Yoksulluk daha çok derinleşecek

Türkiye'de AKP iktidarı eliyle yaratılan derin yoksulluk daha da derinleşecek. Aile Bakanlığı’na göre, ailesinin yanında bakılamayan çocuk sayısı 210 bine, elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısı 4 milyona, GSS borçlusu ise 9 milyona ulaşacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2024 Yılı Bütçe Teklifi, Türkiye'de iktidar eliyle yaratılan yoksulluğun daha da derinleşeceğini ortaya koydu. Bütçe teklifinde yer alan hedefler, sosyal yardıma muhtaç kişi sayısında artış öngörüldüğünü gözler önüne serdi. Bakanlık, ailesinin yanında en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan çocuk sayısı, elektrik tüketim desteğinden yararlanan kişi sayısı ve GSS prim borcunu ödeyemeyen kişi sayısında artış öngördü. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2024-2026 dönemine yönelik hedeflerinde de Türkiye’deki derin yoksulluğa yönelik çarpıcı veriler yer aldı.

Çocuk yoksulluğu önde geliyor
Bakanlığın verilerine göre, ailesinin yanında en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan ve ailesinin yanından alınma riski bulunan çocuk sayısı 2022 yılında 157 bin 248 oldu. Türkiye’deki derin yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkisini ortaya koyan en çarpıcı veri olan, “Sosyal ve Ekonomik Destek Programından Yararlandırılan Çocuk Sayısı”na yönelik 2023, 2024, 2025 ve 2026 yıllarına yönelik tahminler de dikkati çekti. Bakanlığın, 2023-2026 döneminde SED kapsamındaki çocuk sayısına yönelik tahminleri, yıllara göre şöyle sıralandı: 2023: 155 bin- 2024: 170 bin-2025: 200 bin- 2026: 210 bin

Milyonlar desteğe muhtaç
Ekonomik yoksunluk nedeniyle elektrik faturasını ödeyemeyen hane sayısının da artacağı bildirildi. Türkiye’de 2022 yılında 2 milyon 719 bin 745 olan elektrik tüketim desteğinden yararlanan hane sayısının 2026 yılında 4 milyonu aşacağı belirtildi İşsiz ve çalışmayan yurttaşların kabusu olan GSS prim borcunu ödeyemeyen kişi sayısının da 9 milyona dayanacağı hesaplandı. Genel Sağlık Sigortası primi devlet tarafından karşılanan kişi sayısı, bakanlığın bütçe planlamasına şöyle kaydedildi: 2023: 8 milyon 953 bin 522- 2024: 8 milyon 967 bin 143- 2025: 8 milyon 976 bin 465- 2026: 8 milyon 987 bin 289

Milyonlar umutsuz
Geçim sıkıntısıyla boğuşan milyonlar iktidardan da muhalefetten de umudu kesti. Kamuoyu araştırmalarına göre toplumun büyük çoğunluğu ‘bıkkınlık, öfke, umutsuzluk ve çaresizlik’ içinde. Muhalefetin iktidarı değiştiremediği, iktidarın ise sorunlara çözüm üretemediğine vurgu yapan Yöneylem Araştırma Direktörü Kömürcü, “Hem siyaset kurumu hem de siyaset yapılış biçimi değişmeli” dedi. Seçim sonrası geçen 5 aylık süreçte iktidar halkın gerçek sorunlarını görmezden gelirken muhalefet ise iç tartışmalara yöneldi. Geçim sıkıntısıyla boğuşan, temel ihtiyaç maddelerini bile karşılamakta zorluk çeken milyonlar, iktidardan da muhalefetten de umudu kesti. Sorunlarına çözüm üretilmediğini gören yurttaşlar bıkkınlık, öfke, umutsuzluk ve çaresizlik yaşıyor. Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi’nin seçim sonrasındaki toplumda ortaya çıkan hislere dair yaptığı araştırmadan da benzer sonuçlar ortaya çıktı.

Acı gerçekler
Yöneylem, 26-29 Eylül tarihlerinde 27 ilde 2 bin 398 kişiyle bilgisayar destekli telefon görüşmeleriyle yaptığı araştırmanın sonuçlarını yayımladı. Özkaynaklarla yapıldığı belirtilen araştırmanın güven aralığı yüzde 95, hata payıysa ise artı, eksi 2 olarak açıklandı. Araştırmada katılımcılara “Son dönemde siyasi konular hakkında düşündüğünüzde kendinizi nasıl hissediyorsunuz” sorusu yöneltildi. Katılımcıların dörtte biri ‘bıkkın’ olduğunu dile getirdi. ‘Öfkeli’ olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 22 olurken, kendini ‘çaresiz’ hissedenlerin oranı yüzde 27’yi aştı.

Umutlu olan yüzde 16!
Umutlu olduğunu söyleyenler yalnızca yüzde 16, heyecanlı olduğunu dile getirenler ise yüzde 5’te kaldı. Yüzde 3,3’lük bir kesim ise bu soruya yanıt vermedi. Araştırmada ayrıca katılımcıların 14 Mayıs’taki genel seçimlerde oy verdiği partilere göre dağılımı da incelendi. Buna göre CHP’lilerin yüzde 95’i bıkkın, öfkeli ya da çaresiz. Bu oran, İYİ Partililerde yüzde 94,5; Yeşil Sol Parti’ye oy verenlerde yüzde 90 oldu.

Siyaset kriz içinde
Araştırmadan çıkan sonuçları değerlendiren Yöneylem Araştırma Direktörü Derya Kömürcü, “Hepimizin çevresinde gözlemlediği bir şey olarak 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından seçmenlerdeki hayal kırıklığı ve umutsuzluk hali zaten vardı. Ancak asıl dikkat çeken şey bence iktidar kanadındaki sıkışmışlığın bu kadar fazla olması. Bir taraftan da şaşırtıcı olmayan bu tablo gösteriyor ki Türkiye’de siyasal sistem artık tamamen kriz içerisinde. Siyaset kurumunun iflas ettiğini söyleyebiliriz” dedi.

“Muhalefet kanadının vaat ettiği iktidarı değiştirememesi bir yandan iktidarın da ülke sorunlarına çözüm bulamaması toplumu en büyük umutsuzluğa iten nedenler” ifadelerini kullanan Kömürcü, “Bu umutsuzluk çemberinde de yapılan siyaset anlayışı insanları siyaseten özne konumuna getirmekten çok uzak. Hatta bir bilinçli tercih ile sadece sandıkların gösterildiği, bize oy verin sorunları çözelim vaatlerinin artık hiçbir karşılığı olmadığı gibi toplumu da siyasetten uzaklaştırıyor. Öte yandan var olan değişim tartışmaları yanlış yerden yapılıyor. Kişilere has, birilerinin gidip birilerinin gelmesi üzerinden değişim tartışmaları ilerliyor. Zaten hayal kırıklığı içerisinde olan insanlarla kurulan ilişki de bu düzeyde olunca artan sorunlar karşısında toplum daha çok çaresizliğe itiliyor” diye konuştu.

AKP ve MHP’ye oy veren seçmen için de aynı tablonun devam ettiğini söyleyebiliriz. Ülkenin sorunları çözülemez ve her geçen gün daha da artarken bu seçmen yapısı da bıkkın, çaresiz ve umutsuz. Çok açık ki hem siyaset kurumunda hem de siyaset yapılış biçiminde artık yapısal değişikliklere gitmesi gerekiyor. Kısa süreli kişilere dayalı değişim vaatleri saman alevi yaratması dışında büyük anlamda bir etkisi olmuyor. Ancak önümüzdeki dönem yerel seçimlerin ise dinamik açısından farklı olduğunu söylemek lazım. Bir iki ay sonra toplumda tekrar siyasete kayma olsa da yine de bu etki de genel seçimlerdeki gibi olmayacaktır. Genel seçimlerde neredeyse 4 kişiden 1’i kararsız seçmen olarak kayda geçiyordu. Yerel seçimlerde böyle bir durum daha zor. İnsanlar kendi yaşadıkları yerin seçimlerine başka bir ilgiyle bakıyorlar. Partiler değil kendilerine daha rasyonel gelen adaylara yönelmeler de sık sık görülüyor. Yani artık topluma kendini kabul ettirmeye çalışan orayı gerçekten değiştirme gayreti içerisinde olan kim varsa önce siyaseti toplumun tamamına yaymalı, değişimi kendi siyaset yapış biçimlerinde gerçekleştirmeliler.”

İktidar ne yaptı?
Halktan sabır istediler: Muhalefetin etkisizliğinden güç alan iktidar, özellikle Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirilmesiyle ‘reel politikalar’ adı altında krizin tüm yükü halkın sırtına yükledi. Kur Korumalı Mevduat Hesabı sermaye transferi yapıldı. Halk yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısıyla boğuştu. Asgari ücrete yapılan zamlar halkın cebine girmeden eridi. Ulaşımdan akaryakıta, temel gıda malzemelerinden vergilere kadar her kalemde zam üstüne zam yapıldı. Erdoğan krizin nedenini dış güçlere bağladı, halktan sabır istedi.

Baskı daha da arttı

İktidar baskıyı her alanda artırdı. TİP’ten vekil seçilen Can Atalay serbest bırakılmadı. Gazeteci Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan ve onlarcası hukuksuz şekilde cezaevine alındı. Muhalif televizyon kanalarına RTÜK sopası gösterildi. Tarikat, cemaatler, Meclis’e giren Hüda Par ve YRP’nin de desteğiyle organize gerici kuşatma tüm ülkeye yayıldı.

Erdoğan’ın maaşına zam

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın maaşına 43 bin lira daha zam geldi. Maaşı ara zamla birlikte bu yılın Temmuz ayında 101 bin liradan 140 bin liraya çıkan Erdoğan, 2024 yılında da 183 bin lira alacak. Cumhurbaşkanlığı tarafından TBMM’ye gönderilen 2024 yılı bütçe yasa teklifiyle, Cumhurbaşkanı’nın yıllık brüt maaş ödeneği 2 milyon 196 bin liraya çıkarıldı. Buna göre Erdoğan’ın aylık brüt maaşı da 43 bin lira daha artırılarak 140 bin liradan 1 Ocak 2024 itibariyle 183 bin liraya yükseldi.

Meclis’e yeni lüks araçlar

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Tasarruf Tedbirleri Genelgesi, yayımlanmasına karşın Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Destek Hizmetleri Başkanlığı’nın 8 Kasım’da, “Sürücüsüz Araç Kiralama” ihalesi düzenleyeceği öğrenildi. İhale kapsamında 57’si lüks binek otomobilden oluşan toplam 113 araç kiralanacağı ifade edildi.

Peki ya muhalefet!
Değişim ve adaylık tartışmaları: Muhalefet cephesi seçimden sonra adeta dağıldı. Seçim yenilgisi üzerine esaslı bir tartışmaya girilmedi. Kişilere ve liderlere odaklanan bir tartışmaya odaklanan CHP’de büyük kongre öncesi başkanlık yarışı giderek kızıştı. Değişimciler ve Genel Merkez arasında delege hesapları yapılıyor. Zamlara karşı ciddi bir itiraz ortaya konulmazken, gerici kuşatmaya da sessiz kalındı.

İttifak dağıldı: Millet İttifakı fiili olarak dağıldı. İYİ Parti Lideri Meral Akşener, seçim yenilgisinin tüm sorumluluğunu CHP’ye yükleyerek sert eleştirilerde bulundu. “15 milletvekili transferinin hayatının en önemli hatası olduğunu” söyledi. Yerel seçime ilişkin yol haritasını açıklayan Akşener, tüm siyasi partilere, seçime ayrı ayrı girme çağrısı yaptı, 81 ilde kendi adaylarını çıkaracaklarını duyurdu.

Tezkereye evet dediler: Sınır ötesi operasyonlar için Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesini öngören tezkere Meclis’te kabul edildi. CHP, yabancı ülke askerlerinin ülkeye girişine karşı çıkıp tezkereye “hayır” dedi. İYİ Parti, CHP’yi tezkere üzerinden hedef aldı. AKP’li milletvekilleri, İYİ Parti’nin CHP’yi eleştiren konuşmalarını alkışladı. CHP listelerinden Meclis’e giren Demokrat, DEVA, Gelecek ve Saadet partileri tezkereye destek verdiklerini söyledi. Çalışanlar yüksek enflasyonun yanı sıra adaletsiz vergi yükü altında eziliyor. Temmuzda alınan ücret zamları gelir vergisine gitti. Bir çalışanın sene başında ödediği bin 300 TL gelir vergisi, bu ay 3 bin 500 TL’ye çıktı.

Adaletsiz vergiler ücretleri kemirdi
DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), hazırladığı yeni bir araştırma, ücretlerin yaklaşık üçte birinin vergi ve kesintilere gittiğini ortaya koydu. ‘Adaletsiz Vergi Ve Kesintiler Ücretleri Nasıl Kemiriyor?’ başlıklı araştırmada, temmuzda ücretlere yapılan ara zamların gelir vergisine gittiği; çalışanların bir yandan yüksek enflasyon bir yandan adaletsiz vergi ve kesinti yükü altında ezildiği vurgulandı.

Araştırmaya göre, 2023 Ocak’ta yaklaşık 1.300 TL gelir vergisi ödeyen bir çalışanın, 2023 Ekim'den itibaren ödediği gelir vergisi tutarı 3 bin 500 TL’ye çıktı. Ücretliler üzerindeki vergi ve kesinti yükü Ocak 2023'te yaklaşık yüzde 22 iken, 2023 Ağustos'tan itibaren yaklaşık yüzde 30’a yükseldi. 2023 Ocak’ta 4.350 TL olan vergi ve kesinti toplamı 2023 Mayıs’ta 5.100 TL’ye, 2023 Temmuz’da 6.378 TL’ye ve 2023 Ekim’den itibaren ise 7.295 TL’ye yükseldi. DİSK-AR çalışanların gelir vergisi yükünün artmasının nedenlerini, "Gelir vergisi oranlarının çok yüksek olması, asgari ücret istisnasının matrahtan değil gelir vergisinden indirim yoluyla uygulanması, gelir vergisi tarife dilimlerinin düşük tutulması ve böylece çalışanların kısa sürede bir üst vergi tarife dilimine girmesi" olarak açıkladı.

Emekçilerin kaybı büyük
Gelir vergisi tarife dilimleri ve oranları adil biçimde düzenlenmediğinden çalışanların üzerindeki vergi yükünün artığına dikkat çeken DİSK-AR, "Yüksek enflasyon nedeniyle çalışanlar çok daha hızlı biçimde ikinci ve üçüncü vergi dilimlerine giriyor. Çalışanlar nisan ve mayıs aylarında ikinci vergi tarife dilimine (yüzde 20), ağustos ve eylül ayında ise üçüncü tarife dilimine (yüzde 27) giriyor ve ciddi kayıplara uğruyor" tespitine yer verildi. Çalışmada DİSK’in gelir vergisi ve kesintiler konusundaki talepleri ise şöyle sıralandı: - Gelir vergisi ilk vergi tarife oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir. - Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. - Asgari ücret istisnası vergiden indirim değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır. - İşverenlere uygulanan 5 puan SGK prim desteği çalışanlara da uygulanmalıdır. - Damga vergisi kaldırılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi