Seçimlerde kimlere oy vermemeliyiz?

Değerli okurlar...

Yaşadığımız bu dönemin dünya şartları çok hızla değişmeye başladı. Baş döndürücü bir şekilde hızla değişmeye de devam ediyor. Biz vatandaşların ihtiyaçları asla değişmez. Geçinecek kadar bir gelirimiz olsun, namerde muhtaç olmayacak kadar olsun yeter deriz. Tüm insanlığın kullandığı ve bunun için hiç para ödemediği tek bir şey var bu hayatta hava, yani ciğerlerimize çektiğimiz oksijen. Yöneticilerimizin imkânları dâhilinde olsa inanın bunu da bizlere para ile satarlar. Sadece bu hava için hiç kimseye bir bedel ödemiyoruz, ama bunun dışında kâinatta her ne var ise mutlaka bir bedel karşılığı bunlara sahip oluruz.

Yaşadığımız hayatın güzelliğini ya da çirkinliğini bizler belirleyebiliriz. Peki, bu nasıl olacak? Tabii ki seçme ve seçilme hakkımızı kullanarak. Senin tercihin, benim yaşantımı da çok ilgilendiriyor.

Bazen kendime de çok sık sorduğum soruyu siz değerli okurlarıma da sormak istiyorum. İnsan gibi yaşamak için, solcular gibi mi düşünmek lazım, sağcılar gibi mi düşünmek lazım, çok milliyetçi duygular mı taşımamız lazım ya da dini inançlarımıza harfiyen uymamız mı gerekiyor?

Yani illa ki siyasi düşünmek zorunda mıyız?

Halka hizmet etseler, toplumun refah seviyesini yükseltseler, her kesime adil davransalar, toplumu ayrıştırmayan, eğitimde, ekonomide bizleri çok ileri taşıyan biri olsa PARTİSİNİN bir önemi kalır mı? İmkânsız bu olamaz der gibisiniz. Bence de imkânsız ama tabi bu kafalarla imkânsız…

Hangi siyasetçi profiline bir daha oy vermemeli ya da verilmez?

Adil olmayana, rüşvet alana, yalan söyleyene, liyakate önem vermeyene, güvenilir olmayana, çok uzun süre siyaset yapıp başarılı olmayana, bölücülüğü destekleyenlere, ekonomiyi kötü yönetene, servetine servet katanlara, tarikat ve cemaatlere prim verenlere oy verilmez.

Sanki bunları yapmayan siyasetçiyi nereden bulacağız der gibisiniz!

Evet, bu insanları bulmak çok zor, gerçekten çok zor.

Neden zor biliyor musunuz biz Türkler esaretin bedelini atalarımızın aracılığı ile Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda ödemişiz. Tarih boyunca da olduğu gibi hiçbir ulus bizleri esaret altına alamamıştır.

Monarşi ile yönetilen ve bu rejim ile et tırnak gibi olan halka yeni rejim, yaşadığımız bu Cumhuriyet bizlere altın tepsisinde armağan edilmiştir. Yani bizlere bedelini ödemediğimiz bir yönetim şekli armağan edildi.

Oysaki böyle bir cumhuriyet için dünyanın farklı ülkelerinde insanlar ölerek, ölümüne mücadele veriyorlar.

Atatürk isteseydi kendi yüzyılında da, çokça bulunan diktatör bir lider olabilirdi ve kimse de bir şey yapamazdı.

Atatürk isteseydi “Ben yeni halifenizim” derdi kimse de bir şey yapamazdı.

Atatürk isteseydi “Ben yarın bu ülkede komünizmi ilan ediyorum” derdi kimse de hiçbir şey yapamazdı. Ama o “Biz kahraman milletimize, yeni yönetim şeklimiz olan Cumhuriyet’i ilan edeceğiz dedi.

Bu halkın hak etmediği, hala da kabul edemediği, bedelini asla ödemediği bir yönetim şeklini maalesef 100 yıl olmasına rağmen hala sindirememiştir. Bunun da en güzel örneği her 10 yılda bir yapılan askeri darbeler, mezhep kavgaları, sağcı-solcu kavgalardır…

Seçme ve seçilme hakkı insanlığa çok değerli bir armağandır. Yaptığımız tercih kendimizi olduğu kadar karşımızdaki insanları da ilgilendirir.

Tek parti dönemini saymazsak yaklaşık 70 yıldır aynı görüş ülkemizi yönetiyor demek ki bu gidişten çok memnunuz ki hiç farklı fikirlere açık değiliz.

Geçmişi ve yaşanmışlıkların terk etmek bu kadar mı zor!

Oysaki değişmeyen tek şey ölüler ve delilerdir.

Bizim ihtiyaçlarımız aşağı yukarı hep aynıdır. Zaruri yaşamsal ihtiyaçlarımızı giderelim yeter, kalanı için Allah büyüktür deriz.

Şimdi elimizde sadece Allah büyüktür kaldı…

Aklınızı açık tutun

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kanun Göçer Arşivi