Türkiye’nin ilk kadın muhtarı ve milletvekili, Satı Kadın ile Atatürk

Atatürk Türkiye'sinde, ilk kadın muhtar olmanın şerefini taşıdığı günlerdeydi. Mevsim yazdı ve Halkavun ovasında sarı bir sıcak, cümle yaratığa elaman dedirtiyordu.

Böyle bir öğle sonrası, kazan köyünün tozlu yollarından bir otomobil geçti. Geçti de köyün meydanında bütün heybetiyle durdu. İçinden çıkanı herkes tanıyordu; ATATÜRK...

***

Köyün kadın muhtarı, otomobilin gelişini ilk görenlerden oldu. Bildi, tanıdı ve seğirtti... Kemal paşasının ellerini öptü. Her iki elini de...

Sırtında kırmızı çiçekli bir basma fistan vardı. Fistan bel hizasından itibaren alttaki şalvarın içine sokulmuştu.

Mustafa Kemal Paşa çevresini alan kazanlılara ne halde olduklarını sorarken, Kazan köyününün muhtarı Satı Kadın, hemen eve koştu. Bir maşrapa ayran doldurdu yeni yayılmış ayrandan. Bir tek de bardak alıp eline, Mustafa Kemal Paşasına koştu. “Paşam belli ki yıraktan (ıraktan) geliyorsun, soğuk ayran serinletir. İç hele!” dedi.

Ceylanlar gibiydi. Yürümüyor, kayıyordu sanki. Uçuyordu...

Mustafa Kemal, Satı Kadını kıracak değil ya? Aldı tek bardağı, bir daha, bir daha içti.

Ayran, Anadolu kokuyordu...

***

Sonra şöyle bir gölgeye çekilip dertleştiler. Satı Kadının kocası, Sakarya Meydan Savaşında yaralanmıştı. Boynundan sakattı ve hastaydı. Sonra tarladan laf açıldı, inekten koyundan konuşuldu. Satı Kadın anlatırken, Mustafa Kemal düşünüyordu. Sonra Mustafa Kemal Paşa yaverine döndü ve Satı’nın kimliğini bir tarafa kaydetmesini istedi. Konuşmuş, düşünmüş ve karar vermişti.

Aradan bir yıl ya geçti ya geçmedi. Soğuk bir ocak akşamı Kazan köyüne bir jandarma geldi. Satı Kadını komutanın istediğini söyledi. Komutan da Ankara’dan Mustafa Kemal Paşa’nın kendisini istediğini bildirdi.

***

Ve 1936 yılında Kazan Köyünden Satı Kadın (Satı Çırpan) Beşinci devre Büyük Millet Meclisine Ankara Milletvekili olarak gitti. O yıllara ait meclis albümlerinde Satı Kadın ve Mustafa Kemal’in aynı sayfadaki fotoğraflarına bakanlar, onların birbirine benzeyen gözlerinde, Türk kadının, Anadolu kadınının en büyük zaferini ve hatta kurtuluşunu okudular.

Kazan köyünden Satı Çırpan, Millet Meclisine geldiği zaman birçok kişi Cumhuriyetin ilk kurulduğu güne benzer bir heyecan duydular. Satı Kadını herkes selamladı. O, sırtında mantosu, başında aynı renk örtüsüyle meclis salonlarında dolaşırken, genç Türkiye Cumhuriyeti en mutlu günlerinden birini yaşıyordu.

***

Kırkbeş yaşında, altı çocuk annesi Satı Çırpan, kendisinin kaç yaşında olduğunu soranlara, Atatürk ile tanıştığı günün tarihini doğum yılı olarak veriyor ve “Ben o günden beri yaşıyorım. Doğum tarihim o gündür” diyordu.

Türk kadınının, Anadolu köylü kadınının B.M.M de, bu tek ve ilk temsilcisi, ilk muhtar olmanın, ilk milletvekili olmanın yanında bir şeref daha taşır; ANADOLU KADINI...

Mustafa Kemal ona bu anlama gelen “HAT”adını verdi. Resmi kayıtlarda Satı kadının adı böyle geçer.

Satı kadın, diğer adıyla Hatı Çırpan, bir dönem milletvekilliğini başarı ile yürüttü. Herkese yardım etti. Elindekini, avucunda tek kuruşu kalmayıncaya kadar hayır işlerine harcadı. Köyünü imar etti, yol, çeşme yaptırdı. Her dertliyi dinledi, derman oldu. Her yoksula elini uzattı. Türk kadınını tam dört yıl temsil etti.

***

Beşinci devre bitince Satı kadın köyüne çekildi. Çekildi ama Bayan Hatı’lığı devam etti. Ta ki 1956 yılında ölene kadar. Mezarı Kazan köyünde ama sadece mezarı...Satı kadın, bütün Anadolu kadınında, Türk kadınında ve Cumhuriyet tarihinde yaşamakta devam ediyor.

***

Bu satırları okurken, Atatürk’ü, onun kadını yüceltmesini, verdiği değeri, duyduğu saygıyı, sağladığı eşitliği, en derinlerden tekrar hissettim. Bir kez daha Atatürk gibi bir kahramanın ülkesinde, onun ilkeleriyle yaşıyor olmaktan gurur duydum. Bu yazıyı okuduğunuzda bir- çoğunuzun benim gibi düşündüğünden eminim.

Kadının, eğitimden, sosyal yaşamdan uzak bırakılmak istenmesi, kahkahasından, doğuracağı çocuk sayısına kadar müdahalede bulunarak dini konularla müdahale edilmek istenmesi, işte bu gücü farkedenlerin beyhude çabasıdır.

***

Bu yazı, 19 Mayıs 1964 yılına ait ULUS gazetesinin 6.sayfasından aynen aldığım bir köşe yazısıdır. Yazarı Yılmaz Gümüşbaş’ı da bu münasebetle rahmetle anıyorum.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi