Yirmi yılda zirveden dibe!

Bununla da kalmadı tabii. Her fırsatta bu memleketin gerçek sahipleri olan milleti yok sayan ileri derecede hakaretler yağdıranlar kendilerine verilen desteği yanlış anladılar. AKP iktidarı faizleri indirmeye başladıklarında enflasyon yüzde 19’du. Şimdi yüzde 50,5. O da TÜİK ’in ağır makyajlı rakamlarıyla...  

Mart enflasyonu yüzde 112.5 
Mart ayında 12 aylık enflasyon; ENAG ’a göre yüzde 112,5. İstanbul Ticaret Odasına göre yüzde 73. TÜİK ’e göre yüzde 50,5. Son 7 aydır İstanbul Ticaret Odası’yla, TÜİK enflasyonu arasındaki makas, 20 puanın üzerinde.Ha birde bakın Dostlar ! Bu Ucube rejim beş yılda, asgari ücretlinin sofrasından; 13 kilo peyniri, 629 yumurtayı, 21 kilo tavuk etini, 28 kilo pirinci, 41 kilo toz şekeri, kaptı kaçtı. Hala çıkmış 2071'de söz ediyor, destek istiyorlar. Yaptıkları yapacaklarının teminatı. Nerden nereye getirdiler. Ülkeyi uçurumun kenarına bıraktılar. Milletimiz, 2002’de bunlar işbaşına geldiğinde, bir çeyrek altın aldığı paraya, bugün bir kilo soğan alamıyor. 21 yılın sonunda, Erdoğan şahsım hükümetlerinin ülkeyi getirdiği yer, işte burası.  

Ülkeyi uçurumun kenarına bıraktılar 
Cumhurbaşkanı Erdoğan faizle şunla, bunla uğraşma sözü verdiğinde bir dolar 4 lira 68 kuruştu. Bugün 19 lira 18 kuruş. Bir euro 5 lira 45 kuruştu. Bugün 20 lira 73 kuruş. "Faizle, dolarla, avroyla uğraşacağım "dedi. Milli paramızı pul etti. Erdoğan’ın kerameti kendinden menkul; ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatası koskoca ülkeyi perişan etti. Yetmedi düşecek dediği dış ticaret açığımız şubat ayında 118 milyar dolarla tüm zamanların rekorunu kırdı. Hiçbir hesaplarını tutturamadılar. Döviz kurunu patlattılar. Ardından; Dövize Çevrilebilir Mevduattan çalma Kur Korumalı Mevduat diye bir şey uydurdular. Nebati Bakan çıktı millete; ‘En kötü senaryoda bile, Hazine’ye tek kuruş yük gelmeyecek’ dedi. Sadece geçtiğimiz yıl, Kur Korumalı Mevduatın milletimize faturası 184 milyar lira oldu. Bu kadar para ödediler.  

Arka kapıdan döviz sattılar  
Merkez bankasının arka kapısından, milletin dövizlerini sattılar. Ama sabit kur uygulamasının millete faturası, her gün daha da artıyor. Şimdi panikteler. Seçimden önce döviz kurunu elden kaçırmamak için, Kur korumalı mevduatta kural üstüne kural değiştiriyorlar. Sadece son bir haftada 3 kez değişiklik yaptılar. Sonunda döviz kurunu tutabilmek için Kur Korumalı Mevduatta faizin üst limitini de kaldırdılar.  

Faiz gerçek Nas yalan oldu  
Faizi tutmaktan tamamen vazgeçtiler. Ne oldu nas? ‘Nassın gereği’ diyerek, milleti iki yıldır sebebi oldukları enflasyona, hayat pahalılığına ezdirdiler. Şimdi dolar alıp başını gidince faiz nas olmaktan çıktı. O meşhur fıkrada dendiği gibi: Madem günün sonunda faizleri artıracaktınız bunca herzeyi neden yediniz? Millete bunca zulmü neden yaptınız? Güya faiz düşünce, enflasyon da düşecekti. Faizleri indirmeye başladıklarında enflasyon yüzde 19’du. Şimdi yüzde 50,5. O da TÜİK ’in ağır makyajlı rakamlarıyla... Mart ayında 12 aylık enflasyon; ENAG ’a göre yüzde 112,5. İstanbul Ticaret Odasına göre yüzde 73. TÜİK ’e göre yüzde 50,5. Son 7 aydır İstanbul Ticaret Odası’yla, TÜİK enflasyonu arasındaki makas, 20 puanın üzerinde. 

Kiralar aldı başını gidiyor 
Memlekette kiralar almış başını gitmiş. Son bir yılda kiralar İstanbul’da, yüzde 137; Ankara’da yüzde 150, İzmir’de yüzde 180, Bursa’da yüzde 200 artmış. Ama TÜİK ’e göre kiralardaki yıllık artış yüzde 63. Vatandaşın muhatap olduğu gerçek kirayla, TÜİK ’in kirası arasında iki, üç kat fark var. Bu arada tüm dünyada gıda fiyatları düşüyor. Bizde ise hala rekorlar kırıyor. Mart ayında gıda enflasyonu, yüzde 67’nin üzerinde… Mart ayında enflasyon şampiyonu, dana eti. Dana etindeki aylık artış, yüzde 20. Kuzu etindeki artış yüzde 15. Kıymanın kilosu 300 lirayı geçmiş. 

Gıda enflasyonunda zirvedeyiz 
Dünya Bankası’nın son açıkladığı Gıda Güvenliği Raporu’ndaki verilere göre gıda enflasyonunda dünyada ilk beşin içindeyiz. Rakiplerimiz Ruanda, Gana, Sri Lanka gibi ülkeler. Tarım devriminin yapıldığı bu topraklarda, bu beceriksiz Hükümetin, ülkemizi düşürdüğü hale bir bakın… Bu rejim beş yılda, asgari ücretlinin sofrasından; 13 kilo peyniri, 629 yumurtayı, 21 kilo tavuk etini, 28 kilo pirinci, 41 kilo toz şekeri, kaptı kaçtı.  

Aşık Mahzuni Şerif söylemiş  
Bugün bu ülkede, orta boy soğanın tanesi, ‘7 lira 14 kuruş.’ Şöyle irice bir soğanın tanesi, ‘11 lira 33 kuruş.’ Bir kilo soğan markette 25 lira… Pazar tezgâhında 30 lira…   Rahmetli Âşık Mahzuni Şerif, sanki bunları bilmiş de söylemiş. ‘Yoksulun sırtından doyan doyana. Bunu gören yürek, nasıl dayana. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?’ ‘Soğan ekmek yeriz, reisimizi yedirmeyiz’ diyenlere, şimdi soruyoruz. Ankara’da bir ramazan pidesi 18 lira, İstanbul'daa 15 lira, bir kilo soğan olmuş 25 lira, 30 lira. Reisleri, milleti soğan ekmek yiyemez hale getirdi.  

Troller görev başında  
Şimdi aynı troller, ‘Erdoğan düşerse, Mekke düşer, Erdoğan düşerse Kudüs düşer, Erdoğan düşerse, dava düşer’ diye, başladılar salya, sümük ağlamaya... Kimse merak etmesin Erdoğan sandıkta düşüp, biz işbaşına geldiğimizde ne Mekke’nin ne de Kudüs’ün düşmesine izin veririz. Ama Erdoğan düşüp biz gelince, ülkede yolsuzluk düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, et fiyatları düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, süt fiyatları düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, soğan fiyatı düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, enflasyon düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, dolar-euro düşer. Erdoğan düşüp biz gelince, faiz düşer. Erdoğan bu milletin sırtından düştüğünde, milletin sırtına kene misali yapışan, milletin kanını emen Saray yanaşmalarının, trollerin, beslemelerin, beşli çetelerin, oligarkların, uyuşturucu baronlarının, mansıpları düşer. Bunların dava dedikleri, düşecek diye ağlaşıp durdukları tam da budur. Kesilecek hortumlarıdır. Bu tayfa için Mekke de Kudüs de dava da siyaseten ticareti yapılan sözlerden ibarettir. Dava dedikleri cepleridir. Bunlar vicdanlarını, cüzdanlarına koyanlardır. 

Depremzede yardımları alamadı! 
50 bin insanın hayatını kaybettiği depremde bile hiçbir sorumluluk almadan kulağının üstüne yatanlardır. Depremin ardından nedamet getireceğine gözlerini rant bürüyenlerdir. Bunlar, düğünde takı takma merasimi yapar gibi görgüsüzce deprem yardım kampanyası açıp yardım paralarını ödemeyenlerdir.  

Yatırılmayan paralara ne oldu ? 
Sonu gelmeyen araç konvoylarıyla Kıbrıs’ta itibar şovu yapanlardır. Kıbrıs trafiğini kilitleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısının verdiği rakamlara göre, 115 milyar liralık yardım taahhüdünün sadece 84 milyar liralık kısmı yatırılmış. Yardımların 30 milyar liralık kısmı hala yatmamış. Söz verdiği halde yardımları vermeyenler kim? Depremin üstünden 2 ay geçti. Bugün verilmeyen yardım parası hangi gün verilecek? Hadi henüz yatırılmayan sözde kalan yardımı bir kenara bıraktık. Peki, fiilen yatırılan 84 milyar liralık yardım nerelere, kimlere harcandı? Bunun hesabı neden millete verilmedi. Biraz ciddi olun.  


Depremden bile rant devşiriyorlar 
Ecevit Hükümetinin yaptığını yapın… 1999 Marmara Depreminin ardından dönemin Hükümeti iç ve dış yardımların tek bir hesapta toplanması için Ziraat Bankasında bir hesap açmış. Bu hesaptan yapılan harcamaların amacı dışında kullanılmaması için de 3 kişilik bir müfettiş heyeti görevlendirilmiş. Bu teftiş heyeti paraların nerelere harcandığını hangi ihalelere çıkıldığını bu ihalelerde nasıl fiyat oluştuğunu tek tek raporlamış. Bunu da Resmi Gazete ’de yayımlamış. Devlet ciddiyeti işte budur. Bugün deprem bölgesindeki ihalelerin hepsi 21/b’den yapılıyor. Yani sen, ben, bizim oğlan toplanıyor. İdarenin takdiri ile ihaleler yandaşlara veriliyor. Bu ihaleler hangi önceliğe göre açılıyor? Bu ihalelerde oluşan fiyatlar yaklaşık maliyetlerin neden oldukça üzerinde gerçekleşiyor? Bunu millete izah eden kimse yok.  Kendilerini milletin atadığı yöneticiler yerine üstün görüp millete zulmeden, dediğim dedik astığım astık kestiğim kestik anlayışını sürdürdüler ve halen sürdürüyorlar. Bir kez daha anımsayalım yazmışımdır bunları Dostlar! Bakın  seçim tarihi açıklanır açıklanmaz Erdoğan muhalefete yönelik söylediği "14 Mayıs'ta bunlara öyle çakalım ki bir daha bellerini doğrultamasınlar" demişti.   Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, depremin hasara neden olduğu kentlerden Osmaniye’ye düzenlediği ziyaretteki açıklamasında "Çıkmış biri Kızılay nerede diyor, be ahlaksız be namussuz be adi... Günde 2,5 milyon insana bu Kızılay yemeğini ulaştırıyor..." sözleriye yüklenmişti. Davutoğlu'nun söyledği bir anekdotla yanıt vereyim bende Yusuf Has Hacib’in “Dil, akıl ve bilginin tercümanıdır”. Akıl, bilgi, ahlak ve edep seviyesi sebep, küfür ve hakaret dili sonuçtur. Bu kadar da nettir. 

Neler neler söylemişti  
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi direnişindeki bazı yurttaşlara yönelik “Çapulcu”, “Sürtük” ve “terörist” gibi ifadeler kullanmıştı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da sık sık gündemine alan Erdoğan, çok sayıda aşağılayıcı cümle kurmuştu. Erdoğan’ın ettiği hakaretlerden bazıları şunlar: “Geri zekalı, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük, siyasi eşkıya, haysiyetsiz, onursuz, sanatçı müsveddesi, edep fukarası, ahlaksız, haysiyet celladı, kan emici…” 

2071 için vize istiyorlar 
Memleketin sahiplerine bizlere etmedik hakaret bırakmayan AKP,  geçen 21 yıl iyi değerlendirmemiş. Sadece bir açıdan söyleyim. Ülke depreme hazırlıklı değil. Korkarım ki; İstanbul depremi için de aynı durumdayız. 21 yıl, bir tek parti için çok uzun bir iktidar süresi. Yıpratmış. Yormuş. Bir beş yıl daha neden verelim? Neden? Mantıklı bir sebep söylesinler. 21 yılda yapamadıkları neyi 5 yılda yapacaklar? Yok eğer "istikrar" derlerse… "Bu sistem iyi, böyle devam edelim" derlerse… O zaman millet bilir. İşte ondan sonrası kader olur. Hep beraber sonuçlarını yaşarız. 

Türkiye de sistem çürüdü 
Başta deprem olmak üzere ülkede yapılan yapılmayanı sorguluyoruz  Seçime giderken de aklımızda olacak. Kendi adıma bazı sonuçlara ulaştım. Maalesef bu sorulara olumlu yanıt veremiyorum. Bana göre… Sistem çürümüş. Herkes "tek kişi"ye bakıyor. Talimat almadan kimse iş yapmıyor; yapamıyor. Atamalarda liyakat yok. Kurumlarımız iyi yönetilmiyor. Kadrolar birbiriyle uyumsuz, hatta olumsuz rekabet içinde. 


Hatay'ın günahı nedir! 
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na göre, deprem bölgesinde, acil yıkılacak, ağır hasarlı veya hâlihazırda yıkık her 100 konuttan, 41’i Hatay’da. Hatay açık ara, depremde en ağır darbeyi yiyen ilimiz. Ancak TOKİ’nin sitesindeki ihale bilgilerine göre depremin ardından deprem bölgesinde yapılan, 37 bin konutluk ihalenin sadece yüzde 8’i Hatay’da. Erdoğan Hatay’da ne diyordu? ‘Biz burası CHP’li demedik. Biz ne dedik, ‘Bunlar da bizim vatanımız bunlar da bizim vatandaşımızdır’ dedik’. Başka ne diyecektin? Hatay’dakileri vatandaşlıktan mı çıkaracaktın? Ama dervişin fikri neyse zikri de o. Dediğin de yaptığın da ortada. En çok yıkılan bina açık ara Hatay’da ama Hatay açılan konut ihalelerinde ilk üçte bile değil. Bunun adı siyasi ayrımcılıktır. Bunun adı, siyasi kayırmacılıktır. Bunun adı, milleti senden, benden diye bölmektir. Bunun adı, kul hakkı yemektir. 


Rant hırsı yaşam biçimleri olmuş 
O kadar acı yaşandı. Ama Erdoğan’ın rant hırsı bir türlü dinmiyor. Erdoğan’a bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı daha yeni açıkladı. 57 milyar dolarlık konut, depremde yıkıldı. Toplam zarar 104 milyar dolar. Öncelik bu zararın tazminine deprem bölgesinin ayağa kaldırılmasına verilmeli. Ama Erdoğan iki gün önce çıkmış ‘Kanal İstanbul’un önünü kesemeyeceksiniz’ diye bar bar bağırıyor. Allah akıl, fikir versin ıslah etsin diyeceğiz de, Allah zevali yaklaşan kuluna ayakları yerden kesilsin diye kibir kanatlarını takarmış. Erdoğan’ın durumu tam da bu… 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi