Bizler 81 milyon halkı din temelli siyaset yaparak kandıranlara karşıyız.
Kaldı ki eleştirimiz Kuran-ı Kerim’e değil Kuran-ı Kerim yerine siyasetin dayattığı fetvaları topluma satmaya çalışan hokkabazlaradır.!
Ve bilinmelidir ki her insan inandığı doğru ile yaşar ve bunun adına da kişlerin bireysel hak ve özgürlükleri denir.
Yani Yüce Allah’ın yarattığı kulun inancını, tercih ettiği yaşam tarzını sorgulamak ne Diyanetin, nede Devleti yönetenlerin haddi olamaz.!!!
Kişinin İlahiyat Mezunu, İmam, Müezzin, Diyanet İşleri Başkanı yada Siyaseti din temelli yapıyor olması onun İslamiyeti çok iyi biliyor yada uyguluyor olduğu anlamına gelmez.
Ki öyle olsaydı bugün aynı Kuran-ı Kerim’i okuyarak mezun olan İlahiyatçılar arasında düşünce farklılığı olmazdı.
Ama oluyordu işte.!
Çünkü günümüz ilahiyatçı ve din adamları ikiye ayrılıyordu. Yani birileri Yüce Allah’ı ve onun elçisi Peygamber Efendimiz Hz Muhammed’in (SAV) hayatı ve Kuran-ı Kerim’in ışığı ile toplumu aydınlatırken. Diğerleri ise mesleğini yani Allah’ın emir ve buyruklarını müslüman topluma aktarmak olduğunu unutup siyasetin ellerine tutuşturduğu yalan fetvalar ile toplumu din temelli siyaset yapanlara yaranmak adına kandırabiliyordu.
Buna örnek olarak; Cuma namazlarında Kuran-ı Kerimden ayetler okumak, Peygamberimizi ve İslamiyeti anlatmak yerine “devleti yönetenleri övülmesini” gösterebilirdik.
Ve neyse ki ebeveynlerimiz zamanında bizlere kitabın düzden okunması gerektiğini öğretmiş. Yoksa bugün bizlerde kitabı tersten okuyan yani “Peygamber bile hata yaptı biz yapmadık” diyenlerle aynı safta olurduk.

Saygılarımla