Tünelin ucu görünmüyor

CORONA virüs salgınında bir yılı neredeyse geride bırakıyoruz. Ancak ülkemizde bu lanet virüsle savaşta her nedense bir türlü kesin etkin bir sonuç almak olanaklı olmadı. Çünkü; bir kesim yasakları çiğnemek için konulduğunu varsaymakta, ona gelince yasağın gerek olmadığını düşünmektedir. Maalesef bu da bizleri bu savaşta büyük sıkıntı içine atmaktadır. Açık ve net olan nokta ve acı gerçeğimiz şudur ki tünelin ucu görünmemektedir. Tünelin ucundaki ışıktan elbette söz etmekte olanaklı değildir. Son günlerde bilim adamlarımız mutant virüsle ilgili yaptıkları açıklamalarda bağıra bağıra gelen felaketin vahametini anlamamıza yetmemektedir. Öncelikle Mutasyon olayına çok dikkat etmemiz lazım. Kendini daha dirençli hale getiriyor ve daha bulaşıcı. Bunun için temizlik, mesafe ile maske kuralına kesinlikle taviz vermeden uymamız gerekiyor. Bilim insanlarını öngörüsü bu ay sonu ve mart ayı başında yine virüsün pik olacağıdır

Mutantın virüsü daha dirençli hale getirdiğini açıklanıyor. Bunun için yine temizlik, mesafe ve maske kuralına kesinlikle taviz vermeden uymamız gerekiyor. Sinovac aşısının en son açıklamasında yüzde 50 etkililiği mevcut. Fakat bu aşılar hastalığı ağır geçirmemesinde ve hastaneye yatmada yüzde 90 oranında etkili. Aşılama bunun için çok önemli. Toplumsal bağışıklık için yüzde 70 oranında bağışıklık lazım.

Vaka sayısının mart ayında pik yapabileceği sıkça söyleniyor. Özellikle Afrika, Brezilya ve İngiltere’de mutasyon başladı. Bu dönemde virüs direniyor. Kendini başka formata geçiriyor. Yeni süreç üretiyor. Mutasyon olayına çok dikkat etmemiz lazım. Üçüncü dalga dediğimiz mutasyon, daha bulaşıcıdır

Mutasyonlar ve etkileri

Hafta sonları sokağa çıkma yasağına rağmen ortalıkta ciddi bir kalabalık var.Ve bu kalabalığa karşı da emniyet güçlerinin bir hoşgörüsü. Açıkçası anlıyorum ve hak da vermiyor değilim. Sıkıldınız bunaldınız. Hele hele yaz gibi havalarda eve tıkılmak da kolay değil. Ama lütfen dikkat. Ne olur tedbiri elden ağızdan bırakmayın. Bakın Türkiye’de üç yeni “Mutant Corona Virüs” giriş yaptı. Bunlar;

-B.1.1.7 olarak adlandırılan İngiliz mutasyonu.

-B.1.351 olarak adlandırılan Güney Afrika mutasyonu.

-P.1 olarak adlandırılan Brezilya mutasyonu.

Ve bir de bu mutasyonların üçünü de barındıran yeni bir virüs var ama ona daha henüz rastlayamadık Türkiye’de fakat eli kulağındadır, bilesiniz. Bu mutasyonların girdiği ülkelerde virüsün yayılma hızı birdenbire artıyor. Çünkü İngiliz mutantınta bulaşıcılığın yüzde 50 oranında arttığı kanıtlandı. Diğer ikisinde henüz kesin bilinmemekle beraber aynı durumda oldukları öngörülüyor. Bu virüslerin daha öldürücü olup olmadığı da netlik kazanmadı ama hasta sayısını arttırdıkları için ölüm sayısını arttırdıkları da kesin. Brezilya mutantının ise yaşlı hastalarda ölümleri arttırdığı biliniyor artık. Daha da beteri her üç mutasyonun mevcut aşıların etkinliklerinde bir azalmaya neden oldukları ya da aşılara karşı biraz daha dirençli oldukları artık net.Bu nedenle önümüzdeki 3-5 hafta arası dönem çok önemli. En ufak bir gevşeme, en küçük bir umursamazlık, kurallardan verilecek bir taviz bir anda Kasım-Aralık aylarındaki hasta sayılarına dönmemize neden olabilir.

Vaka sayılarına dikkat!

Günlük 8 bin vaka sayısını iki hafta sonra 12, üç hafta sonra 18, dört hafta sonra 25-30 bin olarak görebiliriz ve şu anda büyük bölümü boşalan yoğun bakım yatakları yeniden dolar. Lütfen biraz daha sıkın dişinizi. Ne olur bir süre daha dikkat. Ne olur bu dönemde işsiz kalan garsonları, maaşını alamayan satış görevlilerini, eve ekmek götüremeyen müzisyenleri, büyük risk altında görev yapan başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu personelini, eğitimsiz kalan öğrencileri düşünün.

İstanbul bomba gibi

İstanbul'da milyonlarca insan sabahın kör vaktinden itibaren sokaklara çıkıyor. Özellikle de toplu taşıma araçalarını kullanıyor. Zorunlu olarak. Ne oluyor biiyormusunuz? Doğrudan virüse toplu taşıma desteği haline dönüyor bu durumlar. Minibüs, metro metrobüs otobüs vs.bunlar böylesi denetimsiz, ilgisizce kullanıldığı için yeni bir slagın kaçınılma hale gelmektedir. İstanbul'da devlet tüm kurumlarıyla şu mesia işine bile bir düzenleme getiremedi. Kontrolsüz çalışma ve maskesiz yaşamlara karşı gece uygulanan "Yatak yasağı" Hafta sonu uygulanan "Gezme ve piknik yasağı" çokta etkili olmuyor. Mart için ısrarla salgın uyarısı yapılıyor. Aşı ayrı bir alem. Her kafadan başka sesler çıkıyor. Olan bize oluyor elbette.

Mutantlı virüs yayılıyor

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, mutasyonlu virüsle ilgili, “Giderek maalesef mutasyonlu virüste izole edilen kişi sayısı artıyor. Değişik illerde mutasyonlu virüs taşıyan kişiler tespit ediliyor. Bu da bizde de benzer bir artış trendinin olacağı anlamına geliyor. Dikkatli olmakta fayda var” dedi.

Prof. Dr. Özlü, mutasyonlu virüsün aşı ile sağlanan bağışıklıktan ve hastalığı geçirenlerde oluşan bağışıklıktan kurtulabildiğinin gözlemlendiğini söyledi. Mutasyonlu virüsün daha ağır semptomlar gösterdiğini belirten Prof. Dr. Özlü, “Özellikle şu anda bütün dünyada mutasyona uğramış virüsle ilgili bir endişe var. Gerek İngiltere, Güney Afrika, gerekse Brezilya’da izole edilen varyantlar yeni virüsün daha hızlı yayıldığını gösteriyor. Son zamanlarda özellikle bunun yanında daha ağır hastalıklara neden olduğu ve daha ölümcül seyrettiği yönünde de bilgiler gelmeye başladı. Nitekim İngiltere’deki ölüm sayıları 100 bini geçti. Güney Afrika’da gençlerde de hastalığın görüldüğü ve hatta çocukların da hastalığa yakalandıkları yönünde. Hatta hastalığın daha ağır semptomlar gösterdiği yönünde gözlemler yapıldı. Biz genellikle bu virüsün çocuklarda çok görülmediği, görülse dahi az semptomatik şekilde hafif atlatıldığını biliyorduk. Ama bunun da değiştiğini görüyoruz” diye konuştu.

Dikkatli olmak gerek

Daha ürkütücü taraf ise aşı ile sağlanan bağışıklıktan ve hastalığı geçirenlerde oluşan bağışıklıktan da mutasyonlu virüsün kurtulabileceği yönünde. Bu konuda da çalışmalar devam ediyor. Bu bilgileri bir araya getirdiğimiz zaman, bu varyantların bütün dünyada yeniden bir başa dönüş, tekrar bir küresel salgını tetikleyebileceği yönünde endişeler var.

Bu varyantların tekrar bir küresel salgını tetikleyebileceği yönünde endişeler var”

Nitekim Avrupa’da baktığınız zaman İngiltere başta olmak üzere bütün tedbirlere rağmen yani kısıtlamalarda bir gevşeme olmamasına rağmen salgının arttığını ve kontrol altına alınamadığını görüyoruz. Vaka sayıları bir türlü düşmüyor. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde bizim de bu mutasyonlu virüsle ilgili dikkatli olmamız çok önem arz ediyor.

"Değişik illerde mutasyonlu virüs taşıyan kişiler tespit ediliyor"

Dolayısı ile şu anda Türkiye’de alınan tedbirlerle birlikte vaka sayılarında ciddi bir şekilde düşüş var. Ama yine de yeterli değil. Giderek maalesef mutasyonlu virüste izole edilen kişi sayısı artıyor. Değişik illerde mutasyonlu virüs taşıyan kişiler tespit ediliyor. Bu da bizde de benzer bir artış trendinin olacağı anlamına geliyor. Dikkatli olmakta fayda var.

Üç yeni tedbir daha

Mutasyonlu virüs vakalarının artmaya başlaması, yeni tedbirleri de gündeme getirdi. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, bu artışın çok ani olmadığını ancak mutant virüsün daha da artmaması için korunma tedbirlerimizi güncellememiz gerektiğini söyleyerek üç yeni tedbir üzerinde durdu.

1) Mesafeyi 1 metreden 1.5’e çıkarın

Eskiden aynı ortam içerisinde bulunan 10 kişi varken bunlardan 3’üne bulaşıyorsa şu an 6-7’sine bulaşabiliyor. Böyle olunca da korunmak için bizim biraz daha dikkatli olmamız lazım. Önceden sosyal mesafemiz 1 metre ise şimdi bunu en az 1.5 metre yapmalıyız.

2) Süreyi 10 dakikadan 3’e düşürün

Önceden karşılıklı durma süremiz diyelim ki 10 dakika ise şimdi bunu mutlaka 2-3 dakikalara indirmemiz lazım.Sadece süreyi azaltın ve daha uzak durun. Havaya çıkan partiküllerin size ulaşması daha kolay, az miktarda bulaşmasıyla hastalık oluşturması için yeterli oluyor

3) Tek maske yerine çift maske takın

Özellikle kapalı bir ortamdayız, havalandırması az olan bir ortamdayız ve süre de biraz uzayacaksa o zaman maske sayısını 2 maske yapabiliriz ya da Almanya’nın önerdiği filtre özelliği daha sıkı olan, havadaki partikülleri bile tutabilen maskeyi tercih etmek öyle bir ortamda gerekebilir.Tek maske kullanımını çift maskeye çıkarmak gerek. Ortalama 1,5 kat bulaşma hızını artırdığını söyleyebiliriz. Bulaşma hızı 1,5 kat arttı diye mesafeyi de 1,5 kat açma kriterine ihtiyaç yok.

Aşı oldum, rahatım” demeyin

Kara, aşının ilk dozuyla korunmanın tam başlamayacağını da dikkat çekti: “İkinci dozu olduktan sonra 7 ila 10 gün sonrasında bizim korunmamızın başlayacağını biliyoruz. O bakımdan, bugün ‘aşı oldum rahatız’ diye bir hareket içerisinde veya ‘vaka sayılarımız azalıyor’ diyerek bir rahatlama içerisinde olmamamız lazım. İngiltere’de bunu çok net olarak gördük. Rakamlar düştüğünde maskeye, mesafeye daha az dikkat etmeleri çok ciddi bir 3. dalgaya neden oldu.”

Çocuklar ve 65 yaş üstü ne olacak !

Vaka sayıları yine yükselişte. Son 15 gün içinde Sağlık Bakanlığı’nın ilan ettiği resmi sayılar dörtte bir oranında arttı. Birçoğumuz üç aydır süren hafta sonu ve akşam sokağa çıkma yasaklarından bunalmış yakınıyoruz. Birilerini unutuyoruz:

Çocukları ve 65 yaş üstündekileri. Onların bizimkilerden çok daha ağır olan kısıtlamaları artık tedbir sınırını geçti, başlı başına sağlık sorunu kaynağı ve hak ihlaline dönüştü. Üstelik çocuklar okula da gidemiyor. Bir yıldır. Bir yıldır arkadaşsız, öğretmensiz, evdeler. Sekiz yaşındaysanız, bir yıl çok uzun bir süredir.

OKULLAR ÇOK ÖNEMLİ

Okulların çocuklar, toplum ve geleceğimiz açısından neden çok önemli olduğunu, okul kapatmaların çocukların sağlık ve gelişimleri açısından olumsuzluklarını ve sosyal eşitsizlikleri artırdığını eğitimciler bizden çok daha iyi anlatıyor.

Ben buna bir de ekonomik neden ekleyeyim. OECD, okulların kapalı kalması ve bunun gelecekteki işgücünde yaratacağı nitelik kayıpları nedeniyle ekonomide 3 trilyon dolar, evet trilyon, kayıp yaşanacağını tahmin ediyor. Bu kaç yıl sonra olacak, ne gam diyenler için de şu hesabı söyleyeyim: İngiltere, pandemi sırasındaki okul kapatmaların ana babaların bu yıl içindeki üretkenlikleri üzerinde yarattığı kayıpların gayri safi milli hasılanın %2,9’una denk geldiğini bulmuş.

Okulların kapatılması en az işe yarayan, bedeli en ağır tedbir

Pandeminin başında hemen bütün ülkeler ilk tedbir olarak okulları kapattı. Zira bir başka solunum yoluyla bulaşan virüs olan influenza (grip) salgınlarından çocuklar çok etkilenir ve okullar, bulaşmanın yangına benzin döken tehlikeli bir kaynağıdır. Ancak aradan geçen on bir ayda yeni koronavirüsün farklı olduğunu öğrendik.

Birincisi, yeni koronavirüs çocukları erişkinlere göre çok daha az etkiliyor. Virüsü daha az alıyorlar, aldıklarında daha hafif belirtilerle geçiriyorlar. Çocuklar arasında ciddi hastalıklar da olabiliyor ama bunun oranı çok az. Yine ölüm de hiç yok değil ama erişkinlere göre çok daha az. Örneğin salgının ağır seyrettiği ABD’de bile Covid-19’a bağlı ölümlerin sayısı herhangi bir yılda influenzanın neden olduğu çocuk ölümlerinin ancak üçte biri kadar.

İkincisi, 12 yaş altındaki çocuklar, enfekte olsalar bile bunu daha büyük çocuklara ve erişkinlere göre çok daha az oranda bulaştırıyorlar. Özellikle çocuktan çocuğa bulaşma çok seyrek. Çocuklardan erişkinlere bulaşma bundan biraz daha fazla ama yine de erişkinlerin birbirlerine bulaştırma oranlarından çok daha az.

Avrupa da okulllar açık

Bahar aylarından itibaren bu bilgiler toplandığı için Avrupa’da yaz ortasında okullar açıldı. Hatta sonbahardaki dalga sırasında, bazı ülkeler bütün sektörleri kapattıkları zamanlarda dahi okulları, özellikle okul öncesi eğitim kurumlarını ve ilkokulları açık tuttular.

Pandemi sırasında okulları açık tutan birçok ülkenin ortak tecrübeleri okullardaki, özellikle ilkokul, ve öncesi eğitim kurumlarındaki enfeksiyonların kaynağının okul dışı bulaşma olduğunu gösteriyor. Okullarda bulaşma genellikle yetişkin çalışanlar arasında oluyor, onların riski de diğer işyerlerinden daha yüksek değil. Öğrenciden öğrenciye bulaşma da öğrenciden öğretmene bulaşma da ihmal edilebilir düzeyde düşük.

PANDEMİNİN

GÖBEĞİNDEYİZ

Bir pandeminin ortasındayız, sıfır risk gibi bir kavram mümkün değil. Riskleri azaltmak, faydası zararından belirgin fazla olan eylemleri seçmek gerekli. Son bir yılda edinilen bilgiler, okulların toplumdaki salgına yakıt sağlamadığını ama toplumdaki salgını yansıttığını gösteriyor. Diğer bir deyişle, eğer tedbir alacaksanız, okulları kapatmak en az işe yarayan, buna karşılık zararı en çok olan tedbir. Benzer bir şekilde sıkı kısıtlamaları gevşetmede en tehlikesiz ilk adım, okulların açılması. Salgını önlemek için okulları kapatmanın bir yararı yok. Ama okulların eğitime kesintisiz devam edebilmesi için salgını kontrol etmek iyi olur.

Salgın yönetiminde önceliklerimizi bilimsel verilere göre belirlemeliyiz

Türkiye’deki salgın yönetiminin başından beri en önemli zaafı bir stratejisinin olmaması. Önceliklerin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama uygulamalara bakınca öncelikler ortaya çıkıyor. Hangi kurumların ne kadar açık kaldığını, yasakların hangi grupları hedeflediğine bakalım. AVM’ler en kısa süre kapalı kalan yerler. Okullar en uzun. 65 yaş üzeri ve 20 yaş altının ayak altında dolanmaması gerek. Toplu taşımayı dahi kullanamazlar. Ama ekonomik olarak aktiflerse mesele yok. Bu önceliklerin ilan edilmesi iyi olurdu, en azından vatandaşlar olarak bunların bizim de önceliğimiz olup olmadığını değerlendirirdik.

Türkiye’de yeni vaka sayıları. Günlük çeşitlilikten arındırılmak için yedi günlük ortalamalar kullanışmıştır. Grafikte kırmızı kare son bir ayın rakamlarını gösteriyor. Vaka sayıları 24 Ocak’ta en alt noktaya düştükten sonra yeniden hızla artmaya başladı.

Turizm ve ticareti ne pahasına olursa olsun açık tutmak stratejisi başarılı olamadı. Hem çok can kaybettik hem de açık kalan bu iki sektör hayal edilen getirileri getiremedi. Salgını kontrol etmeden ekonominin canlanacağını beklemenin gerçekçi olmadığını o zaman da söylemiştik. Ama artık elde birçok veri, hem Türkiye’nin hem diğer ülkelerin deneylerinden çıkarılacak birçok ders var.

Bunların ışığında bulaşmayı önlemekte faydası sınırlı, zararı yüksek uygulamaları bırakıp etkisi yüksek olanlara yönelmemiz lazım. Aylar boyunca hafta sonu, akşam aç kapa yapacağımıza bunları art ardına ekleyip dört hafta boyunca yalnızca çocukların, yaşlıların değil herkesin hareketliliğini gerçekten azaltacak tedbirler almak gibi. AVM’leri ve otelleri bir süreliğine kapatıp okulları açmaya öncelik vermek gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi