Ama, Yaser Arafat’ın FKÖ’nün (Filistin Kurtuluş Örgütü’nün) görevde bulunduğu süre içerisinde, kendi topraklarının bir kısmını, Siyonist İsrail yönetiminin kontrolüne ve yerel hizmetleri yürütme ve iç güvenliği sağlama dışında hiçbir yetkiye sahip olmayan özerk yönetim kurma karşılığında, İsrail ile barış yapmayı kabul edildiğini hatırlamakta fayda olacaktır diye düşünüyorum.

Çünkü yapılan bu hatalar sadece İsrail yönetiminin Filistin topraklarının kalan kısmı üzerindeki hakimiyetini değil aynı zamanda Filistin halkının bağımsızlığını geri kazanmak adına kendi topraklarında verdiği mücadele ve yaptığı eylemlerin İsrail tarafından terörist saldırı olarak nitelendirilmesinede fırsat vermişti.

Devamında; taahhüt edilenlerin arasında, özerk yönetimin eline verilecek topraklarda ve gerekse işgal altındaki Filistin topraklarının diğer bölgelerinde kurulacak olan Yahudi yerleşim merkezlerine hiçbir şekilde müdahale edemez denilmesi ve o anlaşmanın içeriğinde Kudüs konusuna değinilmemesi.

Kaldı ki kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler er ya da geç ortaya çıkar. Aynen; Arafat ve kurmayları tarafından siyonistlere verilen taahhütlerin ortaya çıkması ve kaybedileceğini anladıkları prestijlerini ileride Kudüs konusunu tekrar ele alıcağız diyerek kazanmaya çalışmaları gibi.

Oysa ki; birilerinin Prestiji yüzünden 9 milyonluk Filistin halkının kaderi katil İsrail’in ellerine teslim edilirken Filistin halkına da sadece siyaseten yapılan hataların bedelini canıyla ödemesi miras kalmıştı. Ve hal böyle olunca İsrail'den "barış görüşmeleri" yoluyla Kudüs konusunda taviz vermesini beklemek şu durum itibariyle hayalcilikten öteye gitmeyecektir.

Sonuç olarak; Arafat yüzünden elden giden vatan topraklarının geri alınması ve siyonist güçlerin işgalinden kurtulmak için savaşan masum insanların verdiği mücadele sonucu geriye on binlerce yetim çocuk ve canlarını feda eden binlerce şehit.

Bu durumda;
Suçlu Filistin halkı mı?
Yoksa halkının kaderini çıkarları uğruna siyonistlere satan ve bunun bedelini halkına ödeten lider mi?

(Ve umarım Filistin’in İsrail’i gibi gelecekte Türkiye’nin Katar’ı olmaz.)

Saygılarımla