Suriye bataklığı yüreğimizi yaktı

Birçok kez söylemiştim. Yineleyerek başlamanın acısını yüreğimde taşıyorum. Bizim olmayan bir saçma sapan savaşta Suriye bataklığında 36 şehir daha verdik. Bu rakamı dün öğlen saatlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Ve ondan öğrendik ki sorun Suriye değil Gezi eylemleri imiş konuşmasına böyle başladı çünkü, o toplantının yapıldığı salona 500 metre uzakta bulunan Dolmabahçe Camii'ne gençler ayakkabılarıyla girmiş vede bira içmişler. İçmekle kalmamış kutularını da caminin içine atıp günlerce yatıp kalkıp gitmişler. Aynen böyle dedi. Suriye de yüreğimiz kaygıyla atarken, içimiz kan ağlarken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan böyle konuştu. Yoruma gerek duymuyorum. Değerli okurlarıma bırakıyorum. Küçik bir not eklemek gereğini de duyuyorum ki Camiinin imamı bunları defalarca yani bira içilmesi bira kutuları atılması olaylarını yalanladı. Soruşturma da aynı şekilde sonlandı. Her neyse..
Türkiye'nin Türkten başka dostu olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır.Her şeye rağmen gün birlik beraberlik günüdür. Aklı selim ile doğru yolu bulma zamanıdır. Gezi imiş ekononmi imiş yolsulukmuş bunları konuşuruz nasılsa aramıda ama önceliğimiz. Suriye'dir. Daha da ötesi terördür. PKK-PYD YPG dir. Göç dalgasıdır.Ve sayıları sadece idlib'te Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle 60 bini bulan İslamcı radikal teröristtir. Bundan sonra ne yapacağımız hangi adımları atacağımız önemlidir.
İdlib’deki saldırı ve Türkiye’nin tavrı
Suriye sorununda kördüğüm olarak öne çıkan İdlib’de, Türkiye ve Rusya arasında son aylarda yükselen gerilim,çok ileri bir aşamaya vardı. Suriye rejiminin saldırısında, 36 Mehmetçiğimiz şehit oldu.Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Yaralılarımıza da acil şifalar dilerim.Rusya, her ne kadar, “Türk askerlerinin vurulduğu alanda harekât düzenlemediğini” açıklasa da, Suriye rejimi, Rusya’nın bilgisi, onayı, desteği olmadan bu çapta bir saldırı düzenleyemez. O nedenle Rusya’nın açıklaması inandırıcı değil. Türkiye’nin, saldırıdan hemen sonra ABD ve NATO’dan destek istemesi, ardından Avrupa’yla sınır kapılarını açıp, ülkemizdeki sığınmacıların Avrupa’ya gitmesine fırsat vermesi de dış politikada ne kadar sıkıştığımızı gösterdi. Bu gerilimden en çok kazanan ABD oldu ki, bu da, sorunun tüm taraflarının aleyhine.
Bundan sonra neler olabileceğini öngörmek için, mevcut durumu doğru saptamalı.
Birincisi, Rusya; her ne pahasına olursa olsun, Suriye’de rejimi koruyor ve koruyacak. Rejime verdiği destek her düzlemde sürecek. İran’ın desteği de önemli. Suriye’nin hava sahasını denetleyen, hava savunma sistemini kuran, ordusunu eğiten ve donatan Rusya, Suriye’den vazgeçmez. Suriye’de geri adım atması, sadece Suriye ölçeğinde ve Akdeniz’de değil, çok daha geniş bir alanda itibarını, caydırıcılığını sarsar.
İkincisi, Rusya; Ankara’da Türk ve Rus heyetlerin İdlib konusunu görüştüğü sırada düzenlenen saldırıdan mutlaka haberdardır. Moskova’ya rağmen, onun bilgisi dışında, Suriye rejimi böyle bir saldırı yapamaz. Rusya’nın, “Türkiye’nin Soçi ve Astana’daki anlaşmalara sadık kalmadığı” yönündeki eleştirisi; Kremlin sözcüsünün, Rusya lideri Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 5 Mart’ta görüşmeyeceğini açıklaması önemlidir. Rusya, Türkiye’nin görüşme talebini geri çevirerek de mesaj vermiştir.
Üçüncüsü, Rusya; Türkiye ile Suriye’de doğrudan değil, Suriye rejimi vasıtasıyla, dolaylı yoldan karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.
Dördüncüsü, ABD; Türkiye - Rusya geriliminden, Türkiye’nin yalnızlaşmasından memnundur. Nitekim ABD ve NATO hemen, destek ve dayanışma içinde olduklarını açıklamıştır. Lakin bu açıklamaları abartmamak gerekir. Sahada destek değil, kâğıt üzerinde açıklama söz konusudur. ABD’nin, saldırıdan hemen sonra, bir kez daha, “Türkiye, S - 400 hava savunma sisteminden vazgeçmeli” demesi dikkat çekicidir.
Neyin olmayacağı görüldü
Birincisi, Türkiye açısından, şimdiye dek izlenen dış politikanın, sürdürülebilir, sağlıklı, sonuç alıcı olmadığı görülmüştür. Ne üst perdeden Suriye rejimini tehdit etmek, ne tarih açıklayarak, süre tanıyarak ültimatom vermek işe yaramıştır.
İkincisi, Türkiye, Suriye’de hem Rusya hem ABD ile muhataptır. İkisiyle de gerilim yaşamaktadır. İkisi de farklı gerekçelerle, farklı araç ve yöntemlerle PKK - PYD - YPG terör örgütünü desteklemektedir. İkisi de Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına farklı nedenlerle karşıdır. Bu, Türkiye için zor, yüksek maliyetli bir siyasettir.
Çözüm; Hariciyecilere, “Moskova’yla ilişkileri her zaman önemseyin; emperyalizmle aranıza mesafe koyun; Arap ülkeleri arasındaki sorunlara, Arapların içişlerine asla karışmayın” diyen Atatürk’ün dış politikasıdır.
Dış politikada ölçü, denge, istikrar
Suriye meselesinin kördüğümü olan İdlib’de gerilim sürüyor. Gerilim Türkiye’yi her açıdan olumsuz etkiliyor. Rusya’yı endişelendiriyor. Suriye’de sağlıklı, sürdürülebilir bir çözümü zorlaştırıyor. Türk - Rus anlaşmazlığının derinleşmesi bir tek ABD’yi memnun ediyor. Çünkü Türkiye, ABD’nin desteğini daha çok arıyor, ABD’yi Suriye’de daha çok inisiyatif almaya çağırıyor. Türkiye’nin başka sorunları da var. Tartışalım…
Türkiye’nin Suriye konusunda en çok muhatap olduğu iki ülke var. İkisi de büyük güç: Rusya ve ABD. Her iki devletle de farklı gerekçelerle, farklı ölçekte sorun yaşıyor Türkiye. Her ikisi de farklı nedenlerle ve farklı yöntemlerle PKK - PYD - YPG terör örgütünü destekliyorlar. Türkiye’nin bu terör örgütüne karşı yürüttüğü haklı ve meşru mücadeleye karşı çıkıyorlar, Suriye’deki askeri varlığına olumsuz bakıyorlar. Türkiye, Rusya’yla sorun yaşayınca ABD’ye yöneliyor. ABD’yle arası açılınca Rusya’yla yakınlaşıyor. Bu durum sağlıklı, sürdürülebilir değil. Kalıcı ve istikrarlı da değil. Büyük güçler arasında bu tür bir denge politikası izlemek yerine, bölgede istikrar unsuru olmak daha doğru. Bunun yolu da, iç cepheyi güçlendirmekten; ekonomiden adalete, eğitimden sağlığa her alanda bünyemizi kuvvetlendirmekten; bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaktan geçiyor. Bu başarılırsa, büyük devletlerle ilişkiler de daha eşit, daha dengeli, daha sağlıklı bir zemine oturur.
Büyük güçler nasıl davranır?
Büyük güçler, yerleştikleri bir coğrafyadan centilmence çıkmazlar. Çıkmak zorunda kalınca yakarak, yıkarak çekilirler. Dahası, yeniden oraya müdahale etmelerine sebep olacak sorunlar ekerek, urlar bırakarak çıkarlar. Bunu tarihte en çok İngiliz emperyalizmi yapmıştır. Günümüzde ABD yapmaktadır. Afganistan, Irak, Libya, Suriye’de yaşananlar bunun kanıtıdır.
Sözün özü, dış politika bilgi, birikim, deneyim ve ciddiyet gerektirir. Hamasete yer yoktur. Ölçü kaçarsa, denge de olmaz, istikrar da sağlanamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi