Veresiye sağlık!

Şimdi birçoğu büyük kentlerin acımasız çarkları arasında eridi yok oldu gitti. Kalanlar ise hala mücadeleye devam ediyor. Kimden mi söz ediyorum esnafımızdan. Ama, hani her sabah önünden geçreken selamlaştığımız bakkaldan, manavdan, bir selam da kasaba  eczacıya verip yola düştüğümüz günlerden. Şimdi bunların bir çoğu yalan oldu. Gelişen çağ, gelişen ve değişen alışkanlıklar bu bize haslet olan alışkanlıkları da elimizden aldı götürdü. Bunlardan hala elimizde kalan nadir mesleklerden olan Eczacılar kaldı.
 

Eczacımızın hali perişan
Bilirisiniz.Her mahallede bir eczacı vardır. Ve bizler mutlaka o eczacıyı tanırız, zaten öyle yada böyle işimizde yolumuzda mutlaka düşer. Kimi zaman ona doktora ulaşamayınca hastalığımızı söyler yardım isteriz. Kimi zaman iğnemizi yaptırırz. Kimisinde tansiyonumuzu ölçer bazen doktora kadar birde ilaç verirlerdi. Ki birde buna son ekonomik kriz sorasında en önemli konu eklendi. İlaç paraları! Biliyorsunuz AKP usulü "Ücretsiz" sağlık sisteminde "Katkı Payı" adı altında hem SGK kesiyor. Hem de kalan bir kısmı biz eczaneye  ödüyoruz. Tam da burada büyük sıkıntı çıktı. Nedir derseniz, Eczaneler de bakkala manava döndü. Onlarda veresiye defteri tutar oldu. Yani bu AKP iktidarında Türkiye bunu da gördü yaşıyor. Yaşamaya da devam edecek gibi görünüyor. Ancak görünen tablo hiçte iç açıcı değil. "Veresiye sağlık" ta tıkanma noktasına ulaştı.
Dostlar! Bugün emekli de olsanız, ödeyeceğiniz bedel 100 liralık bir reçetenizdeek ödemelerle 40-50 liraları bulabiliyor. Hele ki devlete indirimi yapmayan bir firmanın ilacını kullanmak zorundaysanız vay halinize. Yeni düzenlemerlle bebeklerin diş jellerinden tutun pek çok ilaç geri ödemeden çıkarıldı. Yani artık bu ilaçlara paranız varsa ulaşabiliyorsunuz. Elbette devlet tasarruf yapmalı ancak sağlık, ilaç tasarruf yapabileceğiniz bir alan değildir. Ve bugün gelinen nokta bunun apaçık bir örneğidir.
 

Milyarlık veresiye defterleri
Ülkede yaşanan ekonomik krizin üzerine bir de ilaçlardan alınan fark ücretlerinin artması, hastaların ilaçlarını veresiye ile almasına neden oluyor. Giderek büyüyen kriz, veresiye defterlerini de kabartıyor. Veresiye veren pek çok eczane de alacaklarını tahsil edemiyor. Hastalardan 50 bin lira alacağı olan eczane de var 250 bin lira olan da. 500 bine varan da. Hastalar, ilaçlarını alırken karşılarına çıkan yüksek ücretlere tepki gösterirken; eczacılar bu durumun sebebinin kendileri olmadığını belirtiyor ve pek çok eczanenin batma noktasında olduğunu söylüyor.
 

İlacında veresiyesini gördük
Ekonomik kriz ve ilaç fiyat farklarının artması hastaları perişan ediyor. Yüzlerce liralık fark ücreti ile karşı karşıya kalan hastalar veresiye ilaç alıyor. Hastalar da eczacılar da mutsuz.Eczacılar iflasın eşiğinde olduğunu belirtirken, hastalar da ilaçlarına ulaşmakta zorluk çektiğini söylüyor
Yaşanan sorunu yerinde görmek için semtimizin eczanesine gittim. Sabah saatlerinde girdiğim eczanede hastaların yaşadıklarına şahitlik ettim. SGK’li olup muayene olan ve ilaçlarını almak için eczaneye gelen pek çok hasta yüksek ücretler ödemekten şikâyet ediyor. Kimi hasta bu durumun sorumlusu olarak eczacıyı suçlarken, kimi de "Hani sağlık ücretsizdi. Bir doktora gidip geliyoruz, ilacıydı, muayene parasıydı bir dünya para kesintisi yapılıyor" diye tepki gösteriyor. Eczacı ise tahsildar gibi çalıştırıldıklarını, bunun sorumlusunun kendileri olmadığını söylüyor.
 

Yaşlılar zor durumda
Bu sırada bir yaşlı teyze eczaneye giriyor. Eczacının anlatımına göre, teyze şeker hastası ve raporlu aldığı ilaçlara yüksek ücretler ödemek zorunda kalıyor. Çoğu zaman da bu ücretleri ödeyemediği için veresiye defterine yazdırmak zorunda kalıyor. Kendisiyle kısa bir sohbet ediyoruz. “Her geldiğimde farklı bir ücret çıkıyor, nasıl ödeyeyim ben bu ücreti?” diyor teyze. Bu kez cilt rahatsızlığı için gelmiş eczaneye. İlaçlarını alıyor ve 72 liralık bir ödeme çıkıyor, ancak bunu da ödeyemeyeceğini söylüyor ve ekliyor: “Sen bunu da yaz evladım, para olunca getireceğim.” Eczacı da teyzenin dediğini yapıyor ve veresiye defterine bir yenisini daha ekliyor. Ancak bu örnek aslında buzdağının yalnızca görünen kısmı. Eczacının veresiye ekranına baktığımızda 70 bin liradan fazla alacağının olduğunu görüyoruz. Bu alacaklar arasında tüp bebek tedavisinde kullanılan 2 bin 800 liralık ilaç da var, 20 liralık şurup da. Eczacı durumun vahametini şu sözlerle anlatıyor:
 

Unutuğumuz alacaklar var
Üstüne kalem çizdiğim alacaklarım da var tabii. Bu borç yalnızca bu yılın. Kimi sigortalı olmadığı için, kimi parası olmadığı için ödemesini yapamamış kimi de yüksek fiyat farkı nedeniyle o an verememiş parasını. Böyle çok sayıda örnek var. 2019’dan kalma alacaklarım bile var. Mesela 542 lira haziran ayından, 2 bin 888 lira ağustos ayından kalan alacağım var. 15 lira borcu olan bir hastam var örneğin, sürekli bize gelen. Ama parası olmadığı için son dönemde bize bile gelmiyor, başka yere gidiyor. 4 aydır 100 lira borcu olan bir hastam var örneğin. Bu borçları istediğim zaman da azar bile işitebiliyorum. İlacı vermesek olmaz çünkü bu sağlık ve elzem bir durum. Vermezsen hasta mağdur olacak. Görüyorsunuz bizler eczanede tahsildar gibi çalışıyoruz, hasta ile karşı karşıya kalıyoruz. Hekimin yanlış raporunun yazılmasının hesabı bile bizden soruluyor
 

Eczacı iflasın eşiğinde
İlaç fiyat kararnamesinin 2009 yılından bu yana güncellenmemesi nedeniyle kâr oranının da giderek düşmesinden şikâyet ediyor eczacı. “Böyle giderse eczaneler iflas edecek” diyor ve yaşanılan diğer problemleri şöyle özetliyor: “İlaca zam geldikçe eczacının aslında kâr oranı daha da düşüyor. Ayrıca şöyle örnekler de vermek istiyorum. Örneğin bebeklerin kullandığı ateş düşürücü bir şurup. 2009 yılında 3 liraydı şimdi 40 lira. Bu ilaçtan eczacının kazandığı 7 lira gibi bir ücret.” Özetle eczacı da dertli hasta da. Hasta aynı zamanda “muayene katılım, reçete” gibi farklı kalemlerde ödemeler de yapmak durumunda kaldığı için fatura daha da kabarabiliyor. Bir de bulunamayan ilaç listesi sorunu var ki bu da giderek artıyor. Bizim bulunduğumuz eczanede 100’e yakın ilaç yok. Bu sorunun da giderek büyüdüğü belirtiliyor. Bir başka eczanede 267 bin lira alacağı olan eczacı şunları anlatıyor: “Bu borçlar 6 yıllık aslında. 2 yıl kadar öncesine bu 100 bin liraydı şimdi 267 bin. Koronavirüs pandemisinde çok sayıda kişi işsiz kaldı, insanlar hastalanınca ilaçlarını alamadılar ve yazdırmak zorunda kaldılar. Son iki aydır da artmasının nedeni ilaç fiyat farklarının artması ve ekonomik kriz. Vatan mahallesinde eczanem, gariban ve işçi semti. İnsanların parası olmasa da ilaçlarını vermek zorunda kalıyorum, burası benim doğup büyüdüğüm bir kent, neticede bu ilaç ve keyfi bir şey değil, sağlık bu.”
 

Raporlu ilaca 2 bin lira fark
Aslında bütün bunlar yine ekonomik kriz yüzünden. Bu aralar hastaların ilaç borçları daha da arttı. Genelde daha çok maddi durumu iyi olmayan insanlar. Şimdi şöyle bir durum sözkonusu, SGK’den ilaçlarını alan insanlar ya çok düşük ya da hiç fiyat farkı ödemiyordu. Ama son dönemde bu ilaç fark ücretleri arttı. Daha önce hiç fiyat farkı vermediği raporlu bir kalp ilacına örneğin 100-200 lira fark bir anda ödeniyor. Bunu ödemekte zorlanıyor insanlar. Kuru göz sendromunda kullanılan bir damla var mesela. Hasta bir seferde 3 aylık alabiliyor, bir kutuya 370 lira gibi bir fark ücreti çıkıyor. 3 aylık ilacını 6 kutu alıyor, bu kez raporlu ilacına 2 bin lira ödüyor. Fark ücreti artıyor. Bu ilaçta örneğin fark hiç alınmıyordu, şimdi böylesi farklar çıkınca vatandaş ödeyemiyor.
 

Her ilaç farklı ve pahalı
Her ilaçta da durum farklı. Örneğin en çok kullanılan bir kalp ilacı var, onda bir kutuda 24 lira fark ücreti çıkıyor. Bunu hasta üç aylık beş kutu alıyor. 120 lira gibi bir fark ücreti ödemek durumunda. Bir çocuğun ateş düşürücü şurubu mesela var. Bu ilacın fiyatı 55 lira, yarısını ödemiyor hasta, 22 lira fiyat ödemek durumunda kalıyor. Ortalama 70-80 lira kadar alacağım var. Vatandaş ‘param yok’ diyor alamıyor, kimi ‘emekli maaşından getireyim’, kimi ‘mahsulu ne zaman çıkacaksa o zaman getireceğim’ diyor, kimi ‘pancar parası ya da harmanda’ diyor. Biriktiriyor, eline para geçince getiriyor. Son zamanlarda fiyat farkı yüksek çıkınca borçlar da otomatik olarak arttı. Temmuzdan bu yana bu durumun arttığını görüyoruz. Geçenlerde bir hastam ilacını alırken fark ücreti yüksek çıkınca ‘almıyorum ilacı’ dedi. Hem ekonomik kriz hem fiyat farkları birleşince sıkıntı büyüdü. Ayrıca bulunamayan ilaçların da sayısı giderek artıyor, eczacı da hasta da mutsuz.”
 

Eczacı Odası isyanda
Türk Eczacıları Birliği, Türkiye’deki tüm eczacı odaları, 46 bini aşkın eczacı , 80 bini aşkın eczane çalışanları ve eczacılık fakültelerinde okuyan genç eczcaılarla birlikte, ülkenin dört bir yanında, ilaç eczacılık hizmetlerinin sürdürülmesi, toplumun doğru, etkin ve güvenilir ilaca erişimi ve toplum sağlığının korunması için büyük bir özveri ile çalışıyorlar.Ülkemizin en ücra köşelerinde, köylerinde, mahallelerinde tek bir hastamız bile ilaçsız kalmasın diye eczacılık mesleğini yaşadıkları her türlü zorluğa rağmen onurlu bir şekilde sürdürmek için var güçleriyle çalışıyorlar.
 

Açıklama yaptılar
Türk Eczacılar Birliği yaşanan sıkıntıların artık dayanılmaz hale gedliğini belirterek eylem kararı aldı. Tüm odalar 16 Ekim pazar günü Ankara'da bir miting yapacak. Eczacılar açıklamalarında özetle şunları belirttiler; "COVİD 19 pandemisi döneminde canımız pahasına halkımıza sağlık hizmeti sunmayı görev bildik.  Yeri geldi maskeleri halkımıza bedelsiz ulaştırdık, yeri geldi aşıların temin sürecinde Bakanlığımıza destek olduk. Eczanelerimizde, hastanelerde ve diğer görev alanlarımızda, ilaç eczacılık hizmetlerinin kesintisiz sürmesi için 7/24 canla başla çalıştık. Maalesef bu süreçte çok büyük kayıplarımız da oldu.  Pandemi döneminde o çetin sağlık mücadelesinde 77 meslektaşımızı 24 Eczane Teknisyenimizi 2 Eczacı Odası çalışanımızı görevleri başında kaybettik.

Pandemi sırasında kaybettiğimiz meslektaşlarımız, bu onurlu mücadelenin kahramanlarıdır. Her birini saygı minnet, rahmet ve özlemle bir kere daha anıyoruz.
 

Eczacılar yok sayıldı
Bütün bu özverili çabalarımıza rağmen; görev ve üstlendikleri sorumluluklar itibari ile üzerlerine titrenmesi ve korunması gereken eczacıların adeta kaderlerine terk edildiği günleri yaşıyoruz. Bu ülkeye kattığımız değer görülmek istenmedi, eczacıya hak ettiği değer verilmedi. Eczacılar yok sayıldı. Birinci basamak sağlık hizmet danışmanı ve halka en yakın sağlık hizmeti sunan eczacılar olarak açık bir şekilde ifade ettiğimiz taleplerimize karşılık bulamıyoruz;  Hak ettiiğimşz değeri göremiyoruz ! Bizler, 16 Ekim Pazar günü tüm meslektaşlarımızla, eczane çalışanlarımızla, eczacılık fakültelerinde okuyan genç meslektaşlarımızla ve ailelerimizle birlikte, beyaz önlüklerimizle büyük eczacı mitinginde olacağız. Artık eczacılık mesleği için ayaktayız! Artık hastalarımız için ayaktayız! Geleceğe onurlu bir meslek bırakmak için ayaktayız! Artık sesimizi duymazdan gelenlere bütün meslektaşlarımızla birlikte tek yürek seslenmek için meydanlardayız!
 

Sorunlar dağ gibi
Eczacı odaları ve eczacılar yaşanan sorunları ise şöyle sıraladılar:
*Euro kuru nedeniyle ülkemizde pek çok ilaçta hala piyasada bulunamama sıkıntısı yaşanıyor. Maliyetlerinin karşılanmadığı gerekçesiyle, pek çok ilaç firması ürettikleri veya ithal ettikleri ilaçları ülkemize ya hiç getirmiyorlar ya da o ilaçları kullanmak zorunda olan hastaların ihtiyacını asla karşılamayan miktarlarda piyasaya veriyorlar. Biz bütün bunları söylerken bizi dinlemiyorsunuz, bu yüzden Şubat ayında yaptığınız zamdan 2 ay sonra 508 kalem ilaca tekrar zam yapmak zorunda kaldınız. Sayın Bakan, eğer biz eczacılar ilaç yok diyorsak yoktur.
*Yine pek çok ilaçta, üretici firmalar devlete yapmayı taahhüt ettikleri indirimi uygulamaktan vazgeçiyor, bu yük ekstra bir ödeme olarak yine hastanınsırtına yükleniyor. Ve bu ilaçların sayısı gün geçtikçe artıyor. Her geçen gün hastanın ilacını alabilmek için ödemek zorunda kaldığı rakam artıyor.
*Bir yandan internette, sosyal medyada ne idüğü belirsiz kişiler ilaçlar,vitaminler satıyor. Tam bir çöplüğe dönmüş bu alan, sahteciliğin, tüketiciyi aldatmanın, sağlığa kastetmenin merkezi haline gelmiş durumdadır.
*İşte halk sağlığının ve ilaca erişimin tehdit altında olduğu günümüzde, eczacılarımız verdikleri özverili hizmetle, gerektiğinde devletin yükünü de sırtlamışlar, eczacılık yemininin hakkını sonuna dek vermişlerdir. Eczacılar, pandemide çıkmaza giren maske dağıtımını gönüllü olarak üstlenmiş,yine halk sağlığı için grip aşısının ücretsiz halka ulaştırılmasını sağlamış, pandemi süresince hastanelere gidemeyen yaşlı ve kronik hastaların ilaçlarını temin etmiş ve danışmanlık yapmıştır, yapmaktadır. Daha önce de olduğu gibi bugün de eczacı 7/24 görevini layıkıyla hatta fazlasıyla yerine getirmektedir.
*Ancak; Bugün gelinen noktada tam 13 yıldır enflasyon görmezden gelinerek hesaplanan eczacı karlılık baremleri, pek çok eczanemizi hızla iflasa sürüklemektedir. Dünyada hiç kimse, hiçbir kuruluş 2009 yılından beri iyileştirilmemiş bedellerle hizmet verebilme ve ayakta kalabilme gücüne sahip değildir.
*Bugün eczacılarımızın yarısından fazlası eczanelerini ayakta tutabilmek  için kredi-borç sarmalına hapsolmuştur. Bu duruma ek olarak elektrik, personel maaşları, kira gibi tüm giderlerde enflasyon nedeniyle yaşanan korkunç artışlar, vatandaşlarımızın ulaşabildiği en yakın ve güvenilir sağlık kuruluşu olan eczanelerimizi silindir gibi ezmektedir.
*Bu gidişle çok değil önümüzdeki aylardan itibaren eczanelerimiz birer birer kapanmak zorunda kalacaktır. Bugün vatandaşımızın elini uzattığında sağlığının, ilacının, dermanının güvencesi olan eczanelerimiz var olma mücadelesini yürütemeyecek noktadadır.
Bu sebeplerle;
*13 yıldır görmezden gelinen eczacı karlılık baremleri enflasyona uygun olarak güncellenmeli, sağlık ordusunun vazgeçilmez neferi olan eczacılarımız artık yok sayılmamalıdır. Sağlık bir tasarruf kalemi olmaktan çıkarılmadır.
*Yıllardır ısrarla çözüm önerilerimizi dile getirmemize rağmen, gerekli düzenlemeler yapılmayarak bugün halkın ilaca erişiminde devasa sorunlar doğuran İlaç Fiyat Kararnamesi yeniden düzenlenmelidir. 100 bine yakın çalışanı ile her gün 1,5 milyon civarında vatandaşımıza hizmet veren 27 bin eczanemizin bugünkü ekonomik koşullarda yaşama şansı kalmamıştır. Türkiye’nin dört bir yanında gece gündüz demeden canı pahasına görevini yapan meslektaşlarımızın haklarını teslim etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Yarın değil bugün…Sonra değil şimdi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi