Pahalılık vatandaşı öldürecek!

Pahallılık vatandaşı öldürecek!

İktidar çareyi ekonomik pansumanda bulurken vatandaş ise başı kesilmiş tavuk gibi bir o yana bir bu yana giderek bu girdaptan çıkış yolu arıyor. Ülke o hale geldi ki artık insanlar evlerindeki eşyaları satarak borç ödemeğe, okul taksiti vermeye, gereksinimleri olan başta gıda maddeleri olmak üzere bir şeyler almaya çalışıyor. Vatandaş gereksinimlerinden dolayı ne var ne yok satıyor. Döviz kurlarındaki dengesizlik, yüksek enflasyon ve fiyat artışındaki öngörülemezlik piyasaları altüst etmeye devam ediyor. Gelinen son nokta yürek sızlatıyor.  “İnsan prangaları kadar ağır, kanatları kadar hafiftir” demiş şair Can Yücel… Ne yazık ki insanlarımızın ayağına prangalar vuran, kanatlarını ise koparan bir hükümet iş başında. Bugün hükümetin vurduğu hayat pahalılığı prangası, milletimizin ayağını değil, gırtlağını sıkıyor… Geçtiğimiz yıl, “Faiz sebep, enflasyon netice” diye bir safsata uydurdular. “Çin Modeli, Maçin modeli” dediler. Bu modele göre faiz düşecekti, ondan sonra Türk Lirası değer kaybedecekti, rekabet gücümüz artacaktı, ihracatımız şahlanacak, döviz rezervlerimiz dolup taşacak, Türk Lirası değerlenecek, enflasyon düşecekti…
 

Çin işi Türk işi!
"Faiz sebep, enflasyon sonuç", "Çin İşi, Maçin İşi", "Heteredoks politikalar", "Epistemolojik kopuş". Ama ne kadar zırvalarsa zırvalasınlar, Zırva tevil kabul etmiyor. Dış ticaret açığı 10 yıl sonra, 100 milyar dolar sınırını aştı.İşte buna "beceriksizliğin resmi" denir.Hala sopayla ekonomideki dolarizasyonu düşürebileceklerini sanıyorlar.Bir ekonomide dolarizasyonun panzehri güvendir, öngörülebilirliktir.Milli parasına güvenmeyip TL mevduatı dolara endeksleyen, kendisi vatandaşından dolarla borçlanan bir hükümet, dolarizasyonu engelleyemez. Öte yandan  genel duruma bakarsak iktidarın sözünü  dinleyen Merkez Bankası, tabela faizini yüzde 9’a çekti ve artık indirim yapmayacağını, bunun karar olduğunu ilan etti. Şimdi soralım. Sizin Nas'ınızın sınırı yüzde 9’a kadar mı? Yüzde 9 faizin caiz olduğuna neye göre karar verdiniz?
 

İktidarın kötü rekorları
AKP'nin gözlerindeki ışıltıyla maruf hazine bakanı Nebati kırdıkları rekorlardan bahsetmiş. Evet bazı rekorlar var elbet. Son 1 yılda tarımsal girdi fiyatları %138 artarak tüm zamanların rekorunu kırdı. OECD içinde enerji fiyatları açık ara en fazla artan ülkeyiz. Üretici enflasyonunda dünya şampiyonuyuz. Bunların her işleri makyaj, işleri algı, işleri yalan dolan. Bugün sarayın tabela faizi yüzde 9 ama milletin kredi faizi yüzde 30. Sarayın tabela faizi 10 puan indi, milletin kredi faizi 10 puan arttı. İç borç stokunun yüzde 27’si döviz cinsinden. Yüzde 22’si de TÜFE’ye endeksli. İç borcumuz döviz ve enflasyondaki hareketlere son derece duyarlı. Sarayın marifetiyle azan enflasyon, paramızın pul olması, iç borç faiz yükünü sıçratıyor. Faiz indirimlerinin başladığı geçtiğimiz Eylül’den bu yana, iç borcun anaparası 631 milyar lira artmış, faiz 1 trilyon 841 milyar lira artmış. Faiz yükündeki bu artış, anaparanın üç katı… İşte bugün sarayın faizi yüzde 9, ama hazine tarafından ödenecek faiz, iç borcun anaparasını aşmış durumda.
 

Ekonomik tablo bitik
Ne iktidarın dış politikadaki U dönüşleri ne muhalefetin 6’lı masa toplantısı var halkın gündeminde. Öncelikli gündem işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı, enflasyon. Nasıl olmasın ki? Zamlar yağmur gibi. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı, yüzde 85. Dünya yoksulluk liginde Afrika ülkeleriyle yakın sıralardayız. Asgari ücret, yaygın ücrete dönüşmüş. Türk Lirası, ABD Doları ve Avro karşısında sürekli değer kaybediyor. Sayıştay raporlarındaki yolsuzluk ve usulsüzlükler korkunç boyutta. Gençler, geleceği ülkemizde değil, yurtdışında arıyor. Bir yıl içinde 3 bin doktoru, 30 bin yazılımcısı yurtdışına giden Türkiye’de, icra dairelerine bu yıl 7.6 milyon dosya gelmiş. Bu ekonomik tablo; sadece mevcut iktidarın son 20 yıllık ekonomik programının çöküşünü değil, AKP öncesindeki hükümetlerin, 24 Ocak 1980’den itibaren uyguladıkları liberal programın da çöküşünü yansıtıyor aslında. Dahası, çok daha geniş ölçekte, IMF reçetelerinin, Dünya Bankası programlarının çözümsüzlüğünü ve küreselleşmenin iflasını da ortaya koyuyor
Vatandaş perişan
Geçtiğimiz yıl, “Faiz sebep, enflasyon netice” diye bir safsata uydurdular. “Çin Modeli, Maçin modeli” dediler Bu safsatayı uydurdukları gün, bundan yaklaşık bir yıl önce tabela faizi yüzde 19, enflasyon da yüzde 19’du… Bugün sarayın tabela faizi yüzde 9. Ama milletin kredi faizi yüzde 30. sarayın tabela faizi 10 puan indi, milletin kredi faizi 10 puan arttı. Yine aynı dönemde Dolar kuru 8 lira 65 kuruştan, 18 lira 65 kuruşa sıçradı. Türk Lirası ABD doları karşısında, yüzde 54 değer kaybetti. Paramız pul oldu. Enflasyon tam 67 puan artarak, yüzde 86’ya çıktı. O da ağır makyajlı TÜİK rakamlarıyla. Üretici enflasyonu ise yüzde 158’le tüm zamanların rekorunu kırdı. Dünya birincisi olduk. Üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 72 puana yükseldi. Böyle bir farkı tarihimizin hiçbir döneminde görmedik. Buna bakarsanız, “Turpun büyüğü hala heybede” üretici fiyatlarındaki artış, vatandaşın günlük hayatındaki fiyat etiketlerine daha tam yansımamış görünüyor. Yüzde 158’lik enflasyonu kısmen üreticiler, esnaflar, sineye çekiyorlar aslında. Kısmen de TÜİK yaptığı makyajla yok ediyor. Aslında Tüketici Enflasyonu bunlar olmasaydı çoktan, yüzde 100’ü geçmişti… Ama ne kadar enflasyonu sineye çekerlerse çeksinler, üreticilerimiz, esnafımız bu hükümete bir türlü yaranamıyorlar. Soğan patates fiyatları artıyor, suçlu üretici, depocu, halci oluyor. “Terörist” ilan ediliyorlar.
 

Enflasyon 200'e tırmanıyor
İktidarın uyguladığı ekonomi politikaları sonucunda Türkiye çok uzun yıllardır yaşamadığı bir ekonomik krizle boğuşuyor. Resmi rakamlara göre bile enflasyon yüzde 100’e yaklaştı, döviz kurlarındaki hareketlilik durdurulamıyor, hayat pahalılığı her geçen gün rekor kırıyor…Ekonomistlşer ise enflasyoıun yüzde 200'e yaklaştığını söylüyor. Bu durum, tüm sektörleri olumsuz etkiliyor. Dövize direkt olarak bağlı olan ürünlerdeki fiyatlar ise korkunç seviyelere çıkmış durumda. Bunların başında ise telefon, bilgisayar ve teknolojik ev eşyaları geliyor. Günümüzde bir istek değil, ihtiyaç olan bu ürünlerin sıfırlarına yanaşmak mümkün değil… Bu durum, eski eşyaların tamirine veya ikinci ele olan yönelimi artırıyor Esnaf, son dönemde bu alanlara yönelimin arttığını dile getiriyor ancak piyasadaki ve işlerindeki genel durgunluğa ise dikkat çekiyor. Özellikle ikinci el ev eşyası satanlar bu durgunluğu derinden hissettiklerini vurguluyor. Bunun nedeni olarak da insanların yüksek kira bedellerinden dolayı eşya yenilemediğini, öğrencilerin eve çıkamadığını hatta insanların bu gerekçeyle İstanbul’a gelmemesi olduğunu söylüyorlar. Vatandaşların borcunu, kirasını veya çocuğunun okul taksidini ödeyebilmek için evindeki televizyonu, buzdolabını sattığını; fatura üzerinden taksitle cihaz alıp, cihazı bir esnafa satarak nakit paraya çevirmeye çalıştığını dile getiriyorlar.
 

Enflasyon inecek yalanları
Mutfaklardaki yangın, büyüyerek devam ediyor. Memur, esnaf, emekli, asgari ücretli, enflasyon canavarının altında, ezilmeye devam ediyor.Ama AKP'ye göre, artık sıra enflasyondaymış… Aklınca faizi halletti ya, şimdi sıra enflasyona gelmiş. Biliyorsunuz, en son, ‘Merak etmeyin, o da inecek' dedi. Tabi, bu aslında, olumlu bir gelişme… Çünkü, hatırlasınız kendisi, uzun bir süre, enflasyonun varlığını bile kabullenememişti. Sonrasında; ‘enflasyon demesek, hayat pahalığı desek…' diyerek, işi iyice lakaytlığa vurmuştu. Ve bu yılın başından beri de enflasyon için, düşüş tarihi vermeye çalışıyor. Mart‘ta düşecek dedi, olmadı. Nisan'da düşecek dedi, olmadı. Mayıs'ta düşecek dedi, yine olmadı. Şimdi artık, tarih de veremiyor.‘3 vakte kadar' edebiyatıyla, konuyu geçiştirmeye çalışıyor…
 

Yalnız, Erdoğan'ın, kahve fallarına endekslediği, enflasyonu düşürme masalında, Tayyip Bey'i Üzmeyen İstatistik Kurumu, TÜİK'in katkılarını da saymazsak olmaz. Bu süreçte, onlar da, çok çektiler. Tayyip Bey'i mutlu etme yolunda, çok başkan eskittiler. Sayın Erdoğan'ın istediği rakamı, söylemeyen başkanlar, sonbaharda düşen yapraklar gibi, birer birer döküldüler. Adaya, teker teker veda ettiler. Ve en sonunda, TÜİK de çareyi, her şeyi gizlemekte buldu. Mayıs 2022'den beri, ayrıntılı veri açıklamayı durdurdu.
 

Baz oyunlarına hoş geldiniz
Şimdi de, hummalı bir biçimde, baz etkisiyle, hesap oyunlarıyla, milletimize, enflasyon düştü masalları anlatmaya hazırlanıyorlar. Ama yemezler! Milletimiz artık, son derece açık ve net bir şekilde görüyor ki; bu iktidar artık, ülkemizi yönetemiyor Memleketimizi içine sürükledikleri yangın, artık kürsü nutuklarıyla gizlenemiyor. Makyajlı rakamlarla kapanamıyor. Süslü yalanlarla örtülemeyecek kadar, açık bir şekilde, sokaklarda, marketlerde, pazarlarda görülüyor. Milletimiz artık, markete gitmek bile istemiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü, parasının yetip yetmeyeceğini bilemiyor. Çünkü, kasada mahcup olmaktan çekiniyor. Çünkü, aldığı ürünleri, iade etmek zorunda kalmaktan korkuyor. O yüzden gelin, şimdi hep beraber, enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin, son 1 yıldaki, fiyat artışlarını inceleyelim. Üstelik öyle, her marketin değil, süper indirimli, üç harfli marketlerin fiyatları üzerinden gidelim.
 

AKP ile nereden nereye
Mesela; her evin vazgeçilmezi sütün, 1 litresinin fiyatı; 2021 yılının, Kasım ayında, 7,13 lirayken, 2022 yılının, Kasım ayında, 15 buçuk liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 117,4. 1 kiloluk beyaz peynirin fiyatı; 2021 yılının, Kasım ayında, 32,89 lirayken, 2022 yılının, Kasım ayında, 85,80 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 160,9. 1 kilo yoğurdun fiyatı; 8,74 lirayken, 17,98 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış, yüzde 105,6. Mesela; 1 kilo patlıcan; 7,12 lirayken, 18,90 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış, yüzde 165,6. Mesela; 1 kilo domates; 7,36 lirayken, 19,90 liraya çıkmış. Yani, 1 yılda, yüzde 170,3 artmış. 1 kilo salatalık; 5,46 lirayken, 18,90 liraya çıkmış. Yani 1 yılda, yüzde 350,1 artmış  1 kilo limon; 4,39 lirayken, 13,90 liraya çıkmış. Yani 1 yılda, yüzde 216,8 artmış. 1 kilo elma; Geçen sene 5,38 lirayken, bu sene, 14,90 lira olmuş. Yani 1 yılda, yüzde 177 zamlanmış.  1 kilo pirincin fiyatı; 13,04 lirayken, bir senede, 27,50 liraya çıkmış. Yani, yüzde 110,9 artmış. 1 kiloluk toz şekerin, fiyatı; 2021 yılının, Kasım ayında, 6,91 lirayken, 2022 yılının, Kasım ayında, 24 liraya çıkmış. Yani, 1 yıllık artış oranı, yüzde 247,4. Evet, yanlış duymadınız, yüzde 247,4. Ancak, tüm bu rakamların karşısında, TÜİK'e göre şeker, yalnızca, yüzde 153 artmış. Bakar mısınız şu işe?… Ne demişler? Yalancının mumu yatsıya kadar
 

Peynir 200 lira oldu
Marketlerde beyaz peynirin kilosu 200  liraya koşuyor, 1 litre karton süt 25 lirayı görüyor, bu seferde suçlu marketler oluyor.Bir kilo çiğ sütün kilosu 23 lira. Bir yumurta 3 lira ama. Sütte leke var, bu kifayetsiz AKP yönetiminde leke yok… Onların bildiği en iyi iş, ellerine yüzlerine bulaştırdıkları dış politikada, para karşılığı geri basmak, tükürdüklerini yalamak. Sonra da hatalarıyla ezdikleri bu aziz millete, “Ben ne biçim devlet adamıyım ama” diye caka satmak. Birileri böyle caka satarsa, Sarayın atama Bakanı da çıkar, “Yeni Ekonomi Modeliyle ardı ardına rekorlar kırmaya başladık” diye, milletle kafa bulur. Kırdıkları rekorlar ortada… Sayelerinde son bir yılda tarımsal girdi fiyatları yüzde 138 artarak, tüm zamanların doğrudur rekorunu kırmış. Resmi verilere göre bile, bu dönemde; mazot yüzde 236, gübre yüzde 227, yem yüzde 145, ilaç yüzde 111 zam gördüyse, bu zamlar kimin eseri? Hiç şüphe yok bu AKPnineseri…
 

Evler buz gibi doğalgaz el yakıyor
Kışa girdik. Evlere doğalgaz faturaları gelmeye başladı. Hep söylüyorum, anlatıyorum, geçen yıl 1000 lira olan doğalgaz faturası, bu yıl 2 bin 617 lira. Vatandaş televizyonlarda, “Doğalgazı açmaya korkuyorum, daha hala doğalgazı açmadım” diyecek halde. Bu kimin marifeti? Tabi ki, Sarayın kibirlisinin marifeti… Yine geçtiğimiz yıl bu zamanlar, 200 lira gelen elektrik faturası, bugün 402 lira geliyorsa bu kimin eseri? Sarayın kibirlisinin eseri… Geçtiğimiz Ekim ayında, 55 litrelik bir mazot deposu 433 liraya dolarken şimdi 1.444 liraya doluyorsa, bu zamları kim yapıyor? “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diyen, Sarayın kibir abidesi bu zamların müellifi. Bunlar, 36 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde, bizimde üyesi olduğumuz, yüzde 137 enerji enflasyonuyla enerji fiyatları bütün ülkelerle açık ara en fazla artan ülke haline getirdiler ülkemizi. Bunun sorumlusu kim? Yine tabii ki sarayın kifayetsiz muhterisi…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi