Virüs, siyaset ve taciz: Virüste delta, siyasette Sedat Peker ve Elmalı Davası

CORONA virüs ile geçen sene Mart ayından beri boğuşuyoruz. Tam bitti derken Anormal açılımların ardından kapanıyoruz.Sonra  hastalık pik yapıyor. Bizde normale dönmeyi sabırla bekliyoruz. Bu hafta aslında virüs ile ilgili bir şeyler yazmak istememiştim. Denizleri kaplayan müsilaj yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bir çoğumuzun merakla beklediği tweetleri ve videoları ile mafya elebaşı Sedat Peker ve iddialarına değinecektim. Ama söz bu yazıda bazı noktalara değinmeye çabalayacağım dostlar.Birde yine acı dolu bir yıldönümünü dün tekrar yaşadık. Madımak'ta yakılan dostların acısı hala yüreğimiz dağlamaya devam ediyor. Bu ateş 28 yıldır sönmüyor, enkazı kimse kaldırmıyor.

deniz baykal
 

Bu meretten kurtuluş yok!

Şimdi önce şu meret Corıona virüsü'ne kısaca göz atalım şu anda ülkemizde nüfusun sadece yüzde 18’inin 2 doz aşısı tamamlanmış. Bunların içinde iki doz Sinovac olmuş olanlar da çoğunlukta. Halen nüfusumuzun yüzde 80-yüzde90’ının varyantlardan korkması gerekiyor. Bu durum çok ciddidir. Bir de bu nasıl ortaya çıktı sorusunu da uzmanların ağzından yanıtlayayım. İki doz Sinovac sonrası Biontech’in koruyuculuğuna dair bir veri bulunmuyor. veri diyenler veri nereden olsun, zaten Sinovac veri koymadığı için bu haldeyiz. Ama doğal enfeksiyon+tek  doz aşı ,hibrit immunite ve mix match çalışmalarının verisi ile yorum yapılabilir.Çünkü ; Delta- Coronovac ilişkisinin pek parlak görünmüyor.Delta’da tüm aşılara nisbi direnç var.

Ne olacak Baykal'ın hali!

Coronaya bir ara vererek öncelikle ülkemizdeki ana muhalefetten başlayalım. Şu Sedat Peker'in tweetlerinden. Ne diyordu Sedat Peker?

"5 6 sene evvel Bakırköy eski belediye başkanı Ünal Erzen başta olmak üzere tüm CHP’li isimlerden sinyalcilik yaparken bu zenginliğe nasıl ulaştın? (ben anlatacağım) Kendi evinden daha çok Maxx Royallerde, Vogue otellerde kalabilecek hale nasıl geldin? (o otellerin fiyatları belli)

Deniz Baykal’ın kaset olayından sonra eski pezevenkleri geri çekilince görevi nasıl devraldın? Kardeşlerim, bunun benle görüşmek istemesinin sebebi, Deniz Baykal’a getirdiği kızlardan birinin ailesinin haberi olmuş. Bu konuda Antalya’daki bu aileyle görüşmem için en yakınlarımı araya koyup bana ulaşmak istedi (Kızın ve ailesinin adını vermemiz doğru olmaz). Tabi ki ben böyle bir namussuzluğun parçası olmadım. Deniz Baykal bu durumdan haberi olduğu için bunun eline düştü. Tabi ki Sayın Cumhurbaşkanıyla Deniz Baykal’ın hastanedeki görüşmesini, Hasan Doğan üzerinden koordine eden Korkmaz Karaca'dır. Sonraki yükselişini zaten tüm Türkiye biliyor."

Disipline verilmeyecek mi?

Şimdi kısadan soralım CHP yönetimine  "Deniz Baykal disipline verilmeyecek mi!" Genel başkanlığa uçkuruna basarak kayma sonucu veda eden eski genel başkanınız Deniz Baykal’ı ahde vefa olarak bir kez daha milletvekili yaptınız.  Sonrasında aynı beyefendiyi geçirdiği ağır rahatsızlık ve bıraktığı araza rağmen milletle dalga geçercesine yine milletvekili yaptınız.  Çaresizlik nedeniyle size oy vermeyi sürdüren seçmeniniz tüm bunları sineye çekti

Ortada vahim iddialar var

Ancak son günlerde bir suç örgütü liderinin açıklamaları sayesinde de olsa, eski genel başkanınız olan bu milletvekili hakkında çok vahim iddialar ortaya çıktı. Aynı kişinin iktidar partisi ile ilgili iddialarına yönelik olarak “Araştırılsın, soruşturulsun” diye haklı bir kıyamet koparırken kendi partinizin bir milletvekili ile ilgili bu iddiaları araştırmayacak mısınız!

Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal ile gazeteci Uğur Dündar arasındaki atışmayı izliyorum. İzledikçe de Türkiye’de yıllarca bir sol partinin liderliğini değilse de, en azından genel başkanlığını yapmış Deniz Baykal ve kerimesi adına üzülüyorum diyemeyeceğim ama utanıyorum.

Tartışmanın nedeni Halk TV. Bir dönem Deniz Baykal’a ait olan, daha sonra yönetimine Deniz Baykal’ın kızı Prof. Aslı Baykal’ı getirdiği televizyon kanalı. Sorular ise şöyle:

  1. Deniz Bey, bu kanalın sahibi kim?
  2. Halk TV Deniz Baykal’ın şahsi malı mı? 
  3. Şahsi malınız ise bu kanalı hangi para ile, sermayeyi nereden bularak kurdunuz? 
  4. Yok eğer partiye ait ama yasa gereği partiye ait olamadığı için yediemin olarak sizin yönetiminizde görünen bir kanal ise hangi hakla kızınızı buranın başına atadınız?           
  5. Mikrobiyoloji profesörü olan kızınızın hangi medya yöneticiliği vasfına sahip olduğunu söyler misiniz?  Ama gördüğüm kadarı ile Baykalgillerde böyle bir durumdan rahatsız olacak hal yok.Tam aksine Fransız horozu misali ayakları pisliğin içinde bas bas bağırıyorlar. İşi uçak bileti ucuzluğuna kadar indirdiler. Madem öyle, o zaman biz de içimizde kalan bu soruları soralım. Hatta sonrası için bir de ekleme yaparak şu soruyu da yöneltelim: “Bu kanalı sattınız. Kaça sattınız, gelen parayı ne yaptınız! Partiye mi verdiniz, yoksa aile servetine mi eklediniz!” Bunlar neredeyse laik cumhuriyete ihanet düzeyinde iddialar. Siz ana muhalefet partisi. En anlamsız nedenlerle parti disiplin kurulunu çalıştırıp, parti disiplinine aykırı hareket ettiğini iddia ettiğiniz kişileri partiden atarken, eğer doğru ise böyle bir ihaneti yapan genel başkanı araştırmayı, soruşturmayı düşünmüyor musunuz! İktidardan beklediğiniz dürüstlüğü ve temizliği kendi içinizde aramayacak mısınız! Daha açık sorayım, tüm bu iddialar doğru ise Deniz Baykal’ı Atatürk'ün kurmasıyla övündüğünüz partide tutacak mısınız? Sorarlarsa o sıralarda muhafazkardık dersiniz.                                                                                                                                                                              Şimdi gelelim Elmalı rezaletine. O konuyla ilgili epey bir bilgi kirliliği var. Önce olayı bir netleştirelim. İki küçücük çocuğa anne ve üvey baba tarafından uygulanan taciz ve tecavüz vakası yeni değil.Olay, çocukların öz babalarının Mayıs 2020’de Edremit Savcılığı'na yaptığı şikayet ile soruşturulmaya başlanıyor. Soruşturma sonucunda 2 ay sonra Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılıyor. 16 Ekim 2020 tarihinde sanık anne ve üvey baba tutuklanıyor. Yaklaşık 2,5 aylık tutukluluktan sonra Ocak 2021’de sanıklar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Elmalı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bir üst mahkeme olan Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz reddediliyor. Son duruşma Mayıs ayında yapılmış. Bir dahaki duruşma tarihi ise Eylül 17.

Rezaletin kronolojisi bu

Çok açık ki, ortada büyük bir ayıp, büyük bir rezalet, büyük bir aymazlık, büyük bir utanmazlık var.

Ve Türkiye ne yazık ki, bu gibi suçları örtbas etme konusunda uzmanlaşmış kadrolara sahip. Uzun süreli okurlarımız hatırlayacaktır. Bundan 10 yıl kadar önce bir N.Ç. davası vardı.13 yaşındaki bir kız çocuğuna bir ilçenin neredeyse aralarında kamu görevlilerinin ve hatta emniyet görevlilerinin de bulunduğu tüm “ileri gelenleri” tecavüz etmiş, yargılanmış ve iyi halden cezalarında indirime gidilmişti Çok değil birkaç yıl önce Ensar Vakfı’nın bir yurdunda olanları da unutmamışsınızdır umarım. Vakfın kontrolündeki Karaman Anadolu İmam Hatip Mezunlar Derneği’ne ait yurtlarda kalan 9-10 yaşlarındaki 45 çocuğa 54 yaşındaki öğretmen Muharrem Büyüktürk tarafından defalarca tecavüz edildiği ortaya çıkmıştı.

Konunun araştırılması için TBMM’de verilen önergenin reddedilmesi ise Meclis’te kutlanmıştı. Anlayacağınız olay çok. Öfkelenmekle bitecek gibi değil. Bu kez yine kızgınız.

Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi’ne de, savcılığın itirazını reddeden Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de. Hatta bu hakimlerin kimler olduğunun açıklanmasını, toplumun bu kişileri tanımasını da istiyoruz. İstiyoruz da, bilsek ne olacak. Mesele kişiler değil ki, mesele anlayış. Ha Ali vermiş kararı ha Veli.  Çocuklara tecavüz edilmesinin örtbas edilmesi TBMM'de kutlandıktan sonra söylenecek söz kalır mı!  Üstelik baksanıza, Ali Edizer isimli sarıklı cübbeli GATA doktoru ve benzerleri nedense bu kararı savunuyorlar. Hukuki buluyorlar. Ve bunlar sözde muhafazakar.

Bu ve bunun gibi kararları ahlaki bulmayan bizim gibiler ise bağırıp duruyoruz. Bir etkisi oluyor mu!Hiç zannetmiyorum.Çoluk çocuğa tacizin, tecavüzün normalleştirildiği ve bu suçların cezasız kalmasının hukuki bulunduğu bir anlayışa doğru ilerliyoruz. Bir ortaçağ anlayışına.

İlerde tarih kitapları bugünleri anlatırken muhtemelen şöyle yazacaktır: "Barışçı eylem yapan üniversite öğrencilerinin tutuklu, çocuklara ve hatta öz evlatlarına tecavüz edenlerin ise tutuksuz yargılandığı bir dönemdi. Üstelik de o dönemde adında Adalet olan bir parti iktidardı ve o partiyi destekleyenler kendilerini muhafazakar zannediyordu." Çakma muhafazakarlara

bir sözüm var; "Çocuklarını muhafaza edemeyen bir toplumun herhangi bir şeyi muhafaza etme ihtimali yoktur."

istiklal

ISINMA TURLARI BAŞLIYOR

16 ay sonra, ilk defa eski hayata yeniden dönme ve yeni bir hayata “merhaba” demenin keyfini ve mutluluğunu yaşıyoruz. Aşılama konusunda çok ciddi bir mesafe katettik. 18 yaşa kadar indik.Bu önemli bir başarı.Gerçi Sinovac ısrarını eleştirmiş, aşıda çeşitlendirme yapılması gerektiğini söylemiş ve Biontech ile bir türlü anlaşma sağlanamamasına kızmıştık ve haklıydık ama sonuçta eleştirileri ciddiye alan, samimiyetle çözüm arayan, Fransa’nın 70 milyon dozluk siparişini iptal etmesini Türkiye için fırsata çeviren ve Özlem Türeci ile Uğur Şahin’in vatanseverliklerinden istifade anlaşmayı sağlayan da yine Bakan Koca oldu. Biraz gecikme ile de olsa sonunda iyi oldu.

Aşı meselesini en iyi çözümleyen ülkeler arasına girdik böylece.Ancak aşıdaki ret oranını ne yazık ki şimdilik bilmiyoruz.Yüzde 30’lar civarında olduğu söyleniyor.Düşük değil.Aşıya şüphe ile bakanları da anlıyorum.Şüphecilik kötü bir şey değildir.Ancak hep sorduğum bir suali tekrarlıyorum.Kuduz bir köpek tarafından ısırıldığınız zaman da aşı olmayacak kadar cesur musunuz! Elbette kimseyi aşı olmaya zorlayamayız.Böyle bir hakkımız yok.Ama salgın etsini tam anlamıyla kaybedinceye kadar aşılanmamış olanlara bazı kısıtlamalar getirebiliriz.Aşılı olmayanların ücretsiz izne çıkarılması, toplu taşımadan yararlanmalarının engellenmesi, konaklama tesislerinde kalmalarına izin verilmemesi gibi kısıtlamalar getirilebilir.Hem kendilerinin hem de toplumun iyiliği için. Salgın bitinceye kadar. “Yeni hayat” tanımını biraz abartılı kullandığımın ben de farkındayım. Doğru olanı “ısınma turları” olmalı. Çünkü “gerçek yeni hayata” sonbaharda “merhaba” diyebileceğiz. Kanaatim odur ki bizim yeni hayatımız daha doğrusu hasretle beklediğimiz o eski günlerimiz bu sonbaharda çiçeklerini açacak olan farklı bir ilkbahar ile başlayacak. Pandemiyi dikkatle izleyen ve elinden geldiğince doğru analizler yapmaya çalışan biri olarak sizden ricam şudur: Önümüzde konulan seçenekler ne kadar fazla, şımartıcı, coşku verici, hatta şaşırtıcı olsa da gelin lütfen bu seçeneklerin hepsini birden aynı anda ve hızla devreye sokmayalım. Aşılama kampanyası sonuçlanıncaya, toplumsal bağışıklık düzeyine ulaşılıncaya kadar gelin ufak ufak “ısınma turları” yapmakla yetinelim. Mesela düğünlere, nişanlara katılalım ama halay çekmelerden uzak duralım. Mesela toplu taşıt araçlarını kullanalım, akşamları çıkıp parklarda bahçelerde biraz nefes alalım ama gereğinden çok ve kontrolsüz kalabalıklaşmayalım.

Kısacası virüse yeniden bize daha rahat bulaşabileceği fırsatlar ve ortamlar sunmayalım. Hiç kuşku yok ki güzel günler bizi bekliyor. Ama her zaman her konuda olduğu gibi o güzel günlerin içini doğru ve akılcı yaklaşımlarla doldurmak da bize düşüyor.

aşı

DELTA VARYATINA DİKKAT!

Delta varyantı ilk kez geçen yılın ekim ayında Hindistan’da tespit edilmişti. Daha bulaşıcı olduğu bildirilen varyant 80’den fazla ülkeye yayılmış, Türkiye’de de nisan ayı sonunda, İstanbul’da beş kişide bu varyantın görüldüğü duyurulmuştu. Son olarak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, varyanttan Türkiye’de 134 vaka tespit edildiğini söylemişti. TTB de 1 Temmuz’da ‘kademeli normalleşme’yi bir adım daha öteye taşıyarak pek çok tedbiri gevşetmeye hazırlanan hükümeti Delta varyantı konusunda uyarırken, günlük vaka sayılarının henüz istenen düzeye inmediğini ve en az yüzde 70 seviyesinde aşılama tamamlanmadan açılmanın kötü sonuçlar doğurabileceği yönünde açıklama yayınlamıştı. Dünya Tabipler Birliği, bu varyantının en dikkat çeken özelliğinin enfekte olanların boğazlarında çok hızlı şekilde, çok yüksek bir viral etkiye yol açması olduğunu vurgulamış, buna göre insanların enfekte olduklarını dahi fark etmeden virüsü başkalarına bulaştırabildiği belirmişti. Dünya Sağlık Örgütü ise Delta varyantının ‘dördüncü dalgaya neden olabileceğini, bu nedenle çok dikkatli olunması ve tedbirlerin elden bırakılmaması’ gerektiği yönünde uyarmıştı. Aşılama çalışmalarında büyük aşama kat ederek ekonomilerini açan Britanya ve İsrail gibi ülkeler dahi Delta varyantı kaynaklı vaka artışı nedeniyle tedbirleri artırdı. Varyantın bu ilerleyişi tüm hazırlıklarını turizm sezonu için yapan ve büyük gelir elde etmeyi planlayan Türkiye’yi de etkisine alabilir. Keza Türkiye’nin en çok turist çektiği ülke Rusya’da yeni kayda geçen vakaların neredeyse tamamı Delta varyantı kaynaklı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi