Hesaplar karıştı

İktidarın bir türlü hazmedemediğ 806 bin farklı İstanbul yenilgisi o kadar koymuş ki; ne yapsalar ne etseler unutamıyorlar. "Topal Ördek" diye konuyu daha Nisan 2019'da tanımlayıp, her türlü operasyona girişeceğinin sinyalini veren Erdoğan ve AKP, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yakasından düşmüyor. Düşmüyor da ne oluyor. Bence hergün elinden oyuncağı alınan çocuk misali ağlayıp zırlayarak; ordan buradan medet umuyor oyuncağını geri almak için. Halkın vermediğini gasp yoluyla atamayla mahkeme kararıyla verirler mi bilinmez. Verirlerse ne olur oda ayrı bir konu ama.O kadar acele ettiler ki mahkeme kararı da yanlış çıktı. Hani derler "Acele işe şeytan karışır". Evet karıştı Yada iş üstünde yakalandılar. İBB Başkanı İmamoğlu'na 'YSK başkan ve üyelerine hakaret ettiği' iddiasıyla verilen cezada bir dizi hata olduğu ortaya çıktı. TCK'da olmayan fıkradan ceza veren mahkemenin ceza hesaplamasında da hata yaptığı ortaya çıktı.Ayrıca kararda Ekrem İmamoğlu’nun YSK üyelerine hakaret davasında usule ve yasaya aykırılıklar tespit edildi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki mahkeme kararı ile ilgili savcı kararı İstinaf Mahkemesine götürmek için, gerekçeli kararı ivedilikle talep ettti. Bir de ‘Ben izine çıkıyorum, kararı başsavcılığa gönderin’ demiş. Hayırdır? Bu neyin telaşı, bu neyin acelesi? ‘İzin aldım’ deyip, dosyayı başsavcılığa devretmek de neyin nesi?.

Bunlar nelerle uğraşıyor?

İstanbullunun seçimini bir türlü hazmedemeyen, ‘İstanbul'u kaybedenin Türkiye'yi de kaybedeceğini' bilen, bir siyaset bezirganın bitmez tükenmez kumpaslarından biridir. İstanbul'un tüm kupon arazilerinin rantına çökerek, yandaşlarına dağıtarak siyaset yapmaya alışmış bir siyasetçinin, milletin iradesini gasp etme girişimidir. Dostlar ! Aslında bugün, tüm Türkiye’yi derinden sarsan, bir çocuğumuza yıllarca süren cinsel istismarı, asgari ücreti, yılan hikâyesine dönen EYT düzenlemesi, ülkeye akan kara parayı, işsizlik ve hayat pahalılığı başta olmak üzere, milletimizin belini kıran ekonomik kriz asgari ücret yolsuzluk yoksulluk dururken bunlar nelerle uğraşıyor değil mi !
 

Yanlış uygulama savcıdan döndü
İstanbul Anadolu Adliyesi 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nce İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasında uygulanan sevk maddelerinin yanlış olduğu ve bu yanlış uygulama sonucu 5 gün fazladan hapis cezası verildiği oiddia edildi. TCK’nın hakaret suçunu düzenleyen maddesinde bulunmayan bir fıkra üzerinden hüküm kurulduğu ortaya çıktı. Şöyle ki; İmamoğlu’na verilen 1 yıl 6 aylık ceza, TCK’nın “125/6” maddesi uyarınca altıda bir oranında artırım yapılarak 1 yıl 9 aya çıkarıldı. Oysa ilgili maddede “125/6” diye bir fıkra yok. Hukukçular şayet artırım yapılacaksa 125. maddenin 4. fıkrası uygulanması gerektiği görüşünde. Ayrıca hükümde, YSK üyelerine karşı işlendiği gerekçesiyle ceza “125/son delaletiyle artırılıyor” ancak hukukçular “TCK/son” diye hüküm kurulamayacağını, doğrusunun ise TCK/125 olması gerektiğini vurguluyor.
 

Yüksek sınırdan ceza verdi
Başka bir aykırılığın ise yüksek sınırdan ceza verilmesi olarak gösterildi. Hukukçular hakaret suçlarında para cezaları uygulanabileceği hükmü de varken kararı veren hakimin İmamoğlu'na para cezası yerine doğrudan hapis cezasını tercih etmesinin de kararda açıklanmadığına dikkat çekti. .
Savcılık ; Dilekçesinde, usül ve yasaya aykırı hususları içermesi sebebiyle kararın bozulması için istinaf yoluna gidileceği belirtilerek; “İstinaf layihamızı hazırlamak üzere gerekçeli kararın Başsavcılığımıza tebliği kamu adına talep olunur” denildi. Hukukçular Ruşen Gültekin ve Celal Ülgen, karardaki usule ve yasaya aykırılıkları değerlendirdi. Celal Ülgen "Cumhuriyet" e yaptığı açıklamada ilgili maddede “125/6” diye bir bent olmadığına dikkat çekti. Ülgen, “Kararda TCK’de olmayan bir bentten ceza artırımı yapıldı. İmamoğlu’nun savunma avukatları da bunu gördü. Kararda 125/4 yazmak yerine 125/6 yazıldı. Bu bir yazım hatasından ibaret de olabilir. Bunun düzeltilmesi ancak istinaf yolu ile olacağından ve ceza hesaplarken hesaplama yanlışlıkları da yapılabileceğinden savcının istinaf talebi doğrudur. Ancak 4 yıl 1 ay hapis istediği bu davada talebi az bulmak yerine yapılan hesaplama yanlışlıklarını ve fazla ceza tayinini gerekçe göstermesi toplumda duyulan infialin ve tepkinin doğal bir sonucudur. İmamoğlu’nun vekillerinin istinaf talepleri doğrultusunda istinaf mahkemesi yeniden yargılamaya gerek duymadan bu hatayı düzeltebilir” dedi. Avukat Gültekin ise mahkemenin usulden de hatalar yaptığını belirterek “Ekrem İmamoğlu hakkında, kadın cinayetlerinde bile sanığa uygulanan 62. madde uygulanmamış. Yani takdiri indirim yapılmamış. Bu da istinaf sebebi haline getirilebilir” diye konuştu.
 

İmamoğlu yalnız değildir
Bu karar Dostlar ! Nerden bakarsanız bakın, seçim öncesi yıldırmaya yönelik bi karar. Zaten karamsar havayı daha da karamsarlaştırmayı hedefleyen bir karar. İmamoğlu, 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesinin ardından yaptığı basın açıklamasında, eski Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılanıyordu. Bu aynı zamanda İstanbul’u kaybetmenin de hazmedilemediğinin bir göstergesi. Bir kez daha açık seçik söyleyelim ki 4 buçuk milyon seçmenin oyuyla o koltukta oturan İmamoğlu, yalnız değildir! Seçim iptal edildiğinde de yalnız değildi, yargı sürecinde de yalnız değildi, bundan sonra da yalnız olmayacak Bugün “AHMAK” dedi diye karar verenler, keser döner sap döner gün gelir hesap döner atasözünü düşünsünler bence. Gerçek ADALET er ya da geç tecelli edecek. Bu karar adaletin bir kez daha ayaklar altına alındığının göstergesidir.Millet iradesine darbedir. Mahkum edilen Ekrem İmamoğlu değil,Türkiye'dir. Seyretmiştim bu filmi.Tam çeyrek asır önce.Zulmeden değişti.Aktörler değişti.Ama sonuç d eğişmeyecek. Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet.
 

Otokratik rejimlere bu böyledir
Türkiye AKP'nin rejiminde; tek kişinin yönetiminde temel hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğu kuralla yönetilen demokratik bir devletten her gün biraz daha uzaklaşıyor. Hak, hukuk, adalet her gün ayaklar altına alınıyor. Tek kişilik rejimin otokratik vasfı, her gün biraz daha belirginleşiyor. Otokratik rejimlerde hukuk; hakka ve halka hizmet etmez. Baştaki otokrata hizmet eder. Bunun için otokrat rejimler, itaatkâr savcı ve hakimlere ihtiyaç duyar. Otokrat rejimlerin itaatkâr savcı ve hakimleri, kararlarını hukuk normlarına ve vicdani kanaatlerine göre almazlar. Otokratın ihtiyaç ve isteklerine göre alırlar. Otokratların isteklerine göre iddianame hazırlayan savcılar, karar alan hakimler; sadece adaleti katletmekle kalmazlar, toplumsal huzur ve barışı da katlederler.
 

AKP millet iradesini hedef aldı
Ben söylerken utanıyorum. Ama, ‘Hukuk, siyasetin köpeğidir' diyebilen anlayışla ittifak yapanlar, ülke yönetiminde hukuka bu muameleyi yapmaktan, hiç ama hiç utanmıyor. Yozlaşmış, çürümüş, ceberut bir yönetim; hukuku sopa gibi kullanarak, siyaseti dizayn etmeye, millet iradesini gasp etmeye, tükenmiş ömrünü ancak bu şekilde uzatmaya uğraşıyor. Bu zihniyet, milletimizin iradesine, hukukuna pervasızca saldırıyor. İnsanlar haksız, hukuksuz; özgürlüğünden mahrum bırakılıyor.
En son, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza verilen, 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası, getirilmek istenen siyaset yasağı, yine milletimizin iradesine, 16 milyon İstanbullunun iradesine karşı benzer bir siyasi mühendislik girişimdir.
 

Karar vicdani ve hukuki değildir
Verilen mahkûmiyet kararı; hukuki değildir, vicdani değildir, ahlaki değildir. Bu, tamamen siyasi bir karardır. Dokunanın elini yakar. Süreç ortadadır. Davaya bakan ilk hâkim, dosyadan el çektirilmiş, teamüllere aykırı bir şekilde, başka bir şehre tayin edilmiş. Davaya seyyar bir hâkim atanmış. Milletin iradesini gasp etme girişimi başlamış. Bu olayın nasıl başladığı belli…
Davaya atanan seyyar hâkim bile, Belediye Başkanımız sözlerinin muhatabının, YSK üyeleri olmadığını kabul etmiş. Bunları da avukatların ısrarı üzerine tutanağa geçirmek zorunda kalmış. Kanaati böyle olan bir hâkimin vermesi gereken karar nedir? Beraattir. Bu kanaatte olan bir hâkimin, vermesi gereken karar açıktır. Beraat. Şimdi bu hakimin, bu savcının; AK Partili yöneticilerle, boy boy fotoğrafları ortalığa dökülmeye başladı.
 

Kuyruk acısı unutulmuyor
Her şey ayan beyan ortadadır. Mahkûm edilmek istenen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı değildir; 16 milyon İstanbulludur. 16 milyon İstanbullunun iradesidir. Belediye Başkanımızı 16 milyon İstanbullu seçti. Hem de bir de değil, iki defa seçti. 31 Mart Mahalli İdare Seçimlerinde, İstanbul'u 21 bin 462 oyla kaybeden AKP bunu hazmedemedi. YSK iradesiyle, millet iradesine darbe yapmaya kalktı. Mızıkçılık yaptı. 23 Haziran'da tekrarlanan seçimlerde fark, 806 bin 426'ya çıktı. İstanbullu iradesini gasp etmeye kalkanlara haddini bildirdi. Milli irade gaspçılarına tarihi bir ders verdi. Şimdi bunun kuyruk acısını, bir türlü unutamıyorlar.
 

Hiç utanmadılar ki
Hiç utanmadan ‘Seçimi çaldılar' diyerek, haksız, hukuksuz seçim tekrarlatanlar yargılandı mı? Hayır yargılanmadı. Bu süreçte yaşadıklarını anlatan milletin seçtiği Belediye Başkanına, ‘Ahmak' diye hakaret eden atama bakan yargılandı mı? Hayır yargılanmadı. Ama tüm bu yaşanan adaletsizliğe, kendine hakaret eden atama bakanın yaptıklarına, ‘Ahmaklık' diye cevap veren belediye başkanımız yargılandı. ‘Ahmaklık, hep aynı şeyleri yapıp, farklı sonuçlar beklemektir.' Bu ben söylemiyorum, Albert Einstein söylemiş. İstanbul Saraçhane'de, demokrasi aşığı altı partimiz, adaleti, hakkı, hukuku korumak için bir araya geldi. O meydanda ayrımsız her partiden 10 binlerce İstanbullu milli iradeyi kullanma kararlılığını gösterdi. Saraçhane'de atan yüz binlerce yürek, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' dedi. ‘Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet' diye haykırdı. Kayıtsız şartsız, hakimiyeti milliye Cumhuriyettir. Ancak her Cumhuriyet, hakimiyeti milliye değildir. ‘Bilhassa kimsesizlerin kimsesi' olan Cumhuriyet, bunların elinde, ne yazık ki bu vasfından da koparılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi