Ne olacak bu ekonominin hali?

Hep yazıp söylüyoruz. ‘Türkiye'nin krala değil, kurala ihtiyacı var.' Kuralsızlık, belirsizliğe, belirsizlik, güvensizliğe, güvensizlik, istikrarsızlığa neden olur. İstikrarın olmadığı yerde de yatırım olmaz. Aş, iş büyümez. Tıpkı bugün Türkiye'de olduğu gibi. Ekonomi politikaları tek kişinin, saçma sapan, ipe sapa gelmez safsatalarının peşine takıldı. İşte son bir yılda yaşadığımız tecrübe ortada. Güya faiz düşecek, Türk lirası değer kaybedecek. Rekabet gücümüz artacak. İhracatımız şahlanacak. Döviz rezervleri dolup, taşacak. Türk lirası değerlenecek. Enflasyon da düşecekti. Ama sonuç tam tersi oldu.
 

Kerameti kendinden menkul politika, Türk parasını yabancı paralar karşısında pul etti. Yıl daha bitmeden dış ticaret açığı 100 milyar doları buldu. Net döviz rezervlerimiz dolup taşmayı bıraktık; 46,5 milyar dolar açık verdi. İşte daha geçen hafta gece yarısı, torba kanuna attıkları geçici bir maddeyle, borçlanma limitini 200 milyar lira arttırmak istediler. Borçlanma limitinin artırılması için verdikleri bu dilekçenin muhatabı kim? Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığı… Konunun muhatabı olan Plan ve Bütçe Komisyonu bile değil.
 

Para verip sözlerini yediriyorlar
Oysa daha bu yılın Haziran sonu, Temmuz başında, ek bütçe çıkardılar. borçlanma limitini, o ek bütçe çıkarken neden artırmadılar? Verdikleri önergeden şimdi anlaşılıyor ki atanmış Bakan, ilave yüzde 5 borçlanma yetkisini zaten kullanmış. Hangi gerekçeyle? TBMM'nin bütçe hakkına saygı gösteren yok. Bunlar, ne yaptığını bilen, TBMM'nin bütçe hakkına saygılı bir Hükümetin yapacağı işler değildir. Artık ülkemize; aş, iş ve istihdam yaratacak, teknolojik dönüşümü sağlayacak temiz para gelmiyor. Buna karşın ne olduğu bilinmeyen, iş ve istihdam yaratmayan, sürdürülebilirliği şüpheli, kaynağı belirsiz fon girişi ise 21 milyar dolar. Küresel piyasalardan ekonomiyi kötü yönettiği için, para bulamayan hükümet, daha dün koro halinde hakaretler yağdırdıkları Körfez şeyhlerine bugün avuç açtı. Birkaç dolar için onların himmetine muhtaç oldu. Onlar da bu himmetin faturasını yazıyor. Verdikleri paranın karşılığında, saraya önce tükürdüğünü yalatıyor. Sonra da, Türkiye'ye kendi ülkelerinin menfaatini dayatıyorlar. Körfez şeyhlerine neler veriliyor, kimse bilmiyor.
 

Tarlada yangın sürüyor
TÜİK'in marketlerinde bile gıda enflasyonu yüzde 100'ü aştı. Tarım Üretici Fiyatları Kasım'da yüzde 169 ile yeni bir rekor kırdı. Yani tarladaki yangın büyümeye devam ediyor. Tarladaki yangın sönmeden, market raflarındaki, pazar tezgahlarındaki yangın da sönmez. Milletin mutfağında tencereler kaynamaz. Ülkemizin kerameti kendinden menkul laflara değil. Ayağı yere basan ekonomi politikalarına ihtiyacı var. Tek adam rejimlerinde liyakat değil, saraya sadakatin esas olduğunu, liyakatin olmadığı yerde tencerelerin boş kaldığını, en acı şekilde yaşadı. Boş tencerenin deviremeyeceği hiçbir yönetim yoktur. Bu seçim haklı ile haksız arasında olacak. Demokrasi ile otokrasi arasında olacak. Milletin evlatları ile sarayın beslemeleri arasında olacak.”

Kaynağı belirsiz paralar
Bu yılın ilk 10 ayında, ülkemize gelen kaynağı belirsiz para, net hata noksan önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 116 artmış, tam 21 milyar dolara çıkmış. Sadece 2010’dan sonra ülkeye bu şekilde giren para, birikimli bakıldığında, 51 milyar dolar. Defalarca sorduk, soruyoruz. Bu paralar kimin? Hırlının mı, hırsızın mı? Hangi barona, hangi uğursuza ait? Kötü para, kötü sahibini de ülkeye çekiyor. Ülkemiz uluslararası mafyanın hesaplaşma arenasına döndü. Devlet yönetimindeki çürüme, ekonomiyi de çürüttü. Sayısı belirsiz mali aflarla, ülkemiz, kara paraların yıkandığı, devasa bir çamaşır makinesine döndü. Türkiye, Mali Eylem Görev Gücü’nün Gri Listesine girdi. Bu listede olan tek Mali Eylem Görev Gücü üyesi ülke biziz.
 

ABD'nin yaptırım kararı
İşte uluslararası bir haber ajansı, geçtiğimiz hafta önemli bir haber geçti. Amerika Birleşik Devletleri, Sıtkı Ayan isimli bir Türk iş insanına ve şirketlerine İran Devrim Muhafızları adına petrol satışı yaptığı gerekçesiyle ve kara para akladığı gerekçesiyle yaptırım uygulama kararı almış. Şimdi bir hatırlayalım kim bu adı geçen iş insanı? Aslında kamuoyuna hiç de yabancı biri değil. 17-25 Aralık tapelerinde, dönemin Başbakanı ile oğlu arasında geçen konuşmalarda, verdiği rüşvet beğenilmediği için, “Kucağa oturtulacağı” söylenen isim. Devletten aldığı devasa teşviklerle, adını “Teşvik kralı” olarak duyuran bir isim. Adı; Malta belgelerinde, Wikileaks belgelerinde sıkça geçen bir isim. CHP'nin ortaya çıkardığı Man Adası skandalında, Erdoğan ailesinin ve yakınlarının milyonlarca dolarlık para akışını sağladığı meşhur 1 sterlinlik şirketin Yönetim Kurulu üyesi olan bir isim… Ne yazık ki adalet güneşinin solduğu yerde, küf ve çürüme her yere sirayet ediyor. Küften, çürümeden kurtulmanın yolu belli. Adaletin elini kolunu serbest bırakacaksınız.

İşsizlik büyük kıyamettir anlayana
İşsizlik bu dünyada yaşanan kıyamettir. Evlerde neşe, huzur bırakmaz. İşsizlik aynı zamanda, ekonomide beşeri kaynakların etkin kullanılmaması da demektir. Büyük bir israftır, büyük bir kayıptır. İşte bugün işsizlik verileri açıklandı. Ekim ayı itibariyle, ülkemizde gerçek işsiz sayısı 7 milyon 608 bin kişi olmuş. Bu, dünya üzerindeki 96 ülkenin nüfusundan fazla. Çalışmayanlar zaten yoksulluğun pençesinde bunu biliyoruz, ama artık ülkemizde çalışanlar da yoksul. Bugün dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin 786 lira. Yoksulluk sınırı 25 bin 365 lira. Artık ülkemizde 5 bin 500 liralık asgari ücret, ortalama ücret olmuş ve bu rakam açlık sınırının da yoksulluk sınırının da çok altında. Asgari ücret tespit komisyonu çalışmalarına başladı. Ama komisyon üyelerinden ve hükümetten gelen her açıklama asgari ücretlilerin ümitlerini biraz daha kırıyor. Güya Bakanlık bir anket yaptırmış. Ankete cevap veren; işverenler, “Asgari ücret 7 bin 50 lira olsun” diyormuş. İşçiler ise, “7 bin 500-7 bin 600 lira civarında olsun” diyormuş.
 

Asgari ücrette saçma sapan rakamlar
Kamuoyu ise, “7 bin 845 lira” bekliyormuş. Kamuoyunun beklediğinin bile altında asgari cürete razı olan bu işçileri, anketörler acaba nereden bulmuşlar? Tabi Bakanlığın anket yaptığı işçiler bunu derse, Sarayın Bakanları ve şürekası da neler demez. İşte Bakan Nebati… Çıkan bir röportajında, asgari ücretliye, memura, emekliye yapılacak zam hakkında “Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek bereket getirir” demiş. Açıkça bu sözleriyle, memuru, emekçiyi, emekliyi ne haline getirdiklerini itiraf etmiş. AK Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı da Saray bütçesini savunurken çıkmış kürsüye, dana kuşbaşı üzerinden asgari ücretlinin alım gücünün nasıl arttığını anlatıyor. Biz boşuna, “Bunlar milleti unuttu, halini görmüyor, sesini duymuyor” demiyoruz.
AKP ve şürekası sayesinde asgari ücretli, bayramlar hariç et göremez hale geldi. Açlık ve yoksulluk sınırlarını dikkate alarak, hem geçmiş dönemdeki refah kayıplarının telafisi, hem de önümüzdeki yıl çalışanları enflasyona ezdirmemek için, asgari ücret 10 bin 128 lira olmalıdır. Çalışanlarının yarısından fazlasının asgari ücret veya civarında bir maaş aldığı ülkemizde, böyle bir ücret çalışanların rahatlamasını sağlayacaktır. Diğer taraftan asgari ücretin işverenleri ezmemesi, işsizliği de enflasyonu da azdırmaması gerekir. Çünkü asgari ücret, Hükümetin verdiği bir ücret değildir. Asgari ücret işverenin ödediği bir ücrettir. Bu sıkıntılı dönemde devlet de taşın altına elini koymalıdır. Gereken fedakarlığı yapmalıdır. İşverenlere verilen yüzde 5’lik SGK prim desteği, yüzde 10’a yükseltilmelidir. Bu destek işçinin SGK primine de yansıtılmalıdır. Ayrıca asgari ücretin daha emekçinin cebine bile girmeden, vergiye gitmesini önlemek üzere, vergi dilimleri derhal yeniden enflasyonu dikkate alarak düzenlenmelidir.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Anıl Boduç Arşivi