A-normalleşmeden zorunlu normalleşmeye

Sağlık Bakanlığı tarafından ilk COVID-19 hastasının açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden itibaren bugüne biryıl geçti. Pandemi ile mücadele edilirken ülkemizde pandemi kapsamı dışındaki neredeyse bütün sağlık hizmetleri ve bunu sağlayacak altyapı, emek gücü, finansman ve organizasyon önemli düzeyde ihmale uğramış, hatta yok sayılmıştır. Bunun yanısıra Pandemi mücadelesinde bugüne kadar ençok ta sağlık emekçileri etkilenmiştir. Bu uğurda can veren sayıları 385'i bulan sağlık emekçilerimiz bu köşede bir kez daha saygıyla anıyorum. Aynı zamanda Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allahtan rahmet yakınlarına başsağlığı dilerken hastalıkla boğuşmaya devam eden yurttaşlarımıza da acil şifalar yi hayata geçirdi.

Anormalleşmeden zorunluya geçtik. Biliyorsunuz "Anormal Normalleşme" geçtiğimiz yıl Haziranda başlatılmıştı o günden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Bu kez siyaset 1 Mart tarihinden itibaren bence çaresiz kalarak "Zorunlu Normalleşme" uygulamasına geçti. Yaşamımızı renklendirdi. Ülkeyi dörde böldü. Böylelikle açılımda başladı. Vaka rakamlarına bakarsak geçtiğimiz 1 Haziran da vaka sayısı hastanelerde yatanlarla birlikte 4 bin civarında idi. Ölüm sayısı ise 4563 idi. Son günlerde vaka sayılarında ki artış yeni bir dalganın habercisi olmakta ve kaygı uyandırmaktadır. Ekonomik ve sosyal koşulları sağlanmış, ayrımcılık içermeyen, bölge tabanlı politikalar üretilmeli, daha önce yaşadığımız acı deneyim tekrarlanmamalıdır. Sahadan mutant virüs oranlarında ciddi bir artış olduğu bilgileri gelmektedir. Sağlık Bakanlığı güncel tüm verileri açıklamalı, yeni vaka artışına yönelik mücadele stratejisini kamuoyu ile paylaşmalıdır.

Günlük ortalama çok yüksek

Son haftada günlük ortalama 9.024 vaka, 122.405 test, 73 ölüm gerçekleşti. Sağlık bakanlığı rakamlarına göre 2.576 kişi yaşamını yitirdi. Ocak ayına göre ölümler %50 azaldı ancak hala Ekim ayının üstünde. Mutat varyantlar yayılıyor, 49 ilde.Vaka sayısı artışının hasta sayışındaki artışa ne zaman yansıyacağını,yansıdığında alınacak önlemlerin çok geç olacağını o esnada pek çok kişinin öleceğini bilmemek. Ben iddia ediyorum, pandemi dinamiklerini bilmiyorlardı ama bunu 13 ayda öğrenmek mümkündü. Acıdır konuşmaktan öğrenemediler

aka sayısı 3 milyona dayandı

Anormal normalleşme ve sonrasında yaşadıklarımızla geldiğimiz bugüne bakacak olursak (önceki günkü (5.03.2021) sayılara bir göz atalım). Semptom gösteren 698 hastayla birlikte 11 bin 302 yeni vaka tespit edildi, toplam vaka sayısı 2 milyon 757 bin 460’a çıktı. Can kaybı da 62 artarak 28 bin 901’e yükseldi Güncel verilere göre son 24 saatte 7 bin 711 hastanın daha sağlığına kavuşması ile toplam iyileşen sayısı 2 milyon 608 bin 848’e ulaştı. Hastalardaki zatürre oranı ise yüzde 3.6 oldu. Öte yandan önceki gün bin 220 olan ağır hasta sayısı bugün bin 232’ye yükseldi. Pandemi dönemini kısaca değerlendirmek gerekirse daha çok bütün adımlar deneme yanılma yöntemiyle atılıyor. Bizde yanılmaları tolere ederek bugünlere geldik. Pozitif ilime ve bilime en çok gereksinim duyduğumuz bu dönemde yine de siyasi değerlendirmeler, ekonomik yetersizlikler ön plana çıktı. Bu nedenle de kaygan bir zeminde git gellerle pandemi mücadelesini sürdürmeye ülke olarak çaba sarf ediyoruz.

Öncelikle şu an ülke olarak geldiğimiz noktada söylemem gerekirse açılmalar ve kapanmalarda bilim ve kanıta dayalı verilerin izi bulunmamaktadır. Bu yine "Zorunlu Normalleşme" döneminde yapılması gereken test sayısı , yapılanın en az 4 katı olmalıdır Seçilen stratejiler, bilim ,kanıta dayalı veri ve veriye dayanmamaktadır. Geçen yıl Mart ayında vaka sayıları 5 bin civarındayken okulları kapattık bugün vaka sayısı 12 binlerde ve biz okulları açıyoruz. Neden?

Göz göre göre geliyor

1.dalga yeni bir virüse karşı ne yapılacağı anlaşılamayan bir dönemde kaçınılması zor bir dalga idi; 2.dalga alınması gereken önlemler yeterli alınmayıp sayılar gizlenerek, vakalar kontrolden çıkarak geldi; açıkça söylemeliyim ki 3.dalga mevcut önlemlerden de vazgeçmek suretiyle, göz göre göre geliyor. Pozitif vaka sayımız hergün artıyor. bu artış ortalama oluyor; işler sarpa sarıyor.Bakın iki hafta önce İstanbul'da bir haftada 9,307 yeni vaka tespit edildi. Geçen hafta bu sayı 13,901 'e yükseldi. Haftalık artış ise %49!. Açılımın 24. saatinden itibaren: vaka sayısı da, test pozitifliği de artmaya devam ediyor. Gidişimiz hal, yolumuz yol değil. Açıkça tam kapanmamanın bedelini ödüyoruz; salgın baskılanamadı, toplum yoruldu, esnaf iflas etti. Ama fırtına önümüzde ve çok şiddetli esecek. Umarım kayıplarımız az olur... Önceki gün açıklanan “zorunlu normalleşme” adımlarının her biri ötekiyle çelişiyor. İlk aylarda Sağlık Bakanı’nın ağzından şunu duyduk: "Salgının çok az görüldüğü iller var ama açıklamıyoruz. Zira insanlar oralara yönelir". Ne yaptık peki? Salgının haritası yayımlandı. En kötü (kırmızı) ille en iyi (mavi) il yan yana! Bunu açıklarken iller arası seyahat kısıtlaması da getirmiyorsunuz! Bunun yanında virüs salgının birinci yılında hâlâ devam eden iki ciddi yanlışı vurgulamak isterim. İlki; 18 Mart 2020’de salgına karşı iktidarın bilgilendirmek ve işbirliğine gitmek istediği kurum temsilcileriyle toplantı yapıldı. Buraya herkes çağrıldı, üç kurum hariç: Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği! Yani salgınla en yakından ilgili üç kurum en uzağa atıldı!.İkincisi ise 30 Mart 2020’de İçişleri Bakanlığı yerel yönetimlerin salgınla ilgili organizasyon yapmasını yasakladı. Burada mücadeleyi çatallaştıracak bir durum olursa elbette müdahale etmek gerekir. Ancak toptan yasaklayıp her şeyi ben yapacağım demek, ben aynı anda hem gemi kullanırım hem uçak demek gibi! Yani salgında merkezi yönetimin eli ayağı olabilecek en önemli hat kesildi!.Bir yıl önce başlayan, halen devam etmekte olan bu iki vahim hata mücadeleyi güçleştiriyor. Normalleşme çırpınışları sürerken hâlâ geç kalınmadığını vurgulamak isteriz. Bu mücadele zincirin halkaları gibidir. İncelen yer kopar. Açıkçası Corona önlemlerinin gevşetildiğinin ertesi günü vaka sayıları yüzde 30 artış gösterdiyse eğer buna ya şanssızlık demek gerekir ya da öngörüsüzlük. Siz karar verin.Ancak tüm tıp dünyası bu gelişi görüyordu. Sürpriz değil.Hasta sayılarındaki bu artışın ölüm sayılarına yansıması ise sadece bir zaman meselesi.Bunun ortalama 3 haftalık bir gecikme ile yansıdığını biliyoruz. Yakında vefatlar da aynı oranda artacaktır muhtemelen.Aşılama ise bütün Avrupa’da olduğu gibi bizde de sendeleye sendeleye ilerliyor.Arz sıkıntısına dayanan bir sorun var. Yine de kötüyüz diyemeyiz Aşı bulununca bizim köklü aşılama sisteminin iyi çalıştığını görüyoruz en azından.

Virüs takvim bilmiyor

On bir aydır salgını takvimle yönetmeye çalışıyoruz. Halbuki virüs takvim bilmiyor. Onun kendi seyri var. Düşmanımız oysa, onun davranış şeklini anlayıp, uygun tedbirler almak lazım. Yani veri kullanmak lazım. Tedbirlerin konulup kaldırılmasına, takvime, turizm sezonunun başlangıcına vb göre değil, virüsün yaygınlığına, bulaşmanın hızlanıp hızlanmadığına göre karar vermek lazım. Verilere bakınca da tedbirlerin gevşetilmesine niye sayıların son bir ayda yüzde 50 artarak günlük on binler düzeyine dayandığı 1 Mart’ta karar verildiğini anlamak mümkün değil.

Haftalık toplam vaka sayılarının nüfusa oranında gözlenen değişimler. Kırmızılar artışları, yeşiller azalmaları göstermektedir. (Grafik: Güçlü Yaman)

İkinci haziran vakası

Kasım başından beri uyguladığımız yarım buçuk tedbirlerle, ocak sonunda ancak 6000’lere düşürebildiğimiz günlük yeni vaka sayıları bir aydır tekrar yükselişte. Bu yükselişten endişe duyup ilave ne yapmamız gerekir diye düşünmek yerine, “normalleşme” programı açıklıyoruz. İkinci haziran vakası. Yaşayarak öğrendiğimiz gibi ikinci haziran vakasını, ikinci temmuzun (Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da temmuz sonunda yaşadığımız büyük patlamanın) izlemesi kaçınılmaz. Daha kötüsünü düşünmek ve söylemek de istemiyorum ama günlük on binleri bulmuş vaka sayılarıyla açılır saçılırsanız sonbaharda yaşanandan daha büyük ve daha ezici bir dalganın gelmesi kaçınılmaz. Yeni dalga demek de doğru değil çünkü biz hiçbir dalgayı tam sönümlendiremedik, daha çok merdiven gibi bir yükseliş yaşıyoruz. Her bir basamağı öncekinden daha yüksek, ölümcül bir merdiven. Normalleşecek bir yerde değiliz, etkisiz önlemleri atıp, pandemi yorgunu ve yoksulu insanlara destek vermek ve etkili önlemler almak gerek.

Olumlu üç yenilik

Yeni açıklamalarda olumlu üç nokta var. Birincisi 65 yaş üstü ve 20 yaş altındaki vatandaşlar için artık hak ihlaline dönüşmüş, bizatihi sağlık sorunlarına yol açan ve etkinlikleri de çok şüpheli olan kısıtlamaların bazı illerde kaldırılıp bazılarında gevşetilmesi. Bunların tamamen kaldırılması gereklidir. Çocuklar ve gençler enfeksiyonu en az bulaştıran, kendileri de en az etkilenen gruplar; onları evlere hapsetmek büyük haksızlık. 65 yaş üstü ise enfeksiyonu zaten evde alıyor. Birçok kuşağın bir arada yaşadığı hanelerin önemli bir toplam oluşturduğu Türkiye’de bu ev hapisleri faydasız. En iyimser yorumla getirdikleri kısıtlı yarar, yol açtıkları büyük zararla kıyaslanabilir gibi değil. Yaşlılarımızı korumak istiyorsak, toplum içindeki bulaşmayı azaltmamız lazım.

İkinci olumlu nokta ilkokulların ve okul öncesi öğrenim kurumlarının açılıyor olması. Daha önce de belirttiğim gibi okullara giden yaş gruplarının bulaştırıcılıkları düşük ve bu kurumlar salgını körükleyen kaynaklar değil. Üstelik milyonlarca çocuğumuzun birer yılını kaybettik. Yerine konulamaz bu kayıp onların geleceğini de, hepimizin geleceğini de olumsuz etkileyecek. Dolayısıyla ilkokullar ve okul öncesi eğitim kurumlarının en son kapatılıp en önce açılmaları gerek. Yine de kanımca toplum içi bulaşmanın çok yüksek olduğu illerde önce bulaşmanın hızını kesmek lazım. Bu da bizi yeni kararlardaki üçüncü olumlu noktaya götürüyor: Yerelden yönetim.

Yerelden yönetim yerel mi?

Hükümete yakın basın yeni normalleşmeyi yerelden yönetim devri sloganıyla duyurdu. Fikir iyi, uygulama sorunlu. Yerelden yönetime geçiyoruz derken illerin, en yüksek risk kategorisindeki illerin bile, mesela nikahlara izin vereceği, törenin süresi, kaç kişi katılacağı gibi detaylar bile Cumhurbaşkanı tarafından ilan edildi. Hangi İl Pandemi Kurulu bundan sonra nikah ve takı törenlerini yasaklayabilir? Halbuki, haritada kıpkırmızı görülen, mesela Doğu Karadeniz’deki illerin çoğunda yedi günlük vaka sayıları 100 binde 200, 300 mertebesinde. Bu sayılar, 50 kişilik her nikah törenine en az bir enfekte kişinin katılacağı ve takı merasimi dahil bir saatlik bir kapalı salon etkinliğinden sonra oradan en az 10 kişinin enfekte olarak çıkacağı anlamına geliyor.

Yine aynı illerde okullar açılıyor, dükkanlar zaten açık. Halbuki bu illerde bu sayılarla karantina ilan edilmesi, şehre giriş çıkışların yasaklanması, şehir içindeki aktivitelerin en aza indirilmesi lazım. Bu iller ve bunlar kadar önemlisi bulaşmanın hızlandığı illerdeki yerel yöneticilerin acilen sıkı tedbirler benimsemesi lazım.

Başından beri salgını hafife alarak, belli çevrelerin ekonomik çıkarlarını önceleyerek on binlerce yurttaşı önlenebilir ölümlerle kaybettik, birçok insan ciddi sıkıntılar çekti, ekonomi, özellikle küçük işletme sahipleri ve ücretliler mahvoldu, milyonlarca çocuğumuzun bir yılı ziyan oldu. Artık öncelikleri doğru belirlemek lazım. Küçük esnafın, ücretlilerin cebine doğru düzgün nakit para koyup, restoranları açıyormuş gibi yapmaktan vazgeçmeliyiz. Düğünleri değil okulları öncelemeliyiz. Turizmi değil canları düşünmeliyiz.

Mutant virüs dört yanı sardı

Şu anda salgın yönetiminde birde mutant virüsler ile ilgili gelişmelre bir göz atmak isterim. Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı vaka sayılarında Ordu ile Şırnak arasında 130 kat fark var. Sağlık Bakanlığı'nın bu ülkenin 81 ili arasında bu kadar yüksek farklılığın nereden kaynaklandığını açıklaması gerekir. Bildiğimiz COVID-19'un İngiltere varyantının da şu ana kadar 70 ilde saptandığıdır. Her yerin toptan açılması da yeni sıkıntıları berbaeri,nde getirmektedir. Kısıtlamaların bu haliyle sürdürülmesi doğru değildir. Bir süredir sıklıkla vurguladığımız gibi pandeminin yükü emekçilere, esnafa ve 65 yaşın üstündeki yurttaşlarımıza yüklenmişti.

Bizim pandemiye yanıt verirken yeni bir takım kararlar alma zorunuluğumuz vardı. Kararlar alınırken arkasında bilimsel veriler ve salgın bilimi doğrultusunda hazırlanmış öneriler olmalı. Bu kararlar açıklanırken Bilim Kurulunun bu kararların neresinde olduğunu toplum henüz duyabilmiş değil. Bu kararlar açıklandı ama kararlar ile bakanlığın 3 haftadır peş peşe açıkladığı 100 binde olgu sayıları arasında ciddi tutarsızlıklar var.Sağlık Bakanlığı’nın 3 haftadır açıkladığı illere göre her 100 bin kişide haftalık vaka sayılarına bakarsak geçen gün açıklanan veri setine baktığımızda, 22-28 Şubat tarihlerini içermesi gerekirken 20-26 Şubat tarihlerini içeren bir 7 haftalık raporla karşılaştık. 20-21 Şubat tarihleri bir önceki raporda da kapsanıyordu.Ordu ile Şırnak arasında 130 kat fark var. 7 günde görülen 100 bin kişiye düşen yeni olgu sayısı Ordu’da 300 civarında. Şırnak’ta 2,2 civarında. Sağlık Bakanlığı’nın bu ülkenin 81 ili arasında bu kadar yüksek farklılığın nereden kaynaklandığını açıklaması gerekir ki biz daha sonra, bizim risk haritamız diye belirlediği renklendirilmiş illere göre riskleri veriler ışığında değerlendirebilelim.

Test sayıları tutarsız

Bu illerde bin kişi başına günde kaç test yapılıyor? Gerçekten Şırnak’taki olgu sayısının azlığı, test sayısı Ordu’da yapıldığı kadar olduğu için mi yoksa test yapılamadığı için mi bunu bilmiyoruz. Ayrıca illere göre testlerdeki pozitiflik oranlarını bilmemiz gerekir. Dünyada kabul edilen resmi konsept, eğer 100 testten 3’ten fazlasında sizin pozitiflik oranınız varsa salgın kontrol altında değil demektir. Türkiye yüzde 8’ler civarında şu anda. Biz illere göre hastalığı geçirip antikor geliştirenlerin oranlarını da bilmiyoruz. Örneğin Şırnak’ta böyle bir durum mu var? Son 6 aydır hastalık çok yüksek oranda geçirildiği için oradaki insanlar yüksek oranda antikora sahip oldukları için mi böyle bir durum var bunu bilmiyoruz. Son olarak endişe verici 3 varyantın (İngiltere, Güney Afrika, Brezilya’da saptanan varyantlar) illere göre dağılımlarını bilmiyoruz. Bunları bilmeden bakanlığın, verilerle örtüşmeyen renklendirilmiş risk haritası tartışmaya tartışmaya açıktır. Bilimsel parametreler ortaya çıkarılmadan tek başına bakanlığın verileri üzerinden tek başına bir bilimsel değerlendirme yapmak mümkün görünmüyor. Şu ana kadarki resmi açıklamalar İngiliz varyantının 70 ilde saptandığına ilişkin. Bunların hangi iller olduğunu bilmiyoruz. Bu varyantın iki özelliğini biliyoruz. Kişiden kişiye daha hızlı bulaşıyor. Özellikle 60 yaşın üstünde bulaştığı insanlarda hastalığın daha ağır geçmesine yol açıyor. Genel eğilim hasta sayısında bir kıpırdanma olduğu ve hastaların daha ağır seyrettiğine ilişkin. Bir değişim de çocuklardaki hasta sayısında. Geçen yıla kıyasla bir parça daha fazla çocuk hasta sayısı var. Bu açıklanan kararların adına normalleşme demiyorum. Çünkü normalleşme dersek sürecin kendisini normalleştirmişiz gibi algılanabilir. Bu doğru bir yaklaşım değildir.Bu sınırlı sayıda bir yeniden açılma girişimidir. Bana sorarsanız yanlış bir strateji uygulanmıştır. Her yerin toptan açılması geçen yıl yaşadığımız sıkıntıları tekrar karşımıza getirecek. Bu koşullarda önümüzdeki haftalarda özellikle riskin halen sürdüğü yüksek yerlerde olgu sayılarında bir artış beklebiliriz.

MESLEK ÖRGÜTLERİ

UYARIYOR AMA

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Devrimci Sağlık-İş Sendikası, Türk Hemşireler Derneği (THD), Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (Tüm Rad-Der) ile Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHU-Der) COVID-19 tedbirlerinin gevşetilmesi ile toplantı düzenledi. Açıklama sonrası söz alan Selma Atabey mutant virüsler yaygınlaşırken tedbirlerin gevşetilmesinin ve Sağlık Bakanlığı’nın şeffaf bir biçimde bilgi paylaşımı yapmamasının sağlık çalışanları arasındaki tedirginliği artırdığını söyledi. Önümüzdeki dönem COVID-19 dışı hasta gelişlerinin artacağına dikkat çeken Atabey, sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmanlardan ek ödemelere, çalışma saatlerinden COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesine kadar hakları için mücadeleyi sürdüreceğini ifade etti.

AŞI HIZI ÇOK YAVAŞ

1 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan “yeni kontrollü normalleşme” kararları Sağlık Emek-Meslek Örgütleri tarafından incelendi. Yapılan toplam aşı sayısı bağışıklama oranını ifade etmemektedir. 9 milyon aşıyla nüfusun yüzde 10’u bağışıklanmış değildir. Ancak 2 milyon yurttaşımıza ikinci doz aşı yapılmıştır ve aşılanmanın üzerinden 2 hafta geçtikten sonra toplumun sadece yüzde 2 kadarı bağışıklanmış olacaktır. Toplumsal bağışıklığın elde edilmesi için en az yüzde 70’lik toplum nüfusunun bağışıklanması gerekir. Aşılamanın başladığı 13 Ocak 2021 tarihinden bu yana 7 hafta geçmiştir. Aşılama hızı böyle devam ederse, yüzde 70’lik oranın yakalanması için aşı mücadelesi 2-4 yıl kadar daha sürecek demektir. Tıpkı 1 Haziran “normalleşme” kararları gibi bu kararlar da erken alınmaktadır. Sosyal devlet ilkelerine uygun bir şekilde 14-28 gün kapanmayı uygulamamış, sonuçta resmi rakamlarla bile 3 milyona yakın yurttaşımız hasta olmuş, 30 bine yakın yurttaşımız yaşamını kaybetmiştir. Epidemiyolojik çalışmalar bu rakamların çok daha üzerinde hasta olduğunu ve “Yeni kontrollü normalleşme” kararları içerisinde yer alan “YERİNDE KARAR” uygulaması yerinde olmakla beraber, illerde il hıfzıssıhha kurulları ildeki tüm paydaşlarıyla, yani meslek örgütleri, sağlık çalışanlarının sendikalarıyla masaya oturup işbirliği, görüş alışverişi yapmamaktadır. Sağlık çalışanlarının sahadan gözlemleri kararlara yansımamakta, aksine sahte üretilmiş rakamlarla pandemide yönetimsizliğin-kötü yönetimin üzeri örtülmektedir. 81 ili renklere ayırarak risk bölgelerini sınıflandıranlar, Türkiye’nin boydan boya siyahlara büründüğünü, tıpkı Sağlık Bakanlığı’nın siyahlaşan tablolarına benzediğini görmezlikten geliyorlar. Ailesinden birini kaybetmemiş, yakın çalışma arkadaşları ve ailelerinden birisi hasta olmamış tek bir coğrafi noktamız bile kalmamıştır. Vaka-hasta sayısı 10 bini aşmıştır ve her gün 60’tan fazla yurttaşımız hayatını kaybetmektedir. Bu ortamda “yeni kontrollü normalleşme” tıpkı 1 Haziran’da gerçekleşen “normalleşme” adımları gibidir. O zaman da sağlıkçıları bilim insanlarıını dinlemediniz, şimdi de dinlemeyeceğinizi biliyoruz. “Her iki haftada bir de normalleşme uygulaması güncellenecek, valiliklerimiz başkanlığındaki il hıfzıssıhha kurullarımız bu güncellemeye göre uygulamayı gözden geçirecek ve yeni düzenlemelere gidecektir” denmektedir. Yani iki haftada bir yine yerel sağlık emek-meslek örgütlerinden görüş alışverişi yapılmayacaktır. Yoksulluktan, işsizlikten mustarip olan halk maskeye ayıracak parayı bulamamakta, evine ekmek götürmek için çalışmak zorundadır. Dört kişilik bir ailenin aylık maske masrafı en az 100 TL’dir. Bu gerçekleri görmeyenler yurttaşlarımızın günlük hayatlarının her anında temizlik, maske ve mesafe denilen salgın tedbirlerine uymasını beklemektedir. Kendilerini sorumlu tutmayanlar salgının faturasını da halka yıkmaktadır. Gündüz alanları, işyerlerini, toplu taşımayı, uçak seferlerini tıka basa dolduran zihniyet, gece sokağa çıkma kısıtlamasıyla akla, bilime uygun olmayan kararlar vermektedir. Bu ortamı yaratanlar, her nedense konu sinema ve tiyatroya geldiğinde benzer kararlar almamaktadır.

ACİL KAPANMA

HIZLI AŞILANMA

Sağlık Emek-Meslek Örgütleri hızla 120-150 milyon doz aşı temin ederek toplumda aşıyı yaygınlaştırmak, aşıya adil ve eşit erişim ile toplumsal bağışıklığı sağlamak, bunu yaparken de sosyal devlet ilkeleriyle yurttaşlarımıza mali yardım sağlayarak 14-28 gün bireysel hareketliliğin korunduğu toplumsal kısıtlamaların getirildiği bir kapanma uygulamasını önerildi. Kısaca “Yeni kontrollü normalleşme” yada benim deyimimle zorunlu normalleşme kararı erken alınmış bir karardır ve bu kontrollü adımlar için aşılama yapılması ve önlemlerin alınması zorunludur!

Etkili bir pandemi mücadelesi için: Günlük test sayısı artırılmalıdır. Aşılama ve mutant virüse yönelik veriler şeffaflıkla açıklanmalı, bilimsel çalışma yapılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bölge tabanlı, katılımcı yeni pandemi mücadele programları geliştirilmelidir.

Toplumsal bağışıklık için aşılanma oranları ve hızı arttırılmalıdır. Okullar için bilimsel olarak önerilen önlemler alınmalıdır. Kısıtlamalar nedeniyle daha da yoksullaşan yurttaşa mutlaka yeni sosyal ve yaşanabilir ekonomik tedbir paketleri uygulanmalıdır. Siyaset ve ekonomik çıkarlar insan yaşamının ve bilimin önüne geçmemelidir. Yapılan test sayıları düşerken yeni vaka sayısı 6000’lerden 12.000’lere çıktı. Aşılama oranımız ve hızımız ise çok düşük. Mutant virüs vakaları giderek artıyor. Eski “normale” dönme koşullarını göremiyoruz. Orta riskli yerlerde 19’a kadar halı saha sonrası kazanan takım tatlıcıya gidebilirken, yüksek riskli yerlerde 12. sınıflar ders sonrası yüzmeye gitmek yerine 1 saat 50 kişilik nikah törenine katılabilecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi