İktidar olmadan iktidar olmak

Son dönemde eleştirilere rağmen bence CHP, AKP'nin tek kişilik ucube Başkanlık sistemine rağmen toplumda milyonları ilgilendiren konularda çözüm üreten öneriler sunan bir ana muhalefet partisi oldu. Hani bir zamanların moda sloganı vardı ya "Yetmez ama evet" aynen CHP'nin son dönem için söylüyorum muhalefet tavrı için durum bundan ibarettir.
 

CHP bugüne kadar topluma verdiği sözler ve çözüm önerileriyle AKP iktidarına; KYK borçlarını sildirdi. Taşeronu kadroya geçirtti. Ek göstergeyi verdirdi, Emekliye bayram ikramiyesini sağladı, TRT payını kaldırttı. Okulda ücretsiz yemek sorununu çözüldü. Şimdi de EYT'liler hakkına kavuştu
Şimdi hep birlikte kısaca bu süreçleri anımsayalım. CHP ve Lideri Kemal Kılıçdaroğlu son seçimlerde "*Taşerona kadro,*Emeklilere bayramlarda birer maaş ikramiye, *3600 ek gösterge,*Sözleşmeli personellere kadro,*KYK faizlerinin silinmesi, EYT'liere emeklik hakkı" konularında iddialı sözler vererek bunları yaşama geçireceğini açıkladı. Peki o denemde bunlara karşı çıkan, muhalefeti iş bilmezlikle suçlayan AKP cephesi ve Genel Başkan Recep Tayip Erdoğan neler diyordu bir bakalım
 

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın defalarca hedef aldığı ve ‘çift dikiş’ diyerek haklarını vermediği emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) için nihayet sonunda 'seçim düzenlemesi' yapıldı. EYT'liler için yaş sınırının olmayacağını "müjdeleyen" Erdoğan'ın, geçmiş yıllara ait söylemleri yeniden gündem oldu. EYT düzenlemesiyle ilgili alınan kararları paylaşan AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzenlemeden 2 milyon 250 bin kişinin faydalanacağını belirterek herhangi bir yaş şartı aranmayacağını bildirdi. Yaklaşan 2023 seçimleri öncesi EYT'lilerle ilgili kararı "müjdeleyen" Erdoğan'ın eski açıklamaları gündem oldu.
 

Kaybetsek bile ben yokum
Erdoğan, 16 Kasım 2019'da Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Topkapı kampüsünde düzenlenen Fatih, Silivri, Topkapı ve Zeytinburnu sosyal güvenlik merkezleri toplu açılış töreninde emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesi ile ilgili sert açıklamalarda bulunmuştu. Erdoğan, "Tutturmuş erken emeklilik, İskandinav ülkelerinin çoğu bu yöntemle battı. Niye erken emeklilik, ne zaman emekli olacaksa o zaman olsun. Hak ettiği parayı alsın. Bu hesap yanlış hesaptır, seçim kaybetsek de ben bu işte yokum. Biz bunu politik hesaplarla yapmayız ve yapmayacağız da. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni bu yola asla teşvik etmeyin" diye konuşmuştu.
 

Çift dikiş
Erdoğan 2018 yılındaki konuşmasında ise EYT'lileri hedef almış ve şunları söylemişti: "Biz ekonomide kurtuluş savaşı verdiğimiz dönemde böyle bir yükü ülkemizin sırtına bindirmeye hakkımız var mı diye soruyorum. Bir tarafta stokçular fırsatçılar türedi, diğer tarafta bunlar türedi. Ne olacak, emekli olacak diğer taraftan başka işte çalışmaya devam edecek. Yani çift dikiş. Böyle bir şey olamaz. Buna hak, adalet denmez. Bugün batı dünyası yaşta emekliliği tırmandırıyor. 65 yaşın altına eyvallah etmiyor. Niye? Ülkeye maliyetleri çok çok fazla da onun için. Eskiden İskandinav ülkelerinde erken emeklilik olurdu. Şimdi İskandinav ülkeleri bile bunun bedelini ödeyemez duruma düşünce emeklilik yaşını onlar da yukarı doğru tırmandırmaya başladılar."
 

KYK borçları silinsin?
2019'da "Seçim Özel" programında gençlerle buluşan Erdoğan, "Birçok öğrencinin ortak derdi olan KYK borç affı veya indirimi var mı?" sorusuna verdiği yanıtta bu ifadeleri kullandı.
Erdoğan KYK borçlarının silinmesi ile ilgili olarak " Bu soruya iki türlü cevap verilir, bir 'Bay Kemal' gibi, bir Tayyip Erdoğan gibi. 'Bay Kemal' gibi cevap verirsek 'sildim gitti' der ama benim Erdoğan gibi cevap vermem lazım. Ben 82 milyonun hakkının olduğu bir parayı korumak uğruna bunu vermem lazım."
Gündem belirleyen olmak
CHP son dönemde AKP iktidarının kuyruğuna takılmak yerine somut öneriler ve yaşama hemen uygulanacak projelerle ilgili olarak önemli aşama kaydetti. Bu anlamda örneğin Kılıçdaroğlu KYK kredisi şartı için " Tek bir kelime edersem namerdim!demişti. Erdoğan'ın Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) borçlarıyla ilgili yaptığı konuşma sosyal medyanın gündemine otururken bir tartışmayı da beraberinde getirmişti. Sadece KYK kredi faizlerinin silinmesi değil başka konuları da CHP gündeme getirdi. Asgari ücret, emekliye ikramiye ve 3600 ek gösterge bunlardan sadece birkaçı. Son olara KYK kredi faizleri konusunda CHP'nin dillendirdiği husus iktidar tarafından hayata geçirildi. Ardındancdan EYT geldi. Tüm bunların oluşması karşısında toplumda hükğmete yönelik "Artık, hükümetin ülke gerçekliğiyle bağı koptu" eleştirisi yapılıyor. Siyaseten tükendiği ifade edilen AK Parti'nin artık gündem belirleyemediği gibi muhalefeti takip ettiği tartışılıyor.
 

Eskiden tam tersi oluyordu
Eskiden hükümet yapar CHP başta olmak üzere muhalefet itiraz ederdi. Muhalefet söylüyor hükümet uyguluyor. Şimdi ise tam tersine dönüştü. CHP söylüyor, hükümet uygulamaya geçiriyor. Sırada ise kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) kamudan atılanlar geliyor. Peki, 20 yıldır iktidarda olan AK Parti gerçekten tükendi mi? Gündem belirlemiyor ve CHP başta olmak üzere muhalefeti mi takip etmeye başladı? Siyaset bilimciler, konuyu şu şekiklde değerlendiridi;
 

AKP siyaset üretme de başarısız oldu
Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) kurumsal olarak tükenmediğini ancak hem siyasi hem de bürokratik elitlerin yorulduğunu görüşünde. Kendilerini yenilemeyerek toplumdan gelen talepler için siyaset üretme yerine sadece yakınları ve parti etrafındaki kadroların isteklerini dikkate aldıklarını ifade eden Prof. Dr. Tosun, "Oysa katılımcı bir parti sistemde bütün toplumun taleplerini ürettiği taktirde hem toplumsal desteği ayakta tutar hem de meşruiyetini artırır. AKP'de hem siyasi hem de bürokratik elit yoruldu" diye konuştu. Başlangıçta AK Parti'de yer alsa da sonradan ayrılan elitlerin pozisyonuna gelenlerde sadakat referansının öne çıktığını vurgulayan Tosun, "Siyasette asıl olan sadakat değil, liyakattir. Bu olmadığı taktirde sistemden gelen taleplere yönelik siyasa üretme konusunda başarısız olursunuz. Sıkıntı bununla ilgili" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
 

CHP daha önde gidiyor
Siyasal ve bürokratik elitin liyakat yerine daha çok sadakat temelli bir işlev görmesi, toplumun bütünü yerine öncelikli olarak kendi seçmen tabanını dikkate alması ve tabii ki 2 yılın getirdiği bir yorgunlukta böyle bir tablo ortaya çıkıyor. CHP'ye bakıldığında ise hem kadroları hem de seçmen bir iktidar istiyor. Elbette iktidar istemekle olmuyor ama daha şimdiden buna harıl harıl çalışıyorlar. AKP'nin siyasa üretme konusunda boşalttığı her alanda toplumsal meşruiyeti artırmak için çok etkin siyasa üretiyorlar. Çünkü ne kadar etkin siyasa üretip bunu toplumda dillendirirseniz o kadar meşruiyetinizi artırmış olursunuz.
 

Bu kez tersine CHP gündem oluşturuyor
Siyaset bilimci Doç. Dr. Seda Demiralp CHP'nin son dönemde gündem belirlemede daha önce olmadığı kadar etkin olduğunu kaydeden Doç. Dr. Demiralp, "Geçmişte CHP, ya hükümetin çeşitli politikalarına eleştiriler yöneltiyor olur veya hükümetin bir takım köşeye sıkıştırma girişimleri karşısında kendini savunmada bulup buradan çıkmak için uğraşıyor olurdu. Bu kez tersine, CHP'nin gündem oluşturduğunu, iktidarın ise savunma ve daha fazla mevzi kaybetmeme çabasına sıkıştığını görüyoruz" değerlendirmesinde bulundu. İktidarın sıkışıklığının en büyük sebebinin ekonomik kriz olduğunu aktaran Demiralp, ekonominin iktidarın yumuşak karnı olduğunu ve bunun kolay çözebileceği bir konu olmadığını belirtti.
 

İktidarı kaybetme endişesi taşıyor
Siyaset bilimci Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek ise AK Parti'nin seçimi kaybetme stresi yaşamadığı için rahat bir pozisyonda olduğunu için muhalefet ile müzakere ederek ilerlemediğine değindi. Ancak AK Parti'nin şu anki tavrının 1990'laraki tipik muhalefet ile popülizm yarışına giren siyasi partileri andırdığını dile getiren Doç. Dr. Özpek, "AK Parti'nin şu an taleplere cevap vermesinin sebebi, ciddi anlamda oy kaybetme stresi geçiriyor olmasıdır. Eğer oy kaybetme kaygısı olmasaydı muhtemelen yine kendi bildiği şekilde devam ederdi. Bu da bir yan da anket sonuçlarının doğru olduğunu, bir anlamda AK Parti'nin iktidarı kaybetme endişesi taşıdığını gösteriyor" dedi.
İktidarın sergilediği tavrın sonu olmadığı, çünkü ekonominin kötü ve atılan adımların iyileştiren veya düzeltenadımlar olmadığının altını çizen Özpek, sözlerini şöyle tamamladı:
 

Bütçe iflasa gidiyor
Atılan adımlar bütçenin yükünü daha artıran adımlar oldu. Dolayısıyla köklü bir reform yapmaktan uzak ve olabildiğince seçim yılında bütçenin sınırlarını zorlayarak para basmaya devam edecek. Bu da beraberinde daha fazla enflasyonu getirecek. Yani bir kısır döngüye sebep olacak. Dolayısıyla AK Parti'nin bu şekilde ilerleyerek kazanabileceği kanaatinde değilim. Bundan sonra tamamen CHP'nin söylediklerine cevap verme, olabildiğince popülizm yaparak iktisadi olarak insanları memnun etme şeklinde devam edeceğini düşünüyorum.
 

3 ayda yüzde 53 develüsayon yaptılar
Yeni bir yıla girerken eseki yi de kısaca değerlendirmek gerek Dostlar ! “Çakma doktor, candan eder. Çakma hoca, dinden eder.” Yaşayarak gördük ki, sonuç paramız pul oldu, enflasyon hortlattı. Hayat pahalılığı azdı. Milletimiz perişan oldu. 2021 yılının son üç ayında, tabela faizini beş puan indirerek, yüzde 19’dan, yüzde 14’e çekti. Faiz indirimlerine başladıkları gün, dolar kuru 8 lira 65 kuruştu. 20 Aralık 2021 gecesinde; 18 lira 33 kuruşu gördü. Sadece üç ayda, yüzde 53 devalüasyona hatalı politikalarıyla sebep oldu.
 

Milyonları bir gecede soydular
Geçen yılın son üç ayında, yaptığı her açıklamayla, aldığı her kararla, AKP döviz piyasasındaki yangını körükledi. Ve 20 Aralık 2021 gecesi döviz piyasasında, tarihin en büyük silkeleme operasyonunu gerçekleştirdi. O gece, “Kur Korumalı Mevduat” dediği, mevduat sahiplerini, Hazine’nin parasıyla devalüasyondan koruyan, faturayı da tüyü bitmedik yetimin sırtına yükleyen,

skandal bir uygulamayı, “Millete hiç bir maliyeti olmayacak” diye yutturdular. Ama kamu bankaları eliyle, arka kapıdan milyarlarca dolar sattılar. Merkez Bankasının kasasından, bir gecede satılan dövizin 7-8 milyar doları bulduğu, daha sonra hesaplara bakıldığında görüldü. Bu finansal kumpasın sabahında, dolar kuru 11 lira 20 kuruşa kadar düştü. Saray, sebep olduğu devalüasyondan, döviz alarak kendini korumaya çalışan, milyonlarca yurttaşımızı bir gecede soydu, soğana çevirdi. Bir gecede milyarlarca dolar, milletin cebinden alındı, bu işlerden haberi olan iktidar yakınlarının, yandaşlarının cebine kondu. Cumhuriyet tarihinin en büyük servet transferi yapıldı. O gün sorduk, “O gece döviz alıp satarak milyonlarca dolarlık vurgunu yapanlar kim?” Hala cevap yok.
 

Orta oyunu oynanıyor
O günlerde Nebati Bakan çıktı, hiç sıkılmadan, “Ya arkadaşlar, biz bir şey yaptık mı? Yok efendim. Lan nasıl? Harika!” diyerek, televizyonlarda meddahlık yaptı. Oynadıkları bu orta oyununa, banka Genel Müdürlerini de figüran ettiler. O gece yaşananları biz unutmadık. Kimin veya kimlerin 18 lira 33 kuruşlardan dolar satıp, sabahında 11 lira 20 kuruştan yeniden dolar aldığını, kimlerin bir gecede dolar bazında yüzde 64 vurgun yaptığını, hiç kimse merak etmesin bu seçimlerden sonra elbette öğreneceğiz. Bu kumpas yapanların yanına kâr kalmayacak.
 

Finansal kumpasın yıldönümü
Geçen hafta, cumhuriyet tarihimizin en büyük finansal kumpasının, seneyi devriyesiydi. Millet sadece o gece kaybetmedi. Nebati Bakan; Kur Korumalı Mevduattan, “En kötü senaryoda bile, Hazine’ye bir yük gelmeyecek” derken yıl bitmeden Hazine’ye binen yük, 92 milyar lirayı buldu. İşin başında vazgeçilen, 10 milyar liralık vergi alacağından bahsetmiyorum bile. Bir de Merkez Bankasına binen yükler var. Onun da yaklaşık 70 milyar lira olduğunu tahmin ediyoruz. Sene daha bitmeden, Kur Korumalı Mevduatın, millete yükü en az 172 milyar lira oldu. Şimdi milleti bu yıl soydular yetmedi. Bu uygulamayı 2023 sonuna kadar uzattılar. Seçime kadar kazanın dibinde ne varsa sıyıracaklar.
O gün millete kurdukları kumpası, bir de utanmadan, model kılıfına sokup yutturmaya kalktılar. “Çin modeli”ymiş, “Maçin modeli”miymiş. Bu modele göre faizler inecek, Türk Lirası değer kaybedecek, ihracat şahlanacak, cari fazla verilecek, döviz rezervleri dolup taşacak, sonra Türk Lirası değerlenecek, enflasyon da gerileyecekti. Bir de üstüne tarih vererek taahhütte bulundular. Önce Erdoğan çıktı; “Kur da düşecek, faiz de düşecek… 2022 en parlak yılımız olacak” diye millete söz verdi. Nebati Bakan, “Hani şöyle hayal edersiniz ya bir uyusam da, 6 ay sonra uyansam diye… Bir uyuyun 6 ay sonra uyanın Türkiye’de… Çok farklı noktalarda olacağız” dedi. Peki, sonuç? Bu safsataları yürürlüğe koydukları 2021 Eylül ayında; 12 aylık dış ticaret açığı 44 milyar dolardı. Bugün dış ticaret açığı 107 milyar dolar. Son 10 yılın zirvesinde. 12 aylık cari açık 12,5 milyar dolardı. Bugün 43,5 milyar dolar. “Fazla verecek” dedikleri cari açığı, üç buçuk katına çıkardılar. “Dolup taşacak” dedikleri döviz kasasını da tamtakır ettiler. 2022 biterken kasa 43 milyar dolar açık veriyor. Peki ya enflasyon, ya hayat pahalılığı? Bu saçma sapan kararları uygulamaya başladıklarında, yüzde 19 olan tüketici enflasyonu, bugün yüzde 84. Yüzde 45 olan üretici enflasyonu bugün yüzde 136. Yüzde 29 olan gıda enflasyonu, bugün yüzde 103. Bu öyle söyledikleri gibi dünyadaki gelişmelerden falanda kaynaklanmıyor. Resmen bizden, bizzat bizdeki yönetimin beceriksizliğinden… Bu kifayetsizler ülkemizi, tüketici enflasyonunda dünyada altıncı; gıda enflasyonunda dünyada dördüncü; üretici enflasyonunda da dünyada birinci yaptılar.
 

Sözlerin hepsi unutuldu
Verdikleri bütün sözler boş çıktı. Hiç birini tutmadılar. Ar damarı çatlamayan, bir yönetici, böylesine bir yıkıma sebep olduğunda, milletinden özür diler ve koltuğunu bırakırdı. Millete 11 yıldır 2023 masalları anlatıp, vadettiklerinin yarısına bile ulaşamayan, daha mürekkebi kurumayan geçen yıl verdikleri sözlerin bile hiçbirini tutturamayan, bu hükümetin başı ve şürekası, sahte başarı hikayeleri anlatmaya başladılar, bu hikayelerle de milleti kandırabileceklerini sanıyorlar. Millet sizin ne yaptığınızı gördü, cüzdanını, tenceresini nasıl boşalttığınızı yaşadı, notunuzu verdi, tasdiknamenizi elinize tutuşturmak için, sandığa gün sayıyor. Kurt kışı geçirir, ama yediği ayazı unutmaz.
 

200'lük bankot pul oldu
Şimdi bu banknot 2009’un Ocak ayında tedavüle girdi. Üzerinde 200 lira yazıyor. Ama ekonomiyi yönetemeyen beceriksizler, bugün bu paranın satın alma gücünü 29 liraya düşürdü. Çakma ekonomistin hortlattığı enflasyon canavarı, bu banknotun tam 171 lirasını yedi bitirdi. “Yok” olanın değeri çoktur. “Çok” olanın değeri yoktur. Bu 200 lira ilk çıktığında, tedavüldeki toplam paranın sadece yüzde 5’iydi. Şimdi yarasından fazla yüzde 55’i… 200 liralık banknotu daha önce kolay kolay göremezdik ilk çıktığında. Şimdi bankamatiklerde 200 liralık banknotlar tıka basa dolu. Ama paramızı pul eden kifayetsizler için geçer akçe: “Söyle yalanı, bulunur inananı…” Sene biterken çıkmışlar, “Enflasyonun boynunu kırdık” diyerek, milletle alay ediyorlar, eğleniyorlar. Milletimiz sizin kimin, neyin boynunu kırdığınızı, kimlerin boynunu büktüğünüzü gayet iyi biliyor. Bunu yapanların belini sandıkta kırmaya hazırlanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi