tüm dengelerini alt üst ettiler. ‘Faiz inince, enflasyon da iner’ diyerek akıldan, bilimden uzak safsataların peşine takıldılar. Faiz talimatla inince hem kur hem enflasyon patladı. Bu defa adına ‘liralaşma’ dedikleri bir başka safsatayla, TL mevduatı, dövize endeksleyiverdiler. Faizden kaçarken dolarizasyona yakalandılar. Hortlattıkları enflasyon, milli paramızı pul etti. Paramızın ‘değer saklama’ işlevini bitirdi.

Hiç olmadığı kadar kötü tablo

Rahmetli Turgut Özal’ın, ‘İnşallah gençlerimiz bundan ders alır. Bir daha böyle hesapsız kitapsız hatalar yaparak, gelecek nesilleri zor taşınan yük altına sokmaz’ diyerek kaldırdığı, bu ülkeye çok büyük bedeller ödeten, Dövize Çevrilebilir Mevduat’ı modifiye ettiler. ‘Kur Korumalı Mevduat’ deyip yeniden getirdiler. Sonuç? Sonuç işte bu mevduat/dolarizasyon grafiği. Dolarizasyon yüzde 70’e dayanmış. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en yüksek seviyesine çıkmış. Biz böyle bir tabloyla ne 1990’larda ne de 2001 krizi zamanında karşılaştık. Biz bunların olacağını söyledik. Hükümeti defalarca uyardık. Ve geldiğimiz noktada ne yazık ki biz haklı çıktık. Elbette bundan hiç mutlu değiliz.

KKM ye harcanan parayla neler yapılırdı

11 Ağustos itibariyle KKM bakiyesi, 125 milyar dolara ulaştı. ‘Hazine’ye tek kuruş yük getirmeyecek’ diyerek pazarladıkları KKM, elde avuçta ne varsa yiyip bitiren hayırsız evlada dönüştü. Geçen yıldan bu yana KKM nedeniyle Hazine’nin kasasından çıkan para, 152 milyar lira. Bir de Merkez Bankası kasasından çıkanlar var ama bunun ne kadar olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Çünkü burada da şeffaflık yok. Devlet sırrı gibi saklıyorlar. Millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bile bilgi vermiyorlar. Merkez Bankası bilançosu verilerinden anladığımız, KKM’ın Merkez Bankası’na, yani devlete zararı, 17 Ağustos itibariyle 565 milyar lira. Ortada çok büyük bir yıkım var. Yani KKM için bugüne kadar ödenen 717 milyar lira ödemişiz. Bunu ödemeseydik, her bir aileye 27 bin 577 lira verebilirdik. Bu parayla; iki tane Osmangazi Köprüsü dahil, İstanbul-İzmir Otoyolu yapabilir, üstüne bir tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü, iki tane de Avrasya Tüneli yapabilirdik.

Son tüy KKM

İşte kendilerini akıllı, uyanık sananların getirdiği KKM’nin şu ana kadar millete neye mal olduğunun basit bir bilançosu. KKM, 2018 yılında başlayan tek adam yönetiminin bu ülke ekonomisine diktiği son tüydür. Daha önce dövizle borçlandırılan bir avuç şirketi kurtarmak için Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan 128 milyar doların bu millete çıkan faturasıdır. Yandaş zombi şirketlerin ‘yüksek enflasyon’ ortamında TL borçlarının düşük faizle ödenmesine yardımcı olmak için halkımızın sırtına yüklenen yüktür. Emekliden, çiftçiden, işsiz gençten, milyonlarca dar ve sabit gelirliden milyarlarca liranın alınıp bir avuç zengin yandaşa peşkeş çekilmesidir.

Büyük projeyi cami bahçesine bıraktılar

Ekonomi yönetiminin yeni vitrini, bu durumu sürdüremeyeceklerinin farkında. Bu kontrol altına alınmadan, dışarıdan para bulamayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Önce torba yasayla, Hazine’den bu hesaplara ödenen garantileri Merkez Bankası’na aktardılar. Bir başka ifadeyle bu ödemeleri bütçeden kaçırdılar. Ama kimseyi ikna edemediler. Daha önce döviz hesaplarını Kur Korumalı Mevduat’a çevirmek için bankalara hedef koyan hükümet, bu hafta sonu çıktı, birtakım kararlar açıkladı. Kur Korumalı Mevduatı, Türk lirası mevduata çevirmek için hedef koydu. Yeni ekonomi vitrini, Erdoğan’ın ekonomiyi ayağa kaldıracak ‘büyük projesini’ bir anda cami avlusuna bırakıverdi.

Dün ak bugün kara ya yarın?

Şimdi bir yandan bankaların yabancı para zorunlu karşılıklarını artırarak döviz rezervlerini makyajlamaya, döviz tevdiat hesaplarının cazibesini azaltmaya; diğer yandan bankaların menkul kıymet tesisleriyle oynayarak KKM yükünü hafifletmeye çalışacaklar. Yine parça parça, bölük pörçük işler. Çok açık söyleyelim. Bu iş böyle yapılmaz. Ülkenin başına bela ettiğiniz KKM, böyle tasfiye edilmez. Önce bir kere geleceksiniz bu KKM’nin kamuya yükü ne kadar, bunu kalem kalem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açıklayacaksınız. KKM’nin ne kadarı bireylere ne kadarı şirketlere ait? Ne kadarı yerlilere ne kadarı yabancılara ait? KKM kapsamında ne kadar vergi muafiyeti sağladınız? Bunları milletle paylaşacaksınız. Sonra da KKM’den çıkış için orta vadeli bir strateji hazırlayacaksınız. Bu stratejiyi, bütüncül bir makroekonomik programın içine yerleştireceksiniz. Bunları yapacaksınız ki millet ve tüm dünya, ‘Galiba ekonomide oyun kuralları değişti, gerçekten değişiyor, enflasyon aşağı gidecek, gerekenler yapılacak’ diye düşünüp öngördüğünüz geçişi asgari maliyetle tamamlayabilsin. Ama bunları yapmadan alelacele aldığınız kararlarla, dün ak dediğinize bugün kara diyerek, piyasalarda belirsizliği ve huzursuzluğu daha da artırmaktan başka bir şey yapamazsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi