Halk mağdur hekim tükendi!

AYLARDIR Türk Tabibler Birliği'nin ve uzmanların ısrar ile gündeme getirdikleri "Gerçekler saklanıyor" söylemi tüm çıplakıllğı ile yüzümüze çarpınca sanki biraz akıllandık demiştim ama yanıldığımı anladım. Şahsımdan özür diledim. Ben hastanelerin doluluk oranları tavan yapınca, hastalar kuyruklarda sıralanınca daha ciddi önlemler alınır diye düşünmüştüm. Elbet devletimiz bu konuda bazı önlemler aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni kısıtlamaları açıkladI. Arasında akşam 21.00 sabah 05.00 arası sokağa çıkma yasağı uygulamasının da yer aldığı yasaklar hayat geçirildi.

Tabii traji komik ülkeme özgü görüntülerde medyada yer almaya başladı. AVM'le açık restorantları kapalı ama paket servisten yararlanan maske mesafe hak getire kara düzende başta gençler olmak üzere insanlar yeme yemeğil yanak yanağa doalşmayı sürdürüdü ve hala AVM'ler açık tutuluyor. Toplu taşıma araçları bir türlü düzene sokulamadı. Göstermelik denetimlerde bir araçtan 10 yerine 35 kişi, metrobüslerde neredeyse balık istif toplu taşıma devam etti. Tabii İstanbul değil bu İzmir, Ankara, Antalya, Diyarbakı, Samsun, Kayseri Malatya gib bütün büyük illerde aynı sıkıntı devam ediyor. Bu arada haksızlık yapmayalım Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yukarıda saydıklarım sayamadığım illerde vaka sayısının yüzde 100 yüzde 50 artmaya devam ettiğini açıklamayı sürdürdü. Yani önlemler yeni kısıtlamalar pekte bir anlam kazanmadı.

Yasak savmak için yasak koymak

Tam Türkiye usulü "Yasak savmak için yasak koymak" uygulaması şu andaa ciddi bir yarar sağlamadı. Nerden çıkıyor derseniz. Günlük vakalara 30 binli sayuılara bakmanız yeterli derim. Düşünün bir kere lokantalar, kahvehaneler, içkili yerler, spor salonları vs vs her yer kapalı. Şehirlerde sosyal yaşam sıfır. Zatesn sahiller mesire yerleri, piknik alanları da kapalı. Eee o zaman sokağa çıkma yasağı uygulamak "Corona virüs" vakalarını durdurur. Mantık bu. Kimse zaten kovalasan sokağa çıkmaz yasak koyuyorsun. Niye ? Çünkü ekonomik olarak gücün yok. Tam kapanmanın şart olduğunu hepimiz biliyoruz. Hafta sonu ilan edilen kısıtlama ile bu olacak iş değil. Uzmanlar bir yada iki kuluçka dönemi 14 yada 28 gün ülke genelinde tam kapanmanın gerekli olduğunu ısrarla söylemeye devam ediyorlar. Birde aşıdır tutturdular ki sanırsın bugünden yarına tüm ülke aşılanacak. Virüs ezilecek normale döneceğiz. Hele bir gelse şu Çin aşısı. İddiialar b u köşeye sığmaz ama bilim ne derse o olur. Bilim adamlarımız yararlı diyorsa bir program içinde aşılanmaya başlanır. Sonuç taaa 2021 sonu yada 2022 iyi mi? Şimdi gündem bu vaka artışını durdurmak olmalı bence Aşı değil. Bunun içinde tam kapanma zorunluluk.. Baştan savma yasaklarla bu iş gitmez.. Alın size son bir haftalık bakanlıkça açıklanan rakamlara göre Koronavirüs tablosu.Gerçeklere ulaşmak için bu tabloyu da birkaç kez katlamak gerekiyor bence...Bir haftalık durumumuz budur :

28 Kasım... Vaka 30.103.... Vefat 182

29 Kasım... Vaka 29.281.... Vefat 185

30 Kasım... Vaka 31.219.... Vefat 188

1 Aralık..... Vaka 30.110... Vefat 190

2 Aralık..... Vaka 31.923.... Vefat 193

3 Aralık..... Vaka 32.381.... Vefat 187

4 Aralık..... Vaka 32.736..... Vefat 193

Son bir haftada toıplam vaka sayısı 187.650.... vefat eden sayısı 1136 kişi...

4. Aralık İtibarıyla Türkiye de toplam hasta sayısı 527.070, Vefat eden sayısı 14.509 iyileşen hasta sayısı 423.142....

Tabipler alarm veriyor ama

Türkiye’de sekiz aydır kontrol altına alınamayan ve Kasım ayında daha da hız kazanan COVİD-19 pandemisine ilişkin gelinen noktayı, İstanbul’da sağlık hizmetlerinin durumunu, yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini paylaşmak üzere İstanbul Tabip Odası’nca (İTO) bir basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, İTO Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, Dr. Recep Koç ve Dr. Murat Ekmez katıldı.Açılış konuşmasını yapan Dr. Murat Ekmez Covid-19 pandemisinin İstanbul başta olmak üzere tüm ülkede etkisini artırdığı, binlerce can aldığı bir dönemden geçildiğini, bu süreçte yüzlerce sağlık çalışanının da hayatını kaybettiğini hatırlattı ve yaşamını yitiren vatandaşlar ve sağlık çalışanlarını saygıyla, sevgiyle andıklarını belirtti.

Ardından Covid-19 Kasım Ayı Raporu Dr. Pınar Saip tarafından paylaşıldı. Raporun temel başlıklarını aktaran Dr. Saip şunları söyledi: “Covid-19 pandemisi alarm veriyor. Dünyada 62 milyon Covid hastası mevcut, şu ana dek 1,5 milyon kişi hayatını kaybetti. TTB, tabip odaları ve meslek odaları olarak pandeminin başından beri sürecin şeffaf bir şekilde paylaşılmasının salgın idaresi için mutlak bir gereklilik olduğunu söyledik. Yaygın test yapılması gerektiğini sürekli vurguladık. Bizim ısrarlarımız sonucunda vaka sayıları açıklanmaya başladı. 30 bini bulan vaka sayısıyla birlikte ülkemiz Avrupa’da birinci dünyada da üçüncü sıraya yerleşti ne yazık ki. Vaka sayılarının, ölüm sayılarının daha da yüksek olduğunu biliyoruz. Test sayısına gelince; vaka sayımız bu kadar yüksekken test sayısında dünyada 63. sırada yer almaktayız. Test sayısının artırılması hala büyük bir ihtiyaç.”

Konuşmasında 30 Kasım 2020 tarihinde açıklanan yeni kısıtlama ve önlemlere de değinen Dr. Pınar Saip atılan adımların doğru ama yetersiz olduğunu belirtti. Varolan yüksek vaka ve günlük ölüm oranlarının çok daha ciddi önlemler almayı zorunlu kıldığını vurguladı ve İktidarın yeni can kayıplarını durdurmak için gerekli önlemleri almak konusunda sorumlu olduğunu hatırlattı. Bu süreçte hastanelerdeki ve yoğun bakımlardaki doluluk oranlarına da dikkat çeken Dr. Pınar Saip bu durumun sadece Covid-19 hastalarının değil, diğer hastaların da tedaviye erişiminde büyük sıkıntı doğurduğunu belirtti.

Açıklamada "İstanbul’da günlük pozitif vaka sayısı 9 bin ile 12 bin arasında değişiyor. Bu sayının 2-3 misli temaslı insan olduğunu düşünürsek İstanbul’da en az 300 bin civarı temaslı, 100 bini aşan sayıda da pozitif kişi olduğunu tahmin etmekteyiz.” denildi.

Yatacak yatak kalmadı

Açıklamada; “Bugün Türkiye’de binlerce COVİD-19 hastası hastaneye yatması gerektiği halde yatak bulamamakta, bir yoğun bakım yatağının “boşalması” ve böylece sıranın kendisine gelmesini beklemektedir. İstanbul Tabip Odası (İTO) olarak COVID-19 pandemisi sürecinde İstanbul’daki sağlık hizmetlerinin durumuyla ilgili raporlarımızı yayınlamaya devam ediyoruz. İTO COVID-19 İzleme Kurulu tarafından hazırlanan bu raporumuzda 2020 Kasım ayında İstanbul’daki durumu ele alıyoruz" denidli.

Raporda verilerle, grafiklerle gösterildiği gibi İstanbul salgının başkenti konumunu korumaya devam etmekte ve durum her geçen gün daha da vahimleşmektedir.” denildi ve acilen atılması gereken adımlar şöyle sıralandı:

1. “Türkiye’nin en az iki, tercihen dört hafta toplumsal hareketliliğin azaltılması/sokağa çıkma kısıtlaması ve temel/zorunlu/acil mal ve hizmet üretenler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulmasıyla acilen “tam kapanma”sı şarttır.

2. Sağlık Bakanı salgınla ilgili bilgileri gizleme, karartma tutumundan vazgeçmeli; gerçek tablo bütün açıklığıyla toplumla paylaşılmalıdır.

3. Devletin bütün yurttaşların evde kalma koşullarını sağlamakla yükümlü olduğu sorumluluğuyla kapanma süresince emekçileri, yoksulları koruyacak her türlü tedbir alınmalı, hiçbir mağduriyete, hak kayıplarına yol açılmamalıdır.

4. Salgınla etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi için “kapanma” süreci sonrasında da gerekli tedbirler ciddiyetle devam ettirilmelidir.

5. Özel hastanelerin vatandaşlardan her ne ad altında olursa olsun ücret alması engellenmeli; kamu sağlık kurumlarının ihtiyaca cevap veremediği her durumda özel hastaneler Sağlık Bakanlığı’nın kontrolüne geçirilmelidir.

6. Bir an önce “pandemi dışı hastaneler” belirlenmeli, “COVİD-19 dışı hastaların aylardır ertelemek zorunda kaldıkları sağlık hizmeti ihtiyacı daha fazla geciktirilmeksizin karşılanmalıdır.

7. Salgınla mücadelenin hastanelerde değil, sahada kazanılacağı gerçeğiyle filyasyon ekiplerinin sayısı hızla arttırılmalı, çalışma koşulları düzeltilmelidir.

8. Aile sağlığı merkezlerinin bu süreçte artan hasta yükünü karşılayabilmeleri için gerekli tedbirler alınmalı, bütün ihtiyaçları Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilmelidir.

9. Kamu sağlık kurumlarının personel açığı bir an önce giderilmeli, haklarında verilmiş bir mahkumiyet kararı bulunmadan KHK’lar ile görevlerinden uzaklaştırılan hekimler, sağlık çalışanları görevlerine iade edilmeli, yıllardır atan(a)mayan tüm sağlıkçıların ataması gerçekleştirilmelidir.

10. Sağlık çalışanlarının izin, istifa, emeklilik hakkını gasp eden uygulamadan vazgeçilmeli, motivasyonlarını arttıracak önlemler alınmalı, sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışmaları sağlanmalıdır.”

65 yaş üzeri ve 20 yaş altının toplu taşımayı kullanmayı yasaklanması ise vatandaşın eşit haklara sahip olması ilkesine aykırı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Kasım akşamı Covid-19 salgınına karşı yeni önlemleri ilan etti. Haftasonları Cuma akşamından, Pazartesi sabahına kadar ve hafta içleri de akşam 21:00 sabah 5:00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı. Ayrıca cenazelere ve nikah merasimlere katılacak insan sayısı kısıtlandı. Bir de 20 yaş altı ve 65 yaş üzeri vatandaşların toplu taşımayı kullanması engellenecek.

Kuşkusuz yöneticilerimizin sonunda salgında geldiğimiz durumun ciddi olduğunu kabul etmeleri ve bunu önce 30 binleri bulan vaka sayılarını açıklayarak ve ardından yeni tedbirler alarak vatandaşa ilan etmeleri çok olumlu oldu. Davranış değişikliğini başlatmanın ilk adımı tehdidin büyüklüğünü açıklamaktır. Gerçi artık herkes etrafındaki insanların hastalandığını, bir kısmının hastanelik olduğunu hatta öldüğünü biliyor. Bildiğimiz Covid-pozitif tanıdıklarımızın sayısı hızla artıyor. Yine de otoritenin durumun ciddi olduğunu ilan etmesi önemli, özellikle hükümete yakın medya dışında haber kaynağı olmayan çok sayıda vatandaş için.

Hafta sonu sokağa

çıkma yasakları

Daha önce de yazmıştım, hafta sonu sokağa çıkma yasakları çok etkili yöntemler değil. Türkiye’ye has bu yöntemin etkisini Nisan-Mayıs aylarına bakarak anlamamız mümkün. Bahardaki salgında tepe noktasını, hafta sonu yasakları olmaksızın geçtik: Büyük toplantıların yasaklanması, restoran, kafe, AVM’lerin kapatılması, sınır kapılarının kontrol altına alınması ve en önemlisi şehirlerarası dolaşımın sınırlanması ile.

Nisan ortasında başlayan haftasonu yasakları bir işe yarasaydı, vaka sayılarının hızla düşmesi beklenirdi. Tersine düşmediler, binli sayılarda ısrar ettiler ve biz her şeyi birden “normalleştirdiğimiz” Haziran ayına bu binli sayılarla girdik. Bu kaba gözlemin dışında akademisyenler matematik modeller kullanarak daha hassas hesaplamalar yaptılar. ODTÜ’den Erol Taymaz, tamamen resmi verileri kullanarak hafta sonu yasakları yerine 14 günlük tam kapanma uygulasaydık, vaka ve ölüm sayımızın yüzde kırk daha az olacağını, üstelik ekonomik kaybımızın da daha az olacağını hesapladı. Yetkin Report’da da yazan Selva Demiralp de benzer sonuçlara ulaştı. Bu vaka sayısının azlığı çok önemli, çünkü kalıcı bir etkisi var. Yaza daha az vaka sayısıyla girseydik, sonradan Konya, Ankara, Diyarbakır, Urfa ve diğer şehirlerde yaşadığımız patlamaların da büyüklüğü daha az olurdu.

Hızlı bulaşma

tükenen sağlık çalışanları

Şimdi baharda olduğundan on kat daha fazla vaka sayıları ve hızlı bulaşma ile karşı karşıyayız. Bakanın kendisi yeni vaka sayılarının büyük illerde bir hafta içinde yüzde yetmiş arttığını söyledi. Hastaneler, yoğun bakımlar ağzına kadar dolu. Sürekli yeni yatak açılma gayreti var, ama artık sağlık çalışanları yetişemiyor. Bu kaçınılmaz olarak hastaların aldığı bakımın niteliğini düşürüyor, ve ölüm oranlarını yükseltiyor. İkinci bir sonuç olarak da iş yükü artmış olan sağlık çalışanlarının kendilerinin enfekte olması riskini çok arttırıyor. Son bir hafta içinde 20’den fazla sağlık çalışanı kaybettik. Onları düşünmüyorsanız kendinizi düşünün. Bu hızla gidersek bahara ulaştığımızda hizmet verecek sağlık çalışanı kalmayacak.

Bulaşma aşamalarına dikkat

Bu noktada artık agresif davranmamız lazım. Virüsün bulaştırıcılık süresi belirtiler başlamadan 3-5 gün. Birçok insan hafif belirtilerle ya da belirtisiz olarak virüsü bulaştırıyor. Bir örnek kullanayım:

Ahmet Bey bu Çarşamba enfeksiyonu almış olsun. Cumartesi günü bulaştırıcı olmaya başlayacak. Hafta sonu evde olduğu için yalnızca ev halkından eşi Ayşe Hanım’a ve büyük oğlu Ali’ye virüsü verecek. Küçük kızları Zeynep’e bulaşmayacak.

Esnaf olan Ahmet Bey Pazartesi dükkanına gidecek. Toplu taşıma kullanarak 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra işyerine varacak. Müşterilerle, tedarikçilerle, kendisine dükkanda yardımcı olan ortağıyla bütün gün çalışacak, akşam sokağa çıkma yasağından önce evine yetişmek için saat yedide dükkanı kapatıp yola koyulacak.

Aksi gibi, toplu taşıma benzer kaygılar içindeki insanlar yüzünden sabah olduğundan daha kalabalık. Salı aynı şey.

Çarşamba sabahı biraz kırıklıkla uyanacak, kahvaltısından bir tat alamayacak, ama kredi borcu var, eve ekmek getirmek lazım. Aldırmayıp yollara düşecek.

Perşembe günü Ahmet Bey’in eşi Ayşe Hanım, ve Ali de hafta sonu aldıkları enfeksiyon yüzünden virüsü bulaştırmaya başlayacaklar. Ayşe Hanım çalıştığı tekstil fabrikasına, Ali ise AVM’deki tezgahtarlık işine devam edecek. Onlar da toplu taşımayla işlerine gidip gelecek, alışveriş yapacak. Ali arkadaşlarıyla buluşacak, AVM’de takılacaklar. Hiçbir belirtileri yok.

Aile ortada ciddi bir şey olduğunu ancak hafta sonu Ahmet Bey’in eşinin ateşi yükselince düşünecek.

Bu hikayenin çok özel olduğunu düşünmeyin. İstanbul’da Ahmet Bey’in benzeri yüz bin kişi olduğunu hesaplıyorum. Onun için enfeksiyonları evlere kapamak ve ev içi bulaşmanın sonuçlarını da önleyecek tedbirler lazım. Bu hafta sonu ve akşam yasaklarıyla başarılamaz. Bekleyecek vakit de yok. Bu yüzden zorunlu sektörler dışında herkesin işe güce ara vermesi ve evde kalması lazım. Bulaşma zincirlerini kırmamız lazım. Önümüzde örnekleri var, Ekim ayında küçük esnafı ve çalışanları, destek ücreti ödeyerek evlerine gönderen ve evden çıkmayı sıkı kurallara bağlayan Avrupa ülkeleri vaka sayılarını filyasyonla kontrol altına alabilecekleri düzeylere düşürdüler.

Ne çekti 65 yaşın üzerindekiler…

65 yaş üzeri ve 20 yaş altının toplu taşımayı kullanmayı yasaklanması ise vatandaşın eşit haklara sahip olması ilkesine aykırı. Toplu taşıma tehlikeli ise kimse binmesin. 65 yaş üstündekiler, doktora, bankaya, alışverişe koşarak mı gidecek? Hepsinin özel arabası, taksiye ödeyecek parası var mı? Yüzde yirmisinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir yaş grubundan bahsediyoruz. Ya çocuklar ve gençler? Hem eğitimden uzak kaldılar, hem böyle cezalandırılıyorlar. Bu iki yaş grubuna, açıkça, ekonomide üretken değilseniz, ayak altında dolanmayın deniyor.

Halk mağdur aile

hekimleri çaresiz

‘Bulaşı Artıran Koşullar Düzeltilmeden, Ne Filyasyon Ekiplerinin, Ne ASM Ekiplerinin, Ne Hastane Ekiplerinin Ne de Yoğun Bakım Ekiplerinin Çabaları Salgını Söndürmeye Yetmez.’

İstanbul Tabip Odasu Aile Hekimleri Komisyonu, ağırlıklı olarak pandemi sürecini değerlendirmek amacıyla 19 ve 23 Kasım 2020 tarihlerinde internet ortamında iki kez toplanarak gündemlerini değerlendirerek bir rapor hazırladı.

Vakalar üç kat arttı

Anket sonuçlarına göre İstanbul’da Covid-19 vaka sayılarının geçen aya göre 3 kattan daha fazla arttığı, aile hekimlerinin ortalama vaka sayısının 31.12, toplamda ise 87,9’a çıktığı, böylece son üç ayın en yüksek sayılarına ulaşıldığı aktarıldı.Ayrıca, artan vaka sayıları ile salgın yönetiminde yaşanan sorunlar aile hekimlerini tükenme noktasına getirdiği verisi paylaşıldı..

Hekimler zor durumda

İstanbul’da görev yapan aile hekimleri her gün kendilerine kayıtlı ortalama 80-90 kadar Covid-19 PCR (+) vaka ve temaslı hastalarını izleyip, sorularını yanıtlamaya, sorunlarına çare bulmaya çalışmakta, ancak çoğu kez çare bulamamanın üzüntüsünü yaşamaktadır.

Hastalar, her türlü sağlık sorunları için randevu bulamadıkları ya da hastanelere gitmek yerine bulaş bakımından nispeten daha güvenli buldukları Aile Sağlığı Merkezi(ASM) ne gelmekte, ya da değişik iletişim kanallarını kullanarak aile hekimlerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. ASM’lere gelen hastalar, bir yandan muayene, tanı, tedavi, rapor, izlem, danışmanlık hizmeti alırken, öte yandan bebek, çocuk ve gebelere izlem ve aşılar, erişkinlere zatüree, tetanoz, hepatit ve influenza aşıları uygulanmaktadır. Kronik hastaların, izlem, tetkik ve tedavi süreci ile kronik hasta yönetimi hizmetleri sürdürülmektedir. Bu hizmetlerin bir kısmı telefon ve diğer iletişim kanalları ile ayrıca verilmektedir.

Sağlık Bakanlığı, pandemiyle birlikte Mart ayı sonlarda artan vaka ve temaslı sayıları nedeniyle ASM lerde yapılan ertelenebilen işlemler ve acil olmayan sağlık sorunları için mevcut rutin hizmetleri ve işlemleri durdurmuş, ASM sağlık çalışanları salgına karşı daha rahat hizmet vermeye başlamıştı. Maalesef vaka ve temaslı sayıları ilk döneme göre nerdeyse üç katına çıktığı bu günlerde, sürücü, işe giriş, sporcu, tüfek raporu gibi ertelenebilen işlemler ile diyetisyenlerin yönlendirdiği laboratuvar istekleri gibi acil olmayan kışkırtılmış talebe dayalı ertelenebilecek istekler hiç eksilmeden devam etmektedir. Bu durum, sağlık çalışanlarının bu dönemde yoğunlaşmaları gereken pandemiye karşı etkin mücadelenin zayıflamasına, ertelenemez sağlık hizmetlerinin aksamasına, bulaşın artmasına neden olmaktadır.

Hasta ve hasta yakınları ile karşı karşıya kalan aile hekimleri pandemi yönetiminde kendi omuzlarında büyük bir yük hissetmekte ve idarenin başarısızlıklarının hekimlere ve sağlık çalışanlarına yükleneceği kaygısını taşımakta, kendilerini yalnız ve tükenmiş hissetmektedirler.

Hastalar mağdur oluyor

PCR testi pozitif çıkan ve tedavi verilen hastaya hangi kurumun, kim tarafından neye göre ve nasıl rapor vereceği sorunu çözülmediği, konu ile ilgili bir yönergenin olmamasından hastalarımız mağdur olmaktadır. İstirahati biten hastalarımızın geçmiş güne ait rapor istemleri sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Pandemide gelinen aşamada İstanbul’da PCR + vaka ve temaslı sayıların her geçen gün artması, günlük özellikli izlem aramalarında zorluk çekilmesine neden olmaktadır. Her gün çeşitli platformlarla uyarılar yapılmasına rağmen vaka ve temaslıların istirahat raporlarının hastanelerde verilmediği, filyasyon ekipleri tarafından da ASM’ lere yönlendirildiği bilinmektedir. Çalışan Covid-19 hasta ve taşıyıcıların istirahat raporu ve tedavi süreci için ASM lere gelip hem kendilerini hem de çevresini riske atmak zorunda kaldıklarını ısrarla iletmek istiyoruz. Bu raporların çalışanlara, İlçe Sağlık Müdürlükleri, filiasyon ekipleri ya da hastaneler tarafından veya mevzuat değişikliği ile sistem üzerinden aile hekimleri tarafından verilmesinin sorunu çözebileceğini düşünüyoruz.

Hastalar iğnelerini kendi yapıyor

Ev ortamında tedavisi süren Covid-19 vakalarına önerilen antikoagülan enjeksiyonu hastalar tarafından yapılamadığı için, ASM lere gelmek zorunda kaldıkları, bu durumun hem hastanın tedavi sürecini aksattığı hem de bulaş ortamı oluşturduğunu biliyoruz. ASM lerine gelemeyen ve bu enjeksiyonları kendi başlarına yapmak zorunda kalan hastalara, sosyal medyadaki videolar yardımıyla ve telefon ile uzaktan eğitim vermek zorunda kalınmıştır.

İlaç kullanmıyorlar

Covid-19 vakalarının birçoğu evde tedavi görürken Sağlık Bakanlığı tedavi rehberi doğrultusunda kendilerine verilen ilaçların kullanılmasıyla ilgili birçok sorun yaşadıklarını, basında çıkan bilgiler ve otoriteye olan güvensizlik nedeniyle kısmen kullandıkları bazılarının hiç kullanmadığını biliyoruz. Hastalar ile sağlık çalışanlarına yönelik tedavi süreci ile ilgili yeterli ve güncel bilgilendirmelerin yapılmasının, broşür dağıtılmasının oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz.

Hastaneden korkar olduk

Son aylarda salgının artışı ile mide kanaması, kalp krizi, nörolojik ve psikiyatrik şikayeti ve kontrol dışına çıkan şeker, tansiyon gibi birçok acil sağlık ihtiyacı olan hastaların tanı ve tedavileri için hastanelere gitmekten kaçındıklarını öğreniyoruz. Bazı hastaların hastane sisteminden günlerce randevu alamadıklarıda bir gerçek.. Bu durumda olan hastaların yaşamlarının tehlikede olduğunu ya da kalıcı sağlık sorunu yaşadıklarını gözlemlemekteyiz.

Hastalar 112 ye ulaşamıyor

Evde tedavi altındaki hastaların durumlarının ağırlaşması halinde 112 Acil Sağlık Hizmetlerine 184 SABİM ve ilçe sağlık müdürlüklerine ulaşılamadığı, bu yüzden mağduriyetlerin yaşanıldığı bilinmektedir. Konu ile ilgili aile hekimlerinin yetki ve sorumluluğu olmadığından, devreye girseler bile sonuç alınamamaktadır. Semptomu olan hastaların hastanelere gitmek için 112 birimlerine ulaşamadıkları ya da uzun süre beklemek istemediklerinden yüksek paralar karşılığında özel hastane ambulanslarından hizmet aldıklarını da biliyoruz.

Salgın yönetimindeki yönetememe sorunlarına rağmen, salgınla mücadelede birinci basamak ve diğer tüm sağlık çalışanları elinden gelen gayreti gösterdikleri açıktır. Ancak sadece birinci basamağın ve diğer sağlık birimlerinin salgına karşı yürüttüğü çabalarla salgın son bulmayacaktır. Bulaşın kırılmasına yönelik sıkı önlemlerin alınması şarttır.

Başta ücretlilere ve yaşamak için çalışmak zorunda kalan insanlara evde kal çağrıları yapmak için temel ihtiyaçlarını karşılamak, bulaşı kırmak içinde kapanma dahil, etkili tedbirler alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yoksa salgına karşı mücadelede sadece halkın kişisel tedbirler alması ve sağlık çalışanlarının çaba sarf etmesi yetmez. Bu nedenle sıkı önlemlerin alınması durumunda kısa süreli de olsa çalışanların günlük kazanç ve işten atılma kaygılarını gidermeye yönelik adımlar ayrıca atılmalıdır.

TABİPLER BİRLİĞİNDEN

ÖNERİ VE TALEPLER

Pandemi sürecinde acil olmayan ehliyet, işe giriş, av tüfeği, sporcu raporu vb . istekler ile kışkırtılmış tetkik talepleri ertelenmelidir.

Acil olmayan, ertelenebilir kronik sağlık sorunları için özen gösterip ASM lere gelmeyerek, pandemiyle mücadele ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin ağırlıklı sürdürülmesine yardımcı olunmalıdır.

Aile Hekimleri Covid19 hastasını, bulaş, takip, tedavi sürecini yeterli düzeyde yapabilmesi için gerekli tüm bilgilere ulaşma olanağına kavuşmalıdır.

Gebe, bebek takipleri aşı hizmetleri yeterli ve etkili düzeyde sürdürülmesi için olanaklar artırılmalıdır, aşı lojistiği düzenli yapılmalıdır.

Yaklaşık iki aydır çocuklarımıza yapamadığımız suçiçeği aşısı acilen temin edilmelidir.

Riskli ve yaşlı gruplar için önerilen Kpa (zatürre) aşısının yeterli miktarda dağıtımı yapılmalıdır.

Güncellenen bilgiler, değişen protokoller, rehberler Aile Hekimleri ile doğrudan paylaşılmalıdır.

Yakınması ya da temaslı olan kişilere test için yönlendirildikleri hastanelerde hemen rapor verilebilmeli ya da sistem entegrasyonu sağlanarak başvuru ile birlikte otomatik e-nabız raporu oluşturulabilmelidir. Temaslı kişilerin tespitleri tam olarak yapılmalıdır.

Hasta ve hasta yakınlarına yönelik web siteleri ya da sosyal mecralarda bilgilendirici net mesajlar, broşürler, kamu spotları hazırlanmalıdır.

Hastaların birden fazla ekip tarafından aranması (ASM, filyasyon, hastane vb) güvenin azalmasına neden olmaktadır. Süreç tek elden yürütülmelidir. Sağlık çalışanlarına influenza aşısı biran önce yapılmalıdır.

ASM hizmet binalarının pandemi koşullarında ne kadar kullanışsız ve elverişsiz olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. ASM binaları kamu olanaklarıyla yapılarak, ya da onarılarak uygun sağlık hizmeti verilecek yerlere dönüştürülmelidir. ASM binalarının depreme karşı güvenlikli hale getirilmesi dahil iyileştirilmesi için Sağlık Bakanlığı acilen harekete geçmelidir.

Covid-19 aşısı uygulanmaya başlandığında birinci basamak unutulmamalıdır.

Covid-19 meslek hastalığı sayılmalıdır.

Özellikli izlemlere ait ek ödemelerin hesaplanmasındaki adaletsizlikler giderilmelidir.

Birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin her kesimi kapsaması ve basamaklar arası zincirin kurulmasıyla sunulmasının önemli olduğu bilinmelidir. Koordinasyon sağlanarak pandemiye karşı yürütülen mücadele kolektif yürütülmelidir.

Salgına karşı yürütülen mücadelenin, yerel otoriteler, toplumu temsil eden demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sendika ve derneklerle ilişki geliştirilerek, ortaklaşa yürütülmesi önemlidir.

YILBAŞI YASAĞI YOLDA

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Tevfik Özlü, yılbaşında 4 gün sokağa çıkma yasağının yararlı olabileceğini belirterek; "Ramazan Bayramı'nda çok işe yaradığını gördük. Maalesef Kurban Bayramı'nda yapılmadığı için çok bulaş oldu. Yılbaşı için de yapılabilir" diyerek yeni kısıtlamanın sinyalini verdi. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, yılbaşında 4 gün sokağa çıkma yasağının yararlı olabileceğini söyledi.HaberTürk TV'ye konuşan Özlü, "Ben böyle bir kısıtlamanın yararlı olacağını düşünürüm. Kişisel olarak olmasını tavsiye ederim. Çünkü biz Ramazan Bayramı'nda böyle bir kısıtlama yapmıştık ve ondan sonra vaka sayılarında belirgin bir düşme olduğunu gördük. Oysa Kurban Bayramı'nda bunu yapmadık ve yapmadığımız için maalesef Kurban Bayramı'ndan sonra ciddi bir enfeksiyon artışı ortaya çıktı" dedi. Özlü, "Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, yılbaşı gibi toplumsal bir araya gelme, kutlama, birlikte vakit geçirmenin yoğun olarak yaşandığı, insan hareketliliğinin olduğu günler bu açıdan toplumda hastalığın yayılması için risk. Bu riskin azaltılması bakımından Ramazan Bayramı'nda çok işe yaradığını gördük. Maalesef Kurban Bayramı'nda yapılmadığı için çok bulaş oldu. Yılbaşı için de yapılabilir" diye konuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi