CHP İstanbul'da geri sayım

Farkındamısınız bilmem içinde olmayanların pek anlamayacağı bir tartışma ortamı içinde CHP. Kongre sürecine bir de Genel Başkan adaylığı çıkınca, kelime olarak güzel ama içerik ve anlam olarak içi bomboş "Yenileşme" de girince taraflar keyifli bir seçim yarışına tutuştu. Nasıl bir paranoyadır anlamam. İstanbul'u 25 yıl sonra kazanmış gençliği, inadı ve herkesin imrendiği birebir çalışmasıyla 16 milyon İstanbulluyu kucaklayan İBB Başkanı Ekren İmamoğlu'nu deyim yerinde ise taca atma çabaları da buna ek bu garabet il başkanlığı seçimi yarışında dikkat çeken noktalar oldu.

Bir başka çelişkiyi de burada vurgulamam gerek. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; her kongrede her yerel seçimde genel seçimde özellikleri İstanbul'da Karadenizli oyları ve bunlarla yanyana gelen bileşenleri gözüne alarak aday belirlensin diyen kişidir. Aslında bir anlamda partinin sırtına yapışan "Alevi Partisi" algısının yıkılmasını istemiştir de. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vermek neyin nesidir. Kısaca bu ne perhiz bu ne turşu

Ben Ekrem Başkanı taaa kurucu ilçe başkanı olarak atandığı günlerden beri iyi tanırım. Özellikle altını çizeyim, girdiği her yarışı her kulvarda bri şekilde kazanmasını bilmiştir. Hiç seçim kaybetmeden İstanbul'u kazanmıştır. Buraya bir nokta koyalım.

Çelik kendinden emin

İstanbul'a genç başkan adayı olarak ortaya çıkartılan Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik çalışmalarına devam ediyor. Geçen gün Hill Otelde partililer ve delegeler ile biraraya gelen Özgür Çelik gördüğü ilgiden mutlu. Yarışı kazanacağından ise oldukça emin. Etrafında partide gerçekten özlemini çektikleri gençler var. Kadınlar var. İnançlı bir mücadele içinde görünüyorlar. “Özgür Çelik ile İstanbul özgürleşecek" sloganıyla Pazar günkü seçime hazırlanıyorlar. Onlara göre seçimin galibi kendileri. "25 ilçe bizimle hareket ediyor" diyorlar. Seçim ofisinde gördüklerimiz arasında CHP Milletvekili Özgür Karabat da vardı. O da saçimden umutlu.

İmamoğlu delegelerle görüşüyor

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları "Yenileşme" adına Özgür Çelik'i aday gösterdi. Örgütte pek tanınmayan genç aday yoğun çalışma temposuyla kongreye hazırlanıyor. Bu arada Ekrem İmamoğlu da boş durmuyor. Öncek gün İstanbul 2. bölgede İl delegeleri ile biraraya gelerek onların görüşlerini alıp Özgür Çelik'e destek vermelerini istedi. İmamoğlu'nun toplu delege görüşmeleri dışında kongre için çalışmalarını yoğun biçimde sürdürdüğü görülüyor.

Cemal Canpolat'tan açıklamalar

CHP İstanbul İl Başkan Adayı Cemal Canpolat TV 100'de katılmış olduğu programda, “Kemal Kılıçdaroğlu'na saldırmak (karşı olmak) Atatürk'e saldırmaktır” dedi.Allah akıl fikir versin ne diyelim şimdi bu sözlere. Bakınız içi bomboş savunularla ayrılıkçı yaklaşımlarınızın üstünü bu sözlerle örtemezsiniz. Mustafa Kemal Atatürk'ün gölgesine saklanmaktan vazgeçerek siyaset yapmanız, samimi ve haysiyetli bir duruş sergilemeniz, hem Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri için hem de bu ülkede CHP'yi sırf Atatürk'ün partisi diye umut gören milyonlar için aslında her şeyden önemli.

Sevgili dostlar kısa bir not düşelim bizde; Sevgili Canpolat keşke daha önce CHP İstanbul İl Başkanlığı görevini devrettiğiniz Canan Kaftancıoğlu'nun "Mustafa Kemal'in Askeri" olmayı reddettiğini beyan ettiği twit karşısında gerçekten Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun askeri olmanın onurlu bir şey olduğunu çıkıp televizyonlara beyan edebilseydiniz.

Bu kadar sağa kayma yetmemiş!

Kılıçdaroğlu, geçtimiz ay Oral Çalışlar’ı CHP Genel Merkezi’nde kabul edip 14-28 Mayıs seçimleri üzerine konuşmuş. Şaşırtmayan bir buluşma... Eski adıyla Gülen Cemaati’nin Abant toplantılarının müdavimi, ikinci cumhuriyetçilerin önde gelen kalemşörlerinden yetmez ama evetçi Çalışlar, 2020’de Gazete Duvar’ın yönelttiği, “2010’daki tavrınızı sahipleniyor musunuz, böyle olacağını düşünseydiniz referandumu boykot eder miydiniz?” şeklindeki soruya, “Evet dediğim için pişman değilim. O günkü tutumumu sahipleniyorum” diye yanıt vermişti. Ülkenin siyasal İslamın hegemonyası altına girmesinde sorumluluğu olanlardan biri ve bundan pişman değil!

Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlık döneminde ikinci cumhuriyetçi grupla yakınlaştığı, parti politikalarını ve kadrolarını o doğrultuda dönüştürdüğü bir sır değil. İkinci cumhuriyetçilerin “helalleşmeyi” alkışla karşılamalarının, Cengiz Çandar’ın hızını alamayıp Twitter’da “Bravo Kılıçdaroğlu!” diye coşmasının ardında, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi kuruluş ilkelerinden uzaklaştırıp “liberal” iddialara yakınlaştırması yatıyor.

Daha önce de yazdım. Cumhuriyet Devrimi’ni gerçekleştiren kadroyu ve kurucu parti olarak CHP’yi geçmişte yaşanan her yanlışın sorumlusu olarak gösteren “helalleşme” söylemi, AKP’nin ve ikinci cumhuriyetçilerin yıllardır yaratmaya çalıştığı algıya muazzam bir destekti.

Şimdi tam da CHP kurultayı öncesindeki kritik dönemde Çalışlar’ın yolu CHP Genel Merkezi’ne düşmüş. Kılıçdaroğlu ile konuşmasını Serbestiyet adlı liberal portalda yazmış, özellikle bir nokta dikkat çekici. Şöyle demiş Kılıçdaroğlu: “Milletvekili listeleri bahane edilerek partimiz içinde sert ve öfkeli tepkiler örgütlendi. ‘Parti sağa kayıyor’ haksız değerlendirmeleri yapıldı. Bazı ulusalcı seçmenler bu propagandanın da etkisiyle aşırı milliyetçi seçenekleri tercih etti. İktidardan kopuş eğiliminde olan muhafazakâr kitle, sonucu tayin etti. Kararsız muhafazakârlar, ‘Ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusu’ ile oylarını dönüp tekrar Erdoğan’a verdiler.”

Anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu’na göre, CHP’nin laikliği savunmayı bırakması yetmemiş!

Anayasaya aykırı bir şekilde türbana anayasal güvence sağlamak için yasa teklifi vermesi yetmemiş.

Medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası’na 22 CHP milletvekilinin de kabul oyu vermesi yetmemiş.

CHP PM Üyesi Turan Aydoğan’ın defalarca “Tekke ve zaviyeleri kaldıran kanun kadük oldu” demesi yetmemiş.

Enes Kara, tarikat yurdundaki baskı yüzünden intihar ettiği gün kendisinin tek kelime etmemesi yetmemiş.

Tarikatlar ülkenin her yerini sararken “Laiklik tehlikede diyemem” demesi yetmemiş... Tüm bunlar sağa kaydıklarını göstermek için yeterli olmamış!

Suçlu kim !

Suçlu, siyasal İslamcıları ve ikinci cumhuriyetçileri CHP listelerinden aday yapanlar değil, buna tepki gösteren Atatürkçüler ve ulusalcılarmış. Tıpış tıpış oy vermelerini beklemiş demek ki. Bu yorum da kanıtlıyor ki Kılıçdaroğlu’nun tek stratejisi, “muhafazakâr” dediği sağcı kitleyi etkilemek. Partisinin işçi sınıfı, ilerici sol kesim ve laiklerle bağını zaten kesip atmış, Atatürkçüleri garanti görüyor.

“Kararsız muhafazakârların ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusu ile” hareket ettiğini söyleyerek yine kendi partisini zan altında bırakan bir söylem kullanıyor. Sağcıların peşinde koşmanın etkisiyle öylesine gerçeklikten kopuk yorumlar yapıyor ki garanti gördüğü kesimleri kaybettiğinin ya farkında değil ya da bu umurunda değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi