Battı balık yan gider...

Çünkü Ak Parti hükümeti EYT’nin resmileşeceği tarih olarak 6’lı masanın aday açıklamasından bir gün sonraya bırakıyor olması 6’lı masanın adayını EYT’yi bekleyen milyonlarca insanı farklı yöne çekmek için bir hamle gibiydi.

Kaldı ki Ak Parti hükümeti daha ülkede yaşanan ekonomik krizi kontrol altına alamamışken 11 ilimizde yaşanan deprem sonrası 45 binden fazla insanımızın ölümüyle sonuçlanması ister istemez Haziran 2018 genel seçimleri öncesi yapılan mitinglerde “İmar barışıyla toplam 205 bin Hataylı vatandaşımızın, Gaziantep'te de 144 bin 556 vatandaşımızın sorununu çözdük” söylemleri Ak Partiyi bir kez daha çıkmazın içine sürüklemeye yetmişti.

Bu durumda Ak Parti hükümetinin ellinde kalan tek kozu yani yüzbinlerce insanın heyecanla beklediği EYT’yi bir an önce meclisten geçirip Cumhurbaşkanın imzasına sunması ve akabinde resmî gazetede yayımlanması kalıyordu. Lakin ülke olarak Millet İttifakının 2 Mart’ta açıklayacağı adayına odaklanmışken yapılan 6 Mart açıklaması EYT ile Millet İttifakının adayını gölgede bırakma gayreti içinde olanların bu hayalini suya düşürmüştü.

Hal böyle olunca Sayın Cumhurbaşkanının yapması gereken tek şey; seçimlerden önce kabine değişikliğine gitmesi ve devamında toplumun büyük bir kesiminin bağışlarıyla ayakta duran, aldığı bağışları yine yardıma muhtaç insanlara ulaştırdığı düşünülen, doğal afetlerde halkın barınması (çadır) ve yemek ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olan Kızılay’ın kuruluş felsefesini unutarak Haluk Levent’in Ahbap’ına para karşılığı çadır satanları, “kan bağı ve süt akrabalığı bulunmadığı takdirde, evlat edinen kişiyle evlatlığın evlenmesinde dinen sakınca yok” açıklaması ile toplumun tepkisini çeken Diyanette köklü bir değişime gitmesi gerekir diye düşünüyorum.

Ve düşünüldüğü üzere gerçekten Millet İttifakının adayı Sayın Kılıçdaroğlu ise bu Ak partili Cumhurbaşkanının 14 Mayıs’ta yapılacak olan genel seçimlere 1-0 önde başlayacağı anlamına gelir. Çünkü 5’li masanın etrafında yer alan Deva, Gelecek ve Saadet Partisi seçmenlerinin de sol seçmen gibi kişinin diline, dinine, ırkına ve görüşüne bakmaksızın aynen 2014 genel seçimlerinde Ekmelettin İhsanoğlu’nu desteklediği gibi Sayın Kılıçdaroğlu’na sahip çıkacağını düşünmek hayalcilik olurdu.

Ki bunun en basit örnek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Karamollaoğlu’nun seçimlere kendi adayları ile girerek Ak Partiye gitmesi muhtemel 103 bin 300 oya bloke koyması ve Sayın İmamoğlu’nun da bu vesile ile 31 Mart’ta seçimlerinde 13 bin 729 fark atması gösterilebilirdi.

Peki Saadet Partisi aday çıkarmasaydı ne mi olurdu? Daha ilk turda 90 bin oy farkla Sayın Binali Yıldırım’ı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görürdük.

2018 genel seçimlerinden önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günden beri ilk defa koalisyon Cumhurbaşkanlığı sistemine şahit olacak diye defaatle makalelerimde yer vermiştim. Ki geçmişte “koalisyon hükümetleri için öcü” benzetmesi yapanların bugün aynı koalisyonlara muhtaç hale geliyor olmasına “büyük lokma ye ama büyük söz söyleme” atasözünü hatırlatmakta fayda olacaktır.

Şimdi adım adım Cumhurbaşkanlığı üçlü koalisyon hükümet sistemine doğru ilerliyoruz. Ve bu koalisyon ile birilerinin tek adam saltanatının da bitiş düdüğünün çalınacağı anlamına gelecekti. Yani her ne kadar meclis çoğunluğu Ak Partinin elinde olsa da koalisyon ortaklarının desteğini almadan ne anayasayı değiştirecek gücü ne de devletin kurumlarına hükmedecek yetkisi asla kalmayacaktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01